Moris Gabbay'a veda

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin önemli devrimlerine tanıklık eden, Nazım Hikmet Vakfı Girişim Kurulu Üyesi ve ´Cumhuriyetle Birlikte Büyüdüm´ kitabının yazarı 1922 İstanbul doğumlu Moris Gabbay, 16 Ekim Pazar günü son yolculuğuna uğurlandı.

Elda SASUN Toplum
19 Ekim 2022 Çarşamba

Arnavutköy, Ulus Musevi Mezarlığında yapılan cenaze törenine Moris Gabbay’ın ailesinin yanı sıra yıllarını adadığı Türkiye İşçi Partisi ile Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfından dost ve yol arkadaşları katıldı.

Oğlu Altan Gabbay, Sukot Bayramının son gününde uğurladığımız babası için, “Sosyal adalete inanan, bildiğini ve doğru bildiğini söyleyen bir insandı. İlme, sanata, teknolojiye saygı ve ilgi gösteren bir insandı. Şubat ayında 100. yaşını kutladı fakat maalesef son ayları pek iyi değildi. Hepimiz gidiciyiz, kalıcı değiliz. Hayatını yaşadı, bize yol gösterdi. Sizler var olun” dedi.

Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Genel Sekreterliğini yürüten sanatçı, şair Turgay Fişekçi de yaptığı konuşmada şu sözlere yer verdi: “Moris Gabbay’ın 100 yıllık hayatı sona erdi, onun yaşam öyküsü bir kitap olarak da bizlerle yaşayacak. Aydındı, mütevaziydi ve alçakgönüllü bütün özellikleriyle ilerici bir kişiydi.”

Onu özlem ve sevgi ile ananlar arasında olan Zeynep Oral, 12 Ekim'de Cumhuriyet'teki köşesinde Moris Gabbay ile ilgili şunları yazdı: “Cumhuriyet kurulmadan önce doğdunuz (27 Şubat 1922) Nişantaşı’nda çocukluk... 7 yaşında Atatürk’ü görmenin heyecanı... Harf Devrimi, Tevhidi Tedrisat, Medeni Kanun... Varlık Vergisi... Robert Kolej’de Bülent Ecevit, Ahmet İsvan kankanızdır. Yahudi asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının, sol düşünceye gönlünü ve aklını vermesi. Sonra, kurduğunuz dernekler, çıkardığınız gazeteler ve Türkiye Sosyalist Partisi, Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi... Ve elbet gözaltılar, tutuklamalar... Soğuk Savaş yıllarıdır... Siz ise örgütlenmekten ve emekten yana... Türkiye İşçi Partisi’ne katılmanızı ‘Yaşamımın en güzel günleri’ diye nitelerdiniz. ‘15 sosyalist milletvekilini TBMM’ye yolladık’ diye gururlanırdınız. Kendinizi nihayet ‘öteki’ gibi hissetmediğinizi vurgulardınız… Nâzım Hikmet Vakfını kurmak için kollar sıvandığında en öndeydiniz. Çünkü onu tanımış, ona dokunmuştunuz. Şaire hayat suyu taşıyanlardan biriydiniz. 
İstanbul Kapalıçarşı’da babadan kalma minik dükkânı sürdürmeye çalışırken kendiniz ve aileniz zar zor geçinirken bir yandan da Nâzım Hikmet ve arkadaşlarının Bursa Cezaevinde dokudukları kumaşları, dükkâna gelip giden aracılara gizli gizli sattırıp, gelirini Nâzım Hikmet’e ulaştıran sizden başkası değildi! Hep söylerdiniz: Türkiye Cumhuriyeti’nde şimdiki kadar olmasa bile, her zaman var olan ‘ayrımcılığı’ sosyalizm inancıyla aşmayı bilirdiniz! 

Şu son 30 yıl boyunca sizinle yan yana, omuz omuza çalışmanın onurunu arkadaşlarıma ve bana bağışladınız. Varlığınız, bilginiz, birikimlerinizle, ilkeli duruşunuzla bizi sürekli aydınlattınız. Sohbetinize, paylaştıklarınıza, dostluğunuza doyamadık. 
Başka bir hayat varsa orada mutlak buluşacağız Sevgili Moris Bey ve birbirimizin gözlerine bakarak, gülümseyerek, her sözcüğün üzerine basa basa ‘Hiçbir Ağaç Böyle Harikulâde Bir Yemiş Vermemiştir’ diyeceğiz:
‘Topraktan ateşten ve denizden doğanların / En mükemmeli doğacak bizden... / Ve insanlar ellerini / Korkmadan düşünmeden/ Birbirlerinin ellerine bırakarak/ Yıldızlara bakarak: ‘Yaşamak ne güzel şey!’ diyecekler.’
Korkmadan! El ele!”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün