Duayen gazetecimiz, dış haberler mevhumunun Türkiye´deki kurucusu Sami Kohen, 9 Ekim Pazar sabahı Ortaköy Etz Hahayim Sinagogunda anıldı.
93 yaşında aramızdan ayrılan Sami Kohen için okunan duadan önce kızı Jale Aldiş bir konuşma yaparak şu sözlere yer verdi: “Babam son gününe kadar aşık olduğu gazetecilik mesleğini hiç azalmayan bir tutku ile icra etti.70 küsur yıllık meslek hayatında 25 binden fazla makale ve yazı yazmış, beş kıtada 50’den fazla ülkeye gitmiş, düzinelerce devlet başkanı ve liderlerle görüşmüş, Kuzey Kore, Komünist Çin gibi bir sürü ülkeye ilk giden gazeteci olmuştu. Sonsuz bir enerjisi vardı ve hiçbir zaman yoruldum dediğini duymadım. O, aynı zamanda ailesi için sevgi dolu bir eş, örnek bir baba ve tonton bir dedeydi. O gittikten sonra gelişen olaylarda mesela Ukrayna savaşını izlerken hep aklıma gelen, yaşına rağmen “Ah şimdi savaşın ortasında olmak vardı” diyen sesini duyar gibi oluyorum. İyi ki pek çok konuda bize yol göstermiş, bu ülkede ardından saygın bir isim bırakmış, Birand’lar, İsmail Cem’ler gibi pek çok gazeteci yetiştirmiş. İyi ki bize hep uyumlu, mütevazi olmanın önemini aşılamış, pes etmeden mücadele etmenin, objektif olmanın, soru sormanın, merak etmenin ve tabii ki çok çalışmanın nimetlerini göstermiş ve iyi ki bizler de bu olağanüstü insanın ailesi olmuşuz.”
Daha sonraki konuşmada, Sami Kohen ile uzun yıllar sohbetler biriktirmiş Rav Mendy Chitrick, Kohen’in her yıl mutlaka Kipur günü sinagoga geldiğini belirtti. Rav Chitrick Kohen’in ince ve derin kişiliğinin düşüncelerini yansıtan, onu anmak için seçtiği Yahudileri içeren üç ilginç fıkra anlattı.
Son olarak Rav Naftali Haleva, Sami Kohen’i topluluğuna meşale olan, gazetecilik yaşamında mirası olan Kohen soyadından asla vazgeçmeden, her şeye rağmen Yahudi kimliğinde sebat eden, bizleri ve etrafını aydınlatan kişiliği ile andı.
Bazı insanlar zihinlerde, bazı insanlarsa yüreklerde anılır. Sami Kohen hem yüreklerimizde hem de zihinlerimizde yazılı kalacak ve hatırlanacak. Anmak kültürel bir belleği ve kimliği oluşturur. Lizkor: zikr etmek, anmak, o olayı veya o kişiyi unutmamak ve hep yaşatmaktır. Biz onları andıkça, hatırladıkça onlar da bizimle var olmaya devam ederler. Türkiye ve bizler, ‘Ver Elini Dünya’ kitabını okurken Türk basın tarihi kadar, aynı zamanda dış ilişkiler literatüründe de onu anmaya ve yaşatmaya devam edeceğiz.