Yaşamının büyük bir kısmında vaktini ve çabasını gazeteye adayan önemli sayıdaki gönüllünün katkısıyla Şalom bugünlere geldi… 30´dan fazla yıldır Şalom´da bilfiil çalışmış isimler Avram Leyon´lu günlerden modern Şalom´a nasıl gelindiğini anlattı.
Şalom’un 75. yılında - AVRAM VENTURA
Bir gazete için 75 yıl, dile kolay! Hele bunun 55 yılında benim de yer aldığım düşünülürse… İlk deneme yazılarım, ikinci sayfadaki Gençlerin Köşesi’nde, 1968’de yayımlanmaya başladı. 1969’da gazetenin şiir yarışmasında birincilik ödülünü kazandım. O günlerden bu yana, Şalom’la bağımın hiç kopmadığını söyleyebilirim.
Üniversiteyi okuduğum yıllardı. Şalom’un Ladino yazarı, erdemsel ve teolojik yazıları, aynı dildeki şiirleriyle tanınan Bayan Ester Morguez Algranti’yi, fırsatını buldukça evinde görmeye giderdim. O ziyaretlerin birinde, Türkçeyi iyi kullandığımı, bunu geliştirmem gerektiğini söyleyerek gazetede yazmamı önermişti. Öyle bir deneyimim olmadığı için önce çekinmiş, sonra da onun baskısı ve yüreklendirmesiyle yazmaya başlamıştım. Gazetenin her şeyi olan Avram Leyon’un da attığım bu ilk adımlardaki katkılarını elbette unutamam.
Avram Leyon’un ölümü, gazetenin kapanmasıyla birlikte bir süre yazmayı bıraktım. Şalom yeniden yapılandığında ne gazeteyi yönetenleri ne de yazarlarını tanıyordum. O dönemin birçok seçkin edebiyat dergisinde denemelerim yayımlanıyordu. Buna karşın edebiyat ağırlıklı yazılarımın, yeni anlayışa uygun olmayabileceği kaygısıyla yönetimle iletişim kurmaya çekiniyordum. Bu kararsızlığım çok uzun sürmedi. Bir gün, dört yazımı bir zarfa koyup gazeteye gönderdim. Üstünden birkaç gün geçmişti ki kültür sayfasını yöneten, yazılarıyla önemli katkıları olan Yusuf Altıntaş aradı. Yüreklendirici birkaç sözden sonra, ilk sayıdan başlayarak bunları yayımlayacağını, köşeme de bir ad bulmamı söyledi. Hem çok heyecanlanmış hem de kaygılanmıştım. Her hafta bana ayrılmış köşeye bir konu bulmak ve yazmak! Becerebilir miydim? Sonunda, gittiği yere kadar, demiştim; oysaki emek verince oluyormuş. ‘Düşündükçe’ köşesi böyle doğdu ve sürüyor.
Şalom’un yıllar içindeki olumlu değişimini aileden biri olmam bir yana, bir okur olarak da takdir etmemek mümkün değil. Sınırlı olanaklarına karşın, gerek hayatın her alanına yer veren haber ve yorumları, gerek kendini ailenin bir üyesi olarak gören özverili yazar kadrosu, gerekse baskı kalitesi ve okura özenli yaklaşımıyla, ülkemizdeki birçok gazeteyi kıskandıracak bir nitelikte olduğunu söyleyebilirim. Dergi de içeriği ve görselliğiyle ayrıca alkışlanmayı hak ediyor.
Ne diyelim? Birlikte, daha nice yıllara…
***
Şalom bana dost ve statü kazandırdı - VİKTOR APALAÇİ
Askerliğimi bitirir bitirmez Cannes Film Festivalini yerine takip etme rüyamı hayata geçirme imkanını araştırmayı aklıma koymuştum. Festivalin Paris bürosuna gidip izleme şartlarını sorduğumda, Cannes’ın halka açık olmadığını, festivali ancak davetli ve basının takip ettiğini öğrendim. Basın mensuplarının akredite edilmesi için, dolduracakları forma gazete sahibinin onay mektubunu ilave etmeleri gerekiyordu. İstanbul’a döner dönmez soluğu Şalom’un Şair Ziya Paşa Yokuşu Bereket Han’daki bürosunda aldım. Avram Leyon teklifimi hemen kabul etti. Akreditasyon talebim kabul edildikten sonra Mayıs 1966’da Cannes serüvenim başlamış oldu.
