WEB'DEN SEÇMELER

•Türkiye ile İsrail´in daha önce müttefiklik düzeyinde ilişkiler kurabilmiş olmaları ve ilişkilerin alt üst olduğu yıllarda dahi insani konularda birbirlerinin yardımına koşmuş olmaları, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin geleceği konusunda umutlu olunmasını sağlıyor. Yine de, iki ülke arasında hasar alan güvenin yeniden tesis edilmesi, bozmaktan daha meşakkatli ve uzun sürecek. Karabağ ve Ukrayna savaşlarında benzer pozisyonlar alan Türkiye ve İsrail, Suriye konusunda da işbirliği yapabilirler. Fakat bu durum İsrail açısından İran´ı sıkıştırma politikası olarak desteklenecekken, Türkiye´yi İsrail ile İran arasında bırakma tehlikesini taşıyor. KAREL VALANSİ – www.karelvalansi.com

İzak BARON Diğer
2 Kasım 2022 Çarşamba

 


BU HAFTANIN “TAKILANLAR”I

 

  • İÇ POLİTİKADAKİ TÜM CEPHELEŞMELERE KARŞIN İSRAİL SİYASETİNDE SON DÖNEME ETKİ EDEN YÖNELİM, DIŞ POLİTİKADA ELDE EDİLEN KAZANIMLARIN MUHAFAZASI ŞEKLİNDE OLUŞUYOR

Bir süredir beklenen Türkiye – İsrail ilişkilerinin normalleşme hamlesi, Ağustos ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İsrail Başbakanı Yair Lapid’in telefon görüşmesinden sonra gelmiş, iki ülke dört yıl aradan sonra tekrar karşılıklı büyükelçi atama kararı almıştı.

Esasen bu hamle, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında 2021’in Temmuz ayında gerçekleşen telefon görüşmesinden beri gündemdeydi. Bu görüşmeyle yeniden filizlenen ilişkiler bir yıllık zaman diliminde tedrici olarak gelişti ve karşılıklı büyükelçi atanması kararı alındı.

İç politikadaki tüm cepheleşmelere karşın İsrail siyasetinde son döneme etki eden yönelim, dış politikada elde edilen kazanımların muhafazası şeklinde oluşuyor. Bir yıldan fazla süredir ülkeyi yöneten Naftali Bennett – Yair Lapid koalisyonu, Netanyahu’dan kalan diplomatik kazanımları ve mirası korudular. Olası sağ bir koalisyonun da, kendilerinin başlatmasının zor olduğu Türkiye ile yeni sayfa açılması politikasını devam ettirmenin kendileri için de daha az zahmetli bir rota olacağı düşünülebilir. Bazen iç politikadaki hasımların açtığı dış politika kanalları, taraflar için getirisi yüksek bir kazanca da dönüşebiliyor.

Böylelikle 1 Kasım’da yapılması planlanan genel seçim sonrası İsrail’de olası bir sağ cephe eksenli hükümetin Türkiye ile normalleşme adımlarını aynen devam ettirmesi beklenilebilir.

Normalleşme sürecini bitirecek en muhtemel potansiyel faktörün ise Filistin’de patlak verecek yeni bir şiddet olayı olması senaryolar arasında yer alıyor. Bu konuda tarafların nasıl reaksiyon vereceğini gözlemlemek içinse süreci takip etmek gerekiyor.

Kurulduğu 1948’den beri sürekli olarak iç çatışmalar ve ayrışmalarla şekillenen İsrail’deki sosyal kırılmaların derinliği, artık gizlenemeyecek boyutlara ulaşmış bulunuyor.

Arap dünyasının göbeğinde, meçhul bir istikbale doğru sürüklenen çok kutuplu bir toplum yapısına sahip olan İsrail’in siyasi tarihine baktığımızda ise bugün şahit olunan kriz ilk de değil. 1948’den bu yana İsrail toplumu arasında sürekli var olan iç çatışma ve anlaşmazlıklarının dışarıya açık bir yansımasının tezahürü.

Son seçimler ve bir türlü tutmayan koalisyonlar, bir türlü kurulamayan istikrarlı bir hükümet hesapları gösteriyor ki İsrail, aşırı milliyetçiler ile aşırı Ortodoks muhafazakârlar arasındaki tehlikeli çekişmenin bedelini siyasi belirsizlikler ile ödemeye devam edecek. Bu da dolayısıyla son süreçte İsrail yönetiminin ilhaklarla, işgallerle daha çok anılmasını ve en önemlisi Gazze ve Batı Şeria’ya bir askerî operasyon yapma ihtimalini, dış politikada pragmatist bir yaklaşımın daha fazla benimsenmesi ihtimalini güçlendiriyor.

Şimdiye kadar, ülkedeki Yahudileri “Araplardan korku” ve Filistinli gruplara karşı “güvenlik endişesi” ortak paydalarında bir arada tutmaya çalışan ve bu sayede özellikle laiklik etrafında şekillenen iç gerilimin daha fazla yüzeye çıkmamasına çaba harcayan İsrail devlet aklının, bugün gelinen noktada ülkedeki politik çıkmaz ve kaosu kontrol altına alamaması, İsrail siyasetinin içine düştüğü belirsizlikten daha uzunca bir süre çıkamayacağını gösteriyor.

Ali Altunkaya

https://fikirturu.com/jeo-strateji/israil-nereye-gidiyor/

 

  • SENELERDİR TÜRKİYE’DE ARTIK GÜLÜNÇ OLMAYA BAŞLAYAN BİR EĞİLİM VAR. BİRİLERİ SÜREKLİ ÇIKIP İSRAİL’İN İŞGALCİ OLDUĞUNU, ASLINDA O TOPRAĞIN FİLİSTİNLİLERİN OLDUĞUNU SAVUNMAKTAN YORULMUYOR. ANCAK BİR CÜMLE KENDİ İÇİNDE BU KADAR ÇOK YANLIŞLA NASIL DOLU OLABİLİR, HAYRET EDİYORUM DOĞRUSU VE BİR İNSAN BUNU HANGİ YÜKSEK BİLGİ BİRİKİMİNE DAYANARAK SAVUNABİLİR DURUP DURUP GÜLÜYORUM

Senelerdir Türkiye’de artık gülünç olmaya başlayan bir eğilim var. Birileri sürekli çıkıp İsrail’in işgalci olduğunu, aslında o toprağın Filistinlilerin olduğunu savunmaktan yorulmuyor. Ancak bir cümle kendi içinde bu kadar çok yanlışla nasıl dolu olabilir, hayret ediyorum doğrusu ve bir insan bunu hangi yüksek bilgi birikimine dayanarak savunabilir durup durup gülüyorum. Âlemsiniz gerçekten.

