Bugüne kadar İstanbul Tiyatro Festivali ve hep bir direktör tarafından yönetilmişken bu yıldan başlayarak her yıl farklı bir küratöre verilecek. 26. İstanbul Tiyatro Festivali’nin küratörü Işıl Kasapoğlu.
1959 İstanbul doğumlu Kasapoğlu, Fransız Kültür Merkezinin bursuyla Sorbonne Üniversitesi Tiyatro Bölümünü tamamlar, 1983'e kadar Paris'te birçok yönetmene, Théâtre de Liberté'de Mehmet Ulusoy'a asistanlık yapar. 1982'de Paris'te kurduğu Théâtre à Venir’de çok sayıda oyun yönetir, bu oyunlarla turnelere ve festivallere katılır.
1987'de İstanbul Şehir Tiyatrolarının daveti üzerine İstanbul'a dönerek Şehir ve Devlet Tiyatrolarında çok sayıda oyun sahneler, ödüller alır. 1995'te İstanbul'da Cüneyt Türel ve Tilbe Saran'la Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosunu, 1997'de İzmit Belediyesi Şehir Tiyatrosunu kuran Kasapoğlu, bu topluluğun ilk oyunu olarak ‘Hamlet’in altı saatlik komple versiyonunu sahneler.
2002'de İstanbul'a kendi bağımsız tiyatrosu Semaver Kumpanya'yı kurann Kasapoğlu hâlen bu tiyatronun sanat yönetmenliğini yapmakta.
Molière’in doğumunun 400. yılı olan 2022, bütün dünya tiyatrolarında Molière Yılı olarak kutlanıyor. Kapsamlı bir Molière seçkisinin yer aldığı 26. İstanbul Tiyatro Festivali açılışını ‘Kibarlık Budalası Remix’ ile yapıyor.
Açılış Oyunu: Camekan Tiyatro’dan
‘Kibarlık Budalası Remix’
M.Caner Alper’le Mehmet Binay’ı az sayıda ama çok önemli filmler yapmış bir Türk yönetmen ikilisi olarak tanıdık. İlk filmleri ‘Zenne’ (2012) çeşitli festivallerde 25 ödül almış, Nürnberg Uluslararası Film Festivalinde En İyi Film seçilen ikincisi ‘Çekmeceler’ (2015), toplam 24 uluslararası ödül kazanmış, yeni filmleri ‘Bergen’ (2022) büyük yankı uyandırmış.
Cam Films bünyesinde kurdukları Camekan Tiyatro topluluğunu bünyesinde İstanbul Tiyatro Festivali için yönettikleri ilk oyunlarını merak ve heyecanla bekliyordum. Sonda söyleyeceğimi baştan belirteyim, M.Caner Alper’in Molière’in ‘Kibarlık Budalası’ oyunundan uyarlayarak Mehmet Binay’la birlikte yönettiği, festivalin açılış oyunu ‘Kibarlık Budalası Remix’le, Alper ile Binay’ın, sinemada yarattığı etkileyici dünyayı aynı başarıyla sahneye taşıyamadıkları kanısındayım.
Bir söyleşilerinde Molière’e “Törkiş stayl” selam çaktıklarını, değişmiş hayat şartlarına rağmen insani zaaflarımızla yeniden boyanmaya uygun buldukları özgün metnin, hızla sona ulaşabilen, güldüren, utandıran, düşündüren yapısıyla eskileri unutmadan yeni sözler söyleme imkânı verdiğini belirten ikili, 17. yüzyıl Fransa’sında el değiştiren zenginliğin ve gücün hicvedildiği oyunu, günümüzün popülerlik çabası ve şöhret peşinde koşma temaları üzerinden farklı bir bakış açısıyla ele almışlar.
1658’de Fransa’nın kültürlü ‘Güneş Kralı’ XIV. Louis’nin himâyesine giren Molière, kralın arka çıkması sayesinde, toplumun katı kurallarından ve Kilise’nin vesayetinden bağımsız bir tiyatro yapmaya, evlilik, aile, din, asalet, vicdan yönetimi gibi konularda yazıp sahneleyerek tiyatrosunu toplumsal tartışmalara açmaya başlamıştır. Tüm önemli başyapıtları, hınzır eleştirel tutumuyla bağnaz din adamlarını da kendine düşmanı ettiği bu dönemin ürünleridir.
Molière’in Fransız komedisine getirdiği en önemli yenilik, kibarlık budalaları, cimriler, ikiyüzlü sahte din adamları ya da ukala kadınlar gibi aykırı ‘tipleri’ derinlemesine inceleyerek ‘karakterler’e dönüştürmüş olmasıdır.
Camekan Tiyatro’nun Kibarlık Budalası bu derinliği tersyüz ederek, karakterleri iki boyutlu tiplere dönüştürüyor. TV dizisi estetiğiyle, çağcıl bir orta oyunu olarak sahnelenmede, ‘komiklik’ yapmaya zorlanan oyuncuların abartılı, yapay kimi zaman maskaralığa yanaşan performansları gösteriyi, en başarılılarından da olmayan, tatsız bir Güldür Güldür Show düzeyine indirgeniyor.
Yine de felsefe hocasına parlak bir yorum getiren Seyhan Arman ile Nergis Öztürk’ün çılgın markizini bu çizgide bile çok başarılı bulduğumu belirteyim.
Rahatsız edici bir ayrıntı, dans hocası ya da asil saraylı gibi bazı tiplemelerin aşırı ‘kırıtık’ ve ‘yumuşak’ yorumlanmaları. Yönetmenlerin kesinlikle ötekileştirmeye ve ayırımcılığa karşı olduğunu bildiğimden bunu komik(?) bir fantezi olarak düşündüklerinden eminim ama ‘kıvıran’ sahtekârların yanlış yorumlanma olasılığı var.
Sözün kısası bu yorumu hiç beğenemedim. Tabii ki bu benim kişisel yorumum; oyundan sıkılan, çok sayıda yarıda çıkan olduğu gibi, kahkahalarla gülerek aralarda alkışlayarak izleyen, bittiğinde ayakta alkış tutan seyirciler de vardı. Karar sizin.
Akram Khan’ın yepyeni koreografisi
‘Jungle Book Reimagined / Orman Kitabı, Yeniden Düşlenmiş’
“Eşi benzeri görülmemiş, belirsizliklerle dolu bir zamanda yaşıyoruz; sadece kendi türümüz için değil gezegendeki tüm türler için geçerli bu. Muammanın temel nedeni bizim evimizle, gezegenimizle olan bağımızı unutmuş olmamız. Hepimiz bu gezegende yaşıyoruz ve hepimiz hayatlarımızı onun üzerinde kuruyoruz, fakat ona saygı göstermeyi unutmuşuz”
Akram Khan
Genç yaşına karşın modern dansın en önemli yaratıcılarından sayılan, Bangladeş kökenli 1974 doğumlu İngiliz dansçı-koreograf Akram Khan, geleneksel Hint dansı ‘kathak’ ile çağdaş dansı bir araya getirdi, disiplinler arası yaklaşımıyla farklı alanlardan sanatçılarla çalışarak çok sayıda ödül kazandı. 1999’da kurduğu Akram Khan Topluluğunda güçlü ve yenilikçi bir yaklaşımla güncel hikayeler yorumlanmakta.
Henüz 10 yaşındayken, Rudyard Kipling’in unutulmaz romanından Hint dans performansı olarak uyarlanan ‘Orman Kitabı’nda Mowgli’yi canlandıran Khan, nisan ayında prömiyer yapan yeni koreografisi ‘Jungle Book reimagined / Orman Kitabı, yeniden düşlenmiş’de ömür boyu sürecek tutkusunu başlatmış eseri dans tiyatrosu olarak sahneliyor.
Koreografisini yaparak yönettiği oyunu Tariq Jordan uyarlamış, dramaturgi danışmanlığını Sharon Clark, ses tasarımını Gareth Fry, ışık tasarımını Michael Hulls, görsel sahne tasarımını Miriam Buether, video tasarımıyla animasyonları YeastCulture üstlenmiş.
Yapım öncelikle görsel olarak müthiş. Canlı dansçılarla projeksiyonları ve animasyonları aynı anda iç içe geçiren güncel teknolojiyle sahne, günümüz mitoslarını yansıtan hem gerçek hem gerçeküstü bir dünyaya evriliyor, Akram Khan, bu büyülü ortamda insanın doğaya karşı oluşturduğu tehdide odaklanarak, yakın bir gelecekte iklim değişiklikleriyle harap olmuş dünyamıza, iklim mültecisi kız çocuğu Mowgli’nin gözünden bakıyor.
‘Orman Kitabı, yeniden düşlenmiş’, nefes kesici bir animasyonla yansıtılan, dünyanın büyük bir kısmının neredeyse yok olduğu su baskınıyla başlıyor. Bir kuş, sularda kaybolmak üzere olan Mowgli’yi uçurarak felaketten nasılsa kurtulmuş kurt sürüsünün içine bırakıyor. Kurtlar kıza düşmanca davranacaklarına onu korumalarına alıyor. Kurtların düşmanı olan deneylerden kaçmış maymunlar Mowgli’yi onlara insan olmayı öğretmesi için kaçırdıklarında onu himayelerine almış olan Panter Bagheera ve Ayı Baloo onu kurtarmaya gidiyorlar…
Hayvanlarla birlikte yaşayarak bilinçlenen Mowgli, “hayvanlığın erdemlerini” öğretmek için, doğayı harap etmiş, beslenmek için değil keyif için öldürebilen insanların arasına dönerek, hepimizi yeniden daha iyi bir dünya düşlemeye çağırıyor.
Öykünün, kaydedilmiş diyalogların dudak senkronizasyonunun ile 10 olağanüstü dansçının devinimlerinin birleştirilerek aktarılması müthiş. Konuşmalarla bedenler arasında kurulan olağanüstü uyumun doruğu, ‘yaratılış öyküsünün’ bizim sesimizden değil, çağdaş dünyanın susturmaya çalıştığı doğanın sesinden dinletildiği nefes kesici bölüm…
Klişelerden hep uzak kalmış olan Khan, hepsine aynı kostümleri giydirdiği dansçılarının hangi hayvanları canlandırdığını, Bagheera’nın dört ayak üzerinde hızlı yürüyüşü, Baloo’nun sarsak, maymunların liderinin kıvrak beden dilleri, kolilerden kafalarıyla yılanları, ancak belirli belirsiz ayrıştırır. Böylece, hayvanları yorumlayanlarla, onlara bire bir ayak uyduran Mowgli’yi canlandıran dansçılar, ünlü besteci Jocelyn Pook’un özgün müziği eşliğinde tüm içinde yaşayanlarla doğanın kendisini simgelerler.
130 dakika boyunca, soluk soluğa izlenen Jungle Book reimagined / Orman Kitabı, yeniden düşlenmiş kesinlikle dans tiyatrosunun başyapıtlarından biri. Henüz internette bulunamasa da Akram Khan’ın çok sayıda koreografisi Youtube’da, diğer başyapıtı ‘Giselle’ de torrentslerde bulunabiliyor. Mutlaka izleyin derim.
Hepinize huzurlu ve sağlıklı bir Tiyatro Festivali dilerim,