Bu bana Türk basınında Cannes Festivalini izleyen yaşayan gazetecilerin en eskisi sıfatını kazandırdı. Mayıs 68 Olaylarını festivali için gittiğim Cannes’da yaşadım. Genel grev ilan edilmesiyle, yarıda kalan festivalden İstanbul’a dönüş serüvenim zorlu geçti. 1966’da festivalin akreditasyon kartı sayesinde Monako Sarayında, Prenses Grace ve Prens Rainier’nin de bulunduğu yemekli bir davette yer alma fırsatını buldum. Festivallerde izlediğim filmlerin eleştirilerini 1983 sonuna kadar yazdım. Şalom’un ikinci döneminde sanat sayfası yönetmeni rahmetli Meri Asayas’ın daveti üzerine yazılarımı sürdürdüm. Şalom bana sayısız dost ve statü kazandırdı. SİYAD’ın ilk Yahudi üyesi oldum. İstanbul Film Festivali’nin Uluslararası Yarışmasında FİPRESCİ jürisine seçildimse, bu yıl Adana ve Antalya festivallerine davet edildimse bu Şalom’daki yazılarım sayesinde oldu.
2011’de Şalom’un geleneksel yıl sonu partisinde Genel Yayın Yönetmeni İvo Molinas’ın elinden “Şalom’un En Kıdemli Yazarı” plaketini aldım. Gazetedeki 55 yıllık serüvenimi yazıya sığdıramayacağımdan, Avram Leyon dönemindeki bazı hatıralarımı nakletmekle yetineyim. Yazı kadrosunda Moşe Grosman, Rıfat Güller, Daniel Yahya, Gad Nasi, Nesim Hekim’i hatırlıyorum. Gazete metinleri kurşun karakterlerle dizilirdi. Hazırlanan dört sayfanın kalıpları gazetenin basıldığı Karaköy’deki Doğu Matbaasına giderdi. Abonelik sistemi henüz yoktu, gazete Yahudilerin yoğun olarak oturduğu semtlerdeki bayilerde satılırdı. Avram Leyon 29 Ekim’lerde gazetenin yıldönümünü muhakkak kutlamayı adet edinmişti. Yazı kadrosu mütevazi bir lokalde, kuru pasta ve limonata eşliğinde bir araya gelirdi.
Ölümüne kadar geçen 36 yıllık sürede, Avram Leyon adeta tek başına çıkardığı gazeteyi yaşatmak için hayatının en anlamlı mücadelesini verdi. Mesleği matbaacılıktı. Ekonomik açıdan zorlandığında, işten çıkarmak zorunda kaldığı işçilerin kıdem tazminatını karşılayabilmek için matbaa makinelerinin birini satmak zorunda kalışına tanıklık etmiştim. 1976’da Basın Şeref Kartı sahibi olmasının onurunu yaşamıştı. Bağırsak kanseri olan Leyon, hastalığı ağırlaşınca, son günlerini Or-Ahayim Hastanesinde, Avram Galante’nin uzun süre yattığı odada geçirdi. Gazeteyi Yahudi Cemaatine satması, sağ kolu Moşe Grosman’ın telkini ve askerlik arkadaşı Eli Perahya’nın kefaletiyle gerçekleşti. Naim Güleryüz denetiminde, Leon Haleva liderliğinde bir kadro, Yeni Şalom’un ilk sayısını 26 Eylül 1984’te çıkardı. Yazı kadrosunda Tilda Levi, Rina Eskenazi, Lizi Behmoaras, Salamon Bicirano, Lolita Nahmias, Meri Asayas, Mario Levi vardı. Gazetenin Osmanbey Samanyolu Sokak’taki ilk bürosu ihtiyaca cevap vermeyince, Nişantaşı Kuyulu Bostan Sokağına taşınıldı. Silvyo Ovadya, 1985’te kadroya katılarak genel yayın yönetmenliğini üstlendi.