Bu cümleyi kuran arkadaşlara iki sorum var. Birincisi Filistin neresidir? İkincisi de İsrailliler nereyi işgal ettiler? Hayatında bölgeye dair gerçek tarihçileri okumuş olan her kişi bilir ki Filistin diye bir devlet yoktur. Filistin, İngiliz işgali döneminde bölgeye verilen isimdir. Osmanlılar ise burayı idârî olarak Şam eyaletine bağlı Kudüs, Nabluz, Gazze ve Safed sancaklarına ayırmışlardır ve yine dikkatinizi çekerim burası bir bölgedir; müstakil bir devlet değildir. İngilizler bu bölgeyi işgal edip, sömürge yönetimini kurduklarında, bölgenin Osmanlı ile kültürel ve tarihî bağlarını koparmak mantığıyla buraya Roma dönemindeki ismini yani Filistin’i uygun gördüler. Roma döneminde de bahsi geçen yer bir bölgeydi, devlet değildi. Dünya tarihine bakıldığında, ne şimdi Filistin adıyla geçen bölgede, ne de başka hiçbir yerde Filistin diye bir devlet olmamıştır. Varsa başkenti neresidir, ilk kralı, mesela kurucusu kimdir? Araştırın bunların hiçbirisi yoktur. Bir paralel evrende varsa bilemem. Bu yüzden İsrail’in olmayan bir ülkeyi işgal ettiğini iddia etmek gerçekten çok fantastiktir.

Şimdi bunu böyle söylemiş olmak, günümüzde kendilerini Filistinliler olarak adlandıran ve Filistin devleti kurduklarını iddia eden Arapların varlığını reddetmek demek de değildir. Ancak şunu söylemek tarihî anlamda doğru olacaktır ki, Filistin devleti sonradan bölgedeki Araplar tarafından kurulmuştur ve de facto olarak varlığını sürdürmektedir.

...

Gelelim, İsraillilerin işgalci olmaları durumuna. İnanıp inanmamak konusu bir kenara bırakılırsa, Tevrat’ın tarihî ve arkeolojik bulgularla örtüşen bilgileri içerdiği de biliniyor. Nitekim bu bağlamda, bölgede zamanında İsrail ve Yehuda Krallıklarının olduğu bilinen bir gerçek. Bu da bize, tarihte Filistin devletinin hayalî varlığına koşut olarak, 1948 öncesi bir Yahudi devleti olduğunu gösteriyor.

Bununla beraber, daha sonraki yüzyıllarda da yine bölgede Yahudi varlığını biliyoruz. Bunu Roma tarihi de ispatlıyor. Dolayısıyla Yahudilerin tarihî ve toplumsal olarak o bölgenin bir parçası olduğu ve bağlarını koparmamış oldukları tartışılmaz. Belki nüfus yoğunluğu dönem dönem değişmektedir ama hep oradalar. Ayrıca bölgede birçok şehrin ismi İbranice’den geliyor. Özetle söylemek gerekirse, orası adamların “ata yurdu”. Hatta konuşmasında, Rosenbaum bunu izah edecek harika bir örnek verdi; “Oraya Yahudilerin sonradan geldiklerini ve bölgeyi işgal ettiklerini söylemek, tıpkı Indiana’da oturan bir Amerikalının ABD’de de Kızılderililer yaşamamıştır demesi gibi bir şey.”

1948 yılında İngiliz sömürge yönetimi bölgeden çekilirken, kendi devletlerini kuracak kadar iyi organize oldukları ve cevval davrandıkları için Yahudileri suçlamak kimseyi haklı çıkarmaz. O bölgedeki İngiliz sömürge rejiminin tarihi dikkatli okunursa, İngilizlerin kendi siyasî çıkarlarına daha çok uygun düştüğünden, daha çok Araplara destek verdiklerini ve onların bölgede hem siyasî hem de stratejik manada örgütlenmeleri için yardımcı olduklarını da görebiliriz.

Ancak Arapların bu konuda pek becerikli olmadıklarını da görüyoruz. Bunun büyük ölçüde Arap toplumunun bölgenin zor koşullarında kendini koruyabilecek donanıma zaten sahip olması ile de ilişkili olduğunu söylemek mümkün. Buna bir örnek vermek gerekirse, örneğin Avrupa’dan bölgeye giden Yahudiler kendi güvenliklerini sağlayabilmek için bir askeri birlik oluşturmak mecburiyetinde kalıyorlarken, Arapların bölgede halihazırda at sırtında savaşan kabileler şeklinde yüzlerce yıldır yaşadıkları biliniyor.

Buna paralel olarak, 1948 Yahudi devletini kuran lider kadronun Avrupalı ve şehirli olması nedeniyle örgütlenme biçimi de Batılı tipte olmuştur. Ancak Arapların böyle bir model önlerinde mevcut değildir. Bildiğimiz üzere, bölgedeki diğer devletlerin ulus devletleşme süreçlerinde de doğrudan Batı Avrupa ülkelerinin müdahalesi söz konusudur. Benzer şekilde, sömürgeci yönetim bölgeden çekilirken, Filistinli Arapların bir adım atmak konusunda İngilizleri beklediğini söylemek yanlış olmaz.

Hem Yahudilere hem Araplara devlet kurma müsaadesi verildiği halde, Araplar İngilizleri beklerken, Yahudiler kendi devletlerini oluşturmuş ve ilan etmişlerdir. Bu tam tersi olmuş olsaydı muhtemelen bugün Nekbe (felaket, katastrofi) diyerek ağlayan Filistinliler Yahudileri bölgeden kovmuş olacaklardı. Burada Yahudiler yendikleri ve kendi ulus devletlerini kurdukları için suçlanamazlar herhalde. Günümüzde Arap yönetimlerinin iplerinin kimlerin elinde olduğunu burada yazmama bilmem gerek var mı?

...

Son söz, Cenevre Konvansiyonunun 42. maddesinde işgalin tanımı açıktır. Bir bölge gerçekten düşman bir ordunun yönetimi altındaysa işgal edilmiş sayılır. Filistin’de böyle bir şey söz konusu değil. Birincisi 1948’de Yahudiler İsrail’i kurduğunda bölgede mevcut ve muktedir bir Filistin devleti yoktu. Bu mantıkla İsrail hangi ülkeyi işgal etmiştir? İkincisi, düşman bir ordu yönetimi söz konusu değildir. İsrail, modern, liberal, Batılı ve kusurları olsa da bir demokratik rejimdir.

Bizim sol cenahtan entelektüellerimizin Avrupa’dan kopyalayarak “işgalci İsrail” sözlerini benimsemesi komiktir. Çünkü Avrupa’da “işgalci İsrail” diyen bazı sivil toplum kuruluşları ve bunların temsilcileri kavramı bilmediklerinden değil, dümdüz Yahudi düşmanı oldukları için bu ifadeleri kullanıyorlar. Bunun arkasında yüzlerce yıllık Yahudi nefreti yatıyor. Fakat bundan ötesi de var.

Bugün bölgeden Yahudiler tamamen tasfiye olsa, bütün bölge yönetimi Araplara kalsa, iktidarın kendi ellerinde olacağını biliyorlar. Yani adamlar Arapları değil esasen kendilerini destekliyorlar. O yüzden BBC en içten duygularıyla “işgalci İsrail” yazabilir ama size ne oluyor? Hem Batı emperyalizmi deyip hem de Batının sloganlarını papağan gibi tekrar etmek Ahmet Kaya’nın dediği gibi “nereden baksan tutarsızlık”. Her yol Roma’ya, her yol Batı emperyalizmine çıkıyor. Ben söylemiş olayım da sonra “Anlatmadın” demeyin.

