•Netanyahu bu siyasetçileri zapturapt altında tutabilir mi şüpheli. Atacakları adımlar, bunlara karşı Filistinlilerin vereceği tepki, kuşkusuz AK Parti iktidarını zorlayacaktır. Özellikle de seçimlere gidilen bir dönemde, Filistin´de yaşanabilecek olaylar karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın sessiz kalması güç olacaktır. Ancak geçmişten ders alıp, son yapacağını ilk yapıp büyükelçiyi çekip, sonra da göndermeme yoluna gider mi, emin değilim. •Her hâlukârda ölçüp biçmeyi Erdoğan yapacak. Filistin meselesinde yaşanacak olumsuz gelişmeler karşısında, "oy getirir" diye İsrail´e sert mi çıkar; yoksa, "F-16 satışı etkilenir, Doğu Akdeniz´de sıkıntı çıkarsa, oy kaybı olabilir" diye bakıp daha sakin kalmayı mı yeğler, bilinmez. Barçın Yinanç – www.t24.com.tr -----------------------------------------------------------------------
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
Öte yandan yeter sayıya sahip olmalarına rağmen koalisyonu kurmakta bile yaşadıkları zorluk, hükümetin ne kadar devam edebileceğini de sorgulatıyor. Netanyahu'nun partisinin en önde gelen kadın siyasetçisi ve şimdi bir kez daha Ulaştırma Bakanı yaptığı Miri Regev, 6 Kasım'da "iki hafta" içerisinde hükümetin kurulmasını beklediğini söylemişti. Halbuki Netanyahu Cumhurbaşkanı Herzog'dan ek süre dahi almak zorunda kaldı ve iki aya yakın bir zamanda ancak koalisyonu kurabildi. Bu durum beklediklerinden çetin bir ilişki ağı ve hassas bir denge üzerinde bulunduklarına işaret ediyor. Nitekim Filistinlilere düşmanlık ve zulümde muayyen derece ortaklıkları bulunsa da Netanyahu ile Smotrich'in aralarının ve çalışma uyumlarının pek iyi olmadığı da biliniyor. 2019'da Netanyahu Başbakan iken Ulaştırma Bakanı olan Bezalel Smotrich, "Ben Tanrı için çalışıyorum, Netanyahu için değil" açıklaması yapmıştı. Aynı yıl kabinesinde bulunmasına rağmen Netanyahu hükümeti için "zayıf" ve yargı sistemi için "aptal" ifadesi kullanmış, Netanyahu'nun kendisine de "sıfır liderlik, sıfır idarecilik" ifadeleriyle yüklenmişti. Böylesine sert çıkışından ötürü Netanyahu'nun onu bakanlıktan azletmeyi düşündüğü haberlere yansımış, Smotrich nihayetinde özür dilemişti. O yıl, İsrail ordusunda kadın askerler bulunmasından da ikili ters düşmüş, Smotrich kadın-erkek karışık vaziyetin orduyu zayıflattığını savunarak sisteme çatmış, Netanyahu ise bu açıklamadan rahatsız olup "kadın askerlerimizle gurur duyuyorum" diyerek onları müdafaa etmişti. Daha 2022'nin Ekim ayında ise Smotrich'in Netanyahu hakkında sert sözler söylediği tapeler İsrail medyasında yer almış, burada Smotrich'in Netanyahu için, "O bir yalancı, yalancı oğlu yalancı" dediği öğrenilmişti. Hal böyleyken koalisyonun uyumlu çalışmak noktasında sıkıntılar yaşama ihtimalinin hiç de küçük olmadığını belirtebiliriz.
Bu durum İsrailli muhalif siyasetçilerin de koalisyon kurulması sürecinde enteresan ifadelerle üzerinde durdukları bir husus. Şöyle ki; Smotrich'in Maliye Bakanı olma ihtimali başından beri dillendiriliyordu. Buna mukabil Yisrael Beiteinu (İsrail Bizim Evimiz) Partisi Başkanı Avigdor Liberman, "Smotrich Maliye Bakanı olduğu anda Netanyahu'yu umursamayacak" açıklaması yaptı. Liberman, "Netanyahu'nun Haredilere Knesset Maliye Komitesi başkanlığını ve Smotrich'e Maliye Bakanlığını vermesi için bir Şii intihar bombacısı olması lazım" vurgulamasında da bulundu. Liberman'ın partisinin milletvekillerinden Yulia Malinovsky de 9 Kasım'da, "Bibi, Ben-Gvir ve Smotrich'ten kurtulmaya çalışıyor" yorumu yaptı. Bu durum koalisyon ortaklarından Birleşik Tevrat Yahudiliği Partisi'nin de dikkatini çekti ve 18 Kasım'da açıktan açığa Likud'un aklını başına devşirip Smotrich'siz hükümet kurulmayacağını anlaması gerektiği ikazı yaptılar. Önceki hükümetin bakanlarından Ze'ev Elkin ise, koalisyonun 2-3 yıl kadar gidebileceği ve sonunda Ben-Gvir'in onu yıkacağı tahmininde bulundu. Kısacası koalisyonu oluşturan partiler "sağ parti" sınıfında buluşsalar da ters düştükleri hususların mevcudiyeti ve mesafeli gruplar olmaları ile biliniyorlar. Dolayısıyla, birçok kimsenin de beklediği üzere, çalışmaları sırasında hükümetin ömrünü kısaltabilecek çatışmalar yaşamaları gayet muhtemeldir.
Ömer Ekrem Keçeci
https://www.star.com.tr/acik-gorus/israilde-en-radikal-hukumet-ne-kadar-ayakta-kalir-haber-1758871/
Koalisyonlardan bıkan büyük çoğunluk, seçimlere ittifak halinde giren 6 partiyi az farkla da olsa iktidara getirdi. Eski koalisyonun sandalye sayısı 50’de kaldı. Sağ eğilimli olmakla birlikte Netanyahu’nun ittifakına katılmayan Avigdor Lieberman’ın Ulusal Liberal Partisi’nin de 6 milletvekilini bir kenara yazmak gerekir.
Bu sayıları kaydetmemin sebebi, Netanyahu’nun İsrail’de ve işgal altında tuttuğu Arap topraklarında adeta savaş çıkartmak için kurulmuş kabinesinin, öyle sanıldığı gibi büyük bir ulusal ittifakı temsil etmediğini göstermek içindir. Amerika’nın en katı İsrail yanlısı dış politika düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’nin yayın organında bile şu satırlar çıktı:
“Netanyahu iktidara bir misyonla döndü: Amacı, Ortodoks Yahudiliği insan haklarının önüne geçiren, Arap yurttaşlarını düşman ilan eden, bağımsız yargıyı ve bugüne kadar kurulmuş denge-fren sistemini yok etmeyi amaçlayan açıkça ırkçı otoriter bir devlet kurmaktır.”
Bu ifadeleri, İsrail’in bu kez, en büyük müttefiki ABD’yi de arkasında bulamayacağı şeklinde yorumlamak mümkün.
Ancak, Netanyahu’nun ortaklarına “dinci” denmesinin de bir sebebi var: Bu partiler kendilerine göre yorumladıkları Tevrat emirlerine göre bir siyasal sistem oluşturmak istiyorlar ve bunun için ilk günden kolları sıvadılar. Ben-Gvir’in Harem-üş Şerif baskını sadece bir göstergedir. Aynı partiden Zvika Fogel, yemin töreninde “Bugünden itibaren işgal altındaki Arap toprakları İsrail’e ilhak edilmiştir!” diyecek kadar ileri gitti. Turizm Bakanı (Likud üyesi) Haim Katz, işgal altındaki Batı Şeria’yı bir bağ cenneti haline getirerek yerleşime açacağını ilan etti. Bakanın unuttuğu, Batı Şeria’nın başka bir ülkeye ait olduğu ve şu anda gerçek sahiplerinin orada yerleşik bulundukları idi.
Hakkı Öcal
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/hakki-ocal/netanyahu-kibriti-eline-aldi-6882978
Peki Netanyahu, sonunda kendisini de yemesi muhtemel böyle bir canavarı neden yarattı?
Netanyahu kurt bir politikacıdır. 1996’dan beri İsrail siyasetini ya doğrudan yönlendiriyor ya da dolaylı olarak etkiliyor. Kendisi şimdiye kadarki en uzun süre başbakan olarak görev yapan isim. Üçüncü kez geri dönüş yaparak altıncı dönem başbakanlık için koltuğa oturdu.
Yani bir şey yapıyorsa mutlaka bir hesabı vardır. Bu hesap ülkesini yakıp kavuracak olsa da, nihayetinde onu içinde bulunduğu cendereden kurtaracaksa her şey mubahtır.
Hatırlanacağı üzere, Netanyahu hakkında her biri farklı konularda olmak üzere dört ayrı yolsuzluk davası yürütülmekte. Bunların arasında görevi kötüye kullanmaktan, devlet malını zimmetine geçirmek ve kamu ihalelerine müdahale edip çıkar sağlamaya kadar ağır ithamlar mevcut. 2016’da başlayan soruşturmalar neticesinde polisin ulaştığı somut deliller neticesinde başsavcılık 2019 yılında Netanyahu hakkında dava açılmasına karar vermişti.
Bir önceki başbakanlığı döneminde başlayan dava sürecinde mümkün mertebe mahkemeye gelip ifade vermekten imtina etse de, 2021’de koltuğunu kaybetmesiyle bu imtiyazından mahrum kalmış ve mahkeme huzuruna çıkıp ifade vermek durumunda kalmıştı.
Dolayısıyla ne olursa olsun başkanlıkta kalıp, yargı dokunulmazlığı zırhı sayesinde bu davalardan kurtulmak en makul seçenek olarak görülmektedir. Aksi takdirde karşı blokun, yapılacak bir yasal düzenlemeyle onu siyasetin dışına itmesi ve kuvvetle muhtemel parmaklıkların ardına yollaması mümkün olabilecektir.
Hal böyle olunca Netanyahu’nun; Itamar Ben Gvir gibi hakkında ırkçılık ve ayrımcılık suçları nedeniyle hüküm bulunan, yasaklı Kahanist partinin ardılı birinin veya hakkındaki yolsuzluk davasından hüküm giyen ve mevcut kurallar gereği bakan olması mümkün olmayan köktendinci Shas partisi lideri Aryeh Deri’nin bakan olarak ataması düşünülenin aksine hiç de zor olmamıştır.
Hatta bu iki siyasetçi için özel yasal düzenleme yapılarak, işler kılıfına uyduruldu bile.
Evet, Netanyahu sırf başbakanlık koltuğunda kalabilmek için kendi eliyle bir canavar yarattı. Ne var ki bu canavarın çok kısa bir süre içerisinde kendi yaratıcısını da yutması ihtimali çok yüksek. Çünkü egosu bu kadar şişkin olan ve kendinden başkasını düşünmeyen bir tek Netanyahu değil.
Zira Netanyahu’nun koalisyon ortakları dünyanın kendi çevrelerinde döndüğünü düşünüyor. Oysa İsrail, özellikle Abd ve diğer batılı devletlerin veya uluslararası örgütlerin zımni veya açık destekleri olmasa mevcut işgal politikalarını bu kadar kolay yürütemez. Ve bu güçler de her ne kadar İsrail’in bekasına halel getirmek arzusunda olmasalar da, Netanyahu ve avanesinin muhtemel politikalarından hiç memnun gözükmüyorlar.
Bunlara bir de içerideki kurucu elitlerin memnuniyetsizliği eklenince, Netanyahu’nun yeni hükümetinin (canavarının) uzun ömürlü olmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. Bu durumda Netanyahu; ya dış destekçilerle ve içerdeki elitlerle anlaşıp onu başbakanlığa getiren ırkçı ve köktendinci ortaklarından kurtularak yoluna mutedil aktörlerle devam edecek ya da kendisine yönelik meydan okumaya rest çekip ülkesini büyük bir mücadele sahnesine çevirecektir.
Tabi bu durumda kazanan asla İsrail halkı olmayacaktır.
Haydar Oruç
https://www.dirilispostasi.com/makale/13591408/haydar-oruc/netenyahunun-yeni-canavari
Öte yandan Dershowitz yanılıyor. İsrail kendi içinde derinden bölünmüş bir ülke değil. Yahudiliğin ultra-Ortodoks bir versiyonu olan "Haredi tabanı" toplam nüfusun yüzde 12'sini oluşturmakla birlikte, seçmenlerin yüzde 10'undan azı "radikal-sağ" blok olarak adlandırılan bloğu seçti.
Yapılan en son anket, İsraillilerin yalnızca yüzde 31'inin "Filistin sorununu" birincil endişeleri olarak gördüğünü ortaya koydu.