***
75 yıl önce, 75 yıl sonra - SİLVYO OVADYA
1947 yılı, Cumhuriyet Bayramı yaklaşıyor... Ve bir genç o günkü ortamda büyük bir şevkle Cumhuriyet Bayramı’nda birinci sayısı yayınlanacak yeni bir gazetenin, Şalom’un hazırlıkları içinde... 36 yıl sürecek bir yolculuğun henüz başlangıcında Avram Leyon Abimiz... Gazete Judeo-Espanyol lisanında yayınlanıyor. Ancak Avram Abimiz yıllar geçtikçe gazetenin önce bir sayfasını, sonra daha fazlasını Türkçe yayınlamaya başlıyor. Avram Leyon genelde toplumu ve yönetimini eleştiren bir çizgide yayınlıyor gazetesini. Yurt içinden ve dışından çeşitli ödüllere layık görülen Şalom’un, Leyon’un rahatsızlanmasıyla 1983 sonlarında yayın hayatına başka bir antitenin veya şirketin sorumluluğuna geçinceye dek ara verildi. Yahudi Cemaati yönetimi ve özellikle Naim Güleryüz arzulu çalışmalarıyla bu yayın kuruluşunun Türk Yahudi Toplumu yönetimine geçmesi için her türlü çalışmayı gerçekleştirdiler. Sonunda toplumun üst düzey yöneticisi, Avram Leyon’un asker arkadaşı, rahmetli Eli Perahya’nın ikna etmesiyle Şalom Gazetesi’nin isim hakkı toplum yönetimi tarafından satın alındı. Aylar süren çalışma ve denemelerin ardından ‘Yeni’ Şalom 1984 yılının Roş Aşana Bayramında ilk sayısını yayınladı. Gazete Türkçe yayınlandı. Sadece bir sayfası Yahudice dediğimiz Judeo-Espanyol lisanındaydı. Yıllar geçip Avram Leyon arkasında gençlerin gücünü ve taleplerini gördükçe gazetenin Türkçe yazılarını artırmasını bildi. Yayın hayatının sonlarına doğru gazetenin çoğunluğu Türkçe idi artık.
Yıllar yılları kovalar, 2004 yılında yeni kadrosuyla yayınlanan Şalom, Neve Şalom Sinagogu’nda vukuu bulan terörist saldırının ardından ciddi bir krize girer. Büyük kopmaların ardından Şalom 1984-2022 yılları arasında üç yayın yönetmeninin (Silvyo Ovadya-Yakup Barokas ve İvo Molinas) güçlü çalışmalarıyla bu uzun süreyi hiç sektirmeden geçirir. Şalom’un 100. yılını muhtemelen görmek nasip olmaz. Ancak büyük çabayla her hafta yayınlanan bu yayın organına destek vermek biz Türk Yahudi Toplumunun bireylerinin görevi olmalıdır.
Nice Şalomlara…
***
Şalom 75 yaşında - SARA YANAROCAK
Şalom Gazetesi 75 yaşına geldi, iyi ki geldi. Yaşantılarımızın ve toplumumuzun 75 yılına tanıklık edip, mührünü vurdu.
75 yılın içinde, 32 yıllık bir Şalom’cuyum. Çok gençken, Yusuf Altıntaş’ın elimden tutup beni Şalom’un kapısından içeri soktuğu günü, bugün gibi hatırlıyorum. Aralık 1990. Hissettiklerimi anlatmam olanaksız. Her şeyin acemisiyim. Yazdıklarımı defalarca yazıp temize çekiyorum. Yüreğimde tatlı bir telaş, kabul edilme ve onaylanma duygusu had safhada.