L. Deniz Ertuğ

https://www.politikyol.com/isgalci-israil/

 

  • HER HALÜKARDA BU DÖNEMDE ‘PRAGMATİK’ KELİMESİ İKİ ÜLKE İLİŞKİLERİNİ TARİF EDECEK UYGUN KELİME OLACAKTIR. İKİ ÜLKENİN ORTAK ÇIKARLARI, İŞBİRLİĞİ SINIRLARINI DA BELİRLEYECEKTİR. AYRICA TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNİN GELİŞMESİ ABD NEZDİNDE DE OLUMLU YANSIMALARI BERABERİNDE GETİREBİLİR

İsrail ile Türkiye ilişkilerinde o eski yakın işbirliği seviyesine çıkılabilir mi, bunu önümüzdeki dönemde göreceğiz. Gantz, dün Bakan Akar ile basın toplantısında “Mutabık kalındığı üzere, çalışmalarımızın artırılması için gerekli prosedürleri başlatmaları yönünde ekibime talimat verdim” diyerek olası savunma işbirliğinin devamı yönünde sinyal verdi.

Türkiye açısından ikili ilişkilerde İsrail’in Filistinlilere yönelik yaklaşımı hassas bir öncelik olmaya devam edecektir.

Her halükarda bu dönemde ‘pragmatik’ kelimesi iki ülke ilişkilerini tarif edecek uygun kelime olacaktır. İki ülkenin ortak çıkarları, işbirliği sınırlarını da belirleyecektir. Ayrıca Türkiye-İsrail ilişkilerinin gelişmesi ABD nezdinde de olumlu yansımaları beraberinde getirebilir.

Rusya-Ukrayna krizi gölgesinde Doğu Akdeniz’in enerji rezervleri Rusya’dan doğalgaz almayı kademeli olarak kesmeye başlayan Avrupa için süper önem kazanıyor.

Nitekim ABD’nin aracı olmasıyla teknik olarak savaşta olmalarına rağmen Lübnan ve İsrail, deniz sınır hattının belirlenmesi konusunda dün anlaşma imzaladı. Tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşayan Lübnan ve İsrail, bölge yeraltı kaynaklarının paylaşımı konusunda uzlaştı.

Ancak buradan çıkarılacak doğalgazın Avrupa’ya ulaştırılması için altyapıya gerek duyuluyor ve Türkiye de potansiyel rotalardan biri. Avrupa’nın enerji krizi, Doğu Akdeniz havzasında uzlaşma arayışlarını arttırabilir, adil olmayan bir yaklaşım ise tansiyonu yükseltebilir.

İsrailli Bakan Gantz’ın ziyaretine dönersek, ilginç de bir ayrıntı var. İsrail’de 1 Kasım’da yapılacak genel seçimlerin hemen öncesinde gerçekleşti.

Anketlerde sağcı Likud Partisi’nin lideri Binyamin Netanyahu az farkla önde gidiyor. Netanyahu liderliğinde sağcı-muhafazakâr bir koalisyon iktidarına daha fazla şans tanınıyor. Gelecek Partisi lideri ve şimdiki Başbakan Yair Lapid’in kazanması halinde irili ufaklı partileri toplayıp bir koalisyon oluşturmasının daha zor olabileceği yorumları yapılıyor. Gantz ise iktidarın şekillenmesinde önemli rol oynayabilir.

Ancak Türkiye’ye karşı dostane bir tutum içinde olmadığı bilinen Netanyahu’nun olası dönüşü Ankara ile normalleşme sürecini de etkileyebilir.

Nilgün Tekfidan Gümüş

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nilgun-tekfidan-gumus/israil-turkiye-ve-netanyahu-42160834

 

  • BÖLGENİN İKİ ÖNEMLİ ÜLKESİ ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN HER ALANDA GELİŞTİRİLMESİNİ ÇOK ÖNEMLİ BULUYORUM VE SONUNA KADAR DESTEKLİYORUM. ANCAK NETANYAHU’NUN SEÇİLMESİ HALİNDE BU SÜRECİN YAVAŞLAMASI GİBİ BİR RİSK SÖZ KONUSU

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) son verilerine göz attım: İki ülke arasındaki ticaret hacmi 8 milyar dolar seviyesine ulaşmış. Turizmde de belli bir canlanma görülüyor.

Karşılıklı büyükelçilerin atanması kararı ayrıca çok olumlu etki yarattı. Bu arada en son eylül ayında Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait Kemalreis Fırkateyni bir NATO görevi çerçevesinde ABD’den başka bir gemiyle birlikte İsrail’in Hayfa Limanı’na demirlemişti.

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile İsrail İstihbaratı Mossad arasında da etkili bir temas trafiği söz konusu. MİT, İçişleri Bakanlığı birimleriyle birlikte ülkemize gelen İsrail vatandaşlarına saldırı hazırlığındaki bazı İranlılara yönelik başarılı bir operasyon düzenlemişti.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in olası İsrail ziyaretiyle işbirliği imkânlarının daha da derinleştirilmesinin önünün açılacağını düşünüyorum. Bölgenin iki önemli ülkesi arasındaki ilişkilerin her alanda geliştirilmesini çok önemli buluyorum ve sonuna kadar destekliyorum. Ancak Netanyahu’nun seçilmesi halinde bu sürecin yavaşlaması gibi bir risk söz konusu.

Diğer taraftan Türkiye’deki Hamas unsurları Ankara-Tel Aviv yakınlığından açıkça rahatsız olduklarını dile getiriyor. Bu süreci sabote edebilecek faaliyetlere girişebileceklerinden endişe ediyorum.

Hakan Çelik

https://www.posta.com.tr/yazarlar/hakan-celik/israil-ile-normallesme-onunde-iki-risk-var-2570816

 

  • TÜRKİYE İLE İSRAİL’İN DAHA ÖNCE MÜTTEFİKLİK DÜZEYİNDE İLİŞKİLER KURABİLMİŞ OLMALARI VE İLİŞKİLERİN ALT ÜST OLDUĞU YILLARDA DAHİ İNSANİ KONULARDA BİRBİRLERİNİN YARDIMINA KOŞMUŞ OLMALARI, TÜRKİYE İLE İSRAİL ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN GELECEĞİ KONUSUNDA UMUTLU OLUNMASINI SAĞLIYOR

İsrail açısından Türkiye önemli bir bölgesel güç. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi hem bölgesel istikrarı sağlamak hem de İsrail’in uluslararası konumu için önemli. İsrail için Türkiye ile işbirliğini geliştirmek, varoluşsal bir tehdit olarak gördüğü İran’a karşı da önemli bir kazanç olarak değerlendiriliyor. Nitekim, Türkiye ile İsrail arasındaki yakınlaşmadan rahatsız olan Tahran’ın, Türkiye’de bulunan İsraillilere yönelik bir terör saldırısı hazırlığındayken Türk-İsrail istihbarat ortaklığıyla durdurulması ise -İran’ın hedefinin tersine- iki ülke arasındaki normalleşmeyi hızlandıran unsur oldu. İsrail’in bir diğer öncellikli tehdit olarak gördüğü Hamas’a Türkiye aracılığıyla baskı yapma isteği de gizli değil. İstanbul’daki Hamas ofisinin kapatılmasını isteyen İsrail, New York’taki buluşmada da Hamas’ın elindeki İsraillilerin ülkelerine dönmelerinin öneminden bahsederken, bu konuda Ankara’nın arabuluculuğunu talep ettiğini varsayabiliriz.

...

