Çocuğum kaygılı mı?

Çocuklarımızı bazı durumlar karşısında duyarlı, korkak, evhamlı, utangaç, aşırı düşünceli gibi kelimelerle tanımlayabiliyoruz. Bu özelliklerin hangi durumlarda kaygı bozukluğuna işaret ettiğini, hangi durumlarda yardım almamız gerektiğini ve kaygının tüm boyutlarını Çocuk-Genç ve Erişkin Psikiyatristi Profesör Dr. Bengi Semerci ile konuştuk.

Etel KAZADO TEMURCAN Çocuk-Aile
9 Kasım 2022 Çarşamba

Kaygı (anksiyete) bozukluğu nedir? Kaç çeşit kaygı bozukluğu vardır?

Anksiyete belirgin sıkıntı ve işlev kaybına neden olan, aşırı, süreğen, huzursuzluk, kaygı tepkisi ile karakterize bir bozukluk olarak tanımlanabilir. Kaygı bozuklukları bu başlıklar altında tanımlanır:

Özgül Fobi,

Selektif mutizm (seçici konuşmazlık),

Ayrılık anksiyetesi bozukluğu,

Yaygın anksiyete bozukluğu,

Sosyal anksiyete bozukluğu,

Panik bozukluk,

Agorafobi,

Diğer bir tıbbi durumla ilişkili anksiyete bozukluğu,

Maddenin tetiklediği anksiyete bozukluğu.

Kaygı bozukluğu çok yaygın mıdır? Oluşmasının sebepleri nedir?

Anksiyete bozukluğu çocukluk yaş grubunda (puberte önecesi) en sık görülen hastalıklardan birisidir.

Görülme oranı yüzde 6-20 olmasına karşın tanı oranları, dolayısıyla tedavi oranları düşüktür. Bunun en temel nedenleri çocukların anksiyeteyi tanımlayamaması, hissettiklerini anlatmakta güçlük çekmesi ve benzer şekilde ailelerin de çocuktaki durumu tanımlayamamalarıdır. Kaygı bulgularını aileler genellikle duyarlı, korkak, evhamlı, kuruntulu, endişeli, sıkılgan, utangaç, aşırı düşünceli gibi kelimelerle tanımlamaya çalışmaktadır.

Belirtileri nelerdir?

Sık görülen bulgular şu şekilde sıralanabilir:

Uykuya dalma güçlüğü ve gece uyanma,

Yeme sorunları; aşırı veya az yeme,

Aşırı güvence arayışı; yatarken, okulda, fırtına/ gök gürültüsü, olabilecek kötü şeyler için,

Okulda dikkatsizlik ve düşük performans, okul bitiminde yorgunluk,

Öfke patlamaları, gerginlik,

Endişeyi kontrol güçlüğü, aşırı endişe, endişeli beklenti, huzursuzluk, gerginlik, rahatlamama,

Ev dışında olmaktan ve etkinliklerden kaçınma: okul, partiler, kamp, yatıya kalma,

Bu genel belirtilerin dışında, farklı anksiyete bozukluklarının farklı belirtileri olur. Sınav endişesi, yabancıların yanında konuşamama, panik atakları gibi.

Kaygı bozukluğu okul hayatını nasıl etkiler?

Anksiyete çocuğun okul başarısını ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkiler, öğrenmesini bozar. Çünkü anksiyeteli durumlarda beyin kendini korumaya alır ve öğrenmeyi durdurur.

Okula gitmek istememe, sık baş ağrıları, bulantı ve kusma anksiyete belirtisi olabilir. Benzer şekilde okulda sürekli onay isteyen, ödevlerini yetiştiremeyen, kurallara uymayan, çocuklarla sorun yaşayan, saldırgan davranış gösteren, sürekli endişelerini düşündüğü için dikkati dağılan, bildiği şeylerde bile parmak kaldırmayan, soru sorulduğunda bildiğini söyleyemeyen, aktivitelere katılmayı kaçan çocuklarda da anksiyete bozukluğu olabileceği akılda bulunmalıdır.

Bu durumun önüne geçmek için erken çocukluk yaşlarında ailelerin alabileceği önlemler nelerdir? 