Yazı kurulumuzun başkanı Silvyo Ovadya. Gencecik, dinamik, esprili, adeta bir enerji topu. Sizi elinizden çekip başka diyarlara sürüklüyor. O devirde Şalom’un gençlerinden sayılabilirim. Silvyo, Nana, Lizi, Meri, Josefin, Yusuf, Bicirano… Hepsi ilgi ve sevgiyle kucak açıp yazılarımı yayınlıyor. Adımı ilk defa bir yazının altında gördüğümde yaşadığım sevincimi ve heyecanımı nasıl unutabilirim?
Şalom’da çok değerli dostluklar kurdum. Her renkle bezenmiş bir paletin renklerinden biri olmayı başardım. Artık varım yoğum, aklım fikrim Şalom’du. Şalom bir aşktı ve ben bu aşka tutku ve sadakatle bağlıydım. Şalom’un semti Teşvikiye ikinci adresimdi. Gazetenin hazırlandığı günleri ve toplantıları iple çekerdim.
Araştırmacılık ve yazarlık meğerse içimde kaynayan bir petrol kuyusuydu. İlk sondajı Yusuf Altıntaş vurmuş ve petrol çıkarmıştı. Yoksa 32 yıl boyunca sayfalar dolusu yazılar yazmak, sürekli yeni bilgiler peşinde koşmak hiç de kolay değil. İstikrarın, görev disiplininin ve yazma aşkının tadını bana Şalom aşıladı.
Yıllar içinde aramızdan birçok değerli insan geldi, geçti. Bazılarını çok genç yaşta kaybettik. Bazıları başka mecralara aktı; kimi kalıcı oldu, kimi geçici. Ben var oldukça, yazmaya devam etme kararındayım.
Geçen yıllar zarfında Silvyo’dan bayrağı Yakup Barokas devraldı. İvo Molinas, on yılı geçkindir gazeteyi yönetmeye devam ediyor. Üçünün de dönemlerinde hep sevgi ve saygı gördüm. Bana her zaman kardeş/arkadaş sevgisi verdiler. Bunun için hepsine sevgilerimi yolluyorum.
Nana, Tilda ve Virna’nın koordinatörlüğünde çalıştık. Hepsi de benim için değerli ve sevdiğim insanlar. Bizler de Şalom gibi yaşlanıyoruz artık. Nedir ki Şalom yaşlandıkça gençleşiyor. Çiçek veren genç ağaçlar gibi zengin ve enerji dolu.
Şalom gençlik iksirinin sırrını buldu. Bir gün hepimiz tarihe karışacağız ama Şalom her zaman payidar kalacak. Nice yılların olsun kadim dostum Şalom.
***
Teşekkürname - İZEL ROZENTAL
‘91 dünya için önemli bir değişim yılıydı. Benim için de öyle oldu! Berlin Duvarı yıkılmış, Sovyetlerin ve Demir Perde’nin çöküş süreci başlamıştı. Tek kutuplu bir dünyaya doğru gidiliyordu. Öte yandan Ortadoğu’da da taşlar yerinden oynuyordu. Saddam’ın ordusu Kuveyt’i işgal etmişti, Savaş çıkması an meselesiydi. İşte bu hareketlilik içinde bir gün, arkadaşım Jak Kori, bana haftalık Şalom Gazetesi’nden söz etti. Şalom’u gençlik yıllarımdan hatırlıyordum. O zamanlar günlük yayınlanırdı. Amatörce sahneye koyduğumuz bir oyunun eleştirisini yayınlamışlardı. Eleştiri yazısı övgü doluydu; ne yalan söyleyeyim, hoşlanmıştım. Geçen yıllar içinde Şalom’un sahibi Avram Leyon vefat etmiş, gazete bir süreliğine kapanmıştı. 1991’e geldiğimizde, Kori’nin ifadesine göre, gazetenin yönetimine gelen genç kadro Şalom’u daha okunur kılmak için çabalıyor, kendisi de dış basından bazı siyasi makaleleri çevirerek katkıda bulunuyordu. Benden Şalom’da yayınlamak üzere bir siyasi karikatür istedi. İsteğini ikiletmedim ve çalakalem bir Saddam karikatürü çizdim. Birkaç gün sonra gazete elimdeydi. Birinci sayfanın sağ alt köşesinde, büyükçe bir karenin içinde “İZEL’den” başlığı altında Saddam bana el sallıyordu! 1991 yılının şubat ayındaydık, o günden bu yana köşemi cansiperane bir şekilde korudum!
