Tüm dünyada Nazi avcıları olarak tanınan Serge ve Beate Klarsfeld çifti, geçtiğimiz hafta kendileri hakkındaki bir filmin gösterimi için Kudüs´teydi.
‘Klarsfeld: Aşk Hikayesi’ filmi, 19 Aralık’ta başlayan Yeruşalayim Film Festivalinde gösterime girdi. Mike Lerner ve Martin Herring’in yapımcılığını üstlendiği film Klarsfeld çiftinin kahramanca yaptıkları Nazi avcılığını, aşırı sağa karşı yürütülen savaşı ve çiftin aşk hikayesini konu ediniyor.
Kudüs İnbal Otel’de, film gösterimi öncesinde basının karşısına çıkan çift, yaptıkları çalışmalardan bahsetti.
Babasını Auschwitz kampında kaybeden 87 yaşındaki Serge, bugün tarih alanında, kitapların yayınlanmasında, Holokost anmalarında ve Yahudi mirasını gelecek nesillere aktarma konusunda aktif olarak çalışmaya devam ettiklerini belirtti. Serge, eşi Beate ile 1960 yılında metroda tanıştığını ve o günden beri hiç ayrılmadıklarını sözlerine ekledi. 1953 yılında İsrail’de Geva Kibutzuna yerleşen Serge, o günkü İsrail ile bugünkü İsrail arasında büyük fark olduğunu ve bu nedenle antisemitizm ve İsrail karşıtı konularda çok endişe duymadığını söyledi. 1953 yılında İsrail’de 800 bin Yahudi varken bugün bu sayının 7 milyonu aştığını vurgulayan Serge Klarsfeld, ekonomik açıdan da çok büyük bir gelişme kaydedildiğini sözlerine ekledi. Her ülkede belirli oranda Yahudi nefretinin olduğunu ancak bunun çok önemli bir tehdit oluşturmadığını ifade eden Serge Yahudi Devletinin varlığı her türlü tehdide karşı önemli bir engel oluşturduğunu vurguladı.
Serge, Beate’nin Alman parlamentosundan eski Nazi üyelerini kovmasını ve Fransa’daki eski Nazilerle iş birlikçilerini adalet önüne getirmelerini, en önemli mirasları olarak gördüğünü belirtti. Ayrıca II. Dünya Savaşı sırasında Fransa’dan kovularak kamplara gönderilen Yahudilerle ilgili önemli bir arşiv çalışmasına imza atan Klersfeld çifti, 200 bin kadar Fransız Yahudi’sinin akıbetini Yad Vaşem Holokost Müzesine ileten çalışmanın da mimarı.
Genç nesle iletmek istediği mesaj olarak, İsrail’i sonuna kadar savunmaları gerektiğini söyleyen Beate, İsrail ordusunun çok cesaretli olduğuna işaret etti.
Filmde, Klarsfeldlerin birbirine olan aşkı ve saygısı konu ediliyor. Çiftin, özellikle Lyon Kasabı olarak bilinen Klaus Barbie gibi Nazilerin yakalanmasında gösterdikleri sorumluluk ve cesaret de filmde yer buluyor.