Yüreklere hitap eden, dramatik tansiyonu yüksek, mesaj taşıyan etkileyici ve duygusal bir konuyu işleyen ´Altıncı Çocuk´ şu soruya cevap arıyor: ´Çocuğunuz yokken ne kadar ileri gidebilirsiniz?´. Görücü usulü evliliğin şiirsel öyküsü olan ´Topraktan Toprağa´, insancıl, basit, etkileyici, samimi ve sürükleyici hasletleriyle insanın içini ısıtan bir dram. Bu Çin filmi ülkesinde yasaklandı.
ALTINCI ÇOCUK
‘LE SİXİEME ENFANT’
Yön: Léopold Legrand
Sen: Léopold Legrand - Catherine Paillé
Gör: Julien Ramirez Hernan
Oyn: Sara Giraudeau - Benjamin Lavernhe - Damien Bonnard n- Judith Chemla - Nadja Ayadi - Olivier Rabourdin
59. Antalya Altın Portakal Festivalinin Uluslararası yarışmasında yer alan ‘Altıncı Çocuk / Le Sixieme Enfant’ ilk filmini gerçekleştiren bir yönetmenden beklenmedik bir beceriyle kotarılmış mükemmel bir filmdi. Henüz 32 yaşında olan Léopold Legrand, üç kısa filminin ardından uzun metrajlı bir film için kamera arkasına geçtiği ‘Altıncı Çocuk’ yüreklere hitap eden, dramatik tansiyonu yüksek, mesaj taşıyan etkileyici duygusal bir konuyu işliyor.
Parisli çingene bir aile üzerinden proletaryanın yaşadığı dramı ve çıkışsızlığı anlatan film, hayata tutunmak için olağanüstü bir çaba göstermesi gereken yoksul küçük insanların dramı ardından, konunun uzmanı İngiliz yönetmen Ken Loach’un filmlerini akla getiriyor. Annelik duygusu, yoksulluk, terk etme, evlat edinme gibi güçlü temaların hakkını veren film, ‘Çocuğunuz yokken ne kadar ileri gidebilirsiniz?’ sorusuna da cevap arıyor.
Filmin kahramanları birbirlerine derin bir aşkla bağlı, değişik sosyal sınıflara mensup, ekonomik durumları çok farklı iki çift. Léopold Legrand’ın Catherine Paillé ile birlikte yazdığı senaryo, Alain Jaspard’ın 2018 tarihli ‘Ağlayan Nehir’ romanından uyarlanmış. Roman konusunu gerçek bir hayat hikâyesinden ilham alıyor. Jaspard bir çift çingenenin çocuklarını başka bir çingeneye bir araba ve 10 bin Avro karşılığında sattığı haberinden esinlenmiş.
Altı yaşındayken annesinin ölümünden sonra, başka bir kadın tarafından yasal olarak evlat edinilen yönetmen Léopold Legrand, kişisel deneyimini şöyle izah ediyor: “Bu kadın benim ikinci annem oldu. Bu yüzden çift anne figürüyle büyüdüm. Romandaki Meryem ile Anna’nın yaşadıklarından çok etkilendim. İkinci çingene çifti, kanunları iyi bilen bir burjuva aileyle değiştirdim”. Bakamayacağı çocukları üst üste doğuran bir anne ile çocuk sahibi olamamanın acısını yaşayan burjuva bir kadın üzerinden, film hayatın acımasız olduğunu gözlere seriyor.
Geçimini hurda satarak sağlayan Frank (Damien Bonnard), Paris varoşlarında Meriem (Judith Chemla) ile birlikte bir karavanda yaşamaktadır. Beş çocukları olan çiftin altıncı çocuğu yoldadır, ama ekonomik durumları kötü oldukları için bu çocuğa bakacak güçleri yoktur. Bir gece sessizce karavandan çıkan Frank, kamyonuyla bir arkadaşının kablo çalmasına yardım eder. Kabloları satmaya çalıştıkları hurdalıkta, alıcıyla tartışma çıkarıp saldırganlık yapınca kaçmak zorunda kalırlar. Frank kaza yapınca tutuklanıp mahkemeye çıkarlar. Genç, fakir dostu iyi kalpli bir avukat olan Julien (Benjamin Lavernhe) Frank’ın cezasını erteletmeyi başarır. Duruşmadan sonra Julien, avukat karısı Anna (Sara Giraudeau) ile onu arabayla karavana bırakır.
Avukat çift sohbet esnasında, beş çocuklu ailenin yeni bir çocuğa bakacak güçleri olmadığını öğrenirler. Julien ile Anna’nın çok istedikleri halde çocuklarının olmadığı ortaya çıkınca, akla hayale gelmeyecek bir anlaşma yapmaya karar verirler. Kurulu düzene ve kurallara aykırı bu proje dörtlünün hayatını değiştirecektir. Léopold Legrand hapislik suç işleyen iki çiftin duygu yüklü öyküsünü tıkır tıkır işleyen bir mizansen eşliğinde anlatıyor. Kusursuz performanslarıyla, oyuncu kadrosu kendisine destek veriyor.
ÇİN’DE YASAKLANAN FİLM
2022 Berlin Film Festivali’nin ana yarışmasında yer alan Çin draması ‘Topraktan Toprağa / Return To Dust / Yin Ru Chen Yan’, kırsal Gansu’da yeni evli bir çiftin hayatını takip ediyor. Yaşı ilerlemiş, kısır Guiying ile çekingen Ma Youtie, ailelerinin ortak çabalarıyla bir yuva kuruyorlar.
Senaryo yazarı ve yönetmen Ruijin Li, çiftçilerin sömürülmesi, zorunlu kentleşme, geleneklerin ortadan kalkması ve yoksulluk gibi konuların fonunda, karakterlerin kendine has naiflikteki ve kırılganlıktaki dünyaya bakışlarının altını çizerek, filme zarif bir hassasiyet ve derin bir hümanizma katıyor. Filmin konusunun geçtiği Gansu’da doğan 39 yaşındaki Ruijin Li, hızla değişen Çin’de kırsal kesimin aile, yaşam ve ölüme karşı tutumlarının yanı sıra insan ve toprak arasındaki ilişkiye odaklanan bir sanatçı. ‘Topraktan Toprağa’ yönetmenin yedinci filmi.
Görücü usulü evliliğin şiirsel öyküsü olan bu dram insancıl, basit, etkileyici, samimi ve sürükleyici hasletleriyle insanın içini ısıtıyor. Sonsuz aşk hakkında yüreklere hitap eden şeyler söyleyen film, tonu kasvetli de olsa, insancıl mesajlarıyla ilgiyi hak ediyor. Film benzer şekilde korunaklı ve zor hayat şartları yaşayan iki kişilik bir çiftçi ailesine odaklanıyor. Suskun, çalışkan, yetenekli, alçak gönüllü bir çiftçi olan Ma Youtie (Renlin Wu) ailesinin bekâr kalan son ferdidir. Engelli, kısır Guiying (Hai Qing) Çin’in kırsal kesimlerinde evlenme yaşı olarak kabul edilen yaşı çoktan geride bırakmıştır. Aileleri her ikisini yük olarak gördükleri için evlenmelerini teşvik etmiştir.
İzolasyona ve aşağılanmaya alışmış bu iki kişiyi birleştiren görücü usulü evlilikleri, onları her ikisi için de hayatı daha da kötüleştirecek bir ilişkiye zorluyor. Ancak bunun yerine, kendilerini aşma ve ortak kaderlerini keşfetme fırsatını yakalarlar. Nasıl yakın arkadaş olacaklarını, birbirlerine nasıl konuşacaklarını, birbirlerine nasıl bakacaklarını, hatta nasıl gülümseyeceklerini zamanla öğrenirler. Hayatındaki radikal değişikliğe alışmada zorluk çeken Guiying’e, Ma Youtie sevecenlikle, sabırla yaklaşır.
Bütün bunlar toprakla olan mükemmel bağların gerektirdiği sıkı çalışmayla ve ortak yollarında onları bekleyen imtihanlardan geçmeleriyle oluşur. Eşekleriyle çiftçilik yaparak basit bir hayat süren ikili kendi evlerini de inşa etmeyi başarır. Ma Youtie yerel zengin bir iş adamına ender bulunan kan grubunu paylaşır. Karşılığında kendisine sunulan cömert hediyeleri ise almayı reddeder. Kimseden yardım almadan, tırnaklarıyla kazıdıkları yeni hayatlarına kavuşmak için, insanüstü bir mücadele veren çiftin duyguları da değişir. Zorlu, meşakkatli hayata tutunma savaşı sırasında, aralarında yavaş yavaş büyüyen sevgi ve saygı sayesinde tüm zorlukları aşmayı başarırlar. Ama kader onlara acı bir oyun oynayacaktır.
Çin’de vizyona girdiği haftalarda, Çin’de özel bir film için olağanüstü bir sonuç olan 15 milyon dolardan fazla hasılat elde eden film, yapımcılarına ve dağıtımcılarına herhangi bir sebep gösterilmeden, Çin’deki sinema ve yayım platformlarından çıkarıldı. Filmin 130 dakikalık süresinde perdeden hiç ayrılmayan iki başrol oyuncusundan müthiş performanslar izliyoruz. Çin’de TV serileriyle tanınan, Guiying’i canlandıran Hai Qing oyuncu kadrosunun tek ünlüsü. Ailesinin başından atmak için istemediği bir evliliğe sürüklenen, çulsuz biriyle evlendirilen kısır ve engelli köylü kadın rolünde Hai Qing inandırıcı bir kompozisyon çiziyor. Bu onuncu sinema filmi. Kocası Ma Youtie’yi oynayan, filmin yükünü omuzlarında taşıyan Renlin Wu, sinemada henüz ikinci deneyimini yaşayan bir oyuncudan beklenmedik bir başarıya imza atıyor. Oyuncu kadrosunun geri kalanı profesyonel değil.