İki ülkenin ilişkilerindeki normalleşmenin önündeki en önemli engel ise Filistin konusu. Ankara, İsrail ile ilişkilerinin bozulmasının ardından denge politikasından vazgeçmiş, İsrail ile Filistinliler ve El Fetih ile Hamas arasında taraf olmuştu. Zaman zaman antisemitizme ulaşan İsrail karşıtı söylemlerin artık pek dile getirilmiyor olması ile iki ülke arasındaki yakınlaşmanın Filistinlilerin de yararına olacağı söyleminin öne çıkarılması, ikili ilişkileri bu konudan ayırmaya çalışma çabası olarak yorumlanabilir. Zaten, her konuda anlaşamasalar bile diyalogun devam ettirilmesi ve sorunların karşılıklı konuşarak çözülmeye çalışılmasına yönelik mekanizmalar kurma kararı, Herzog’un Ankara ziyaretinin en önemli çıktısıydı.

...

Türkiye ile İsrail’in daha önce müttefiklik düzeyinde ilişkiler kurabilmiş olmaları ve ilişkilerin alt üst olduğu yıllarda dahi insani konularda birbirlerinin yardımına koşmuş olmaları, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin geleceği konusunda umutlu olunmasını sağlıyor. Yine de, iki ülke arasında hasar alan güvenin yeniden tesis edilmesi, bozmaktan daha meşakkatli ve uzun sürecek. Karabağ ve Ukrayna savaşlarında benzer pozisyonlar alan Türkiye ve İsrail, Suriye konusunda da işbirliği yapabilirler. Fakat bu durum İsrail açısından İran’ı sıkıştırma politikası olarak desteklenecekken, Türkiye’yi İsrail ile İran arasında bırakma tehlikesini taşıyor.

Karel Valansi

http://www.karelvalansi.com/2022/10/turkiye-israil-iliskileri-karslarndaki.html

 

  • HER NE KADAR, ANKARA’NIN GÖNLÜNDEN GEÇEN NETANYAHU’NUN TEKRAR İKTİDARA GELDİĞİ BİR SEÇİM SENARYOSU OLMASA DA, BÖYLESİ BİR DURUM, İKİLİ İLİŞKİLERİN İLLA KÖTÜLEYECEĞİ ANLAMINA GELMEMELİ

Bennett liderliğindeki koalisyon hükümetinin seçime gitme kararı aldığı Temmuz ayından bu yana Türkiye-İsrail arasındaki yakınlaşmanın hız kesmeden devam ettiğini görüyoruz. Eylül ayında BM Genel Kurul Toplantısı için New York’a giden CB Erdoğan, İsrail Başbakanı Lapid’i Türkevi’nde ağırlamıştı. Bu hafta ise İsrail Savunma Bakanı-aynı zamanda gelecek dönemin başbakan adaylarından olan- Benny Gantz Ankara’ya gelerek önce mevkidaşı Hulusi Akar daha sonra ise CB Erdoğan ile görüştü. Seçimlere az bir zaman kala, İsrailli yetkililerin siyasi temaslara ağırlık vermelerinin bir sebebi, dış politikada etkin bir liderlik sergileyerek seçmen desteğini artırmak olabilir. Bunun seçim sonuçlarına ne kadar yansıdığını göreceğiz.

Öte yandan, İsrail’in karşılıklı büyükelçi atamalarına öncülük eden yaklaşımından hareketle, Türkiye ile normalleşme sürecini iç politika kaynaklı gelişmelerin etkisine dayanıklı kılmak amacıyla, mümkün olduğunca kurumsal bir zemine oturtmaya çalıştığını söylemek mümkün. İktidara gelecek olan liderin kendisinden evvel temeli atılmış politikaları devralması, işlemekte olan bir süreci sahiplenmesi, daha sorunsuz bir geçişi mümkün kılabilir.

Her ne kadar, Ankara’nın gönlünden geçen Netanyahu’nun tekrar iktidara geldiği bir seçim senaryosu olmasa da, böylesi bir durum, ikili ilişkilerin illa kötüleyeceği anlamına gelmemeli. Elbette, ilerleyen dönemde, Türkiye’nin de önündeki seçimler olduğu düşünülürse, liderler arası gerginliğin yeniden nüksetme riski yok değil. Hatta, İsrail-Filistin arasında olası bir çatışma durumu, iç siyasetteki koşullara bağlı olarak her iki tarafın bir süredir benimsediği ılımlı ve dengeli diplomatik dilin değişmesine sebep olabilir. Ancak gerek Erdoğan gerekse Netanyahu’nun dönemin koşullarına adapte olmayı bilen pragmatik liderler oldukları da unutulmamalı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yarattığı istikrarsızlık, doğu-batı ekseninde yönetilmesi gereken hassas dengeler, ABD’nin Orta Doğu güvenliğine ikircikli yaklaşımı ışığında bölgesel konjonktür iki ülkeyi yakınlaşmaya, dış politikada ittifak ilişkilerini çeşitlendirmeye teşvik ediyor.

Selin Nasi

https://www.politikyol.com/secimlerin-golgesinde-turkiye-israil-yakinlasma-sureci/

 

  • İSRAİL’DE NETANYAHU YENİDEN BAŞBAKAN OLARAK SEÇİLSE DE BÜYÜKELÇİLERİN ATAMALARINI DEĞİŞTİRECEK BİR ADIMIN ATILMASI SÖZ KONUSU OLMAZ. VE FAKAT HEM ERDOĞAN HEM DE NETANYAHU İKİ ÜLKE İLİŞKİLERİNİ ŞAHSİLEŞTİRDİKLERİ İÇİN, OLASI BİR YENİ DÖNEMDE BELLİ BİR DOZ GERİLİM İLİŞKİLERE YENİDEN SİRAYET EDEBİLİR

Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın davetine icabet eden İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz bugün Ankara'ya geliyor. Mart ayında Türkiye'ye yaptığı ziyaret ile iki ülke siyasetçileri arasındaki kopukluğu sonlandıran Cumhurbaşkanı YitzhakHerzog'un ardından, Gantz'ın gelişi, on yılı aşkın bir süredir Savunma Bakanları seviyesindeki ilk ziyaret olacak.

Ziyaretin zamanlaması hayli dikkat çekici. 1 Kasım Salı günü İsrail, 2019’dan bu yana beşinci defa sandığa gidecek. Dördüncü seçim sonrası oluşan ve ortak paydaları Binyamin Netanyahu'yu başkanlık koltuğundan etmek olan mucize koalisyona rağmen haftaya yapılacak seçimlerde Netanyahu'nun yeniden başbakan olabilme olasılığı konuşuluyor. Gantz'ın, İsrail seçimleri arifesinde gerçekleşecek Türkiye ziyaretini, bu çerçevede değerlendirmek kaçınılmaz.

İsrail Savunma Bakanlığı siyasi-askeri bölüm başkanı Emekli Tuğgeneral Dror Shalom, Türkiye’yi iki ay önce ziyaret ederek iki ülke arasındaki savunma ilişkilerinin yeniden başladığını belirtti. Bir olasılık, Netanyahu’nun seçilme olasılığına karşın Gantz, kat edilen yolun heba olmaması için belli meselelerde tarafları bağlayıcı ve Netanyahu seçilecek olsa bile değişiklik yapmanın kolay olmayacağı kararlara imza atabilir.