Batı Şeria'daki anketler de geçim kaynakları ve yolsuzluğun ortadan kaldırılmasıyla ilgili politikaların Filistinliler için en önemli öncelikler arasında olduğunu ortaya koyuyor.
Böylece, "Filistin sorununa" aşırı derecede düşkün olmanın net bir çözümü olmayan bir sorun olduğu ve dikkatleri hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin karşı karşıya olduğu mevcut sorunlardan uzaklaştırdığı anlaşılıyor.
İsrail gibi yaratıcılıkla dolu bir millet, Ben-Gvir gibi politikacılar tarafından "Filistin sorunu" yüzünden uzlaşmaz bir duruma sürüklenmemeli. Hayat, Ben-Gvir'in fantezilerinden çok daha zengindir.
İsrailliler ve Filistinliler, sorunun çözümünün kendi çıkarlarına hizmet ettiğine ikna olmadıkça bu sorun çözülemeyecektir.
Bu kanaatin henüz sağlanamadığı aşikâr. Sağlansa bile, bu sorundan çıkar elde edenlerin ve bunun etrafında ulusal stratejiler inşa edenlerin bir çözüm üzerinde anlaşmaya varılmasına ve bunun uygulanmasına müsaade edeceklerinin garantisi yok.
Bu sırada, elimizde mevcut durumdan başka bir şey yok. Netanyahu, bu durumu koruma sözü vererek, gerçek veya sahte radikallerden oluşan bir hükümet içinde ılımlı biri olarak beklenmedik bir takdir kazandı.
Emir Tahiri
Netanyahu'nun koalisyon ortakları, İsrail-Filistin sorununda ortak başkentleri Kudüs olan ve Batı Şeria'da bağımsız bir Filistin devleti öngören uluslararası destekli barış formülünü reddediyor. Hükümette yer alan Dini Siyonizm Partisi'nin lideri, Batı Şeria'nın İsrail tarafından ilhak edilmesini savunuyor. Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da 600 binden fazla Yahudi yerleşimci yaşıyor. Normalde bu yerleşimciler uluslararası hukuka göre yasa dışı olarak Doğu Kudüs’te ve Batı Şeria’da bulunuyorlar ancak İsrail bunu kabul etmeye yanaşmıyor.
Hükümetin diğer ortağı, LGBT karşıtı Noam Partisi'nin lideri Avi Maoz da Kudüs'teki Onur Yürüyüşünün yasaklanmasını talep ediyor. Orduda kadınlara fırsat eşitliğini onaylamıyor. İsrail'e göçü sadece Yahudilerle sınırlamak istiyor.
Hükümeti kurmadan önce ABD merkezli haber platformu NPR'a konuşan Netanyahu, “Kimsenin LGBT haklarını değiştirmesine, Arap vatandaşlarımızın haklarını inkâr etmesine izin vermeyeceğim" demişti.
Buna rağmen Netanyahu’nun kendisine destek veren aşırı sağcılar ve dindar gruba ihtiyacı var. Koalisyon ortağı partilere ister istemez taviz vermek zorunda kalması bekleniyor. Bu durum Netanyahu’nun başbakan olarak önündeki en büyük açmazı olarak görülüyor. Zayıf bir başbakan olması söz konusu. Bu nedenle, yerel ve uluslararası alanda karşılaşacağı sorunları Netanyahu’nun çözme kapasitesi oldukça sınırlı olacak gibi gözüküyor. 4 yıllık görev süresini başarılı bir şekilde tamamlaması mümkün olamayabilir.
Bazı ülkeler yeni hükümetin icraatlarını görmeden karar vermek istemiyorlar ancak Netanyahu ismi bile başlı başına bir tedirginlik konusu olarak nitelendiriliyor. Yeni Başbakan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin hukuki sonuçları hakkında Uluslararası Adalet Divanından (ICJ) "istişari görüş" talep edilmesi yönünde karar alınmasına tepki gösterdi. Ayağının tozuyla uluslararası sisteme meydan okudu.