Oluş nedenleri çeşitlidir. Her anksiyete kendi bozukluğuna göre değişiklik gösterebilir. Ama genetik yatkınlık ve çocuğa bebeklik döneminden itibaren bakım veren kişinin anksiyeteli olması önemli nedenlerdendir. Kısaca anksiyete bulaşır diyebiliriz. Bebeklik ve oyun çocukluğu döneminde anksiyete bozuklularının gelişimine ilişkin birçok risk etmeni tanımlanmıştır. Bu risk etmenlerinin önceden değerlendirilerek tedbir alınması, anksiyete bozukluğu gelişimini engelleyebilir. Anksiyeteli ebeveynlerin çocuklarını yetiştirirken kendi anksiyeteleri ile baş ederek, onlara yansıtmamaları önemlidir. Aşırı koruyucu, kaygılı ve aşırı sert-eleştirel tutumlar çocukların zor durumlarla baş etmelerini engelleyerek anksiyete bozukları için risk oluşturur. Akran baskısına uğrama, dışlanma, olumsuz yaşam olaylarına maruz kalma (aile üyesinin kaybı, göç, boşanma), sosyal beceri eksikliklerinin olması, doğum öncesi anne ile ilişkili stres gibi çevresel etmenlerin de anksiyete bozuklukları için risk oluşturduğu ifade edilmekte.

Bu bulguları geçici de yaşayabiliyor çocuklar; örneğin her gece uyanan çocuğu mutlaka bir uzmana mı götürmeliyiz?

Bu bulguların olduğu her çocuk da anksiyete bozukluğu var demek değildir. Ama eğer bu bulgular çocuğun yaşamını, işlevselliğini olumsuz etkilemeye başlamışsa o zaman yardım almak gerekir.  Örneğin okula gidemiyor, ailesinden ayrılamıyor, arkadaşları ile ilişki kurmada zorluk yaşıyor, okul başarısı çalışmasına rağmen düşüyor, iyi not alamayınca aşırı tepki veriyor, hep kazanmak istiyor ve kazanamayınca ağlıyor ya da saldırganlaşıyor gibi bulgular çocuğun gelişimini engelleyen sorunlardır. Ve çözüm aramak için yardım almak gerekir.

Endişeli bir çocuğa yaklaşımımız nasıl olmalı?

Öncelikle çocuğu endişelendiriyor diye onları yapmaktan ya da çocuğu sürekli korumaktan vazgeçmek gerekir. Çocukları endişelendikleri, korktukları şeylerden uzak tutmak bir süre işe yarayabilir. Ama sonrasında endişelerini daha da arttırır. Bu nedenle doğru olan çocuğun kaçınmasına destek olmak değil, onun endişesini yönetmesini sağlamaktır. Aile onunla duygusunu paylaşıp, işlevselliğini sürdürmesini sağladıkça endişeler zamanla azalacak ya da kaybolacaktır.

Yapılan bir başka yanlış, çocuklara endişelendikleri konularda gerçekçi olmayan, cesaretlendireceği düşünülen sözler söylenmesidir. Kaygılandığı sınavı, yarışmayı mutlaka başaracağını söylemek, korktuğu bir aktiviteyi yapacağı zaman sonucun mutlaka iyi olacağına ilişkin konuşmak endişesini azaltmak yerine arttırır. Yapılması gereken endişesini anladığınızı, ancak endişesine rağmen iyi olacağını, zamanla endişesinin azalacağını, elinden geleni yapmasının gerekli olduğu ifade etmektir. Böylece çocuk ondan başaramayacağı şeyler beklemeyeceğiniz konusunda da güven duyar.

Endişelerini küçümsemek, yok saymak yapılmaması gereken şeylerdendir. Dişi çekileceği için, ilk kez bir şeyi deneyeceği için endişelenen çocuğa “bunda endişelenecek bir şey yok, ne var sanki” gibi şeyler söylenmemelidir. Ama aynı zamanda çocuğun endişesini de desteklememek gerekir. Doğru olan çocuğa onu anladığınızı ve duygusuna saygı gösterdiğinizi fark ettirmektir. “Endişelendiğinin farkındayım, bu seni rahatsız ediyor ama ben buradayım, yanındayım ve senin bununla baş etmen için yardımcı olacağım” mesajı vermek yeterlidir.

Kaç yaşında olursanız olun endişelendiğiniz durumdan önceki bekleme süresi endişenizin en çok arttığı zamandır. Çocuğun endişelendiği bir duruma ilişkin çok önceden konuşmaya başlamak süreyi ve endişeyi arttıracağından yapılmamalıdır. Bu bekleme ve konuşma süresi mümkün olduğu kadar azaltılmalıdır.

Benzer şekilde endişeli çocuğa öncesinde endişesine ilişkin sorular sorulmamalıdır. Sınav için endişelenebilecek olan çocuğa sorulacak olan “sınav için endişeleniyor musun?” sorusu onun endişesini besler. Onun yerine “sınav hakkında ne hissediyorsun?” gibi yargısız, açık uçlu sorular sorulabilir.
Çocukların endişelerini, korkularını pekiştirmemek gerekir. Daha önce endişelendiği bir durum tekrarlayacağı zaman yeniden aynı şeylerin yaşanacağına ilişkin sizin endişeniz beden dilinize, ses tonunuza yansır.