Aradan tamı tamına 31 yıl, sekiz ay geçmiş! Şalom’la birlikte ben de çok yol kat ettim. Karikatürlerin yanı sıra makaleler yazdım, röportajlar yaptım, araştırma ve yazı dizileri hazırladım. ‘Şalomcu’ kimliğimle Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da sergiler açtım, panel ve sempozyumlara davet edildim. Her yerde ve fırsatta karikatürcü ve yazar olmamı Şalom’a borçlu olduğumu gururla ifade ettim.
Fakat itiraf etmem gerekir ki başlarda iş kolay değildi. Şalom’un bilinmezliği bir yana, adı bile çeşitli çevrelerde şüpheyle karşılanıyordu. Le Monde, New York Times, Asahi Shimbun gibi dev gazeteleri temsil eden çizerlerin arasında yer aldığım uluslararası platformlarda, “Peki tirajınız kaç?” sorusunu yanıtlamaktansa, dünya genelinde Türkçe konuşan Yahudi abonelerimizin ne kadar yaygın olduklarını söyleyerek yan çiziyordum. Türkiye’de ise sorun başkaydı. Gün geliyordu ana akım medyada Şalom adının telaffuz edilmesi bile tabu oluyordu! Yine de her fırsatta ısrarla Şalom yazar-çizeri olduğumu vurguladım. Kimi yayın organları içinse ısrara gerek yoktu, onların gözünde nasılsa “Siyonist Şalom’un Yahudi çizeriydim!”
Derken geldik bugünlere… Şalom 75. yaşını kutluyor. Şalom’un ‘genç’ yazar kadrosu hemen her yerde! Televizyon kanallarının çeşitli tartışma programlarında siyasi yorumlarda bulunuyorlar. Basılı ve dijital medyada yazıları yayınlanıyor. Üstelik sadece siyaset değil, sinema ve tiyatro alanında da söz sahibiler. Daha güzeli, Şalom’un ulusal ve uluslararası basında kaynak olarak gösterilmesine alıştık, şaşırmıyoruz!
Nereden nereye! “Şalom nedir, tirajınız ne kadardır?” soruları geçmişte kaldı, gazete gibi gazete olduğumuzu bilmeyen kalmadı.
Nice 75 yıllara Şalom!
***
Şalom’u son nefesimize kadar basılı çıkarma uğraşısında olacağız - İVO MOLİNAS
Tam 32 yıldır Şalom’da bilfiil çalışıyorum, yazıyorum; son 13 yıldır da genel yayın yönetmenliği ve tüm basın ve basım faaliyetlerini çatısı altında toplayan Gözlem AŞ’nin yönetim kurulu başkanlığı görevlerini yürütüyorum.
Yayın yönetmenliği görevine geldiğimde, oyunu kurallarıyla oynamak adına, gazetenin birinci sayfasını mümkün olduğunca fotoğraflı ve abartılı olmayan bir renklilikle çıkmasını yayın kuruluna önerdiğimde gazetenin ciddiyetine zarar vereceği endişesiyle karşı çıkan çok olmuştu; lakin bir gazetenin ciddiyetinin, görüntüden öte içerikte olduğunda ısrar etmiştim.
Bugün ise bu trendin, sınırlı da olsa, dünyanın çok satan ve ciddiyetiyle tanınan gazeteler de bile hayata geçtiğini görüyoruz. Şalom’u kimilerinin deyimiyle, sadece ‘babaanne, anane veya büyükbaba gazetesi’ formatından çıkarıp gerek görüntü gerek içerik bağlamında gençlerin de okuyabileceği bir yayın organı olması yolunda çalıştık ve hala çalışmaya devam ediyoruz.
Yurtdışından kimi dostlar veya Şalom’u ilk kez tanıyanlar; bu görevleri, tüm yazarlarımız ile benzer şekilde gönüllülük esası üzerinden birlikte yerine getirdiğimizi duyunca şaşırmalarının ötesinde hayranlıkla tepki veriyor. Zira hepimiz, özel, eğitim ve profesyonel hayatlarımızdan, eşlerimizden, çocuklarımızdan, torunlarımızdan ve arkadaşlarımızdan, uykularımızdan çaldığımız zamanlarla, büyük zorluklarla gazeteyi kuran ve hayatta tutan Avram Leyon’un izinde, 75 yıllık çınarı yaşatmaya çalışıyor ve her geçen gün çıtasını daha da yukarıya çıkarmanın heyecanıyla yaşıyoruz, onunla birlikte.
Tarihsel ve sosyolojik nedenlerle muhafazakar ve merkantilist özellikli olan bir Yahudi toplumu için çıkan bir gazeteyi dışa yönelik açılımla ve sadece Yahudilere değil tüm insanlara ve insanlığa yönelik bir politika izlemenin yaşattırdığı zorlukları aşmanın şevkiyle, geniş toplumda, toplumu, etnik ve dinsel özelliklerinin tanınırlığının arttırmış olduğunu görmek, bu ulvi görevde bizim için istikrar ve süreklilik adına büyük bir motivasyon yaratıyor.
Kapalı kalmanın bireyi ve temsil ettiği toplumu özellikle bu coğrafyada ötekileştirdiği gerçeğinden hareketle Şalom, Türk Yahudi Toplumu için çıkan bir yayın organı olmaya devam ederken dünyadaki az da olsa, kimi benzer Yahudi toplumu için çıkan gazeteler gibi referans alınan, ulusal bir gazete olma hedefini de yerine getirmeye çalışacak.
Basılı kağıt gazete okuma alışkanlığının her geçen gün hızla terkedildiği ve azalan bir Yahudi nüfusu zamanlarında çıkan Şalom’u son nefesimize kadar basılı çıkarma uğraşısında olacağız.
Şalom’a, gazete kağıdı kokusunun eksik olmadığı nice yeni tarihi yaş günleri diliyorum.
***
Ortak bir üretim yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz - SUZAN NANA TARABLUS
1980’in son yılı ve ayıydı… Başyazar Rina Eskenazi seyahate gideceğinden üzerinde çalışmakta olduğum ‘Tevrat’ta İnsan Hakları’ konulu bir köşe yazısı yazmamı rica etti. Kısacası, Şalom Gazetesi’ndeki ilk satırlarım bir başyazıydı! O gün bugündür Şalom’cuyum! Farelerin sıkça konuk olduğu bir daireden bugüne…
Yayıncılığın etap etap her aşamasında bulunmak hobi olarak başladığım gazeteciliğe sevdayla bağ kurmamı sağladı; en nihayetinde de işim oldu. Yazarlık maceram da böylelikle başlamış oldu. Devlet başkanları, siyasette ileri gelenlerle söyleştik, her daldan insan tanımak gerçek zenginliğim oldu. En çok heyecanlandıranlar ise yurtdışı temsillerle üstlendiğim misyonlar oldu, şüphesiz.
Şimdilerde Şalom gazetesinin kardeş yayını DERGİ’nin yayın yönetmenliğini yapmak hayli zamanımı alsa da her ay ortaya çıkan sayısı elime ulaştığında aldığım keyfi anlatacak sözcüğüm yok. Bu dostluktan öte ekip çalışmasının dinamiği dergimizin bütün yazarları tarafından paylaşıldığını da biliyorum. Ortak bir üretim yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Gazetecilik… Yazarlık… Zaten aramızdan adlarını sayamayacağım kadar çok yazar çıkmadı mı? Şimdilerde, sözlü tarih çalışmaları içeren beş kitabını yayınlamış bir yazar olarak geriye baktığımda, bunların tümünü Şalom’a bağlılığıma ve tabii ki gazetecilik sevdama borçlu olduğumu biliyorum.
Kendini böylesi mecralarda keşfederken, seslendirirken, üstüne üstlük takdirle karşılanınca tarifi sözcüklere sığmayacak sevinçler yaşanıyor. Tek amacım bu doğrultuda daha çok yazarı aramızda görmek!