11 Kasım 2022'de de BM Genel Kurulu Özel Siyasi ve Dekolonizasyon Komitesinde, 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in faaliyetleri sonucunda Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme hakkının reddedilmesinin yasal sonuçları hakkında Uluslararası Adalet Divanından görüş bildirmesini talep eden karar tasarısına ilişkin Genel Kurulda yapılan oylamada, 87 üye ülke lehte, İsrail ve ABD dahil 26 ülke aleyhte oy kullanmış, 53 ülke ise çekimser kalmıştı.
Dış siyasetinde tedirginliğe neden olan Netanyahu hükümetinin içerde de ilişkileri germesi bekleniyor. İsrail Başsavcısı ve muhalefet partileri yeni hükümetin atmayı söz verdiği adımlarla ülkede demokrasiyi tehdit ettiğini öne sürüyorlar. Bu adımlar arasında, milletvekillerine Yüksek Mahkeme kararlarını geçersiz kılma hakkı veren bir yetki de yer alıyor.
Sonuç olarak, İsrail’in altıncı başbakanı 37’nci hükümeti kurdu. Bu bir koalisyon hükümeti. Sadece Netanyahu ve partisi Liküd’un söz sahibi olduğu bir hükümet değil. Bu nedenle İsrail’i içerde ve dışarda zor bir dönem bekleniyor. Hükümetin dört yıl ayakta kalması şüpheli görünüyor.
Netenyahu'nun Filistin halkının tamamını bir anlamda “terörize ederek” masayı devirmek istemesi muhtemel. Buradan yola çıkarak terörizmle mücadele adı altında Filistinlilere tekrar yaşam hakkı tanımamak için elinden geleni yapmak isteyecektir. “İki devletli çözüm" seçeneğini gündemden kaldırmak için Müslümanları ve Filistinlileri ötekileştirmek, Batı toplumuna “terörist” olarak sunmak amacıyla hareket edecek bir Netanyahu hükümeti, nihayetinde Türkiye’yi karşısında bulacaktır. Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerindeki ‘yumuşak karın’ Filistin sorunudur. İki ülke arasındaki ilişkiler temelde Filistin sorunu nedeniyle bozulmuştu. Cumhurbaşkanı Herzog’un çabalarıyla Türkiye-İsrail ilişkisi yeniden düzeldi. Umarım yeni hükümet döneminde tekrar bozulmaz.
İkra Küçükoğlu
Peki, Mescid-i Aksa’nın statükosu değiştirilebilir mi?
İslam Dünyası bu endişesinin yersiz olmadığını ispat için verdiği örnek İbrahim Camii. Ben-Gvir’in adı bu noktada da önümüze çıkıyor.
İbrahim Camii (ya da uluslararası alanda daha çok bilinen adıyla Patrikler Mağarası) işgal altındaki El Halil’de yer alıyor. Camii altındaki mağaralarda İbrahim Peygamber ve eşi Sare ile çocukları İshak, Yakup ve Yusuf Peygamberlerin mezarlarının bulunduğuna inanılıyor. Hatta oğlu İshak’ı çok ileri yaşta doğurduğuna inanılan Sare’nin gömüldüğü düşünülen mağara, özellikle çocuk sahibi olmak isteyen kadınların adak adadığı en önemli yerlerden biri.
İbrahim Camii Müslümanların en kutsal 4. ibadethanesi sayılıyor. İslam Peygamberinin Mekke'den Kudüs'e yaptığı miraç yolculuğunda türbeye uğradığına inanılıyor. Hatta "İbrahim'in Mezarını ziyaret edenin Allah günahlarını siler" şeklinde bir hadisten de bahsediliyor.
İşte bu önemli türbenin yapısı İsrail’in 1967'deki işgalinin ardından hızla değiştirildi. Bugün İbrahim Camii’nin yaklaşın 3’te 2’si Yahudilerin kullandığı bir sinagog. Kalan 3’te 1’inde Müslümanlar ibadet ediyor. İbrahim Camii, Filistin tarihindeki en kanlı olaylardan biriyle de hatırlanıyor. 1994 günü, tıpkı Ben-Gvir gibi Kahanist akımının bir üyesi olan Baruch Goldstein adlı bir Yahudi otomatik silahlarla daldığı türbede 29 Filistinliyi öldürmüş, 125'ini de yaralamıştı. Ben-Gvir, bu teröristin resmini uzun yıllar çalışma odasının duvarlarında sergiledi.
