Yeni bir hastalıkla mücadele etmek zor olsa da bu salgının kayıplarını yalnızca patojenin yeniliğine bağlamak yanlış olur. Dünya bu salgına hazırlıksız yakalandı.
Salgın hazırlığı uzmanı, Küresel Kalkınma Merkezinden Jeremy Konyndyk, Şubat 2020’nin başlarında, 2019’un sonunda Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan virüsün küresel olarak yayılacağına dair işaretler görüldüğünü söylüyor. Ancak çoğu ülke mart veya nisan ayına kadar önleyici tedbirler almadı. Konyndyk, “İyi iş çıkaran ülkelerin, hatta ABD’de başarılı olan bölgelerin en büyük ayırt edici özelliği zamanlamayı doğru yapmaları” diyor. Ona göre bu denklemin diğer tarafından da pandemi vurduğunda hükümetlerin ne kadar iyi tepki verdiği yer alıyor.
COVID-19’un son küresel salgın olmayacağını biliyoruz. Uzmanlar, son zamanlarda ortaya çıkan global krizlere dikkat çekiyor (2003’teki SARS, 2009’daki H1N1 korkusu ve 2014’teki Ebola) ve birbirine bağlı hızlı hareket eden insanlığın, güncel şartların sonucu olarak yeni hastalıkları artık hızla yayabileceğini belirtiyor. Peki ama bilinmeyen bir patojene karşı nasıl hazırlıklı olabiliriz?
İlk adım, potansiyel tehditleri tespit etmek; böylece önleyici tedbirleri nereye odaklayacağımıza karar verebiliriz. İyi haber şu ki, virologlar bunu COVID-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 gibi insanlara bulaşabilen mikropları barındıran yabani hayvanlardan (kuşlar, domuzlar, yarasalar) örnek alarak yapıyor. Ancak kamu sağlığı akademisyenleri yeni bir mikrop çıktıktan sonra ona ayak uydurmak için daha çok şey yapmamız gerektiğini belirtiyor. Özel olarak, bir patojenin nasıl yayılabileceğini gösteren ve bu konuda zor kararlar verirken gereken bilgilerle donanmamızı sağlayan ulusal bir modelleme merkezi kurulmasını öneriyorlar. Federal düzeydeki bu merkez, viral eğilimleri izleyebilir ve tedaviler ve koruyucu ekipman için tedarik zincirlerinin hazır olup olmadığını takip edebilir.
Konyndyk gibi uzmanlar, bu kurumu önerirken, başka bir felakete karşı yapılan hazırlıklardan ilham alıyor: Siklonlar…
Belli bir oranda belirsizlik olsa da, bir fırtınanın ne zaman ve nerede vurabileceğini gösteren, Ulusal Hava Durumu Merkezine bağlı çalışan Ulusal Kasırga Merkezine işaret ediyorlar. Konyndyk, bulaşıcı hastalık modellemesi üzerine çalışan bu tür bir merkezin, kamu görevlilerine ve kitlelere bilgi dağıtabileceğini dile getiriyor.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) ve diğer devlet kurumları bunun bir kısmını zaten yapıyor ancak Konyndyk’e göre ‘parça parça’ çalışıyorlar. “Bu merkezler; Ulusal Kasırga Merkezi gibi kesin, sistematik, iletişim gücü yüksek, kamuya dönük mü çalışıyor? Hayır” diyor.
Böyle bir merkez, virologları, epidemiyologları ve bio-istatistikçileri, sağlık ve insan hizmetleri departmanının üst seviyelerine oturabilecek bir organizasyonda, tek bir çatı altında bir araya getirebilir. Hiç olmazsa, bulaşıcı hastalıkları her an izlemeye adanmış, uyanık ve iyi bir bütçeyle desteklenen çalışanların olduğundan emin olmuş oluruz. Bu, şu anda olmayan bir şey. Johns Hopkins Üniversitesi Sağlık Güvenliği Merkezinden epidemiyolog Caitlin Rivers, hükümetin genelde sadece bir avuç bulaşıcı hastalık modelleyicisi çalıştırdığını tahmin ediyor; bu kişiler bir kriz zamanında iş yükü altında kolayca yetersiz kalabiliyor. Rivers, “Genelde gördüğümüz, akademisyenlerin yaptıklarını bırakıp bu işi yapmak için gönüllü olmaları” diyor, ancak diğer önemli kamu sistemleri böyle çalışmıyor. Ne de olsa, Florida kıyılarına bir kasırga yaklaşırken, “Kim modellemek ister?” diye sormuyoruz.