Şalom’un 75. yaş gününü kutluyorum.
***
Daktilodan Macintosh’a 75 yıl - TİLDA LEVİ
Yolda rastladığım bir arkadaş, “İngilizceden çeviri yapacak kişi arıyorlar. Gazete çıkartıyorlar galiba” dedi. O zaman yazıların sorumluluğu Süzet Sidi’nindi. Gittim, tanıştık. Gidiş o gidiş. 38 yıldır süregelen Şalom kimliğim böyle başladı.
Yeni dönem Şalom’un sobalı iki küçük odadan ibaret ilk ofisi, Samanyolu Sokak’taydı. Sonraları uzun yıllar birlikte çalıştığımız Silvyo Ovadya’yı o mekânda tanıdım. Ekip biraz büyüdüğümde Nişantaşı Orhan Ersek Sokak ikinci durağımız oldu. İdari personelin yanı sıra her yere koşuşturan Hasan Kandil ve Kemal Karataş’ın emekleri yadsınamaz.
Orhan Ersek birçok ‘ilk’lere tanık oldu. Silvyo Ovadya’nın girişimleriyle, sorumluluğunu üstlendiğim sanat galerisi, sanat tarihi kursları, kütüphane ve bir kitap satışı bölümü oluşturuldu. Konuk konuşmacıların davet edildiği gece konferansları, aynı döneme rastlar. Gazetenin sayfa düzeninin kararlaştırıldığı çay/simitli cumartesi toplantıları bir geleneğin başlangıcı oldu.
Çalışanlar çoğalınca yerimize sığmaz olduk. Ev sahibi sayıldığımız Teşvikiye Atiye Sokak’a taşındık. Şalom büyüyor, sorunlar artıyordu. Güvenlik görevlileri hayatımıza girdi. Bu süreçte teknik olanaklar gelişti. Elle yapılan pikaj/montajdan bilgisayara geçildi. Fotoğrafçıdan istenen resimlerin yerini internetten kaliteli görseller aldı.
Gözlem Yayıncılık, doğru kaynaklar oluşması açısından Yahudilik ile ilgili kitaplar çıkarmaya başladı. İlk kitap editörümüz Gila Kohen’i en verimli çağında yitirdik. Anısına başlatılan Gila Kohen Öykü Yarışması yeni yazarlarla tanışmamıza vesile oldu.
Sanat sayfası editörlüğünü bir süre sonra Tuna Saylağ’a devrettim. ‘Ayrıntı’ başlıklı köşe yazılarıma halen devam ediyorum.
Silvyo Ovadya ve Yakup Barokas’ın yayın koordinatörlüğü döneminde 1997’den başlayarak 13 yıl yayın yönetmenliği (bu unvanlar sonradan değişti) görevini sürdürdüm. Gazetenin baskıya gireceği salı akşamları dizgi sorumlumuz Bella Parlakşimşek’le geç saatlere kadar ekran başında çalıştık. 12 yıl boyunca her salı gecesi önce Silvyo Ovadya, ardından Yakup Barokas üşenmeden evime kadar refakat ettiler.
Yıllar içerisinde birçok değerli arkadaşımızı yitirdik. Hepsinin yeri ayrı. Ancak ufkumu genişletip feyz aldığım Klara ve Eli Perahya’yı bir kez daha anıyorum.
Uzun süre, ‘kadın ağırlıklı’ olan Şalomcular, pazartesi ve salı günleri ofiste masalarının başına geçerek gazete sayfalarını bir araya getirdi. Artık yazarlar yazılarını evde bilgisayarda yazıp, bir tuşla gönderiyor. Her dönem yenilikleri beraberinde getirir. Değişim kaçınılmaz.
Gazete, Genel Yayın Yönetmeni İvo Molinas ile kurumsallaştı.
Gerek profesyonel gerekse gönüllü olarak Şalom bana neler kazandırdı?
Halkla ilişkiler konusunda uzmanlaştım. Hayat boyu sürecek dostlar edindim. Judeo-Espanyol’u büyük ölçüde geliştirdim. İzel Rozental ve İrvin Mandel sayesinde karikatürün yazıdan daha güçlü olduğunu anladım.
Baki kalan tek seda, Şalom’un kurucusu Avram Leyon’un daktilosu (hâlâ gazetededir) ile ‘A la tuerto tuerto, a la dereço dereço’ düsturudur. Ötesi hep gelip geçici.
***
75 yıl ve Şalomcu olmak… - YAKUP BAROKAS
Şalom’da ilk yazım Mart 1991’de yayınlandı. 1998’de görevi Silvyo Ovadya’dan devraldım, 2008’de İvo Molinas’a devrettim. Şalom’un başında yer almak hem büyük özveri hem de gazetecilik deneyimi gerektiren bir uğraş. Hatta uğraşın ötesinde bir yaşam tarzı. Bu nedenledir ki, Silvyo’nun ifadesiyle “Günümüze dek Avram Leyon döneminden sonra Şalom’u üç kişi yönetti.” Silvyo, Yakup ve İvo…
Avram Leyon’un kurucusu olduğu Şalom 1947 yılının 29 Ekim’inde yayın hayatına başladı. Bu Leyon’un Cumhuriyet’e bağlılığının bir ifadesiydi.
Cumhuriyet’in 75. yılı kutlanacaktı. Gazete olarak ne yapabilirdik? Bu amaçla düzenlenen toplantıda Nelly Barokas, “Bize yakışan Türk Yahudi basınıyla ilgili bir sergi açmak” dedi ve fikir benimsendi.
Sergi için mekân arıyorduk. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 15 Ekim’de Atatürk Kitaplığı Sergi Salonu’nu tarafımıza tahsis etti. Sevinmeli mi, yoksa üzülmeli miydik, zamanın daralması bir panik yarattı ilk anda.
Ancak Gözlem Kitap Editörü Gila Kohen, gecesini gündüzüne katarak hem Cumhuriyet döneminde Türk Yahudilerinin bilimsel, kültürel ve dinsel alanda yazmış oldukları 500’ün üstünde yapıtın ismini içeren bir kaynakça derlemeyi, ‘Cumhuriyet Döneminde Türk Yahudi Basını ve Türk Yahudilerinin Yayınları’ adlı bir kitapçık oluşturmayı hem de sergiyi - kendisine yardım elini uzatanların katkılarıyla- gerçekleştirmeyi başardı…
Gila, bir yandan tamamlaması gereken sergi hazırlıkları için insanüstü bir çaba gösteriyor, diğer yandan amansız hastalığıyla yılmadan savaş veriyor, tedavi görüyordu. Doktorun “Sakın!” demesine rağmen hastane çıkışı soluğu açılışta aldı. O gerçek bir Şalom’cuydu. Bu vesileyle Gila Kohen’i bir kez daha anmak isterim.
Serginin açılış kokteylinde yoğun ilgi ve katılım sağlandı. Haber 21 Ekim 1998 Şalom’unda ‘Cumhuriyet Döneminde Türk Yahudi Basını ve Türk Yahudilerinin Yayınları sergisi açıldı’ başlığıyla yer aldı.
Şalom’un 75. yılı için hazırlanan özel sayıda bu anıyı aktarmak istedim.
Şalom’da geçirdiğim uzun yıllar boyunca çok şey öğrendim, çok insan tanıdım. Şalom benim için gönüllü çalışmanın sınırlarını zorlayan bir aile oldu.
1 Haziran 2016’da kaleme aldığım ‘Yirmi beş yılın ardından’ başlıklı son başyazımda şöyle diyecektim: “Bu bir veda yazısı değil. 25 yıldır içinde bulunduğum Şalom’dan nasıl ayrılabilirim ki? Bir kez Şalom’cu olan, ilelebet Şalom’cu kalır.”
Avram Leyon’un kurucusu olduğu Şalom 75 yıldır sürekli bir evrim içinde kendini yenilemesini bildi. Şalom’un, gelişen teknolojilere ayak uydurarak gerek yazılı gerekse dijital ortamda daha uzun yıllar işlevini sürdüreceğine inanıyorum.