Ben-Gvir ırkçı, aşırı dinci ve terör övücü bir İsrailli Bakan değil sadece. İçinde yetiştiği kültür bizzat Filistin’deki kutsalların statükosunu tehdit eden ve bu uğurda kan dökmeyi normal gören bir bakışa sahip. Yani Ben-Gvir’in ziyareti bir İsrailli Bakanın ziyaretinden çok daha öte. Mescid-i Aksa’nın güvenliğinden sorumlu polis teşkilatından sorumlu olması bu tabloyu daha da dramatikleştiriyor.
Dediğimiz gibi bu çok ciddi provokatif baskın şimdilik ucuz atlatıldı. Filistin sokakları şimdilik soğukkanlı kalabildi. Yanı sıra ne İsrail’in yakın zamanda diplomatik ilişki kurduğu Arap ülkeleri, ne ilişkilerini ilerletmeyi planladığı Suudi Arabistan, ne de normalleşme sürecine girdiği Türkiye’de ciddi bir tepki doğurmadı. Türk Dışişleri Bakanlığı ziyareti “provokatif bir eylem” olarak tanımladı ve kınadı. İsrail’le normalleşme adımlarının gölgesinde yapılan bu açıklamanın kısa ve hayli yumuşak olduğunu söylemek lazım.
Ama bu baskın, önümüzdeki sıkıntılı günlerin de bir habercisi.
İsrail’in eski Başbakanı Yair Lapid’in eleştirisi konuyu çok güzel özetliyor. “Zayıf bir başbakan (Netanyahu), Orta Doğu'nun en sorumsuz adamına Orta Doğu'nun en patlayıcı yerini emanet etmek zorunda kaldı.”
Ateşle barut birbirine değmeden ne kadar süre yaşabilecek, izleyip göreceğiz.
Devrim Gürkan
https://www.muhalif.com.tr/makale/simdilik-ucuz-atlattik-1950
Netanyahu iktidara geldiğinde zaten potansiyel olarak sorun çıkacak düşüncesinde olanların sayısı artmıştı.
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir’in Doğu Kudüs’te Harem Şerif’ isimli bölgeye girdi ve bu olay bir anda gerginliğe sebep oldu.
Bakanın bu bölgeye girmesi Filistin yönetimini aşırı rahatsız etti. Hem Filistin yönetimi hem de Ürdün Temsilciler Meclisi bu olaya tepki gösterdiler. Hatta Ürdün Meclisi Netanyahu’nun hükümeti için ‘Terör hükümeti’ diyecek kadar konuyu keskinleştirdi.
Ulusal Güvenlik Bakanı’nın bu eylemi İsrailli muhalefet için de yanlış bir davranış oysaki.
Muhalefet partisi lideri Yair Lapid de uyarıda bulunmuştu: ‘Bu ziyaret ölümcül bir şiddete yol açacak ve insanlarına hayatına mal olacak’.
Sanırım bu gergin olaydan olacak ki Netanyahu BAE’ne yapacağı ziyareti erteledi. Erteleme sebebi olarak da ‘seyahatin başarıyla gerçekleştirilmesini sağlamak için hükümetlerin karşılıklı çalışmasına imkan sağlanması’nı ileri sürdü.
Netanyahu ve ekibinin amacını anlamaya çalışıyorum.
Bu gerginliği oluşturma sebepleri ne ola acaba diyorum.
Sosyal psikolojik benzeşme ve aynı düzlemde olma çabası mı, ki olabilir. Çevre ülkelerdeki liderler sınırları zorluyor belki Netanyahu’yu bu etkilemiş olabilir. Belki o da demiştir, Türkiye’de bile neler neler oluyor, ben de yapabilirim.
Ya da bazı ülkelerde olan aşırı milliyetçilik ve milliyetçiliğin artması onu da hissettiklerini gösterme noktasında rahat olmasını söylemiştir.
Milliyetçiliğin ve aşırı dincilik İslam dünyasında artıyorsa biz de buna karşılık verelim demiş de olabilirler ama ne olursa olsun bu konuda aşırı olduğunu düşünüyorum.
Netanyahu ve ekibinin aşırılığı öncelikle İsrail’e ve bölgedeki ülkelerde yaşayan Yahudi nüfusuna zarar verir gibi geliyor bana.
Bu aşırılıklar Hamas ve İran’ı saçma yanlışlar yapmaya itebilir çünkü zaten bunu bekliyorlar.