Öte taraftan, Ankara, Gantz’ı, bir sonraki başbakan olarak görme dileğinde olabilir ve ilişkileri kuvvetlendirmek için vakit kaybetmek istemeyebilir. Gantz da böylesi bir yaklaşımı seçime yakın bir tarihte kendi lehine kullanmak isteyebilir. Her halükarda, Erdoğanlı yıllarda unutulması kolay olmayan güven bunalımları yaşanan iki ülke ilişkilerinde, yeni normal tanımının henüz bulunamadığını söylemek yanlış olmaz. İlişkiler hala pamuk ipliğine bağlı bir tedirginlik içinde yol kat ediyor.

İsrail, Ankara’daki maslahatgüzarları Irit Lilian’ı yeni büyükelçileri olarak atadığını; Ankara da Şakir Özkan Torunlar’ı İsrail’e büyükelçi olarak atadığını duyursa da her iki büyükelçinin güven mektuplarını sunmaları İsrail seçiminin sonrasına kaldı. İsrail’de Netanyahu yeniden başbakan olarak seçilse de büyükelçilerin atamalarını değiştirecek bir adımın atılması söz konusu olmaz. Ve fakat hem Erdoğan hem de Netanyahu iki ülke ilişkilerini şahsileştirdikleri için, olası bir yeni dönemde belli bir doz gerilim ilişkilere yeniden sirayet edebilir.

Herzog’un ziyaretinden sonra Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 25 Mayıs’ta İsrail’i ziyaret etmişti. İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid de seçime gidecek hükümetin geçici başbakanı olarak görevi devralmasından günler önce 23 Haziran’da Ankara’ya gelmişti. Bu ziyaretler trafiğine geçtiğimiz hafta Ankara’da bulunan İsrail Ekonomi ve Sanayi Bakanı Orna Barbivay’ı da ekleyebiliriz.

Özetle, İsrail seçimlerinden çıkacak sonuç mart ayından beri süregelen ilişkilerin iyileşmesine dair atmosferin kalıcılığını da test edecek. Elbette 2023 yılında Türkiye'de gerçekleşecek, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri sonuçlarının da merakla beklendiğini not düşmek gerekir.

Tülin Daloğlu

https://www.gazeteikinciyuzyil.com/haber/turkiye-israil-iliskilerinde-secimlerin-agirligi_842

 

  • “BUGÜN ÖZELLİKLE GENÇ KUŞAKTAN İNSANLAR, HABER ALMA, DÜNYAYI İZLEME NOKTASINDA ÇOK FARKLI ARAÇLARI EŞ ZAMANLI KULLANSA DA ŞALOM, GELENEKLERİNİ KORUYAN, PRESTİJLİ BİR YAYIN ORGANI OLARAK HAYATINI SÜRDÜRÜYOR”

Şalom bütünüyle Yahudi topluluğuna seslenen, içe dönük bir yayın organı değil. Siyasi, ekonomik ve kültürel yelpazesi hayli geniş. Şalom’un mottosunda “Türk Yahudi basınının tek temsilcisi” ifadesi kullanılsa da aslında çizgisini, etnik bir kimlikle sınırlandırmayan, konuları çok katmanlı ele alan bir yayın organı olarak görüyorum. İsrail-Türkiye ilişkilerine dair pek çok kritik kulis haberini ilk kez Şalom’da okudum.

Ülkemizde sayıları azalan ve demografik olarak yaşlanan Yahudi toplumunun kendi kültür dünyalarıyla ilgili iletişimde uzun yıllar boyunca Şalom önemli bir yer tuttu. Bugün özellikle genç kuşaktan insanlar, haber alma, dünyayı izleme noktasında çok farklı araçları eş zamanlı kullansa da Şalom, geleneklerini koruyan, prestijli bir yayın organı olarak hayatını sürdürüyor.

...

İlginç isimlerle yaptıkları röportajlar çok başarılı. Şalom’un 75. yıl sayısı dün dağıtıma çıktı. Bu özel nüshada benim de bir yazım var. Şalom’u, Avrupa’nın sayılı köklü gazetelerinden biri olarak yaşatan İvo Molinas ve ekip arkadaşlarını kutluyorum. Umarım daha uzun yıllar yayınlarına devam ederler.

Hakan Çelik

https://www.posta.com.tr/yazarlar/hakan-celik/75-yillik-gelenek-2571301

 

  • TÜRKİYE-İSRAİL NORMALLEŞMESİ SÜRECİNE TÜRKİYE AÇISINDAN BAKTIĞIMIZDAYSA HER TOPLANTIDA ANKARA FİLİSTİN HALKIYLA İLGİLİ HASSASİYETLERİNİ DİLE GETİRİYOR. 2016 NORMALLEŞMESİNDE OLDUĞU GİBİ İSRAİL’İN FİLİSTİNLİLER KONUSUNDA TÜRKİYE’Yİ DESTEKLEMESİ VE ÖNCELİKLİ KONUMA GETİRMESİ MÜMKÜN

İsrail, Türkiye ile Yunanistan arasında yeniden yükselen gerilimde açıkça taraf olmak istemiyor. Doğu Akdeniz Gaz Forumu sayesinde ittifak oluşturduğu Yunanistan’ı uzaklaştırmak istemiyor. Nitekim Türkiye-İsrail normalleşmesi ile ilgili her üst düzey görüşmede olduğu gibi bu sefer de İsrail tarafı Yunanistan’ın endişelerini gidermek için bir görüşme yaptı ve ziyaretin amacını anlattı. Ziyaret sonrasında da Gantz’ın Twitter hesabından ABD’nin yanı sıra “Doğu Akdeniz’deki dostlarımız”ı özellikle belirtmesi de bu duruma bir kanıt. Savunma Bakanı Akar ise Saha Expo’da yaptığı konuşmada, Yunanistan’a yönelik sert dili yumuşatıp, Yunanistan’ın Türkiye’yi tehdit olarak değil, güçlü ve güvenilir bir ortak olarak görmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye-İsrail normalleşmesi sürecine Türkiye açısından baktığımızdaysa her toplantıda Ankara Filistin halkıyla ilgili hassasiyetlerini dile getiriyor. 2016 normalleşmesinde olduğu gibi İsrail’in Filistinliler konusunda Türkiye’yi desteklemesi ve öncelikli konuma getirmesi mümkün. Öte yandan Ankara, İsrail’in İran’ı sıkıştırma politikasının ortasında kalmak istemiyor ve bu konuda dikkatli davranıyor. Hamas konusu ise 2016 yılındaki normalleşmeden beri en önemli maddelerden biri. Bu konuda dönem dönem çıkan haberler ve İsrail’in artık Hamas konusunu fazla dillendirmemesi, iki tarafı da memnun edecek ilerlemenin kaydedildiğini gösteriyor.

Gantz’ın ziyareti ile savunma bakanlıkları arasındaki işbirliğinin ordular arasındaki yakınlaşmayı tetikleyeceği ve iki ordu arasında ortak tatbikatların yeniden yapılabileceğini işaret ediyor. Öte yandan henüz silah satışına ilişkin bir anlaşma gerçekleşmedi.

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, ilişkilerin tepetaklak olduğu yıllar boyunca, güven hasar aldı ve iki ülke birbirine yabancılaştı. Bu nedenle ikili ilişkilerde altın dönem olarak anılan 1990’lardaki müttefiklik ilişkisinin yeniden kurulması ve zedelenen güvenin yeniden tesis edilmesi için çokça çaba ve sağlam zemine oturması için de biraz zaman gerekiyor.

