“Üşümeye başladığımı hissettim. Aralığın ortasındayız ve denizin üstünde soğuk esiyor rüzgâr… Yanaklarımdan soğuktan kızarırken, nemlenen gözlerimden yaşlar akmasın diye tutuyorum kendimi. Elveda sevgili ülkem diye geçirdim içimden. Bil ki senden ayrılmayı ben istemedim. Bizi zorunlu tuttular.”
Portekiz kökenli Sefarad bir aileden gelen Yazar Aaron Nommaz’ın yazdığı ‘Vicdanları Sorgulatan Hikâye STRUMA’ romanın analiziyle Bibliyobibuli’den merhaba.
Kitap analizi yazmayı dikenli bir tarlada gelincik toplamaya benzetiyorum. Yazarı tarafından verilen emeğin vücut bulmuş hali olan her kitap değerli bir gelincik benim için. O gelinciğe ulaşabilmek için satır aralarında kayboluyorum ve bazen ellerimi dikenler hırpalıyor. Yazarken mümkün olduğunca gelinciğin güzelliğine odaklanmayı seçiyorum. Dolayısıyla ‘kitap’ analizi yazılarım ‘Holokost Filmi’ analizi yazılarım olan ‘Sine-Yorum’lardan daha yumuşak oluyor. Ancak bu kez hem romanın yazarı Aaron Nommaz’ın hem de siz okuyucuların da iznini rica ederek, okurken bende rahatsızlık uyandıran noktalardan söz etmeyi tercih ediyorum. Bu demek değildir ki yazarı ortaya çıkardığı eseri açısından kutlamıyorum. Verilen emek ve ortaya çıkan her kitap değerlidir. Her kitap okunmaya değer sadece kitap olduğu için bile…
Vicdanları sorgulatan hikâye STRUMA
Yazar: Aaron Nommaz
Destek Yayınları
Şubat 2019, İstanbul
269 sayfa
Gerçek: “Struma’daki Yahudiler”
Yazar, Karadeniz’in soğuk sularına gömülüp 769 Yahudi yolcu ve on mürettebatın ölümüne neden olan yüzen tabut Struma gemisinden sağ kurtulan tek yolcu David Stoilar adındaki genç adamın hikayesini anlatıyor. Yazar, romanının da kahramanı olan David Stoilar’ın Romanya’daki hayatı çerçevesinde oluşturduğu öyküyü Struma gemisinin batışıyla noktalıyor. Romanın içeriğini ve kahramanın hayatını okuyucuya aktarma konusunda yazar amaçladığı etkiyi bırakıyor. Şu satırlardan itibaren yapacağım analizin ve eleştirinin söz konusu kitap düzleminde değerlendirilmesini özellikle rica ediyorum.
Yazar, Struma başlıklı romanını “İshak Alaton gibi tekrarlanmaması için unutturtmayanlara” notu ile ithaf ediyor. Bu ithaf okuyucuyu etkiliyor. İshak Alaton ve Struma bağlantısı hakkında bilgi sahibi olanlar için bu etkileşim söz konusu oluyor. Kısa bir bilgi: İshak Alaton, Struma gemisinin İstanbul’da olduğu 72 gün boyunca yolculara gıda yardımı yapan İstanbul Musevi Cemaati’nin faaliyetlerine yardımcı olan 14-15 yaşında bir lise öğrencisidir ve 1942 Şubat’ının Ankara yönetiminde söz sahibi olan insanları da geminin batırılışından sorumlu tutmaktadır. Devam edelim... İthaf sayfasının hemen ardında GERÇEK başlığı ile birkaç satır bilgi okuyucuya yönlendiriliyor. Bu paragrafta Struma gemisinin Köstence Limanından hareket ediş tarihi olan 12 Aralık 1941’de gemide bulunan, Balkanlardaki Nazizm’den kaçarak Filistin’e gitmeye çalışan yolcu ve mürettebatın sayısı (769 yolcu ve 10 mürettebat) ve Struma faciasını kastederek ancak bunu cümle içinde kullanmayarak “Aralarında Romanya’nın da olduğu Balkan ülkeleri, Nazi yönetimindeki Almanya’yı bile aratan (?) uygulamaları nedeniyle henüz resmi özür dilemedi” deniyor. GERÇEK sözcüğünün başlık olarak konmaya değer bulunduğu bu paragrafta asıl olması gereken sözcük yok; ‘Yahudi’. Gemideki yolcular Yahudi’ydi. Bu sözcüğün o cümlede yeri olduğu ve belirtilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Kitabın kapak tasarımı hakkında
Tarihi romanlarıyla bilinen Yazar Aaron Nommaz’ın ‘Vicdanları Sorgulatan Hikâye STRUMA’ kapağını da ayrıca değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Kapağın tam göbeğinde, mavi kapital harflerle ve denize batmakta olan bir tasarımla kondurulan STRUMA ismi var. Yazının hemen altında denize batmakta olan gemi Struma değil ama Queen Mary transatlantiği. Kapakta Struma yerine ‘David Stoilar’ın Hayatı’ ismi konulsaydı daha isabetli olurdu. Struma gemisi hakkında bilgi sahibi olmayan okuyucunun bir transatlantik hayal etmesini istemeyiz değil mi? Kapaktaki imajla okuyucu üzerinde yaratılmaya çalışılan imaj Struma gemisinin deniz üzerinde hareketinden batışına kadarki hikayesi roman edilmiştir imajı gibi görülüyor.
