Şalom´un sayfalarını dolduran, her hafta yepyeni içeriklerle okura ulaşmasını sağlayan kocaman bir ekibi var. Bu ekibin üyeleri Şalom´un kendileri için ne ifade ettiğini anlattı.
Şalom, daha nicelerine - DALİA MAYA
Ergenlik yaşını geçeli epey bir zaman oldu, artık olgunluk çağında. Benden büyük haliyle. Annemden küçük. Yaşasaydı, babamdan da küçük olacaktı. Çoğu şeyin geçici olduğu, yıkıp, yok edip yerine yenisini (illa daha iyisini değil tabi) yapmanın değer bulduğu bir coğrafyada bir kurum olarak varlığını 75 yıldır sürdürebilmek... Tüm güzelliklerin yanı sıra zorlu dönemlerin de altından kalkarak varlığını sürdürebilmek her kurumun harcı değil.
Sevgiyle, özenle, emekle yürüdük. Çocukluğumun içine kapalı, sessiz cemaatinden, sesini çıkaran, duyuran bir topluma dönüşme yolculuğunu yaşadık Şalom’la hep birlikte. Osmanbey Samanyolu Sokak’ta farelerin cirit attığı o küçücük daireden, Nişantaşı’nda önce Orhan Ersek derken Atiye Sokak’taki adresimize... Son olarak yine Osmanbey’e, kocaman yeni yerimize.
Bir hayatı yarattık hep birlikte. 10-15 kişilik bir ekiptik Şalom’a ilk geldiğimde. Muhabiri de bizdik, yazarı, editörü de. Mizanpajı, montajı, pikajı da bir başımıza üstlenmiştik. Kuruş kazanç düşünmeden. Tek düşündüğümüz kazanç -o da becerebildiğimiz kadar- gazeteyi çıkarabilmek için reklam kazancı idi. Hala kişisel kazanç düşünmüyoruz, ama artık sayımız çok arttı. Yazarlar hala gönüllü çalışıyorsa bile, kimi işlerimiz profesyonel ekiplerimiz sayesinde yürütülüyor. Basılı bir haftalık gazeteden dijital olarak da yayınlanan bir medya organına dönüştük. Geniş medyada yazılarına yer verilen, yeri geldikçe adından söz ettiren, yazarlarının görüşlerine danışılan bir kuruma dönüştük. Hevesle, şevkle, gönülden çalışmanın ve büyük bir emeğin sonucu olduğu kadar, doğru, tarafsız ve dürüst olma halinin de bir sonucu bu. Kendi önyargılarımızın farkına varıp, onlardan arınarak yazma çabamızdan. Bu yolda, o kadar çok insana değdik, o kadar çoğundan duyduk ki “Özür dilerim, ben Yahudileri yanlış biliyormuşum. Meğer siz Yahudiler çok düzgün insanlarmışsınız” sözünü. Ya da “Artık tek okuduğum gazete Şalom” sözünü.
Şalom demek barış demek, selam demek. Sadece buluşurken değil ayrılırken de selam demek. Selametle kal. Bir veda gibi değil de yeniden buluşana kadar selametle kal anlamında. Yeniden buluşuncaya kadar bir sonraki yazıda, bir sonraki sayıda, bir sonraki kutlamada, bir sonraki yaş gününde. Şalom. Daha nice 75 yıllara.
***
Şalom ile nice yıllara - NAZLI DOENYAS
Bu kadar gönülden gelerek, bu kadar farklı kişinin, farklı kişiliğin aynı amaç için sevgiyle, bağlılıkla, sadakatle evinden, işinden, sosyal hayatından zaman ayırarak oluşturduğu ve ayakta tutmaya devam ettiği Şalom, ancak onu yaşayarak anlaşılabilecek bir fenomen.
Yurt içinde ve dışında parçası olmaktan gurur duyduğum Şalom, gerek yazılarında, gerek yönetiminde, gerekse işleyişinde Şalom-barış’ı ön planda tutarak ismini en iyi şekilde temsil ediyor. Buna ek olarak Şalom ile aynı kökü paylaşan ve bütünlük, tamlık anlamına gelen Şlemut da Şalom’un üzerine inşa edildiği yapı taşları arasında çok önemli bir yer tutuyor. Peki, bu bütünlüğü, tamlığı nasıl sağlıyor? Bir aile gibi uzakta olanı da yakında olanı da kucaklayarak, herkesin fikirlerine değer verip her bir farklı sesin duyulmasını sağlayarak, araya mesafeler, zaman bile girse yine de bir arada olabilmenin yollarını ısrarla aramaya devam ederek, kendine özgü yaratıcı çözümler bularak, vazgeçmeyerek ve çok daha fazlası ile.
Şalom’un tamlık olgusu sadece ekibin parçalarını değil, kişinin kendisini de etkiliyor, burada kişi bir yanını keşfetme, tamamlama fırsatı ve hayat yolunu bulabiliyor. Bunu deneyimleyenlerden biri de benim. Şalom’da ilk olarak 14 yıl önce dış haberler bölümünde başlayıp mutlu mutlu devam ederken, Kavram sayfasının yönetmeni sevgili Sara Yanarocak Yahudilik konularına ilgimi farkedip Kavram sayfasına geçiş yapmam için beni teşvik ederek hassasiyet ve tatlılıkla hayat yolumun kapılarını açtı. Şalom’da Kavram sayfası için araştırdıkça öğrendim, öğrendikçe yapmaya çalıştım, yapmaya çalıştıkça daha çok araştırmak, daha çok öğrenmek ve bu öğrendiklerimi aktarmak istedim. Günümüzde Jewish Studies Master öğrencisi olmama giden yolu büyük ölçüde açan Şalom ve sevgili Sara’ya bunun için de ne kadar teşekkür etsem az.
Şalom kimbilir benim gibi daha kaç kişinin kendi içine yolculuğunda onlara pusula ve ışık oldu, yazılarıyla kimbilir kaç kişinin kalbine dokundu, kimlerin hayatında nasıl fark yarattı ve daha nice uzun seneler sevgiyle ve azimle bunları yapmaya devam edecek.
İyi ki varsın Şalom! Şalom ile nice 75’lere!