Ayrıca İsrail ikili ilişkilerde ticaret konusunu ön plana çıkarırken, Türkiye için öncelik enerji. İsrail için doğalgaz elde ettiği en önemli stratejik kozlardan biri ve deyim yerindeyse ‘yumurtaları aynı sepete koymayacağını’ en başından beri söylüyor. Ankara ile bir enerji anlaşmasını Yunanistan’a rağmen yapmayacağını da bir çok kez telaffuz etti. Bu durumun kabul edilerek, taraflar arasında hayal kırıklığı hissiyle yeniden duygusal çıkışların egemen olduğu bir döneme geri dönülmesinin önüne geçmek gerekir.

Karel Valansi

https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/yunanistan-turkiye-israil-iliskilerini-dogrudan-etkiliyor,37282

 

TAKILAN TWEETLER

  • Gulru Gezer@g_gulru

🇹🇷-🇮🇱 arasında savunma ve istihbarat alanlarındaki işbirliği Bağdat Paktı nedeniyle ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde 1958 yazında 🇮🇱 Başbakanı Ben Gurion ile DB Golda Meir’ın 🇹🇷’ye gizli ziyarette bulunarak mevkidaşları Menderes ve Zorlu’yla görüşmelerine dayanır.

https://twitter.com/g_gulru/status/1585519519740608514

  • GSCemiyet@GSCemiyet

Galatasaraylılar Derneği Divan Kurulu Başkanı Reha Bilge (104), kitabın önsöz yazarı Prof. Dr. Hüseyin Özel, Şalom Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İvo Molinas ve Celal Basık gibi kıymetli akademisyenler ve dostlarının katıldığı toplantımızda,

Sarfati’nin kitabının yanı sıra, okul yıllarını da içeren çok yönlü kişiliği üzerine sıcak bir sohbet gerçekleştirdik.

https://twitter.com/GSCemiyet/status/1585240475295883264

  • ivo molinas@basyazar

Çok erken kaybettiğimiz Prof. Metin Sarfati’yi mensubu olduğu Galatasaray Liseliler Derneğinde andık. Onun çorak entelektüel iklimimizde nasıl da sessizce parladığını, muhafazakar bir toplumda her şeyi sorgulayan bir aydının nasıl da ötekileştirildiğini anlatmaya çalıştım.

https://twitter.com/basyazar/status/1585178090237566978

  • Turkish Embassy DC@TurkishEmbassy

Turkey government organization

Büyükelçi @HmuratMercan  Los Angeles ziyaretinin son etabında Amerikan Yahudi toplumu mensuplarının daveti üzerine bir etkinliğe katıldı. Türk dış politikası, ABD ve İsrail ilişkileri hakkında katılımcıları bilgilendirdi.

Türkiye yapımı dizilerin, Amerikan Yahudi toplumunda geniş bir izleyici kitlesi yakalamış olmasından memnuniyet duyuyoruz!

https://twitter.com/TurkishEmbassy/status/1585029108785852416

  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Murat Mercan; Türkiye-ABD ilişkilerinin geliştirilmesi için, ABD'deki Yahudi toplumunun ileri gelenleri ile sık sık görüşmeler yapıyor.Simon Wiesenthal Merkezi’nde Hahamlar Marvin Hier ve Abraham Cooper’la,bu konuyu ele aldılar..

 

https://twitter.com/AdelinaSfishta/status/1585192376842489856

  • Turkish Embassy DC@TurkishEmbassy

Turkey government organization

Büyükelçi @HmuratMercan , Vaşington’u ziyaret eden İsrail Devlet Başkanı Yitzhak Herzog onuruna İsrail Büyükelçiliği konutunda düzenlenen davete katıldı.

@IsraelinTurkey @TelAvivBE

https://twitter.com/TurkishEmbassy/status/1585445588170117120

  • Ferit Belder@FeritBelder

Kendisi de bir göçmen olan İsrailli sanatçı Zoya Cherkassky'nin 'Pravda' isimli sergisinden (2) 90'larda Sovyet coğrafyasından gelen Yahudilerin İsrail deneyimleri. Yahudi olarak gelinen İsrail'de yeterince Yahudi olamama hali ve Baş Hahamlığın Ortodoks müdahaleciliği.

 

https://twitter.com/FeritBelder/status/1584547114784129024

  • Bülent Mumay@bulentmumay

Sevgili Yeni Şafak, "İslam ilim dinidir" haberinde kullandığınız stok fotoğrafın, Müslümanlıkla bir ilgisi olduğundan emin misiniz? Her gördüğünüz sakallıyı dedeniz sanmasanız keşke...

https://twitter.com/bulentmumay/status/1585897691766476800

  • Gabi Behiri@gbehiri

Bu arada fotografin Yahudilik ve Yahudilerle de alakasi olmadigini ekleyelim. Google gorsel arama ile fotografin buyukbabalarla ilgili stok fotograf oldugu anlasiliyor. Yani her sakalliyi da Yahudi sanmamak gerek.

https://twitter.com/gbehiri/status/1585941200485249024

  • Louis Fishman لوي فيشمان לואי פישמן@Istanbultelaviv

20. yüzyılın başlarından kalma yerel Yahudi okulu Alliance İsrailli'nin Aydın'dan (Türkiye) güzel bir kartpostalı. 1920'lerde Ege bölgesinde Yahudi nüfusu azalmaya başladı ve 1940'ların sonlarında birçoğu İsrail'e veya İstanbul'a gitti.

https://twitter.com/Istanbultelaviv/status/1584546569772158976

  • Hay Eytan Cohen Yanarocak - חי איתן כהן ינרוג׳ק@hayeytan

İsrail'in Beerşeva şehrindeki Ben Gurion Üniversitesi'nin Ortadoğu Tarihi bölümünü ziyaret etmenizi öneririm.. Duvarlarında tanıdık simalara rastlayacaksınız.. Osmanlı padişahları, devlet arması... Türk tarihi ve Türkçe dersi de cabası.. @bengurionu

https://twitter.com/hayeytan/status/1584499036840550401

  • Gabi Behiri@gbehiri

Cok dogru @ProfDemirtas .Ama tepkiyi cigeri sokulenlere degil ciger sokenlere vermek lazim. Israel ile Turkiye arasinda gercekten de ortak deger ve baglar var. Suanki hukumet kendi cikarlari icin bunu gec de olsa anladi. Muhalefet iktidar olunca onlar da anlayacaktir.

https://twitter.com/gbehiri/status/1585612008421982208

  • Gözde Akgüngör Pamuk@pamukgozde

İletişim Yayınları’ndan çıkan İstanbul Karaim Cemaati’ni @GazeteOksijen’e yazdım. Zamanında İstanbul’un bir semtine, Karaköy’e adını verecek kadar etkili olan cemaatin bugün yalnızca 50 üyesi kalmış…

Kendilerini “azınlığın da azınlığı” olarak tanımlıyorlar. Dışarıdan yahudi denilip geçilse veya Sefarad zannedilse de onlar yeri geldiğinde nüfus kağıdından “musevi” yazısını sildirip “karai” yazdıracak kadar farklı bir kimliğe sahipler.

Tevrat’ın izinde olsalar da Karai Cemaati’ne mensup oldukları için Yahudi Soykırımı’ndan kurtuluyorlar. Düzenlenen belgelerle İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’da serbest dolaşım hakkı kazanıyorlar.

https://twitter.com/pamukgozde/status/1586635743094575106

  • İBB Kültür Sanat@ibb_kultur

NORDSTERN HAN (YAHUDHANE)

1810'larda, Musevi ailelerin bir arada yaşadığı yer anlamına gelen Yahudhane olarak yapıldı. 1857'de yıkıldı ve 1862'de küçük bir han olarak inşa edildi. 1889'da yeniden yapıldı. 1928'de Alman sigorta şirketi Nordstern aldı ve 90'larda yeniledi.

https://twitter.com/ibb_kultur/status/1586621830114287620

  • European Jewish Congress@eurojewcong

Mazal Tov Leo Beck Ödülü’ne layık görülen Almanya Gida ve tarım Bakanı’na  

@cem_oezdemir!

@ZentralratJuden sayın Özdemir’in dinin siyasallaşmasına,dışlanmaya ve özellikle antisemitizme karşı gösterdiği kararlılığı vurguladı.

 

https://twitter.com/eurojewcong/status/1584487107376349184

  • HAKAN AKBAŞ@hakana

⚠️İsrail’de 1 Kasım’da erken seçimler 🗳️yapılacak. Anketler Netanyahu’nun geri geleceğini gösteriyor. Netanyahu’nun 6. kez Başbakan olması ise 🇹🇷- 🇮🇱ilişkileri normalleşme sürecine son verecektir.

https://twitter.com/hakana/status/1586802222037245952

  • Amichai Stein@AmichaiStein1

Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro’nun eşi Michelle Bolsonaro bugün böyle oy kullandı.

https://twitter.com/AmichaiStein1/status/1586704726716026884

 

AĞA TAKILANLAR ÖNERİYOR

  • Filistin Devrimi’nin dönüşümü: Köylü ayaklanmasından “Aslan İni Örgütü”ne - İslam Özkan

https://www.politikyol.com/filistin-devriminin-donusumu-koylu-ayaklanmasindan-aslan-ini-orgutune/

  • İsrail duyurdu: Filistinli 'Aslan Yuvası' örgütünün lideri öldürüldü

https://www.gazeteduvar.com.tr/israil-duyurdu-filistinli-aslan-yuvasi-orgutunun-lideri-olduruldu-haber-1586392

  • Falafel ve doğalgaz kardeşliği – Bahadır Kaynak

https://www.diken.com.tr/falafel-ve-dogalgaz-kardesligi/

  • İsrail'de genel seçim yaklaşırken, aşırı sağın yükselişi - Tom Bateman

https://www.bbc.com/turkce/articles/c51g60v2l3do

  • TOPTALK | Gökhan Çınkara. İsrail seçkiləri: daxili və xarici perspektivlər

https://www.youtube.com/watch?v=26ZdKyvpOsg

  • İsrail'de seçim kampanyası Netanyahu destekçileri ile muhaliflerinin rekabeti gölgesinde sürüyor - Abdel Ra'ouf D. A. R. Arnaout, Hacer Başer, Zeynep Hilal Karyağdı Duran

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilde-secim-kampanyasi-netanyahu-destekcileri-ile-muhaliflerinin-rekabeti-golgesinde-suruyor/2724078

  • İsrail'de seçim: 1 Kasım'da sandığa gidecek Arap vatandaşların oyu 'kilit' önemde – Mustafa Bağ

https://tr.euronews.com/2022/10/26/israilde-secim-1-kasimda-sandiga-gidecek-arap-vatandaslarin-oyu-kilit-onemde

  • İsrail Pod – 1 kasım İsrail Seçimleri

https://open.spotify.com/show/0yuX2fXoANqEo9RsMDQT0i

  • İsrailliler belirsizliğin gölgesinde 3,5 yılda 5.kez sandığa gidiyor - Mücahit Aydemir

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilliler-belirsizligin-golgesinde-3-5-yilda-5kez-sandiga-gidiyor/2724752

  • Biz bu kadar salak mıyız – Rafael Sadi

https://www.odatv4.com/makale/rafael-sadi-yazdi-biz-bu-kadar-salak-miyiz-256228

  • İsrail'de seçim: 21 yaşındaki Tiktok fenomeni, 'Gençlik Ateşi'yle siyasete girdi – Bahtiyar Küçük

https://tr.euronews.com/2022/10/24/israilde-secim-21-yasindaki-tiktok-fenomeni-genclik-atesiyle-siyasete-girdi

  • 1 Kasım 2022 İsrail Seçimlerine Doğru (1) – Netanyahu Bloku – Devrim Gürkan

https://www.muhalif.com.tr/makale/1-kasim-2022-israil-secimlerine-dogru-netanyahu-bloku-1766

  • 1 Kasım 2022 İsrail Seçimlerine Doğru (2) – Netanyahu Karşıtları – Devrim Gürkan

https://www.muhalif.com.tr/makale/1-kasim-2022-israil-secimlerine-dogru-netanyahu-karsitlari-1768

  • 1 Kasım 2022 İsrail Seçimlerine Doğru (3) – Arap Partileri – Devrim Gürkan

https://www.muhalif.com.tr/makale/1-kasim-2022-israil-secimlerine-dogru-3-arap-partileri-1772

  • Kanye West vakası - Hazırlayan: Aslı Uluşahin

Son yılların en çok tanınan ve kazanan rap müzisyenlerinden Kanye West ya da kullanmayı tercih ettiği adıyla Ye, nefret söylemlerinin ardından tüm iş bağlantılarını kaybetti. İşbirliği yaptığı markaların yanı sıra müzik şirketi de West ile yollarını ayırdı.

Kanye West 1977 yılında, fotoğrafçı ve ‘Black Panther’ (Kara Panter) üyesi bir baba ile öğretmen annenin çocuğu olarak Atlanta’da doğdu. Chicago Üniversitesi’ndeki kısa eğitiminin ardından müziğe yöneldi. İlk solo albümü ‘The College Dropout’u 2004 yılında çıkardı. Albüm büyük başarı kazandı ve 2005 yılında ‘en iyi rap şarkısı’, ‘en iyi rap albümü’ ve Alicia Keys’in ‘You Don't Know My Name’ şarkısına yazdığı sözlerle ‘en iyi R&B şarkısı’ dallarında Grammy ödülüne değer bulundu. Aynı yıl yayınlanan ‘Late Registration’la başarısını katladı ve albüm üç Grammy daha getirdi. Yapım şirketi kurdu ve ‘Graduation’la (2007) dört Grammy’nin daha sahibi oldu. Kanye West toplamda 75 kez Grammy’e aday gösterildi ve 24’ünü kazandı.

Parlak kariyerindeki ilk kırılma 2009’da yaşandı. MTV Müzik Ödülleri töreninde, Taylor Swift ‘en iyi kadın sanatçı videosu’ kategorisindeki ödülünü alacakken, West sahneye fırladı ve “Bu ödül aslında Beyoncé’nin hakkı” diyerek Swift’i engellemeye çalıştı. 2010 yapımı ‘My Beautiful Dark Twisted Fantasy’ başarı kazanınca, özürlerin ve şaşkınlığın yerini yeniden alkış aldı.

2015’te Adidas’la birlikte Yeezy markasını kurdu, bu anlaşma onu milyarder yaptı. 2016’da sekizinci stüdyo albümü ‘The Life of Pablo’ yayınlansa da turneye çıkamadı ve bir süre hastanede tedavi gördü.

Eski ABD Başkanı Trump’a desteğini açıklayan Kanye West, 2018’de, Afro-Amerikalıların kölelikte payı olduğunu iddia ederek büyük tepki topladı; “400 yıl süren köleliğin, aslında bir tercih olduğunu” söylemişti.

2020’de, seçime aylar kala Biden’a karşı başkan adayı oldu. Hukuk ve emniyet sisteminde reform önererek, ulusal bazda oyların yüzde 0.04’ünü alabildi. Aynı yıl adını Ye olarak değiştirdi.

...

Adidas, Kanye West ile -zaten sallantıda olan- ortaklıklarını bitirdiklerini duyurdu. Marka, öncesinde bu işbirliğinin şirket tarihindeki en başarılı çalışmalardan biri olduğunu açıklamıştı. Film ve televizyon stüdyosu MRC, yapımı tamamlanmış Kanye West belgeselini askıya aldı. ABD bankası JP Morgan Chase, sanatçı ile çalışmayı sonlandırdı. Londra’daki Madame Tussauds müzesindeki heykeli kaldırıldı. Sahibi olduğu Donda Akademi kapandı ve iş görüşmesi için gittiği Skechers binasından kovuldu. Son olarak, müzik yapım ve dağıtım şirketleri Universal Music ve Sony Music ile yeni döneme ilişkin sözleşmeleri feshedildi.

Spotify Ceo’su ise şarkılarını yayınlamaya devam edeceklerini söyledi. Platformun kurucusu Daniel Ek, “Korkunç yorumlar yaptı ama müziği platform politikalarımızı ihlal etmiyor” dedi.

https://twitter.com/kapsulbulten/status/1585963115761606659

  • Medya Ombudsmanı FARUK BİLDİRİCİ

“Akşam ve Karar, yazar Mario Levi’nin sokak köpeği saldırısına uğramasıyla ilgili haberde konuyla ilgisi olmadığı halde ve de yanlış biçimde “Yahudi asıllı Türk yazar” diye yazdı.”

https://www.birgun.net/haber/biden-i-bosluga-konusturan-uydurukcu-gazetecilik-407400

  • Halit Kıvanç’a veda etmek... Hepimiz ailesinden birini kaybetti gibi – Sedat Ergin

İki hafta önce Sami Kohen’in ölümünün birinci yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törene konuşmacı olarak katıldım. Onun Türk basınındaki konumunu, Abdi İpekçi ile 1950’li yıllarda Milliyet’i yaratan kadro içinde yer almasını anlatırken, gökyüzündeki takım yıldızları benzetmesine başvurdum.

Gökyüzüne baktığımızda belli bir düzenle dizilen yıldızlar gördüğümüzü belirtip, “Türk basın tarihinin akışında da Milliyet’te o dönemde yıldızlar dizilmişler. Böyle bir çekim alanı yaratmış Milliyet” diyerek, Abdi İpekçi ve Sami Kohen’le birlikte hemen aklıma gelen isimler arasında Halit Kıvanç, Altan Erbulak ve Zeynep Oral’ı da saydım.

 

Kohen’in “Ver Elini Dünya” başlıklı nehir söyleşi kitabında da anlattığı üzere, İpekçi 1954’te Mithat Perin’in İstanbul Ekspres gazetesinden ayrılıp Milliyet’e geçerken yanında götürdüğü ekipte kendisiyle birlikte Halit Kıvanç da vardır.

Milliyet’in İpekçi yönetimindeki yükseliş döneminin önemli isimlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor Halit Kıvanç. Yakın arkadaşı Sami Kohen ile aynı odayı paylaşmışlar, farklı alanlara baksalar da. 1960’lı yılların ortalarında çekilmiş bir fotoğrafta o sıralarda genç bir muhabir olarak mesleğe henüz adım atmış olan Mehmet Ali Birand’ın yanı sıra İnci Asena ve Sami Kohen ile birlikte görüyoruz Halit Kıvanç’ı.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/halit-kivanca-veda-etmek-hepimiz-ailesinden-birini-kaybetti-gibi-42161484

  • Hz. İbrahim'in torunları Urfa Yahudileri - Ömür Çelikdönmez

https://www.habersanliurfa.net/yazarlar/omur-celikdonmez/hz-ibrahim-in-torunlari-urfa-yahudileri/31642/

  • Anne Frank’in toplama kampı ve okuldan arkadaşı Hannah Goslar, 93 yaşında vefat etti

https://serbestiyet.com/haberler/anne-frankin-toplama-kampi-ve-okuldan-arkadasi-hannah-goslar-93-yasinda-vefat-etti-108476/

  • Rusya'nın İran drone'ları, İsrail'i Ukrayna'yı silahlandırmaya mı itecek? – Bel Trew

https://www.indyturk.com/node/569876/yazarlar/rusyan%C4%B1n-i%CC%87ran-dronelar%C4%B1-i%CC%87sraili-ukraynay%C4%B1-silahland%C4%B1rmaya-m%C4%B1-itecek

  • Amerikalıların İsrail'i boykot etme hakkı var mı? – Robert Ford

https://www.indyturk.com/node/569081/d%C3%BCnyadan-sesler/amerikal%C4%B1lar%C4%B1n-i%CC%87sraili-boykot-etme-hakk%C4%B1-var-m%C4%B1

  • Ankara’daki tarihi Yahudi mahallesi’nde kent yürüyüşü: “el değmemiş, dokunulmamış bir mahalle”

https://sonsoz.com.tr/ankaradaki-tarihi-yahudi-mahallesinde-kent-yuruyusu-el-degmemis-dokunulmamis-bir-mahalle/

  • Yahudi bir komşunuz var mıydı? – Büşra Ekim

https://www.lifebursa.com/yazarlar/busra-ekim-30/yahudi-bir-komsunuz-var-miydi-63658

  • "Sephardic Music" Documentary Film – Ömür Şenol

https://www.youtube.com/watch?v=l8RPcq4EYxE&t=1243s

  • Dava Kapanmadı / Case Not Closed – SEHAK

Dava Kapanmadı”, SEHAK'ın Anne Frank Merkezi ve Almanya’daki Türk Toplumu ile beraber yürüttüğü bir işbirliği projesidir. Proje kapsamında Almanya ve Türkiye'den gençler, 1930'larda Berlin'de yaşayan Türk Yahudilerinin biyografilerini araştırırken Avrupa’daki Türk Yahudilerinin hikayelerini görünür kılmaya ve onları Avrupa hafızasının bir parçası haline getirmeye katkıda bulunmak için çalıştılar. Case Not Closed / Dava Kapanmadı isimli bu belgeselde ise Türkiye’den katılımcılar Yahudi düşmanlığını ve Türkiye'deki Yahudilere yönelik algıları tartışmaya açarken, izleyicileri Holokost sürecine bir de Türkiye’nin penceresinden bakmaya davet ediyorlar.

https://www.youtube.com/watch?v=Jj2AAkMflXM&t=70s

  • “Alice”ten sonra Serenay’dan “Bergen”den sonra Farah’tan soğudum – Savaş Özbey

Nedim Saban’la çocukken küçük bir kurnazlıkla başladığı oyunculuğu, hahambaşı torunu olmayı ve bir dönemin efsane TV programları “Dr. Stress” ve “Saklambaç”ı konuştuk.

https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/magazin/aliceten-sonra-serenaydan-bergenden-sonra-farahtan-sogudum-42162489

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün