Futbol dünyası, liglere ara vermiş ve Dünya Kupası´na yoğunlaşmışken, basketbol dünyası yerel ve uluslararası ligler bazında tüm hızıyla devam ediyor. Avrupa´nın en prestijli ligi Euroleague´de normal sezonunun ilk çeyreği tamamlamışken, bakalım kimler ne durumda?
Sezonun iyi anlamda en büyük sürprizinin Fenerbahçe Beko olduğu konusunda pek bir tartışma olduğu söylenemez. Sezon başında yeniden yapılanmaya giden Sarı-Lacivertlilerin, çiçeği burnunda koçu İtoudis’in yaz dönemini Yunanistan Milli Takımında geçirdiği düşünülürse, lige böyle hızlı bir giriş yapmasını kimse beklemiyordu. İlk sekiz maçının yedisini kazanan Fenerbahçe, tek mağlubiyetini Avrupa’nın yüksek bütçeli takımı olan Barcelona’ya karşı bir sayı farkla deplasmanda aldı. Geçen sene Euroleague’in bir alt seviyesi olan Eurocup’ı kasıp kavuran Johnathan Motley’nin kaldığı yerden devam etmesi, onu ve takım arkadaşlarını besleyen yılların tecrübesi Nick Calathes’in komutanlığı başarının gelmesindeki en önemli etkenlerden.
Fenerbahçe’den sonra Olympiakos'un çıkışında da bahsetmeden olmaz. Geçen sene Final Four’a kadar yükselen takımın bu sezon da iddialı olacağı kesin. Sasha Vezenkov’un MVP yarışına adını yazdıracak performansı ile Fenerbahçe’ye yabancı olmayan başka bir Yunan oyun kurucu Kostas Sloukas’ın yarattığı sinerji takımı her geçen hafta ileri taşımakta.
Bu iki takımın yanı sıra özellikle iç sahadaki güçlü oyunuyla Monaco ve yine bütçesine göre iyi performans veren Zalgiris Kaunas’a mansiyon ödülü verilebilir. Euroleague’in doğal favorileri Barcelona ve Real Madrid ise şu ana kadar idare ettiler. İki takımda da koçlarla ilgili soru işaretleri bulunmakta ancak potansiyellerinin altında kalsalar da kazanma kültürlerinden faydalandılar bu zamana kadar. Kültür demişken tabii ki Baskonia ve Partizan’ı unutmak olmaz. Bu iki takım lige yavaş girseler de ufak ufak “biz de bu işin içindeyiz” mesajını vermeye başladılar.
Sezonun hayal kırıklıkları
Gelelim sezonun ilk çeyreğinin hayal kırıklıklarına. Son hafta Barcelona’yı net bir oyunla yenen Anadolu Efes, derin bir nefes aldı. Son iki senenin şampiyonunun lige yavaş girmesini bekleyenlerin sayısı çok olsa da bu seviye düşük enerjili bir oyunu kimsenin öngördüğünü sanmıyorum. En önemli yıldızlarından Shane Larkin’in sakatlık sebebiyle görev alamamasının etkisi yadsınamaz tabii ancak Efes’in asıl sorunun uzunlar kısmında olduğu bir gerçek. Bütün bunlara rağmen kanımca Efes hala şampiyonluğun en önemli adayı. Micic-Larkin-Clyburn triosu Avrupa’nın ateş gücü en yüksek üçlüsü, ara transferde alınacak bir uzunla Efes’te işler yoluna girecektir.
Yüksek beklentiye rağmen işlerin iyi gitmediği ve Efes’e göre geleceğinin de pek parlak durmadığı ekip ise Olimpia Milano. İlk sekiz maçta beş mağlubiyet alan Milano’nun savunması ne kadar iyiyse hücumu da o kadar kötü durumda. Otoritelerin bunda sorumlu tuttukları kişi tecrübeli Koç Ettore Messina. Messina’nın sistemini modern basketbola adapte olamamakla eleştirenler pek de haksız değil. Sıradan bir basketbolsever için Milano maçlarını izlemek keyif vermediği gibi oyuncuların da oynadıklarından keyif aldıkları söylenemez. Günümüzün oyuncu odaklı anlayışı göz önüne alındığında başarının gelmesi kolay görünmüyor.
Bu yazının yayınlanacağı hafta, Euroleague’in ilk çift maç haftası olacak. Kadro derinliğinin ve yorgunluk seviyesinin takımlar için ön plana çıktığı bu fikstür, bu zamana kadar istediği performansı veremeyen takımlar için çıkış, istim üstündeki takımların yerlerini sağlamlaştırma konusunda mesaj verme fırsatı demek. Bakalım bu hafta ve ötesinde yukarıda bahsettiğim tabloda nasıl değişiklikler olacak.