Romanda Struma’nın yeri
Kitabın kapağı, kendisine bakarak 269 sayfalık romanda Struma gemisi ve yaşananların olacağı beklentisine giren okuyucuyu şaşırtıyor. Struma hakkındaki ilk cümle ancak 190. sayfada yer alıyor. Bu sayfaya kadar Struma hikâyede yer almıyor. Buraya kadar olan bölümde Struma faciasından canlı kurtulan tek yolcu olan David Stoilar’ın hayat hikayesi romanlaştırılıyor. Yazar hikâye aralığını Stoilar’ın Romanya’daki yaşamını onun ağzından anlatarak özel yaşam anlatısı skalasında sürdürmeyi tercih ediyor. Bu romandan Struma hakkında anlatı beklentisi oluşacak olan okuyucuları son 79 sayfanın ilgilendireceğini düşünüyorum. Roman Struma Gemisi üzerine kurgulanmıyor; David Stoilar’ın hayatını bütünleyici final unsur olarak Struma’dan söz ediliyor. Yolcuların son günlerinde geçirdikleri yaşam aralığında geçen bir romanı okuyacağınız beklentisi içinde olmayın. Söz konusu romanın çizgisi öyle değil. Romanın sadece son 79 sayfasına Struma gerek ismi gerekse varlığıyla giriyor. Kitap, Şalom Gazete’mden bana ulaştırıldığında, roman çerçevesi içinde olsa da gerçeklik düzleminde kurgulanacak olması beklentimle ve tabii kapak tasarımına da aldanarak, Struma öncesi, Struma zamanı ve Struma’nın sonu zaman cetvelinde seyredecek olaylar zinciri bekledim.
Nazi şakşakçısı örgütlerin icraatları
Romanın kahramanı genç David Stoilar’ın çok ağır ilerleyen aşk draması, anne-baba ayrılığı travması ve Romanya’da türemeye başlayan Nazi şakşakçısı örgütlerin icraatlarına çok az örnek verilmesi biraz boşluk yaratıyor. Romanya’daki Yahudiler için giderek tehlike oluşturacak, ülkeyi terk etmelerine zemin oluşturacak Nazi hareketlerine çok az değiniliyor. Bu insanlar neden Struma’ya bindi? Neden ülkemiz dedikleri toprakları çaresizce terk ettiler? Okuyucu bu nedenlerin roman içerisinde yazar tarafından sunulmasını beklerken, bu nedenler üzerinden üstünkörü geçiliyor. Okuyucunun zaten biliyor olması, anlaması, hissetmesi, boşlukları doldurması bekleniyorsa bir hissi kablel vuku bulmuyor bunu söylemeliyim. Takıldığım yerlere istisnasız her okuyucunun takılacağından eminim. Örnek: Yazar, David’in Struma öncesindeki hayatının detaylarında boğulurken sevgilisinin anne babasının komşu şehirden zar zor dönerken yaşadıkları akıl almaz korkutucu eziyetlerden bahsetmemeyi tercih ediyor.
Nefesini korumaktan yüz çeviren senin ülken olamaz
İlerleyen sayfalarda David şu cümleyi kuruyor: “İyi ki gördüm de ülkemi terk etmeye karar verdim.” Efendim? Hangi ülken? Senin canını, malını, nefesini korumaktan yüz çevirmiş, seni daha yaşarken çöpe atmış ülken mi? Buradaki tuhaflık şu: “Büyümekte olan Nazi zulmü, Yahudi soykırımı varken, Auschwitz gibi kamplarda Yahudiler katledilirken, Romanya milliyetçiliğinin Yahudi bilincinin önüne geçirilmesidir. Bu yazarın tercihidir. Yahudilerin kendilerini ne kadar Romanya vatandaşı olarak gördüğünü okuyucuya anlatmak için başka bir yol bulunabilirdi.
Bu kadar milliyetçi olma, biraz Yahudi ol!
Gelelim kitabın son 79 sayfasına çünkü o sayfalar dolaylı ya da direkt Struma ile ilgili. Bütün kitap boyunca genç David’in olan biteni tek idrak edebildiği satırlar bunlar. Bana düşündürdüklerini parantez içinde paylaşıyorum: “Transnistria’ya 150 bine yakın dindaşımız sevk edildi. Yolda çok büyük kayıplar verildiğini biliyoruz. Bu ölüm kampları Nazilerin, Almanya, Avusturya ve Polonya’da kurduklarından beter. Aç, susuz bırakılan insanların (Yahudilerin) kışın soğuğunda donarak ölüme terk edilmesi bir yana (bir yana?) ayakta kalmayı başaranların da gelecek kışı görecekleri şüpheli. Romanya, ülkemiz (hâlâ ülkemiz diyebiliyor ya bravo!) artık Yahudileri (yabancılaşma) yok etmekte Almanya ile yarışa girdi.”
Sonraki sayfalarda Struma için hazırlanırken: “Vatan bildiğin topraklardan böyle kovulmak ne acı!” diyor David. Okuyucu da şunu soruyor: “David! Bunun derdinde misin sen?” Ben de şunu ilave ediyorum: “Bu kadar milliyetçi olma biraz Yahudi ol!”
David’in Struma’ya binmesi 211. sayfada gerçekleşiyor. Romanın 58 sayfası Struma’da geçiyor. Sonunda bilinen gerçek sadece David kurtuluyor. Lütfen bu romanı okuyun. Bibliobibuli’yi fikirleriyle yalnız bırakmayın. Dostlukla.