***
Şalom 75 yaşında! - KAREL VALANSİ
Zaman çok hızlı akıp gidiyor. Daha geçenlerde Şalom’un 70. yılı için yazı yazmıştım sanki. Oysa beş yıl geçmiş bile aradan. Danny Brillant konseri ve sergiyle kutlamıştık bu hiç yaşlanmayan gazetenin doğum gününü. Törende, Türk Yahudi Toplumu Başkanı İshak İbrahimzadeh, Şalom yazarlarını ayağa davet etmiş ve salonu dolduran kalabalıklar bizi alkışlamıştı o gece. Daha gururlandığım az yer olmuştur.
Zaman ne çabuk geçiyor. Oysa sanki daha birkaç gün önce Atiye Sokak’taki kapısından heyecanla içeriye girişim. Hesapladım, tam 19 yıl olmuş. Ben yeni evli, hamile ve ithalat-ihracat işiyle uğraşan genç bir kadındım Şalom’a başladığım 2003’ün o aralık günü.
Maçka’da küçük bir mekanda bir öğleden sonra yılbaşı kutlaması yapılmıştı o yıl. Viktor Apalaçi en eski Şalomcu, ben de en yeni Şalomcu olarak tanıtılmıştık o buluşmada. 5. ve 10. yılını kutlayanlara kalem hediye edilmişti. Herkesle tanıştırıldığım, çok güldüğümüz ve bugüne kadar süren birçok dostluğun filizlendiği gündü o gün. Bu güzel anılar Şalom’u daha ilk günlerden kalbime yerleştirdi.
Bir süre yazarlık, editörlük ve esans ticaretini bir arada götürsem de sonunda işi tamamen bırakıp uluslararası ilişkiler master’ı ve ardından doktorasına başladım. Çok fazla çaba ve devam eden uykusuz gecelerin ardından, artık çok istediğim gazeteci, yazar ve akademisyen kimliğimle tanınıyorum. Tüm bunlar Şalom’dan gelen basit bir çeviri talebiyle başladı, bir çığ gibi büyüyerek beni dönüştürdü ve bugünlere getirdi.
Benimki gibi birçok öykü var Şalomcular arasında. Çünkü Şalom gazetenin ötesinde, önemli bir okul. Her yazarının, her çizerinin, her çalışanının birbirinden öğrendiği inanılmaz bir okul üstelik. Her hafta, favori yazarlarımdan başlayıp tüm sayfalarını okuduğum ve hep yeni bir şey öğrendiğim yegane gazete.
Şalom’un 75. yılında yazılarını halen keyifle okuduğum kurucumuz Avram Leyon’un yanı sıra Daniel Maya, Eli Şaul, İzak Şaul, İzak Yaeş, İzidor Levi, Erol Güney ve daha nicelerini saygıyla anarken, 29 Ekim 1947’de doğan Şalom gazetesini genç, güncel, dinamik ve bugünkü çizgisine getiren herkesi tebrik ediyorum.
***
Selam olsun - MARSEL RUSSO
15 yıl evvel, 2007’da Şalom’un altmışıncı yılında hazırlanan 60.Yıl Almanağına katkı sunduğumda karşılaştım yılları aşmanın ne demek olduğu ile. 1947’den bu yana kesintisiz çıkan bir gazetenin nelere tanık olduğu ancak böylesi kapsamlı bir çalışmayla mümkün olabilirdi.
Dile kolay, tam 75 yıldır topluma tercüman olmuş, acısıyla tatlısıyla birçok olayı sütunlarına taşımış, bu delikanlı gazete. Hem Avram Leyon döneminde hem de sonrasında gerçekleşen kan değişimiyle, toplumsal olaylara ışık tutmaya devam etmiş, küçülen, yoksullaşan, yaşlanan toplumumuzun sorunlarına kayıtsız kalmamış, hem ülkemizde hem dünyada Yahudi yaşamının neredeyse her şeyini okurla buluşturmuş, İsrail’in kuruluşundan bu yana kat ettiği yola tanıklık etmiş, Türk – İsrail ilişkilerinin köşe taşlarını tüm yayın kuruluşlarından önce haber etmiş bir gazete Şalom… Kaybolmanın eşiğine gelmiş Ladino’yu ayaklandırmak için yapılan birçok anlamlı çalışmanın adresi olması da cabası...
Geldiği olgunluk düzeyinde yalnız Türkiye’deki Yahudi toplumuna değil, gazetecisinden bürokratına, akademisyeninden siyasisine, içinde serpildiği ülkenin tamamına hitap eden bir gazete Şalom.
2005’te hiç hesapta olmayan şekilde katıldığım bu aile içinde yazı yazmak, haber ve bilgi paylaşmak, görüş beyan etmek büyük keyif ve ayrıcalık. Yaptığımız işin bilincinde, gelecek nesillerin gıptayla bakacakları, imrenerek okuyacakları, içeriğinde toplumsal yaşantıyı ilgilendirecek her şeyin bulunduğu bir gazete hazırlamaya devam edeceğiz hiç şüphesiz. Gelişen Şalom’un bizlere dikte ettiği sorumluluk bu…
29 Ekim Şalom’un yayın hayatına başladığı tarih. Böylesi anlamlı bir günde böylesi bir yolculuğa çıkan Şalom’a selam olsun. Onu bugünlere gelmesine katkı sağlayanlara selam olsun… Nice 75 yaşlar olsun…
***
Dalya demeye ne kaldı… - TUNA SAYLAĞ
Bir pazartesi sabahı, ürkek adımlar ve heyecandan terleyen avuçlarımla Şalom ofisine ilk kez girdiğimde yıl 2002’ydi; üzerinden tam 20 yıl geçti… O gün, yönlendirildiğim ikinci kattaki geniş odada sadece kadın yazarlar vardı, bir yandan çalışıyor bir yandan gülüşüp şakalaşıyorlardı. Hiç birini tanımıyordum. Onlar bana ben onlara baktım. Kendimi tanıtınca geleceğimden haberi olan Tilda’nın misafirperver sıcak sesiyle rahatladım.
Usulca bir yere ilişip etrafımı izlemeye başladım. Acaba ben de onlar gibi becerebilecek miydim güzel bir şeyler yazmayı ya da iyi haber yapmayı… Herkesle tanışma faslı bittikten sonra acemi stajyer kategorisinden önüme düzenlemem için bir dolu dosya yığdılar. Böylece, hayatıma yepyeni bir pencere açan Şalom yıllarım başlamış oldu.
Haftanın ilk günü benim Şalom günümdür. Senelerce hiç aksatmadan, büyük bir hevesle gittim, çalıştım… Ta ki pandemi başlayıncaya kadar. Orada bulduğum dostluk, sevgi, yardımlaşma, iş birliği, keyif ve hissettiğim başarı duygusunun kıymeti paha biçilmez. Şalom bana değer verdi, ufkumu açtı, kendimi keşfetmemi sağladı. Başlarda tecrübesiz bir kalem olarak bana görünür olma fırsatı verdi. Bunun için müteşekkirim. Hayatımı Şalom’dan önce ve Şalom’dan sonra olarak konuşlandırıyorum.
Şalom’un 60. yıl kutlamalarında bulunmuştum. Ne mutlu bana ki, 75. yılında hâlâ aileye dâhilim. Şalom kurulduğundan beri, tek yayın organı olarak Türk Yahudi toplumunun hafızasını tutmaya devam ediyor. Basın dünyasının dijitalleştiği, ekonomik koşulların çetrefilleştiği ve cemaat olarak demografik yapımızın eskisi gibi olmadığı bir ortamda, bir cemaat gazetesini ek yayınlarıyla birlikte, senelerce aksatmadan devam ettirebilmek büyük bir başarı. Bunda yöneticilerimiz kadar biz gönüllü yazarların, çizerlerin ve reklamcılarımızın da payı büyük kuşkusuz; tabii ki yollarını ayıran ve ebediyete göçen bütün emek verenleri unutmadan… Okuyucu olmadan gazete olur mu? Bir kocaman teşekkür de bizi bu yolda yalnız bırakmayan sadık kitlemiz için.
Benim için bir hayal de olsa evrene gazetemin 100. yılını da görme dileğimi yolluyorum.
“Eğriye eğri, doğruya doğru” demeye devam edeceğin nice başarılı yıllara sevgili gazetem. Yolun açık, okurun bol olsun!
***
75. yılında Şalom’un geldiği yer bizlere gurur veriyor - VEDAT LEVENT
2001 yılında Şalom’a başlamışım. Dile kolay tam 21 yıl. Hayatımın yarısından fazlasında bu gazetenin imzası var. Pazartesi geceleri dış haberler masasında yabancı gazeteleri tarayıp çevirileri baskıya yetiştirmeye çalışıyorduk. Yakup Barokas’ın yönetmenliğinde İvo Molinas, Virna Banastey, Percy Schild, Viktor Kuzu… Ve daha adını sayamadığım birçok harika kişiyle başladık bu serüvene…
Şalom’un o dönem bir spor sayfası yoktu. Kardeşim Doğan ile Yakup Barokas’a teklif götürdüğümüzü hatırlıyorum. Hiç tereddüt etmeden kabul ettiğinde inanılmaz bir mutluluk duymuştuk. Yanılmıyorsam 4 Ekim 2002’de ilk sayfamız yayınlandı. Olumlu eleştiriler aldığımızı hatırlıyorum. Epey bir yorulduğumuzu da hatırlıyorum çünkü koskoca sayfayı iki kişi çıkartmaya çalışıyorduk. Sonra yardım elleri gelmeye başladı. Rudi Diriman, Yakir Mizrahi, Rahmetli Alp Alkaş ve Nedim Büyükabolafya’nın katılımıyla çok güçlü kalemlere sahip olduk.
Şalom gençleri olarak Trakya’nın Yahudi kökenlerini araştırdığımız saha gezisini hiç unutamıyorum, 2004 yılıydı.
Sonra Maccabiat’larda boy göstermeye başladık. Her Maccabiat’ta bir yazarımız canlı olarak turnuvaları takip etti.
Çok acı ve çok mutlu günler yaşadık. Sevgili dostumuz Alp Alkaş’ı kaybettiğimiz gün gözümün önünden gitmiyor. ‘Büyüteç’ adlı köşemizin ismini onun anısına Yakir Mizrahi kardeşimin önerisiyle ‘Spor Seyrederken’ olarak değiştirdik.
Kimler geldi geçti sayfamızdan… İki meşhur yazarımız bile oldu: Sevgili Selim Çiprut ve sevgili İdil Hazan Kohen yıllarca yazarımız oldular. Yine önemli spor belgeselcilerinden Sami Morhayim ve Roza Saba yıllarca sayfamızda yazdı.
Sevgili İvo Molinas’ın yayın yönetmenliğinde kadromuz daha da genişledi. Birçok ünlü isimle röportajlar yaptık. Misafir yazarlarımız oldu.
Bugün tenis dünyasının duayeni Mete Yaylalı, spor dünyasının önemli yazarlarından Yakir Mizrahi, yine e-spor dünyasının önemli yöneticilerinden Rudi Diriman başta olmak üzere genç yazarlarımız Derya Cerasi, İgal Ers, İgal Mevorah, Meyzi Adoni, Cem Menase, Rıfat Karaköy ve Eran Kan ile spora çok boyutlu bir bakış sunabiliyoruz.
75. yılında Şalom’un geldiği yer bizlere gurur veriyor. Umarım daha nice yıllarda bu sayfaları paylaşabiliriz. İyi ki doğdun, iyi ki varsın Şalom…
***
Yaşamak güzel şey be kardeşim - TÜLAY GÜRLER KURTULUŞ
Kim ne derse desin, yaşamak güzel şey…
Bakın 75 yaşına geldim, ilk günkü heyecanımdan, yaşama sevincimden bir nebze olsun kaybım yok. Doğru dürüst bakacaksınız hayata, vazgeçmeyeceksiniz mücadele etmekten, onun getirdikleriyle hatta bazen sizden götürdüklerinin bıraktığı boşluklarla haşır neşir olmaktan…
Kafa kâğıdımda doğum tarihim, 29 Ekim 1947. Cumhuriyet, gencecikmiş ben doğduğumda… Evimizde hep Ladino konuşulurdu. Bu sebeple Türkçeyi sonradan öğrendim. Ladino’yu yaşatmak için bu yaşta bile elimden geleni yapıyorum. İnsanın kendi kimliğine sahip çıkmasının, kültürünü bilmesinin, onu yaşatmak için bir şeyler yapmasının, sahip olduğu tarihsel zenginliği kendisinden küçüklere de aktarmasının, insanın en büyük sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Her sabah erkenden kalkıp, tıraşımı olup, bir bardak çayla kahvaltımı yapıp ofisime gidiyorum. Benim yaşıma gelenler, çoktan emekli oldu. Ama benim gibi hayatın her an içinde olmayı seçen, bunu seven ve başaran insanlara göre değil emekli olmak… Üstelik öyle değerli bir kadroyla beraber çalışıyorum ki bugün onlar, yarın onlardan sonra gelecekler beni sonsuza kadar ayakta tutacaklar, eminim. Gazeteler ve gazeteciler, yaşlanmaz… Ben de ilk günün keyfi, zevki, özeni ve dikkati, farkındalığı ve zarafetiyle yazıyorum her şeyi… Gözlerim görüyor, kulaklarım iyi işitiyor. Yaşlansam da etrafımda, bana göz ve kulak olacak birileri her zaman var olacak, bunu biliyorum.
Babam Cahit Sıtkı’yı severdi. ‘Otuz Beş Yaş’ şiirini ezbere bilirdi. Ara ara mırıldandığını hatırlarım. Şiir, benden bir yaş büyük… Şairin, hayatın orta yeri olarak gördüğü yaşın beş sene fazlasını biriktirdiğim, kendime iyi baktığım, hayatı çok sevdiğim için uzun yaşarım diye düşünüyorum. Siz bakmayın böyle tatlı tatlı anlattığıma kendimi. Bazı ayrıntıları yaşamak kolay olmadı tabii. Hayat her zaman gülmedi yüzüme. Neler gördü bu gözler, neler işitti bu kulaklar; kolay kolay tekrar edemem. Bazılarını sevdim, bazılarını keşke duymasaydım, görmeseydim, bilmeseydim bile dedim. Şair gibi 35 yaşıma geldiğimde iki darbeyi de çoktan görmüştüm. 6 Eylül 1986 Neve Şalom’da; 15 Kasım’da Şişli'deki Bet İsrael Sinagogunda ve Neve Şalom’da yaşanan patlamalarda ben de oradaydım. Gördüklerimi gazeteye yazmak, tarihe bu şekilde tanıklık etmek asla kolay olmadı. İmzamı bile kara kalemle atmak zorunda kaldım sayfalarıma…
Her zaman eli kulağında yaşar gazeteler… Kimse bilmez geçirdiği uykusuz gecelerin nasıl olduğunu… Sevdalanır, aşkından söz edemez kolay kolay… Aşktan söz edinceye kadar okutacağı çok daha ciddi mevzuları vardır. Hayatın en renkli satırlarını yazmayı planlarken bazen karanlık köşelerinde bulur kendini…
Yine de şanslı bir adam olduğumu düşünüyorum. Her sene ben anlatıyorum büyüyen çocuklara Tişri bayramları… Kültürümüzün en ince ayrıntıları, benim kalemimden çıkıp onlara ulaşıyor. En ünlü Yahudi yazarlar, sanatçılar, fikir adamları benimle beraber giriyor evlere… Geniş toplumda Yahudi olmanın nasıl bir şey olduğunu şimdi ben anlatıyorum. Her sene zamanı geldiğinde tarihte yaşananlara dikkat çekmek, “Affet ama asla unutma” demek, benim işim. Hahambaşımız, Bet Din üyelerimiz, en yakın dostlarım... Toplumun gelmiş geçmiş bütün başkanlarıyla, onursal başkanıyla hep yan yana oldum. Onlarla seyahat ettim, konuklarını ağırladım.
Tabii yalnızca bunlar değil birikenler… Büyükada, en büyük sevdam… Burgaz’da güneş batırmak, en büyük keyfim… Kuledibi’nde zaman zaman yürüyüş yapmak, Bankalar Caddesi’nden aşağı inmek, Neve Şalom’da bir düğüne katılmak, bazen ailelerle şabat yemeği yemek, en değerli an’larım. Ne zaman bir keman sesi duysam, gözlerim dolar… Bu topraklarda tek olmanın ne demek olduğunu; bütün güzelliği, sorumluluğu ve keyfiyle en iyi ben anlarım. Belki az da olsa ağarmaya başladı saçlarım ama gülümseyişim, dikkatim, ciddiyetim, dürüstlüğüm hep yerli yerinde… Bunlara ak düşmez, insan kendini sahiden bildikçe… Ne olursa olsun ne yaşarsam yaşayayım, usta şairin bir romanında dediği gibi yaşamak güzel şey be kardeşim… Hatta bir şiirinde tam da benim hislerime tercüman olduğunu düşünüyorum. Adında barışı, selamı ve sevgiyi taşıyan bir adam olarak benim de hep inandığım şekilde bakmış hayata… Hayatta hem tek olmanın hem de beraber olmanın güzelliğini sanki ikimiz için anlatmış: “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” demiş ve böyle bakmış hayata.
Ben çok uzun yaşarım, biliyorum. Çünkü yanımda her zaman beni anlayan, değerimi bilen, benim onları sevdiğim gibi beni seven çalışanlarım, yazarlarım ve okurlarım var. Toplumumuz var oldukça var olacaklar. Var olsunlar!
***
Şalom’un adı gibi gelecek nesillere barış mirasını aktarma hedefi yayıncılık ilkesinin kanıtı – RUBİ ASA
2007 yılıydı, Şalom Gazetesi yayın ekibi 60. yıl kutlamaları için hemen her hafta bir araya geliyor, etkinlik programları oluşturmaya çalışıyor ve grup organizasyonlarına ağırlık veriyordu.
Avram Leyon’un 1947 yılının Cumhuriyet Bayramı’nda yayın hayatına başlattığı Şalom Gazetesi, 7 Ekim Pazar günü 60. yılı etkinliklerini Ramada Oteli’nde kutlamıştı.
Geniş bir dinleyici kitlesinin katıldığı panel öncesinde günün açılış konuşmasını Moris Levi yapmış, gazetenin tarihçesine değindikten sonra yayınlanan ‘Şalom’da 60 Yıl’ almanak kitabı hakkında, “Bu kitap, sadece gazetenin tarihine değil, bir cemaatin kuşaklar boyunca farklılaşan değer yargılarına, gündemine, ilgi alanlarına ve her şeyden önemlisi değişen diline ve üslubuna tanıklık etmektedir” demişti.
Şalom, aradan 15 yıl geçmiş olsa da yine o gelişimci çizgisini, yepyeni ve dinamik yazar kadrolarıyla sürdüren, topluluğumuzun değerlerini yaşadığımız toplum dinamikleriyle birleştirip koruyabilmektedir.
O almanak halen başucumdadır. Bana geçmiş yılların tanıklığıyla gelecek günlerin objektif ve kucaklayıcı bakışını hazırlamaktadır.
60. yıl etkinliklerinin önemli bir adımı da ‘Barış’ konulu fotoğraf yarışmasıydı.
“Günümüz insanlığının en büyük ütopyası olan tüm insanlar için barış içinde bir dünyada kardeşçe yaşama arzusu”nun fotoğraf sanatının olanakları kullanılabilerek paylaşılabilir olması, Şalom Gazetesi’nin 60. yılı dolayısıyla gerçekleştirdiği önemli bir etkinlik olmuştu.
Temanın ne kadar da doğru olduğu aşikar; bunca yıl sonra bile halen dünyanın barışa özlemi sürmekte. Şalom’un adı gibi gelecek nesillere de bu mirası aktarma hedefi yayıncılık ilkesinin kanıtıdır.
Barış temalı fotoğraf yarışmasında birincilik ödülü alan ve Edirne Sinagogunun yıkılıp yeniden yapılma öncesi, penceresine konmuş iki güvercinin süslediği fotoğraf da aynen almanak gibi bu kez ofisimin duvarını süslemektedir.
***
Değerli gazetemize yeni hedeflere doğru nice yıllar diliyorum - ELDA SASUN
Şalom’u yıllardır uzaktan takip ederdim. İlk önce Dergi, daha sonra da gazetede yazmaya başlayalı neredeyse 11 yıl geçivermiş.
Türk basınında yer almayan birçok haberi Şalom gazetesinde bulabildiğiniz için, medyadaki yerinin oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Şalom, bir cemaat gazetesi olmanın çok üstünde, dünya ve toplum haberlerinin yanı sıra sıra dışı söyleşiler, kültür, sanat, spor, sağlık, karikatür ve ekonomi alanlarında da çok başarılı makale ve yorumlarla dolu. Bilgiler, web sitesinden çok daha geniş kitlelere ulaşıyor, Şalom Turkey üzerinden de İngilizce olarak yurt dışında da takip ediliyor. İspanya kökenlerimizden gelen Ladino dilini de yaşatmak adına yayınlanan sayfalar ise bence çok değerli...
Şalom, yürekten emek veren gönüllü yazar ekibiyle sıra dışı bir çalışmanın en güzel misali. Benim için Şalom sayesinde açılan kapılar sayılamayacak kadar çok. 75 yıldır, pandemi zamanında dahi, aralıksız devam eden bu değerli gazetemize yeni hedeflere doğru daha nice nice yıllar diliyorum.
***
Şalom Ailesi sözde değil, özde… - ANET PASE
Şalom Gazetesi’nin Türkiye tarihi içinde, Cumhuriyet ile beraber yol alan hikayesinde, bu sayfalarda paylaşımda bulunan herkesin, anlatabileceği farklı bir hikayesi vardır. Tarihiyle, yürünen yolla, ilk baskı günlerinden bugüne ulaşan modern baskı yüzüne ulaşana kadar, anlatılabilecek milyonlarca anı…
Şalom Gazetesinin yayın hayatı içinde 20 yıllık bir çalışma süresini paylaşan biri olarak, beni kişiliğimle büyüten, bana öz değer kazandıran, karar vermeyi, sorumluluk almayı, insan ilişkilerini öğreten müthiş bir okul olduğunu dile getirebilirim. Gönüllü ve profesyonel çalışma ortamının birleştiği yerler idari açıdan zor alanlardır. Ancak bu bağ ölümsüz dostluklara, keyifli anılara, doyumsuz verimli çalışma saatlerine yol açar. Gönüllülerin profesyonelce harcadığı bilfiil saatler, almadan vermenin, çalışmanın keyfini sunar. Bu da profesyonel çalışanların maddi kazancı düşünmeden, saat mefhumu olmadan, işine sahip çıktığı verimli bir ortamı yaratır. Bugün Şalom Gazetesi’nin 75. yılını kutlayabilmesinin ardında her zaman arkasında olan büyük bir gönüllü ordusunun olduğunu söylemek yanlış olmaz. Şalom gönüllülerinin yalnız yazım kadrosu olduğunu da düşünmemek gerekir. Şalom gönüllüsü olmak, gazetenin dağıtılacağı günlerde zarflamaya yardım etmek, gerektiğinde bilgisayar başında saatler harcayarak yazıları baskıya hazırlamak, kitap fuarı günlerinde stand başında mesai vermek, kültür günleri hazırlamak, gecenin bir vakti karanlık odalarda gazetenin mizanpajını oluşturmak, gazete baskıya gidene değin gece yarılarına kadar Şalom binasında kalınan günler demektir. Omuz omuza çalışılan bütün bu günler, gönüllü ile profesyonelin, yemeğini suyunu paylaştığı, üzüntülü ve sevinçli günlerini bildiği, bugün hayata atılan hiçbir gencin inanamayacağı bir çalışma atmosferi yarattı. Şalom 75 yıldır halen ayakta ise bunu gönüllü ve profesyonel çalışanlarının özverili çalışmalarına borçludur.
Bugün gelinen dijital ve hızlı dünyada, artık yazılarımız ‘bir tık’la karşı tarafa varıyor, ‘bir tık’la toplanıp yayın yönetmeninin kontrolünde baskı makinesine ulaştırılıyor. Gönüllüler ile profesyoneller artık ayda yılda bir kere toplanılan birkaç saatlik toplantı günlerinde bir araya geliyor. Ancak şu da bir gerçek ki gönüllülük esasına dayanan kurumların ayakta kalması için gönüllü çalışanların önemi gün geçtikçe daha çok anlaşılmaktadır. Devlet üniversiteleri programlarında seçmeli derslere gönüllülük dersini de alarak bunu gençlere aşılamaya çalışmakta. Ancak usta-çırak ilişkisi, eski nesilden yeniye aktarım en önemli okul olma özelliğini hiçbir zaman kaybetmeyecektir.
***
Şalom Gazetesi’nin beş kuşaktır var olmasının sırları - DORET HABİB
Şalom Gazetesi, benzerine az rastlanır bir başarı hikayesidir. Türkiye’nin basın tarihine baktığınızda sadece gönüllülük esasıyla yayın hayatına devam eden ve 75 yıl boyunca adından söz ettirerek köklü bir marka haline gelen başka bir yayın bulmak oldukça zordur. İlk kez 1947 yılının Cumhuriyet Bayramı’nda yayınlanmaya başlayan Şalom, özverinin yarattığı bir tarihi içinde barındırıyor. Bilim insanlarına göre, genel olarak her 15 yıl, bir kuşak dönemi olarak tanımlanır. Dolayısıyla Şalom Gazetesi beş kuşaktır tarihi bir çınar ağacı gibi köklenerek var olmayı sürdürmektedir. Peki Şalom Gazetesi bunu nasıl başarıyor?
Bu sorunun cevabı Şalom Gazetesi'nin kuruluş hikayesinde ve gelişiminde rol oynayan kilometre taşlarında gizli...
Başarının sırlarını ana başlıklar halinde de ele alırsak eğer, en önemli etkenlerin başında gazetenin “gönüllülerce sahiplenilmesi” geliyor. 1947’de Avram Leyon tarafından kurulan ve 1984’te Gözlem AŞ tarafından satın alınan gazete, ilk günden bu yana sadece gönüllü yazarların özverili çalışmalarıyla varlığını devam ettirdi. Kurduğu bu sağlam gönül bağı, gazetenin en önemli gücünü oluşturdu.
Yıllar geçtikçe “insan kaynakları gücünü gençleştirmesi” de gazetenin başarısındaki bir diğer etkendi. Toplumun önder ve liderlerinden oluşan yazar ekibini güncel tutarak, onları yıllar içinde daha aktif hale getirdiği gençleşme stratejisi, Şalom Gazetesi’nin markalaşma sürecinde çok önemli bir yapıtaşı oldu. Öyle ki, 1984’te gazetenin kadrosu tamamen gençlerden oluşturuldu. 1990’lar da yazı işleri kadrosunun her geçen gün genişlediği ve gençleştiği yıllardı.
Şalom’un markalaşma başarısında değişime ve teknolojiye kayıtsız kalmayarak “çağa adapte olması” da etkin rol oynadı. Yenilikçi bir bakış açısıyla hareket eden gazete, altyapısını geliştirerek, internet sitesini kurdu, İngilizce yayına başladı. 75 yıl önce haftalık dört sayfa olarak yayınlanan gazetenin sayfa sayısı, yıllar içinde 16-20’ye yükselirken, içeriği zenginleştirildi ve gazeteye ek olarak güncel konuların işlendiği başarılı bir aylık dergi de yayınlanmaya başlandı.
Türkiye’nin gönüllülük esasıyla faaliyet göstererek nadir sürdürülebilir markalarından biri haline gelmeyi başaran Şalom Gazetesi’nin 75. kuruluş yıldönümü kutlu olsun. Başarılarla dolu nice 75 senelere…
***
Yaşça sizden büyük ama aynı zamanda evladınız gibi - GİLA ERBEŞ
Şalom 75 yaşında… Yaşça sizden büyük ama aynı zamanda evladınız gibi… Son 20 senesinde, her gün O’nun büyümesine gelişmesine tanıklık ediyor olmak benim için çok gurur verici çünkü O bizim gözbebeğimiz... Aylık ekleri Dergi, El Amaneser; bünyesinde barındırdığı Kitap bölümü ve arşiviyle çağdaş bir kurum olarak yoluna devam ediyor.
Bugün sadece Yahudi toplumu değil, geniş toplum tarafından da ilgiyle okunan Şalom; değerli yazarları, yöneticileri, profesyonel çalışanları ve okurlarıyla birlikte bir ailedir aslında. Ferdi olmaktan gurur duyduğum bu güzel ailenin 75. yılını kutluyor, bugünlere gelmesinde emeği geçen ve artık aramızda olmayan tüm kardeşlerimizi rahmetle anıyorum.
***
Şalom’la gurur duyuyorum - RENAN KOEN
1986 senesiydi Şalom ailesine ilk adım attığımda. Her pazartesi sayfa düzenine yardım etmek için gidiyordum. O sıralarda Paris’ten yeni dönmüş buradaki akademik yaşama intibak etmeye çalışıyordum. Yoğun çalıştığım piyanomdan, klasik müzik dünyasından yeni bir pencereydi bir yandan Şalom benim için. Silvyo Ovadya, Nana Tarablus ve bir dolu yazar gelir, onları izlerdim dikkatle. Sonra yolum eğitimim için yine İstanbul dışına taşıdı beni. Bu sefer 1989’da resital vermek için geldiğim Dostluk’ta tanıştığım Şeli Kohen vasıtasıyla ablası Leyla İpeker benimle bir söyleşi yapmak istediğini iletince, onunla tanıştık. Leyla’yı görür görmez çok etkilenmiştim. Dünya görüşü, piyanosunun güzelliği, sorduğu sorular, gözlerinin derinliğiyle yepyeni bir dünyaya girdim. Onun vasıtasıyla birçok değerli insanla tanıştım. Yoğun çabasıyla kızı Sibel ile tanıştım; halen yakın dostluğumuz devam ediyor. O tanışıklıktan sonra Leyla piyano hayatımı takip etmeye devam etti ve her fırsatta Şalom’da hakkımda yazmaya devam etti. Derken Nana Tarablus’un önermesiyle birtakım yazılarım Şalom’da basılmaya başladı. Benim için çok önemliydi yazılarıma da değer verilmiş olması. Aynı zamanda bir okur olarak da severek takip ettiğim Şalom farklı bir aidiyet duygusu da yaşatmaya başlamıştı bana 1986 yılından itibaren. Aradan seneler geçti ve Şalom Dergi, Nana Tarablus’un genel yayın yönetmenliğinde çok kaliteli bir şekilde çıkmaya başladı. Bir gün beni aradı ve yazıp yazmak istemeyeceğimi sordu, büyük bir coşkuyla kabul ettim. Yazmaya başladım. Bu arada çok kıymetli İvo Molinas da henüz tanışmasak da aynen Leyla’nın yaptığı gibi, tüm konserlerime gazetede yer verdi ve bir gün bana bir köşe ayırmak istediğinden bahsetti. Bunun üzerine uzun ve derin bir konuşma yaptık. Artık ben de Şalom Ailesinin yazarlarının arasına girmiştim.
Şalom son senelerde çok kıymetli yazarların katılımıyla Türk basınında ciddi bir ivme yapmış olan çok değerli bir gazete oldu. İçinde kendimi her zaman çok iyi ve aileden hissettiğim Şalom ile çok gurur duyuyorum. Sadece duygusal olarak bağlı olduğum için değil, gerçekten çok kıymetli bir gazete olduğu için. Başta Virna, İvo, eski genel yayın yönetmenleri, tüm yazarlarımız, okuyucularımız olmak üzere emeği geçen herkese sonsuz şükranla…
***
Sararmış gazeteler, taze anılar - PINAR KILAVUZ
Her şey tam sekiz sene önce başladı. Şalom’un sıkı bir takipçisi ve okuru olarak İvo’nun bir yazısı hakkındaki düşüncelerimi kendisine ilettim. İşte o e-postaya gelen yanıt benim Şalom’daki kariyerimin ve İvo ile dostluğumun başlangıcı oldu. İlk röportajım yayınlandığında ne kadar mutlu olduğumu hâlâ hatırlıyorum; sararmış o gazeteyi evimin en önemli yerinde saklıyorum.
İsrail ve Türkiye’de Sefarad kimliği üzerine çalışan biri olarak, kimliğin en önemli parçalarından olan yazılı basının içinde yer almaktan her zaman beslendim. Seneler içerisinde gazeteden çok iyi arkadaşlar edindim, iyi ve kötü günümde hep yanımda oldular. Tezimi, kendimi geliştirmem için yaptıkları eleştirileri dikkatle dinledim.
Bu süreç içerisinde beni üzen tek şey uzakta olmak, gazetenin etkinliklerine katılamamak oluyor. Yahudi cemaatinin ayakta kalmış tek basın organına bir nebze de olsa katkıda bulunduğum için çok mutluyum. Beni besleyen, bana öğreten herkese, her yazıya, her habere çok teşekkür ederim.
Umarım daha çok seneler bu ailenin bir parçası olurum, sararmış gazeteleri, ama her daim taze kalan anıları sonsuza kadar saklayacağım. Mutlu yıllar Şalom, nice 75 senelere.
***
Şalom, hepimize devam etme gücünü hatırlatan özel bir gazete - BAHAR AKPINAR
Şalom’un bu çok özel, 75. yıl sayısına katkı verenlerden biri olduğum için çok mutluyum. Benim için Şalom, bütün bu zaman boyunca başta Türk Yahudi Toplumu olmak üzere, hepimize devam etme gücünü hatırlatan özel bir gazete. Pusulası barıştan, doğrudan, sevgiden şaşmadan bizi her hafta gündemle, bilgi ve sanatla, düşün dünyasıyla buluşturuyor. Gazete çıkarmak gibi meşakkatli bir işin bu kadar uzun süre, büyük bir istek, görev bilinci ve tutkuyla, gönüllülük esasında yapılması Türk basını içinde Şalom’u olağanüstü ve benzersiz bir yere taşıdığını söylemek gerek. Bu sebeple, 75 yıl boyunca bu kıymetli gazeteye emek veren herkesi saygıyla anıyor, bir okur olarak kendi adıma emekleri için çok teşekkür ediyorum.
Ancak yazar olarak da etmek istediğim bir teşekkür var. İlk yazılarımda hep bir çekingenlik hissediyor buna rağmen okur ile yazar arasında kelimelerle kurulan bağa kalben tutunarak, tüm samimiyetimle yazmaya devam ediyordum. Zamanla okurları hisseder oldum. Çekingenliğim, yerini ayda bir kere yaşadığım, çok özenli bir buluşmaya hazırlanma hissine bıraktı. Hani insan bayram sabahları içinde bir sevinçle uyanır ve olabildiğince güzel hazırlanır ya, benim için her ayın üçüncü çarşambası hep böyle. Bir ay boyunca hangi konuda yazacağımı düşündüğüm, bulduklarımı beğenmeyip en iyisini yazabilmek için titizlendiğim yazı dünyamın en özel alanı Şalom. Kelimelerden oluşan bir adanın ortasından sürekli çakıp sönen bir deniz feneri gibi beni her defasında yazının gücüne, adanmışlığın önemine ve iyiden, barıştan, insandan yana olmayı anımsatıyor.
Şalom, bir gazeteden çok fazlası. Burası buluştuğumuz yer. Burası gönülden emek verdiğimiz yer. Burası büyük bir aile… Başta, bu gazetenin kapılarını bana açan Genel Yayın Yönetmenimiz ve başyazarımız Sayın İvo Molinas olmak üzere, tüm yazar arkadaşlarıma, okurlara, Şalom’un kıymetli yöneticilerine sevgilerimi yolluyorum. Ömrün uzun, 75. yaşın kutlu olsun Şalom. Nice senelere!
***
10 yılda, 40 ülke, 80 şehir - CAKO TARAGANO
Gezi ve seyahat anılarımı yazdığım, adını da ‘Bir Tutkudur Seyahat’ koyduğum notlarımı, Şalom gazetesi ile paylaşmaya başladığımda, tarihler 2013’ün mayısını gösteriyordu. Cruise gemisiyle Adriyatik kıyılarına yaptığımız gezinin notlarıyla başlayan 2022 yılının ağustos ayında Mavi Tur yazısı ile devam eden süreçte şöyle bir göz attım da on yılda 50 gezi yazısından fazla, dört kıtada 40’a yakın ülke, 80 farklı şehir yazıp paylaşmışım. Yazılarımla o yerleri gezen okuyuculara nostalji, görmeyenlere de rehberlik yapmaya çalıştım.
1970’li yılların başından beri sadık bir Şalom okuru olarak, ilk yazımdan başlayarak günümüze kadar yüreklendiren ve yayınlayan Virna Gümüşgerdan'a, yazıların editörlüğünü yapan Eti Varon'a, sayfamın mizanpajlarını hazırlayıp daha da okunur hale sokan Bella Parlakşimşek ve arkadaşlarına, son olarak da Genel Yayın Yönetmenimiz İvo Molinas'a teşekkürü bir borç bilir, Şalom ailesi içinde bulunmaktan gurur duyduğumu ifade etmek isterim. Her geçen gün, farklı zorluklara rağmen, yayınlanmaya devam eden ve yayınlanmasında emeği geçen tüm yazarları, reklam ekibini ve Şalom ailesini birkez daha kutluyor, nice 75 yıllar diliyorum. Bir Tutkudur Seyahat...
***
Neden Şalomcu oldum? - MOİS GABAY
2009 yılının Kasım ayında bir pazartesi akşamı. Değerli ağabeyim Moris Levi’nin referansı ve sevgili Ester Yannier’den aldığım arama sonrası Şalom Gazetesi Genel Yayın yönetmeni İvo Molinas ve ekibiyle bir toplantı gerçekleştireceğiz. Atiye Sokak’taki ofise giderken elim ayağım titriyor. Ya yazdıklarımı beğenmezlerse? Bana güvenenlere rezil olur muyum? Acaba doğru kişi miyim? Soruların ardı arkası kesilmeden beynimde dönüyor.
İçeri girer girmez, kendimi sıcacık bir yuvada hissediyorum. Bir süre sonra kendisinin de frankofon olduğunu öğrendiğim İvo Ağabey ve sevgili Virna içeri giriyor. Yaklaşık yarım saat kadar süren keyif dolu bir toplantı gerçekleştiriyoruz. Şalom’a ilk yazımı kaleme aldığım hafta internette yüksek okuma alması için tanıdık, tanımadık kim varsa ricada bulunuyorum. İlk Şalom toplantısında ‘Yeni’ Şalom yazarı olarak takdim edildiğimde heyecan ve mutluluk birbirine karışıyor. Yakup Barokas Ağabey “Hangi sayfada yazmaya karar verdin? Zaten yoğun temponda zor olmasın?” diye sorduğunda o gün bugündür “Ben toplum sayfasında yazacağım! Madem toplumun içindeyim, amacım her yönüyle toplumumuzu ele alabilmek” diyorum.
Tam 13 senedir, iyi ve kötü zamanlarımın, ruhsal geçişlerimin, duygularımın sahibi Şalom Gazetesi’ndeki satırlarım. Gerek turlarımda gerekse de kendimi her ortamda tanıttığımda ‘Şalom Gazetesi Yazarı’ sözünü gururla tekrarlıyorum. Siyasi iklimin zorlu günlerinde, toplumsal coşkularımızda, hayata dair her aşamada Şalom bizim ortak mecramız, ailemiz. Dile kolay 75 yıl, eğrilmeden bükülmeden ayakta kalabilmek Şalom gibi bir çınara yakışır. 2020 yılında bu aileye yepyeni bir üyeyi sevgili eşimi yazar olarak katabilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Biz epey bir süredir ailece Şalomcuyuz! Şimdi ise kısmetse sıra yakında doğacak evladımızda, hayatı Şalomla dolsun…
Geçmişten gelen bayrağı nice 75 yıllara gururla taşıyabilmek dileğiyle. Türk Yahudi toplumunun tek resmi yayın organı, Şalom’un ömrü daim olsun.
***
Şalom 75 yaşında – ERDOĞAN MİTRANİ
Türkiye’nin en eski gazetelerinden Şalom’un 75. yaşı için bir yazı yazmaya niyetlendiğimde 120’yi aşkın gönüllü yazarın arasında bu üç çeyrek yüzyıla tanıklık edemeyecek kadar “yeni” olduğumu düşündüm. Sonra bir de baktım ki bu yıl benim Şalom’da on beşinci yılım. Yani 75 yıllık serüvenin son yüzde 20’sini birlikte yaşamışız, yani benim de bu konuda söyleyebilecek bir birikimim oluşmuş.
Ben, ilk yazımdan beri Genel Yayın Yönetmeni İvo Molinas ve Yayın Koordinatörü Virna Banastey ile çalıştım. Direkt sorumlu olduklarım onlar, yoksa tabii ki her sıkıntımızda yanımızda olan sevgili dost Eti Varon’u unutmuyorum.
Kanımca bu yönetimin en önemli getirisi, Şalom’da gençlere, farklı kesimlerden ve inançlardan yazarlara da yer vererek gazetenin daha geniş bir okuyucu kitlesine açılmasını sağlamak olmuştur. Böylece, bir yandan daha içe dönük yaşamı yeğlemiş olan Türk-Yahudi toplumunun giderek dışa açılmasına çalışılırken, diğer diğer yandan da, ülke çoğunluğunun “Yahudi”yi farklı bir öteki olarak görmemesi için çok önemli bir çaba gösterilmiştir.
Tabii ki bunda İvo’nun medyatik ve karizmatik kişiliğinin, farklı ortamlarda kendini rahatlıkla ifade edebilmesinin, ayrıştırıcı değil birleştirici söylemlerinin büyük etkisi vardır.
Bu yüzdendir ki ben, gerek Müslüman arkadaşlarımın, gerekse artık iyice içli dışlı olduğum tiyatro ve sinema dünyasından edindiğim çok sayıda dostumun Şalon web sitesini büyük ilgi ve merakla takip ettiklerini gözlemliyorum.
Özellikle eğitimli ve kültürlü kitlelerin bu ilgisinde çok az gazetede olan, olanların da bizimle yarışamayacağı sanat ve kültür sayfalarımızın büyük etkisi var. Tuna Saylağ’nın tüm sanat dallarından haberleri içeren, birbirinden ilginç röportajlarla dolu sayfası, Viktor kardeşimle benim pandemide bile aksatmamış olduğumuz sinema ve tiyatro sayfası, Viktor’un her yaz sürdürdüğü Cannes eleştirileri, bu işi ciddiyetle yapan bütün basın organlarını kıskandıracak niteliktedir.
Şalom’un 75. yılı kutlu olsun. Biz eski kuşaklar göremesek de, meşaleyi devralacak gençlerle yüzüncü yılının da kutlanacağı günler gelecek.