Bulaş modellemesi, politika yapıcılara halkı koruma konusunda rehberlik edebilir. Süreç, veri toplamayı ve bir virüsün çeşitli koşullar altında bizi nasıl etkileyeceğini incelemek için formüller tasarlamayı içerir. Örneğin, SARS-CoV-2 kalabalık kapalı alanlarda daha fazla yayılıyorsa, bu bilgi bir simülasyona girilebilir ve diyelim ki, maske takmanın bulaşı beklendiği kadar önlediği kanısına varılmaz ise bunu tam kapasiteli hava temizleyici vantilatörlü maskelerle denenebileceği hesaplanabilir. Hava durumunda olduğu gibi, gelecekte bizi bekleyen her patojenik fırtınayı tahmin etmek elbette imkânsız, ancak merkezi bir operasyon, var olan bir hastalığın önümüzdeki hafta veya ay içinde nasıl artacağını gösterebilir ve ne kadar tehlikeli göründüğüne bağlı olarak ona uygun bir tehdit düzeyi atayabilir. Vaka sayıları merdivendeki bir sonraki basamağa tırmanırsa, salgının kontrolden çıkmasını önlemek için özel maskelerin üretimini arttırmak veya insanlara tam teşekküllü korunaklı kıyafetler hazırlamak gibi önceden planlanmış önlemlerin uygulamaya geçirilmesini tetikleyebilir.
Rivers, bu tür net, tek tip mesajlaşmanın “Şu anda aldığımız trilyon dolarlık kararları desteklemeye yardımcı olacağını” vurguluyor. Bu tür bilgiler hayat kurtarabilir. 2020’nin mayıs ayında Columbia Üniversitesi tarafından yayınlanan bilgisayar simülasyonları, evde kalma önlemleri bir hafta önce alınsaydı ABD’nin yaklaşık 35 bin COVID-19 nedenli ölümü önlemiş olacağını gösteriyor. Böyle bir kurulum aynı zamanda bir ani yükselişe karşı ne kadar hazırlıklı olduğumuzu da takip edebilir. Ulusal Güvenlik Konseyinin Küresel Sağlık Güvenliği ve Biyolojik Savunma Müdürlüğünün eski kıdemli yöneticisi Beth Cameron, izleme merkezinin mevcut yoğun bakım ünitesi yatakları gibi önemli ölçütleri de izleyebileceğini düşünüyor. Cameron, “Sadece kasırganın haritasını çıkarmıyoruz” diyor. “Aynı zamanda kasırgayı yönetme yeteneklerimizi de haritalandırıyoruz.” Şu anda kâr amacı gütmeyen Nükleer Tehdit Girişimi örgütünde küresel biyoloji politikası başkan yardımcısı olan Cameron, N95 maskeleri ve sürüntü alma kitleri gibi öğelerin erişime hazır tutulmasının gelecekteki salgınlara da hızlı bir şekilde yanıt vermemize yardımcı olacağını söylüyor. Cameron, “Sağlam bir tedarik zinciri sadece stoklamak demek değildir, aynı zamanda değişimi de yönetebilme yeteneğidir” diyor. Hükümet, üretim hatlarını, ihtiyaç duyulan ekipmanı yapmak için değiştirebilen şirketleri belirleyebilir ve ihtiyaç duyulmadan önce bunu yapmaya hazır olmalarını sağlamak üzere anlaşmalar yapabilir. Ulusal bir modelleme merkezinin savunucuları, başkanlar ve yasa koyucular gelip gittikçe bütçelerin yükselip düştüğünü biliyor, ancak yine de salgınlara hazır olmayı garanti etmenin en iyi yolunun merkezi bir kurum oluşturmakta yattığını belirtiyor. Bir sonraki salgın vurduğunda, önüne nasıl geçeceğimizi bilirsek, hepimiz için iyi olacak…