Geçtiğimiz günlerde ressam Berrin Yırtmaç, Adasanat´ta yer alan ´Perdenin Arkasından´ sergisiyle sanatseverlerle buluştu. Sergide özellikle, bir işle uğraşan kadın portreleri dikkat çekti. Sanatçı resminin odağına, daha çok yakınında bulunan, gündelik yaşamda fiilen çalışan kadınları yerleştiriyor. Bu bir akrabası ya da tıpkı annem Viktorya Amanoel gibi mutfakta borekas yapan bir komşusu olabiliyor. Yırtmaç bu resimleri, içinde bulunduğu mekânın da detaylarına girerek, o anı tüm doğallığıyla izleyenlere aktarıyor. Bunun yanı sıra resmetmeye değer bulduğu yer karosu, pencere, perde, bitki vs gibi öğeleri de detaylıca tuvaline aktarıyor.
Berrin Yırtmaç Kimdir? Şalom Gazetesi okurlarına kendinizden bahseder misiniz?
1967, İstanbul doğumluyum. Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Bileşik Sanatlar Bölümü mezunuyum. Trakya Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Ana bilim dalında yüksek lisans yaptım. Yüksek lisans tezimde, ‘Toplumsal cinsiyet bağlamında mülteci travmalarının sanatla iyileştirilebilirliği’ni araştırdım. Mimar Sinan Üniversitesinin derneğinde yeni kaybettiğimiz Doç. Dr. Sedat Balkır atölyesinde birkaç sene yağlıboya resim yaptım, Ada Sanat’ta Memet Güreli ve Buket Güreli hocalarımdan desen dersleri aldım.
Yeteneğinizi ortaya çıkartan biri oldu mu? Yoksa tamamı ile kendi keşfiniz mi?
İçimden resim yapmak, çamurdan heykeller yapmak geldiği için yapıyordum. Çocukken kimse beni bu alana yönlendirmedi. Daha sonra bunun eğitimini alıp profesyonel olmaya karar verdim.
Resim yapmaya profesyonel olarak ne zaman başladınız?
Hâlâ öğrenmeye devam ediyorum. Ama ilk katıldığım profesyonel sergi 2006’da Karşı Sanat’ta Hafriyat grubunun ‘İstanbul Defterdarları’ sergisidir.
Profesyonel resim hayatınızın öncesinde hangi uğraşlarınız oldu?
Alüminyum ve inşaat sektöründe, şantiyelerde ve en son Kilittaşı Mimarlık’ta çalıştım. Bu arada da bir çocuk doğurdum ve büyüttüm.
Sizi en çok etkileyen sanatçılar kimlerdir, neden?
Öncelikle hocalarımdan öğrendiğim her bilgi için onlara teşekkür etmeden geçemem. Hafriyat grubu ve grubu oluşturan sanatçıların her biri ayrı ayrı beynimi açmıştır. David Hockney’nin paletinden her zaman öğrenecek yeni bir şeyler buluyorum.
İlk kişisel serginiz ne zaman açıldı? Serginin içeriği hakkında bize kısa bir bilgi verebilir misiniz?
2019’da yine Adasanat’ta açıldı. Sergiye ismini verdiğim ‘Saat Çiçeği’ aslında passiflora çiçeğinin halk arasındaki ismi. Kendi aile hayatımın izini sürdüm diyebilirim. Göçmen kimliği ve aile hafızası... Resimlerime baktığınızda sıklıkla mimari öğelerin bulunduğunu fark edebilirsiniz. Çalışma hayatım şantiyelerde geçtiği için resimlerimde mekâna ait malzeme ve zemin dokularını kullanıyorum. Bu malzemelerden yeni algı yüzeyleri oluşturmaya çalışıyorum.
Kendi kendine resim yapmak öğrenilebilir mi?
Elbette, her düzeyde insan resim yapabilir. İçten geldiği gibi tutkuyla resim yapan sayıca az da olsa naif ressamlar var. Ama profesyonel olarak resim yapmak için eğitim gereklidir. Temel sanat, sanat tarihi ve estetik öğrenmek gerekir. Çünkü resim yapmak düşünsel bir eylemdir, bir düşüncenin, dünyaya bakışın görsel karşılığıdır.
Sadece yağlı/akrilik boya çalışmaları mı yapıyorsunuz?
Önceleri yağlı boya resim yapıyordum ama 2016’dan beri akrilik boya ile çalışıyorum.
Şu anda Adasanat’da ‘Perdenin Arkasından’ adlı serginizde özellikle olgun yaştaki kadın portreleri dikkat çekici…
Perdenin arkasından evin içine bakıyorum aslında. Büyük şehirlerde apartmanda yaşayan yaşlı kadınların kendilerine göre yaptıkları küçük ev bahçelerini, bu yaşlı insanların hayata tutunan yanlarını resmettim. Bu sergi yaşlı ayrımcılığının ön yargı, tutum ve davranışlarına tepki olarak doğdu. Yaşlıların özellikle kadınların -korunma adı altında- eve kapanmaları, sosyal ve kültürel faaliyetlerde kopartılmaları, geri kalmış görülmeleri, yetersizlikleri ve güçsüzlükleri ötekileştirmenin bir biçimidir. Ayrıca popüler kültürün pompaladığı güzellik anlayışının yaşlı bedeninin kırışıklıklarını, deformasyonunu doğal görmemesi de bu anlayışın yanlışıdır. Kısacası kültürümüzün, toplumsal hafızamızın taşıyıcıları olan yaşlı insanların deneyim, tecrübe ve bilgeliklerinden öğreneceğimiz çok şey var.
Sizi en çok cezbeden esin kaynaklarınız neler oldu?
Resimlerimdeki kadınların bazıları büyük eylemler yapan, değişiklikler yaratan toplumsal figürler; bazıları da annem, komşum, arkadaşım gibi gündelik yaşamın sıradanlığı içinde çevresiyle özel temas kuran, sıcak sofralar kuran kadınlar… Örneğin, bir mücadele alanında gençlerle Boğaziçi dayanışmasına destek veren yüz yaşındaki Nermin Abadan Unat gibi kadınlar, varoluşlarıyla yaşama değer katan, bir şekilde yaşam sevgisi, umut aşılayan kadınlar…
Kızınız Ekin Kano ve kız kardeşiniz Nalan Yırtmaç da sizin gibi birer ressam, etkileşiminiz nasıl oluyor? Bunun bariz bir avantaj olduğunu söyleyebilir miyiz? Tarzlarınızı nasıl yorumlarsınız?
Kız kardeşim bir çağdaş sanatçı ve eğitmen, ondan feyiz alıyorum. Kızım ise çağdaş genç bir sanatçı, beni yeniliyor. Bir kadın dayanışması bizimkisi, birbirimize her zaman destek oluyoruz. İyi ki varlar! Benim için kesinlikle avantaj, kendimi çok şanslı hissediyorum. Tarzlarımız ise çok farklı, bunu bizim resimlerimize bakan herkes anlayabilir.
Becerilerini ortaya çıkarmak isteyen, geleceğin potansiyel ressamları için bir mesajınız var mı?
Karanlık bir iklimdeyiz ama umudu kaybetmemeliyiz; her şeye rağmen çalışmanın hepimize iyi geleceğini düşünüyorum. Yatkınlık, yetenek kısmen önemlidir ama değişim ve gelişimin çalışmaktan geldiğine inanıyorum. Gezmek, görmek, okumak, meraklanmak ve üretmeyi öneririm.
Bundan sonraki projeleriniz hakkında sizden biraz ipucu alabilir miyiz?
Atölyemde resim yapmaya devam ediyor olacağım. Yeni işler ürettikçe de sergilemeyi planlıyorum. Henüz ismini koyabileceğim bir projem yok, Perdenin Arkasından bittikten sonra düşünmeye başlarım sanıyorum.