Absürt mutfak şiddetini eleştiren ´MENÜ´ sıcağı sıcağına vizyona girdi.
Gastronomi dünyasının absürt mutfak şiddetini gözler önüne seren ‘Menü’ bol sürprizli, eleştirel, ilginç bir film. Zengin karakter tahlilleri içeren zeki ve kaliteli bir senaryoyu, Mark Mylod tansiyonu hiç düşmeyen, yüksek tempolu bir mizansenle perdeye taşıyor. Bazen komik bazen dehşet verici olabilen film, kaliteli yemek endüstrisini yerden yere vuruyor. Bu dünyanın insanları da eleştiri oklarının hedefi oluyor.
‘THE MENU’
Yön: Mark Mylod
Sen: Seth Stetson
Kur: Christopher Tellefsen
Oyn: Anya Taylor-Joy - Ralph Fiennes - Nicholas Hoult - Srturo Castro - John Leguizamo - Hong Chau - Aimée Carrero - Judith Light
‘Menü / The Menu’ BBC için yaptığı dizileriyle tanınan, sinemada sadece dört uzun metrajlı filmi olan İngiliz yönetmen, yapımcı Mark Mylod’un elinden çıkma, bol sürprizli, eleştirel, ilginç bir film. Seth Reiss ve Will Tracy’nin elinden çıkma, zengin karakter tahlilleri içeren zeki ve kaliteli bir senaryoyu Mylod, tansiyonu hiç düşmeyen yüksek tempolu bir mizansenle perdeye taşıyor. Toronto Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan film sıcağı sıcağına bizde vizyona girdi.
Suç, yemek ve mizahın leziz karışımı
Film, uzak bir adada özel bir restorana giden genç bir çift olan Margot (Anya Taylor-Joy) ve Tyler’in (Nicholas Hoult) hikâyesini konu ediyor. Menüsü ünlü Şef Julian Slowik (Ralph Fiennes) tarafından hazırlanan seçkin restorana gidenler arasında sosyetenin önde gelen isimleri ve ünlü bir sinema oyuncusu (John Leguizamo) da vardır. Merak duygusunu sürekli ayakta tutan bu kara komedi, delilik, öfke, narsisim, isyan, tüketim toplumu, rekabetçi kapitalizm gibi temaların hakkını veriyor.
İlk projede filmi Alexander Payne’ın yöneteceği, başrolde Emma Stone’un yer alacağı öngörülmüştü. İkili meşgul olduğu için, onların yerini Mark Mylod ve Anya Taylor-Joy aldı. ‘The Menu’de prestijli şef ve restoranların ‘yüksek mutfak anlayışı’ ince ince doğranıyor. Gastronomi dünyasının absürt mutfak şiddetini sergileyen film, bazen komik bazen dehşet verici olabiliyor. Sınıf ayırımı ve asla tatmin olmayan zenginleri, film sinir bozucu bir mizah anlayışıyla hicvediyor. Kaliteli yemek endüstrisini yerden yere vuran film, Michelin yıldızlı lokantaların müdavimlerine de eleştiri okları yolluyor.
İki senaryo yazarı sosyolog titizliğiyle, emekçileri sömürerek zenginleşen sonradan görmeleri, burjuvaları, ustalıklı karakter tahlilleri eşliğinde senaryoya taşıyorlar. Bu karakterler arasında gözden düşmüş bir aktör eskisi, şef Slowik’i şöhrete ulaştıran bir yemek eleştirmeni, bir dergi editörü, Michelin yıldızlı restoranların müdavimleri var. Margot, Slowik’in gençliğinde bir fast food restoranda çalıştığını bilen tek kişi. Kuzey Pasifik’te ıssız bir adadaki ünlü restorana 1250 dolarlık tadım menüsünün keyfini çıkarmak giden 12 kişi, kendilerini korku dolu bir gecenin beklediğini aklından dahi geçirmez.
Tekneyle adaya taşınan müşteriler, ünlü şefin şok edici sürprizlerle dolu bir tadım menüsü hazırladığı seçkin restoranda umduklarını bulamaz. Tümü zengin sınıfa mensup farklı kişilerin eşlik ettiği yemekte, beklenmedik yemekler servis edilirken, her masanın kendine ait sırların ortaya çıkması, gerilim dozu yüksek bir akşama neden olur. Şef Slowik dedektif titizliğiyle müşterilerinin gizlediği sırlara ulaşmıştır. Bu son derece şık restoran fazlasıyla gösterişli dekore edilmiştir. Ünlü şefin sağ kolu Çinli Elsa ve mutfak ekibinin davranışlarında bir tuhaflık vardır.
Restoran çalışanları fazla serttir, yemeklerde sıra dışı birtakım malzemeler kullanılmıştır, konuklar da can acıtacak sürprizlerle karşılanacaktır. Şefin gizemini çözmeye çalışan Margot karşısında herkesi gölge gibi takip eden Elsa’yı bulur. Partneri Tyler ve diğer misafirlerin kimliklerini gizledikleri ve herkesin bir gizli ajandası olduğunu Şef Slowik ortaya çıkarır. İkinci yarısıyla film suç, yemek ve mizahın leziz karışımına dönüşür.
