Dünya Kupası´nın sonlarına yaklaştığımız bu günlerde birçok sporseverin aklında bir soru var: Yüksek stres anlarında sporculara başarıyı getiren nedir?
Dünya Kupası’nın spor kamuoyunu meşgul ettiği bu dönemde, hele ki turnuvanın sonlarına doğru geldiğimizde, penaltıların dört çeyrek final maçının üçünde belirleyici olduğu da düşünülürse yılların sorusunun tekrar gündeme gelmesi anlaşılır bir durum. Yüksek stres anlarında sporculara başarıyı getiren nedir? Her ne kadar bu yazıda bu soruya basketbol tarafından yaklaşsam da bulduğumuz cevaplar içerisinde diğer sporlar için de ipuçları olduğuna inanıyorum.
Analitik yaklaşımın ve gelişmiş istatistiğin iyice yerleşmesiyle özellikle Amerikan basketbolunda hangi sporcunun sahanın neresinde, hangi zamanlarda ve durumlarda en verimli olduğunu ölçmek elzem bir hale geldi. Bu verimlileşme atılımının bir parçası da oyuncu psikolojini anlamaktan geçiyor, bu sebeple psikologlar tarafından basketbolun ‘penaltıları’ sayılabilecek serbest atışlar konusunda birçok çalışma yapıldığını görüyoruz.
Araştırmacıların stressiz antrenman koşullarında atılan serbest atışla maçta kaçan serbest atış arasında gördüğü en temel fark, şut mekaniğindeki değişiklik. Gözlemlenen akıcı ve doğal bir mekanikten robotik ve durağan bir mekaniğe geçişin altında yatan sebebin zihinsel olduğunu ekliyorlar. Potayla baş başa kaldığında oyuncuların en büyük düşmanı, akla düşen o “Ya kaçırırsam ne olur?” düşüncesi. Bu soru yerine “Ben bunu soktuktan sonra ne olacak?” sorusunu sormak ya da en azından olumsuz düşüncenin akla girmesini engellemek başarıyı arttırmanın en önemli yollarından biri.
Bu zihinsel değişimi yaşamak içinse yapılan önerilerden biri ‘pozitif senaryolaştırma’ egzersizi, yani maçtan önce yaşanabilecek herhangi bir stres durumunu zihinde canlandırıp onları olumlu sonuçlarıyla hayal etme hali. NBA’in belki en ‘winner’ iki oyuncusuyla (Michael Jordan ve Kobe Bryant) çalışmış efsane Koç Phil Jackson, kitabında yönettiği bütün takımlara bunu yaptırdığını belirtiyor.
Önerilen ikinci yöntem ise stres anında olumsuz düşüncelerin akla düşmesini engellemek için yapılabilecek ‘yorumlama’ egzersizi. Bu yöntemi benimseyen biri, adından da anlaşılabileceği gibi, iç sesini kullanarak bir spiker edasında attığı her adımı yorumluyor: “Topu aldım, çizgiye yürüyorum, şimdi adım adım yürüyorum” gibi.
Stres anında olumsuz düşünceye karşı tavsiye edilen başka bir metot ise ‘bilinçli dikkat dağıtma’. Bu egzersizde oyuncu bulunduğu durumun dışında bir düşünceye yoğunlaşarak (Akşam ne yemek yiyeceğim?) veya kendi kendine şarkı söyleyerek dikkatini başka tarafa yönlendiriyor. Böylece serbest atışını atarken kas hafızasının devreye girmesini sağlıyor.
Bu yöntemleri desteklemek amacıyla rahatlama ve nefes alma teknikleri de öneren araştırmacılar, her bireyin ihtiyaçlarının farklı olduğunu da hatırlatıyorlar. Yaş, tecrübe vb birçok etmenin de bu yolculukta etkisi olduğunu da eklemek lazım.
Daha önce belirttiğim gibi yazıdaki yöntemler basketbol odaklı olsa da umuyorum ki hem diğer sporlara hem de günlük hayatımızdaki stresli anlara az da olsa ışık tutmuş, kendimizi ve başkalarını, özellikle bazen insan olduğunu unuttuğumuz sporcuları anlamak adına ufak bir adım olmuştur.