Avram Leyon´un kurduğu Şalom´un Leyon´dan sonra da yaşaması gerektiği inancıyla yola çıkan, bu yolda büyük mücadele veren, yeni Şalom´un kurulmasında özveriyle uğraşan Naim A. Güleryüz´le tarihi bir yolculuğa çıktık.
Gazetecilikle ilginiz nasıl başladı?
1951 yılında, üniversite tahsilimin henüz başında, liseden tanıştığımız bir ağabeyimin davetiyle gençliğin toplumsal konuları ve sorunlarıyla ilgilenmeye başladım.
O dönemde tanıştığım deneyimli gazeteci Moşe Levi Belman ilgimi anlamış olacak ki beni Ağustos 1952’de Yahudi İspanyolcası dilinde yeni yayımlamaya başladığı La Boz gazetesinde Türkçe makale yazmaya davet etti. Böylece değişik konularda fakat özellikle yardım derneklerinin tarihçesi ve faaliyetleri hakkındaki konuları ele aldığım haftalık bir köşem oldu.
Şalom’la ilk tanışmanızı özetler misiniz?
Bu arada Avram Leyon ile tanışmış, “A lo tuerto tuerto i a lo dereço dereço” vecizesini, yasalar ve etik kurallar çerçevesinde tenkit edebilme yaklaşımı tarzını benimsemiştim. Genç arkadaşlarla beraber Temmuz 1953’te kurduğumuz İstanbul Kültür ve Spor Derneği’nin amaç ve programını açıklayan ilk yazımı 6 Ağustos 1953’te Şalom’da yayımladım. Bu ilk beraberliğimiz Şubat 1954’e kadar sürdü.
1955-56 yıllarında, öğleden sonra gazetesi ünlü İstanbul Ekspres’in haftalık eki İstanbul’un Sesi’nde ‘haftanın sinema haberleri, filmleri, konuları ve eleştirileri’ alanında araştırma ve yazılarım düzenli olarak yayımlandı. 1957’de rahmetli Robert Sezer’in tümü Türkçe yayımlanan Haftanın Sesi gazetesinde toplumsal kurumlarımızın çalışmaları ve beklentileri konusunda yazılarımı sürdürdüm.
Yedek subaylık, evlilik, iş kurma telaşına paralel olarak Neve Şalom Vakfı Yönetim Kurulu üyeliği ve Hahambaşılık Fahri Danışmanlık görevleri yazı yazmama pek vakit bırakmadı. Bu arada Şalom’un sütunları da artık Türkçe yazan gençlere rahatlıkla açılmıştı.
Avram Leyon’un rahatsızlanarak gazeteyi devrettiği geçiş dönemini biraz anlatır mısınız?
Avram Leyon’un hastalığının acı haberi geldiğinde çok sarsıldım. O dönemde artık gazetenin basımı da maalesef aksamaya başlamıştı. İlk dönem Şalom’un son sayısı 28 Aralık 1983 tarihini taşır. Kanaatimce, yeterince okunmazsa bile, Türk Yahudi toplumunun bu tek gazetesinin devam etmesi gerektiğine inanıyordum. Koşu mutlaka devam etmeliydi.
Konuyu Hahambaşılık Fahri Danışmanlar Kurulu gündemine getirdim. Ayrıntılı tartışmalardan sonra fikir kabul edildi ve gazetenin bu amaçla kurulacak bir anonim şirket tarafından devralınması projesi bana emanet edildi. Ama bir sorun vardı: Hukuki zeminini Prof. Selim Kaneti’nin hazırladığı bu yeni yapıya Avram Leyon’u nasıl ikna edecektik? Leyon’un askerlik arkadaşı ve saygı duyduğu rahmetli Eli Perahya aracı olmayı kabul etti. Leyon’un manevi oğlu saydığı ve Kasım 1981’den beri gazetenin yazı işleri müdürü sıfatını taşıyan Moşe Grosman’la da görüşülerek bir fikir birliğine varıldı. Ve, karlı - buzlu 19 Ocak 1984 Perşembe gecesi, Gayrettepe’deki evine davet edilen noter huzurunda Avram Leyon “Şalom’un imtiyaz hakkı, adı ve çıkarma hakkını bütün hukuk ve vecibeleri ile” kuruluş halindeki Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın AŞ’ye devretti. Leyon’a “gazete yayınlandığı sürece adının kurucu olarak belirtileceği, yazılarına devam ettiği sürece de gazetenin başyazarı olarak kalacağı” taahhüt edildi. Avram Leyon’un Şalom’daki son yazısı, gazetenin 37. kuruluş yıldönümü vesilesiyle 31 Ekim 1984 tarihli sayısında El Şalom Entro en 38.en Anyo başlıklı kısa kutlama ve iyi dilek mesajıdır.
Şalom’un yeni ekibi nasıl oluştu?
Fahri Danışmanlar Kurulunda, şayet proje gerçekleşirse gazetenin planlama ve yayın desteği bana emanet edilmişti. Geleneği devam ettirmek ve de diğer ülkelerdeki Sefarad toplumlarla bilgi temasını sürdürebilmek için Ladino’ya bir sayfa ayırarak tamamen Türkçe yayınlanacak bir gazete için kollar sıvandı. Haftalık süreli bir yayını fiilen üstlenecek, düzenli olarak götürebilecek gönüllü elemanların tespiti için, muhtemel yaş ortalamasına daha yakın olan rahmetli Yakup Barouh’un teması sonucu Leon Haleva gazetenin yazı işleri müdürlüğünü üstlenmeyi kabul etti.
Çalışma arkadaşlarını da Leon kendi saptadı: Jako Molinas, Süzet Sidi, Yakup Bensason ve İgal Desevilya. Süzet Sidi başyazar sıfatıyla gazetenin genel politikası doğrultusunda okuyucularına sesleniyordu.
1984-1988 döneminde dört yıl danışmanlığını yürüttüğüm Şalom’un, yeni kimliği ve formatıyla ilk sayısı 26 Eylül 1984’te, kurumun devamlılığı bağlamında Yıl 37 / Sayı 1878 olarak yayınlandı. Görev başarılmış, Şalom kurtulmuştu.
Türkçe ve gençleşmiş gazeteye ilgi büyük oldu. Özellikle yazmaya eğilimli kız-erkek gençler yazı yağdırmaya başladı. Peyderpey iç haberler, dış haberler, halkla ilişkiler, idari işler, muhasebe vs. bölümler oluşturuldu. Şalom’un kendine özgü yayın felsefesi ve olanakları kapsamında herkese şans tanındı. O zaman çok sevdiğim deyimimle Şalom bir tür ‘Basın Yayın Okulu’ veya ‘Basın Yayın Atölyesi’ hizmeti gördü. Mario Levi, Lizi Behmoaras, İshak Reyna, Rina Eskenazi vs. gibi günümüzün tanınmış yazarları, o dönemde yeni Şalom’un sütunlarında yer alıyorlardı.
İlk sayıda yayımlanan ‘1992’ye Doğru’ başlıklı yazımla 500. Yıl Kutlama Programının amacını ve muhtemel programını açıkladım. Ve her hafta Türk Yahudi tarihi ve yaşamının bir konusunu irdelemeye çalıştım. 17 Nisan 1985’te başladığım ‘Türk Yahudileri Tarihi’ köşe yazıları düzenli olarak 20 Ocak 1988’e kadar 99 hafta sürdü; daha sonra Milliyet gazetesinde bir haftalık dizi olarak özetlendi; benim ilk ve sonraki araştırma kitaplarımın temel kaynağı oldu.
''Yaşam'' ekibinden Demir Güleryüz, David Çukran, Gül V. Molinas, Emir Güleryüz, Sibel K. Benmayor, Albert Benardete, (ayakta) Rakel P. Meşulam
“Ofisimiz soğuk ancak herkesin içi sıcaktı”
Başlangıç döneminde çalışma koşullarınız nasıldı?
Şişli Samanyolu Sokak’ta, o zamanki Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nun karşısında, Emrah Apartmanı’nın üçüncü katında, kışın paltosuz oturamadığımız konforsuz iki odalı bir dairede geçen hafta sonları soğuktu ama herkesin içi sıcaktı ve ekibe bu kadarı bile yetiyordu. Zaman zaman mutfakta “seyre çıkan çok ayaklı misafirlerimizi” dahi kimse umursamıyordu.
Hafta içi olayları gözden geçirilip öncelikler saptanıyor, kullanılacak fotoğraflar seçiliyor, köşe yazıları belirleniyor, daktilo ediliyor, sayfa tasarımları tamamlanıyor ve pazartesi sabahı erkenden dizgiye yollanıyordu. O gün dizilen gazetenin ilk provasını akşam üstü ben gözden geçiriyordum. “Kırmızı kalemli Naim” tanımı da o dönemin ekibi tarafından halen hatırlanır sanırım. Salı günü basılan gazete çarşamba günü dağıtıma giriyordu.
