Önümüzdeki dönemde İstanbul’da hizmete açılacak Naim Güleryüz Araştırma Kütüphanesi’nin isim verme töreni Türkiye Hahambaşısı Rav İsak Haleva, Türk Yahudi Toplumu Eş Başkanı İshak İbrahimzadeh, Neve Şalom Vakfı Başkanı Daryo Katalan, Portekiz Fahri Konsolosu Aron Nommaz, Vatikan geçmiş dönem Kültür Ataşesi Rinaldo Marmara ve kalabalık davetli topluluğunun katılımıyla 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi ve Neve Şalom Kültür Merkezi kompleksinde gerçekleşti.
Naim Güleryüz’ün eşi, çocukları, torunları ve torun çocuklarıyla hazır bulunduğu törende söz alan 500. Yıl Vakfı Başkanı Silvyo Ovadya toplumun uzun zamandan beri ihtiyacı olan böyle bir merkezin oluşumunda katkıda bulunanlara teşekkür ederek kütüphane ve araştırma merkezi hakkında bilgi verdi. İlk aşamada Hahambaşılık binası kütüphanesinden 9500 kitabın özverili bir çalışmayla ozonla temizlendikten sonra taşındığı kütüphane Naim Güleryüz’ün şahsen, rahmetli Yılmaz Benadrete’nin vefatından sonra da ailesinin bağışladığı şahsi kütüphaneleriyle zenginleşti.
Silvyo Ovadya konuşmasında toplumun uzun yıllardır ihtiyacı olan bir kütüphanenin olmuşmasında Şalom Gazetesinde yaklaşık 30-35 yıl önce oluşturmaya çabaladığı ilk kütüphanede kendisine destek olan Vivi Menase ve İzzet Bana’dan başlayarak, bugünkü modern kütüphanenin oluşmasına maddi, manevi destek veren Türk Yahudi Toplumu Eş Başkanı İshak İbrahimzadeh’ye, Neve Şalom Başkanı Daryo Katalan’a, Müdürü Mimar Yusuf Kohen’e, NŞKM dahilinde kütüphanenin yaratılması konusunda görev alan müze yönetim kurulu üyesi Mimar Hayim Beraha’ya, Hahambaşılık kütüphanesinin temizlenmesinde görev alan Suzi Abuaf’a, bu çalışmaların gerçekleşebilmesi için Rothschild Vakfı’ndan özel çabalarıyla gerekli fonları temin eden Müze Müdürü Nisya İşman Allovi’ye ve yine maddi manevi katkıda bulunan donatörler İshak İbrahimzadeh ve Erol Kohen eş başkanlara, diğer bağışçılara (Doğan Pinhas ve ailesi merhum Selim Pinhas anısına, İsrail’de yaşamakta olan Moşe Kayra da annesi-babası İda-Selim Kayra onuruna -yaşıyorlar, ayrıca Sara-Daryo Sadok, Miryam-Uriel Şulam, Stella-Binhas Kebudi, Elvir-Efraim Kebudi) ve yardıma gelerek kitapların düzenlenmesine ve kütüphanenin törene yetişmesine destek veren Jak Treves’e teşekkür etti.
Silvyo Ovadya konuşmasını yıllardır toplumumuza hizmet vermiş olan, kütüphane fikrini de her zaman gündemde tutan Naim Güleryüz’e “Müzenin kurulduğu günden son 2-3 yıl öncesine kadar çok uzun bir süre gecesini gündüzüne katarak burası için çok önemli bir çaba harcadı. Ben Türk Yahudi Toplumu adına ona teşekkür ederek buranın adını ona vermek istiyorum. Yaptığı işin bir kısmını hiç olmazsa belki bu sayede ödemiş olduk” dedi.
70 YILLIK BİR HAYAL
Törende duygularını ifade eden Naim Güleryüz toplumumuzda ilk kütüphane açma fikrinin 1945’te Albert Kohen tarafından La Boz de Turchia gazetesindeki bir yazıda dile getirildiğini, 1947’de Avram Galante tarafından çeşitli yazılarda kaleme alındığını, buna rağmen kapsamlı ve topluma açık bir kütüphanenin ancak günümüzde hizmete açılabilmesinden mutluluk duyduğunu ifade ederek “Kurmak bir meseleydi, ama istifade edilmesi de önemli” hatırlatmasında bulundu. Topluma verdiği çalışma yılları boyunca ihmal etmiş olabileceği ailesine destekleri için tek tek teşekkür ettikten sonra Güleryüz, “Bu kütüphanenin çalışması ve amacına ermesi için toplum bireylerini evlerinde bulunan kaynak, kitap, fotoğraf, belge ve objeyi -sahaflarda ve eskicilerde çarçur olmamaları için- müze ve kütüphaneye bağışlamaya” davet etti.
Naim Güleryüz’ün ardından söz alan Hahambaşı Rav Haleva, Yahudilerin ‘kitabın milleti’ olduğunu, verici olmanın Yahudiliğin temellerinden olduğunu dile getirerek başta Vakıf Başkanı Silvyo Ovadya olmak üzere cemaat görevlilerine teşekkür etti.
TYT Eş Başkanı İshak İbrahimzadeh ise konuşmasında, kitabın milleti olarak tanımlanmamıza, İspanya’da çıkıp Osmanlı topraklarına geldiğimizde ilk yaptığımız iş kitap basmak olmasına rağmen bugün Yahudi ve Türk Yahudi tarihi konusunda yapılan çalışmalarda biri Naim Güleryüz olmak üzere ancak 2-3 kişini isimlerinin kaynakçalarda yer aldığını ifade ederek “Naim Abimiz yapmamız gerekenleri bize hatırlamasa ve hayatta tutmasaydı hiç birimiz belki yazdığımız kitapları yazma cesaretinde bulunamazdık. Tabi ki cemaatte çok görev aldı ama sadece bu çalışmaları yapmış olsaydı bile bize yeterdi” diyerek teşekkür etti. İbrahimzadeh, büyük dedesi Selaniko hahamının anısına eşiyle birlikte bu kütüphaneye destek vermekten mutluluk duyduğunu ifade ederken Naim Güleryüz’ü onurlandırdığımız bu günde “insanları yaşamlarında onurlandırma mutluluğunu ve ayrıcalığını yaşayabilmenin” önemini vurguladı.
Kütüphanenin sadece gelinip çalışılan bir merkez olmanın ötesinde “İnsanları getiremiyorsak, buradan yayın yaparak biz insanların ayağına gidebilelim” sözleriyle merkezi daha da ileri taşıma hayalinin tohumlarını atan İbrahimzadeh topluma “Bizi zorlayın. Çünkü hepimiz bilmeliyiz ki hayatı görmek istiyorsak, Yaradan’ın verdiği kitaptan hayatı görmenin ayrıcalığı bize verilmiş çok büyük bir lütuftur. Biz farkında olmayabiliriz ama bizden sonra gelenleri bundan mahrum etmeyelim” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Son dönemde Türkiye’de gerek Yahudilik üzerine gerekse Türk Yahudileri üzerine yazılmış master ve doktora tezlerinin de toparlanarak dijital erişime sunulacağı Naim Avigdor Güleryüz Araştırma Kütüphanesi bünyesindeki kitapların dijitalleşmesi tamamlanır tamamlanmaz yakın gelecekte meraklıların kullanımına açılacak.
Kitaplarla bütünleşmiş bir yaşam ve Naim Güleryüz
Alberto Modiano
Bu hafta toplumumuzun en önemli olayı artık tam kapsamlı bir kütüphaneye sahip olmamız. Yaşı benim kadar olan kuşağın insanları 1980’li yıllarda Türk Yahudi Toplumunun geçmişini öğrenmek için meraklandığında ne yazık ki başvurabileceğimiz kaynak sayısı elin parmakları kadardı, ya da hiç yoktu. Heyecan vardı, bilgi yoktu. Coşku vardı ancak coşkular yarı yolda kalıyordu. Hatta o yılların teknolojisiyle bir kişi ya da kurumun hayat hikayesini ortaya çıkarabilmek, kayıt altına alabilmek bile öncelikle ciddi bir maddi altyapıyı gerektiriyordu. Ancak bugün böyle değil.
Zaman geçtikçe, kuşaklar değişiyor. Zamanla insanlar, olaylar bile bir ırmak gibi yer değiştiriyor. Ama önemli olan zamanı yazmak ve kayıt altına alabilmek. İşte büyüğüm ağabeyim sevgili Naim Güleryüz, ailesinden, işinden, feragat ederek önemli bildiği bir görevi üstlendi. Bize ait olan tüm geçmiş değerlerin bir kurum altında toplanması en büyük arzusu idi. Üstelik bunu çok anlamlı bir tarihimizin bünyesi altında gerçekleştirdi. 500.Yıl Müzemizin kurulması ve geçmişimizin topraklarımızda, yurt dışında tanıtılması için çok çalıştı.
Naim Ağabeyimizin heyecanı hiç zaman dinmedi. Aklında gerçekleştirilmesi gereken çok proje vardı. Sabırla çalıştı. Tarihimizi yazdı. Yok olmasın ve gelecek kuşaklar tarafından bilinsin diye. Bunu başardı. Kitaplarla yaşayalım, yaşatalım. Öğrenelim, öğretelim diye.
Biliyoruz ki artık geçmişimiz korunma altında. Bunun için toplumumuzun birçok kurumu ve yardımseveri alarma geçti. Kendi kurduğu müzemizin çatısı altında yine Naim Güleryüz’ün adı ile bir araştırma kütüphanemiz var. Ne mutlu bizlere artık çok rahat araştıracağız, bilgileneceğiz, bilgilendireceğiz.
Sevgili Naim Güleryüz, iyi ki varsın, bize ışık oldun, aydınlattın. Sen Avram Galante’den sonra ihtiyacını çok hissettiğimiz bir kaynak için öncülük ettin. Bu konuda lider oldun. Asıl önemlisi de bu değil miydi? Augustine Birel şöyle diyor; “Kütüphaneler yapılmaz, onlar büyür.” Büyümek yeşertmekle paylaşmakla ve tanıtmakla olur.
Sonuç olarak bu güzel yapının gerçekleşmesi için emeği geçen herkesi kutlarken, 21. yüzyılın tarihçisine selam olsun. Nice güzel tarihlere ve geleceğin tarih yazarlarına.