Çocukla endişelendiği durumda yapacakları hakkında konuşmak, onun endişe ile baş etmesine yardımcı olur. Örneğin annesinden ayrılma kaygısı olan bir çocuk annesi onu okuldan almaya gelmezse endişesi taşıyorsa ona ‘gelirim tabi’ demek yerine göremezse ne yapabileceğini söylemeli. Örneğin öğretmenine söyleyebilirsin, öğretmen ne yapar, beni arar ve senin yanında olur gibi seçenekleri konuşmak çocuğu endişeye karşı hazırlayacaktır.

Endişeli olan çocukların kaygıları ile baş edebilmelerine yardımcı olmak için yapılması gereken önemli şeylerden biri de, çocukların endişelere tahammül etmeleri için teşvik edilmeleridir. Endişelerle mücadele etmenin en iyi yolu kaygıya rağmen hoşlanılan şeyleri yapmaktır. Bunu sağlamak için yapılması gereken onları iteklemek değil, teşvik etmektir. Çünkü endişe yaratan durumlarla yüzleştikçe zamanla endişeleri azalacaktır.

Kaygı bozukluğu düzeltilebilir bir durum mudur ve tedavisinde nasıl bir süreç izlenmelidir?

Tedavisi anksiyete bozukluğunun cinsine ve şiddetine göre farklılıklar gösterse de temel olarak sorunu hem çocuğun hem de ailenin anlamasını sağlayan psiko eğitimle başlar. Ailenin tutum değişikliği, kendi anksiyeteleri ile baş etmeleri tedavinin önemli bir parçasıdır. Bunun dışında çocuğa gelişim dönemine göre terapatik destek vermek, anksiyete ile baş etmeyi öğreten psikoterapiler uygulanır. Gerekli durumlarda yine gelişim dönemi dikkate alınarak ilaç tedavisi uygulanır. Bu tedavi yaklaşımlarının hepsi birden uygulanır. Amaç erken dönemde çözüm bulmaktır. Çünkü anksiyete bozuklukları büyüdükçe geçmez, aksine büyür ve başka bozukluklara evrilebilirler.

Prof. Dr. Bengi Semerci kimdir?

1986 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Erişkin psikiyatrisi uzmanlığının ardından, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk ve Ergen psikiyatrisi uzmanlık eğitimini tamamladı, Hacettepe Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak çalışmaya devam etti. 2005 yılında profesör oldu. 2004 yılında Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı’nı kurarak, 2004-2009 yılları arasında anabilim dalı başkanlığı yaptı. 2007 yılında Bengi Semerci Enstitüsü’nü kurarak, yürüttüğü eğitim çalışmalarını tek çatı altında topladı. Prof. Semerci, sosyal projelerde aktif olarak yer almakta, özellikle koruma altındaki yuva çocukları, sokak çocukları, suça sürüklenen çocuklar, ticari cinsel sömürüye uğrayan kız çocukları, mülteciler, aile içi şiddet, aile yapısı ve sorunlara ilişkin projelerde gönüllü çalışmalarını, sivil toplum örgütleri ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği içinde sürdürmektedir.  Prof. Dr. Semerci, ayrıca Dünya Psikiyatri Birliği (WPA) Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Çalışma Birimi, Avrupa Erişkin DEHB Network, Amerikan Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Birliği (AACAP) medya komitesinde çalışmakta ve 2016 yılından beri Türkiye Psikiyatri Derneği Erişkin DEHB Çalışma Birimi Koordinatörlüğünü sürdürmektedir. Duyguların Şifresi, Birlikte Büyütelim, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, Artık Büyüdüm, Hedef: Başarı, Çocuklarımızla Cinsellik Hakkında Nasıl Konuşalım, Sınav Stresi ve Başa Çıkma Yolları kitapları ile 06-12 yaş çocukları için çıkan Duygularım ve Davranışlarım serisinden on iki kitabı bulunmaktadır.

Bengi Semerci Enstitüsü adlı bir YouTube kanalınız var. Bu kanalda neler bulabiliriz?

Kanal insanların merak ettikleri, öğrenmek istedikleri psikiyatri ve psikolojiye ilişkin doğru bilgileri alabilmeleri amacı ile oluşturuldu. Çocuk, ergen ve erişkin dönemlerine ilişkin temel konularda yardımcı olacak bilimsel konulardan oluşan bölümler var. Kolay ulaşılması için oynatma listeleri oluşturularak bölümlere ayrıldı. Çocuk gelişimi, gelişim sorunları, ergenlik dönemi normal gelişimi, aile çocuk ilişkisi, olası sorunlar, her yaş grubunda olabilecek psikiyatrik sorunlar hakkında bilimsel bilgi bulmak mümkün. Ayrıca soru cevap videoları ile sık sorulan sorulara kısa yanıtlar veren videolarda mevcut. Böylece izleyenler bir konu hakkında temel bilgileri öğrenebilirler.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün