2005 yılıydı…
Ağustos ayının Batı Şeria’daki topraklarında sıcaklık 40 dereceye yakın seyrediyordu. Yaklaşık bir aylık gönüllü bir proje için sınır hattına çok yakın bir kibutzda çalışıyordum.
Yıllardır müziğine hayran olduğum gerek icralarında gerek orkestra şefliğinde döneminin en önde müzisyenlerinden olan Daniel Barenboim’in Doğu-Batı Divanı Orkestrası ile Ramallah’ta vereceği konser duyurusuna rastlamıştım.
Barenboim’i o güne kadar birçok kaydıyla çok iyi tanımama, İsrail ve İstanbul’da birçok konserini izleme olanağı bulmama rağmen derleme bir orkestrayla ne yapabileceğine dair merakım beni düşündürmüş ve ‘nasıl izleyebilirim’ yöntemini araştırmaya yöneltmişti.
Bu arzuma bağlı olarak Edward Said, özellikle Oryantalizm üzerine yazdıkları aktivist yönüyle ve Barenboim ile kurdukları müzik vakfıyla da çok ilgimi çekmekteydi.
Konser Ramallah’taydı; beş yıl öncesine kadar intifadanın en yoğun bölgesi olan Batı Şeria tarafına geçebilmek pek kolay değildi.
Fakat ne yapıp edip konseri salt klasik müzik meraklısı olarak değil; içeriği, misyonu ve özellikle Edward Said birlikteliğiyle adımını attıkları Doğu-Batı Divanı vizyonuyla değerlendirmek istiyordum.
21 Ağustos’taki Ramallah konseri öncesi Amerika, İspanya, Almanya, İngiltere, Fransa, Fas, İsviçre gibi birçok ülkede konser vermişlerdi. Bu ülke ve kentlere baktığımda, kurulma amacına en uygun ve işlevsel yerin, tartışmasız Ramallah olduğunu anlamıştım.
Bu avangard yaklaşım ve aktivist tutum Barenboim’in kişiliğinin kararlı ve duyarlı penceresiydi.
Sonuçta Hayfa Üniversitesinde bir konservatuar profesörünün yardımıyla Ramallah’a gidebilme ve konseri izleme imkanı buldum.
Ramallah konseri sonrası beni en çok şaşırtan insanların ‘ötekine’ yönelik bakış açısı oldu. İsrailli konseri izlemeye gelen müzisyen gençler, Şam, Amman ya da Kahire’de viyolonsel ve keman çalan insanlar olabileceğini düşünemiyorlardı bile. Bu gençler aynı notada buluştuktan, birlikte müzik yapma olanağı bulduktan sonra birbirlerine daha farklı gözlerle bakmaya başladı. Projenin niteliği hakkında Barenboim “Bu sadece müzikal bir proje değil; bu, birlikte yaşamaya ve demokrasiye adanmış bir dayanışma mesajıdır” demekteydi.
Barenboim ilk olarak 1999 yılının şubat ayında gitmişti Şeria topraklarına. O topraklara gidişinin arka planında ilginç bir tanışıklık yatıyordu; Filistinli doğumlu bir Hristiyan olan, Colombia Üniversitesi Profesörü Edward Said ile tanışması.
İsrail ve Arap ülkelerinden genç müzisyenleri bir araya getiren Doğu-Batı Divanı Orkestrasını ünlü edebiyat profesörü Edward Said ile birlikte kurdu. Staatskapelle Berlin’in müzisyenleri de bu toplulukta görev almıştı. Topluluğun her etkinliği, barış ve uzlaşma konusunda sanata yapılan bir çağrıydı. Yedi Grammy Ödüllü sanatçıya 2004 yılında ırk, dil, din, politik görüş veya cinsel tercih ayırt etmeksizin insanlar arasında dostluk ve barış ilişkilerini geliştirmede gösterdiği başarılarından ötürü Wolf Prize verildi. Barenboim 2007’de BM barış elçisi ilan edildi; ayrıca klasik müzik dünyasının en saygın ödüllerinden Kraliyet Filarmoni Derneği Altın Madalyası’nı aldı.
Daniel Barenboim 1942’de Arjantin’de doğdu, ilk konserini sekiz yaşında verdi. 1962’de İsrail Senfoni Orkestrasını ilk kez yönettiği günden bu yana piyanistliğinin yanı sıra dünyanın önde gelen şeflerinden biri olarak parladı. Paris Orkestrasının birinci şefi, Chicago Senfoninin müzik direktörü, Berlin Devlet Operasının sanat direktörü ve 2007’den 2013’e kadar La Scala Operasının müzik direktörü oldu. Günümüze dek her iki performansı dünyada en iyi icra edebilen ender müzisyenlerden biridir.
Barenboim 1967’de, Ortadoğu’da 6 Gün Savaşı patladığında tüm konserlerini iptal ederek kendisi gibi dünyanın sayılı viyolonsel sanatçılarından olan Jacqueline du Pre ile savaş alanına uçmuştu. Onunla Ağlama Duvarında evlenerek ve İsrail askerlerine konserlerle moral vererek adeta ulusal kahraman olmuştu. 1973’te Yom Kipur Savaşı çıktığında Barenboim yine cephedeydi. 1993 Haziran’ında Said ile Londra’da buluşarak müziğin toplumların barış içinde var olma haklarını anlatma yolunda çözüm getirebilmesinin olanaklı olduğunu fark etti. Birlikte iki toplum arasında diyalog zemini yaratarak barış içinde yaşama düşüncesini yaymak önyargılar ve karşılıklı cehaletle savaşmak üzere çalışmaya karar verdiler.1999’da Batı Şeria’da, Ramallah’da konserler düzenlediler. Barenboim, 2001’de İsrail’de Berlin Staatskapelle ile Kudüs’te verdiği konserde Wagner çalarak 1939’dan beri süren Wagner’in müziğinin çalınmaması ilkesine karşı çıktı. Yaşamı boyu kimini sevindirdi, kiminin tüm inançlarını yıktı.
Ve bugün, bu olağanüstü aykırı müzikçi biz benimsesek de benimsemesek de, kendi dünya görüşü ve ilkeleri adına bitmez tükenmez bir enerjiyle dünyaya müziği ve müziğin evrensel dilini kendi yöntemleriyle anlatmaya devam ediyor.
Bugün ‘ciddi bir nörolojik hastalık’ geçirdiğini, önümüzdeki aylarda faaliyetlerinin bir kısmından çekileceğini duyurdu Barenboim. Sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Önümüzdeki birkaç ay boyunca icracılık başta olmak üzere müzikal etkinliklerimden uzak duracağımı duyuruyorum. Sağlığım son aylarda kötüleşti ve ciddi bir nörolojik hastalık teşhisi kondu” diyen Barenboim, şubat ve nisan aylarındaki birçok konserini iptal etmek zorunda kaldı. Mezzo Müzik Kanalı, müzisyenin tüm kayıtlarını aralıksız yayınlamaya devam ediyor.
Bu olağanüstü müzikçi bugün 80 yaşında, halen aynı hümanizm azmi ve müziğin sınır tanımayan kapsayıcı duygulanımıyla yaşamaya devam ediyor.