Seçkin lokantanın seçkin müşterileri sadece tekneyle ulaşılan, uzak bir adada yer alan, bilimsel yaklaşım kullanarak yemek yapan Şef Slowik’in restoranına büyük umutlarla gitmişlerdir. Ancak şef ve ekibi yemeğe bir sanat eseri gözüyle bakıyor ve deneysel davranmaktan çekinmiyor. Daha kötüsü ise Şef’in lüks akşam yemeğini deneyimlemek isteyen müşterileri için, sonu kötü biten korkunç bir plan hazırlamış olmasıdır.
Şu anda vizyonda olan, Altın Palmiye Ödüllü ‘Hüzün Üçgeni / Triangle of Sadness’in en çarpıcı sekansı kaptanın ‘hoş geldiniz’ yemeğinde kopan fırtınadan sonra yaşananları anlatıyordu. Burjuva yolcuların tümüne yakını gemiyi bir kusmuk alanına çeviriyordu. Batan gemiden kurtulanlar da sığındıkları ıssız adada sınıfsal dengelerin değiştiğine tanıklık ediyorlardı. Konuları akrabalık taşıyan Marco Ferreri’nin ‘Büyük Tıkınma / La Grande Bouffe’ (1973), Ruben Östlund’un ‘Hüzün Üçgeni’ ve ‘Menü’ sınıfsal meseleler üzerinden burjuvazi eleştirisine soyunan filmlerdi.
Bol sürprizli özgün film
Şok edici bazı sürprizler barındıran planın uygulanması için adadaki tüm personel, Şef’e körü körüne bağlı kalma konusunda kararlıdır. İşlerin çığırından çıkmasıyla müşterilerin tümü can derdine düşer. Lüks yemek, bir hayatta kalma mücadelesine dönüşür. Yönetmen Mark Mylord filmini şöyle yorumluyor:
“Slowik oldukça karmaşık bir karakter. Sürekli yenilik yaparak sanatını zirveye çıkarmaya, kendi hayatını tehlikeye atacak kadar kendini adadığını göstermek istedim. Ralph Fiennes ve ben bu karakteri bir karikatür olarak sunmak değil, onun insanlığını ve acısını keşfetmek, eylemlerini anlamak istedik.”
Mylod, korku ve gerilim türü filmlerde ustalığını kanıtlamış, İngiliz görüntü yönetmeni Peter Deming’i seçmesinin sebebini şöyle açıklıyor: “Karakterler üzerindeki artan baskıyı göstermek için spot ışıklarına odaklanmayı seçtik. Dört duvar arasında geçen konudaki lokantanın soğuk ve ruhsuz olmasını istedik. Filmin sanat yönetmeni ve prodüksiyon tasarımcısı Ethan Tobman, Şef Magnus Nilsson tarafından işletilen, artık kapalı olan İsveç restoranı Faviken, Şef Ferran Adria’nın tasarladığı ünlü Katalan restoranı El Bulli’nin ve Şef René Redrepi yönetimindeki Danimarka restoranı Noma’nın aralarında olduğu birçok ünlü restorandan ilham aldı.”
Mark Mylod filmin hazırlık aşamasını şöyle açıkladı: “San Fransisco’nun 3 Michelin yıldızlı L’Atelier Crenn’in ünlü şefi Dominique Crenn ile yapılan iş birliği sayesinde, filmde dağıtılan tadımlık menü hazırlandı. Kostüm tasarımcısı Amy Westcott dünyanın ünlü Michelin yıldızlı restoranlarını araştırarak, şef ve ekibinin kıyafetlerini tasarladı.”
Filmin oyuncu kadrosunun ağır topu Ralph Fiennes (60) bilinen oyun gücüyle gizemli Slowik rolünü inandırıcı kılıyor. İngiliz aktörün ‘İngiliz Hasta / The English Patient’ (1996) ve ‘Schindler’s List / Schindler’in Listesi’ (1993) filmleriyle iki Oscar adaylığı var. Gerçek kimliği Slowik tarafından açığa çıkarılan Margot rolünde Anya Taylor-Joy (26) kadronun en başarılı kadın oyuncusu. Son olarak ‘Amsterdam’ (2022) filminde izlediğimiz Taylor-Joy’un filmografisinde ‘Emma’ (2020), ‘Split’ (2016) gibi kaliteli yapıtlar var. Zayıf karakterli Tyler rolünde izlediğimiz İngiliz TV ve sinema oyuncusu Nicholas Hoult’un (33) aktifinde ‘The Favourite’ (2018), ‘Mad Max: Fury Road’ (2015) ve ‘A Single Man’ (2009) gibi iddialı filmler var. ‘The Whale’ (2022) ve ‘Inherent Vice’da (2014) oynayan Taylandlı aktris Hong Chau (43) patronu Slowik’e sadık Elsa rolünün hakkını veriyor.
Yazıyı yönetmen Mark Mylod ile bitirelim. Televizyonun ünlü ‘Game of Thrones’, ‘Shameless’ ve ‘Succession’ın yönetmeni olan Mark Mylod’un ‘The Menu’den önceki uzun metrajlı filmleri şöyle: ‘Ali G İndahouse’ (2002) komedisi, ‘The Big White’ (2005) draması, ‘What’s Your Number’ (2011) romantik komedisi.