Mario Levi, İsak Reyna ve Naim Güleryüz
Gazeteyi çıkardığınız dönemde özellikle Türk Yahudi toplumu adına çok önemli olaylara tanıklık ettiniz ve yansıttınız… 1986 Neve Şalom saldırısı akla gelen ilk olaylardan… Sosyal medyanın, internetin olmadığı bir dönemden bahsediyoruz… Neler yaşadınız? Sizin için en zoru hangisiydi?
6 Eylül 1986 Cumartesi Neve Şalom’a yapılan bombalı saldırı tüm toplumumuz için büyük bir şoktu. Olayın oluşumunu, ayrıntılarını ve gelişmesini bilmeden oturup gazete düzenlemek olanaksız ve mantıksızdı. O hafta gazeteyi yayımlamamakta mutabakata vardık. Ekibin tüm elemanları konunun peşine takıldı. Kimi kurbanların ailelerine ulaşarak, yaralıları hastanede ziyaret ederek acılarını paylaştı, kimi ülkemizde benzeri olmayan bu saldırının yurt çapında yorumlarını toparlamaya çalıştı, kimi dış ülkelerden gelen çok sayıda ziyaretçiyle görüştü, kimi cenaze merasimini takip etti. Velhasıl herkes görevine canla başla ve özveriyle koştu.
Saldırı sabahı rahmetli Melih Russo’nun ağlayarak telefonla olayı bildirmesi üzerine derhal Fahri Danışmanlar Başkanı Av. Jak Veissid’i haberdar ettim ve Moda’dan 20 dakikada Neve Şalom’a geldim. Belediye Başkanı Bedrettin Dalan oradaydı. Kısa süre sonra dönemin İçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut da bizzat gelerek çalışmalara nezaret etti. Jak Veissid, Bensiyon Pinto, Nedim Ruso, Hayim Eliezer Kohen ve diğer danışmanlar da olay mahallinde toplandık. Koordinatör olarak resmi makamlarla, gazetecilerle ve yabancı misafirlerle devamlı temasta olduğumdan ayrıntılara ve yorumlara ilk elden ulaşıyordum. Hafta sonunda gazetede toplandığımızda biriken tüm bilgiler incelenip değerlendirilerek bir düzene kondu ve olayı tüm ayrıntılarıyla aksettiren sekiz sayfalık dolgun içerikli Şalom’un tarihi sayısı 17 Eylül 1986 günü yayımlandı.
Paylaşmak istediğiniz, sizin için en unutulmaz anılarınız?
Dört yıllık fiili Şalom dönemimden kimi komik kimi ciddi birçok anım varsa da bende en derin iz bırakan, Roş Aşana arifesi 26 Eylül 1984 sabahı elime aldığım yeni Şalom’a bakarken hissettiklerimdir. 1983’ün son aylarında bazı olumsuz görüşlerden yılmayarak Şalom’un, daha önceki yüze yakın ağabeyleri gibi kapanmadan devamına inançla sarıldığım için o anın heyecanını hala yaşıyor, mutluluk duyuyorum.
Günümüze kadar yurdumuzda ve yurtdışında 550’ye yakın yazım yayımlandı. Ancak içtenlikle söyleyebilirim ki Şalom’da ve daha sonra ilk aylık eki olan Yaşam’da, günümüzde ‘çocukları’ olan Dergi ve El Amaneser’de yayımlanan her yazımın benim için özel bir yeri ve anısı vardır.
(Yeni Şalom'un ilk sayısı -1984)
Bugünkü Şalom’a baktığınızda ne görüyorsunuz?
Şalom’a bakınca üst üste rekorlar kıran bir yüksek atlama şampiyonu görüyorum. İlk çekirdek kadronun azmiyle filizlenen yeni Şalom daha sonraki yetenekli yönetici ve yazar kadrolarıyla (ki burada her birinin adını saymam olanaksız) hayal edilen çıtayı çoktan aşmış, bir kurumsal anıt olmuştur. Kuruluşundan 75, yeni formatından 38 yıl sonra Türk Yahudi Basınının en uzun ömürlü gazetesi Şalom, hem güncel hem de tarihe ışık tutan, genelde 16, zaman zaman 28 ve hatta 32 sayfa içeriğiyle artık ancak kendisi tarafından yenilenebilen bir rekorun sahibidir.
Ve hayal ediyorum: sosyal medya katılımları, YouTube TV kanalı ve İngilizce yayımları yanında ileride bir gün Şalom günlük veya en azından haftada iki kez yayımlanan bir gazete olabilir mi?