Umarım Netanyahu ve ekibi bu yanlıştan hemen dönerler.
Aksi takdirde Rusya-Ukrayna savaşının yanına başka çatışmalar da eklenecek gibi görünüyor…
Sinan Eskicioğlu
https://ocakmedya.com/netanyahu-ve-ekibi-neyi-amacliyor/
İsrail ile Türkiye arasındaki "sıkıntı", İsrail'in yeni hükümeti döneminde sadece Filistin halkının hakları üzerinden olmayacak gibi duruyor; İsrail'in Dışişleri Bakanı Eli Cohen göreve başlar başlamaz yaptığı açıklamada, ülkesinin Ukrayna konusundaki politikasında değişiklik sinyali verdi. İsrail'in bir önceki hükümeti Rusya'nın Ukrayna'yı işgali konusunda Batı cephesine yakın durmuş, Rusya'yı açıkca kınamıştı. Cohen ise, ilk telefon görüşmelerinden birini Rus mevkidaşı Lavrov ile yaptı. Ardından da "İsrail artık Ukrayna-Rusya anlaşmazlığı konusunda daha sorumlu bir politika izleyecek" dedi. Bu da, Ukrayna ve Rusya arasında "arabulucuk" rolüne soyunmuş AK Parti hükümeti için bu alanda yeni bir "rakip" çıkması anlamına geliyor.
Nitekim, Rusya’nın İsrail'e yaklaşımı da Türkiye'ye olandan çok farklı;
Rus Lider Putin, Suriye'de Türkiye'ye yapmadığı "iyiliği", İsrail'e yaptı bile. İsrail uçakları geçen hafta, Rusya kontrolündeki Suriye havasahasına girerek, Şam havaalanını bombaladılar.
Zeynep Gürcanlı
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/israille-zor-iliski/678875
Aslında dini kuralların kamu hayatında da geçerli olmasını savunan, laikliğe kapalı, kadının birincil görevini annelik olarak gören, LGBTİ+ karşıtı ultra ortodoks partilerin katılımıyla oluşan koalisyonla AK Parti iktidarının ortak yönleri oldukça fazla. Filistin meselesi olmasa, gayet güzel geçinirlerdi.
Netanyahu seçildikten sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açtığı tebrik telefonu, ikili ilişkilerin geleceğine dair iyimser olmayı yeterli kılmıyor. Zira o dönem, ultra ortodokslarla ne tür bir koalisyon kurulacağı daha net değildi.
Geçen hafta yemin edip göreve başlamış olan koalisyonda, Filistin meselesinde en sert ve en tavizsiz tutuma sahip, hatta biri ırkçılıktan hüküm giymiş ultra ortodoks ve ultra milliyetçi siyasetçiler, Filistinlileri bire bir ilgilendirecek portföylerden sorumlu oldular. Yani Netanyahu bir nevi kuzuyu kurda teslim etmiş gibi oldu.
Netanyahu bu siyasetçileri zapturapt altında tutabilir mi şüpheli. Atacakları adımlar, bunlara karşı Filistinlilerin vereceği tepki, kuşkusuz AK Parti iktidarını zorlayacaktır. Özellikle de seçimlere gidilen bir dönemde, Filistin'de yaşanabilecek olaylar karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sessiz kalması güç olacaktır. Ancak geçmişten ders alıp, son yapacağını ilk yapıp büyükelçiyi çekip, sonra da göndermeme yoluna gider mi, emin değilim.
Her hâlukârda ölçüp biçmeyi Erdoğan yapacak. Filistin meselesinde yaşanacak olumsuz gelişmeler karşısında, "oy getirir" diye İsrail'e sert mi çıkar; yoksa, "F-16 satışı etkilenir, Doğu Akdeniz'de sıkıntı çıkarsa, oy kaybı olabilir" diye bakıp daha sakin kalmayı mı yeğler, bilinmez.
Tepkiyi Filistin davasına hizmet değil, seçim sürecinde oy bazında kâr-zarar hesabı belirleyecektir.
Her hâlukârda 2023'te Türk - İsrail ilişkilerinin ciddi bir stres testine tabi olacağını söyleyebiliriz.
Barçın Yinanç
https://t24.com.tr/yazarlar/barcin-yinanc/2023-turk-israil-iliskilerinde-stres-testi-olacak,38078
Takılan tweetler
Müslüman-Yahudi birarada yaşama tecrübesinde kültürel etkileşime dair çarpıcı bir örnek.
Minare şeklinde Yedi Kolu Şamdan (Menorah). Menorah, Mabedin faal olduğu dönemde Tanrı'nın dünyayı nurlandırmasını dilemek için günde iki kez yakılırdı.
Türk Musevi müzesinde sergilenmekte.👇
https://twitter.com/NArslantas_Prof/status/1611328744060506113
Bir kez daha gündelik yaşamdan eşyaların, objelerin peşi sıra geçmiş asrın Edirne'sine uzanıyoruz...
Bu kez, yol arkadaşlığıyla farklı hikâyelere kapı aralayacak olan, "hüviyet"i ile karşımıza çıkan Aliza Hanım oluyor...
Bizleri Edirne tarihinin gölgede kalmış sayfalarına davet edecek olansa, İkinci Dünya Savaşı'nın henüz başladığı sırada bir Sefarad sinagogunda hazanlık görevini üstlendiği Cenevre'den memleketi Edirne'ye gelerek kendisiyle hayatını birleştirecek olan, Samuel Benaroya olacak...
Çocukluğunda Hahambaşı Becerano'nun yanı sıra altmış sene Edirne Katalan Sinagogu'nda hazan olarak görev alan babası Haham İsak Benaroya ve dayısı Haribi Avram Behor'dan müzik eğitimi alan Samuel Benaroya'ya bilhassa dayısının araladığı kapı bambaşka dünyalara açılacaktır...
Genç Benaroya, dayısıyla birlikte her cuma Muradiye Mevlevihanesi'nin ziyaretçileri arasındaki yerini alır...
Ve dahası...
Zamanla tanışıklıkları arttıkça dayısıyla davet ettikleri dervişlerden de, cumartesi sabahları Samuel'in en gençleri olarak aralarında bulunduğu yirmiyi aşkın ismin birlikte seslendirdikleri "maftirim" eserlerini dinlemek üzere, "Büyük Sinagog"a gelenler olur...
Benaroya, Trakya Olayları sonrası 26 yaşında memleketinden ayrılmak zorunda kalarak önce Cenevre'de Edirneli mültecilerden oluşan küçük bir cemaate liderlik etmiş, sonrasında 1952 yılında ailesiyle birlikte Seattle'a göç etmiştir...
Geride bıraktığı kültürel mirasa gelince...
M. Jackson'a göre...
Benaroya'nın anıları ve Maftirim repertuarının kontrfaktlar aracılığıyla oluşturduğu metinlerarası niteliği, Mevlevihane ve Sinagog arasında, Yahudi müzik eğitimini, besteciliğini ve icra pratiğini destekleyen uzun soluklu bir ilişkiye tanıklık etmektedir...
Başa dönecek olursak...
Benaroyalar, İsviçre'de yaşadıkları 18 yıl boyunca sadece Türk pasaportu taşımışlar ve Türk vatandaşlarına uygulanan kotadan Samuel Benaroya'nın din adamı vasfından dolayı da sağlanan esnekliğin neticesinde, 1952'de kabul edildiği iş imkânı vesilesiyle...
https://twitter.com/birvakitler1/status/1610973512046362624
🧵 Suriye Yahudileri hakkında
1) Suriye Yahudileri Ortadoğu'nun en eski ve yerli topluluklarından biridir.
Yahudiler Suriye'ye ilk kez 3000 yıl önce Kudüs’ten, Kral Davut zamanında geldi.
Ünlü Suriye Yahudilerinden birkaçı
🔹Sol üstte :Isaac Mizrahi - modacı
🔹Sol altta:Paula Abdul - şarkıcı
🔹Sağ üstte:Jerry Seinfeld - oyuncu
🔹Sol altta: Rabi Haim Sabato – ödüllü yazar ve din akademisyeni
https://twitter.com/ZechariahSharab/status/1610216729132556295
Edirnekapı halk ekmek fabrikası ve çevresi eskiden Yahudi ve Karay mezarlığı idi. Bu taş Edirnekapı İslam mezarlığında. İhtimal mezarlık kaldırılırken bir köşeye atıldı. Benzeri bir taş Eyüp Nişancasında Sertarikzade tekkesinin avlusunda duruyor.
https://twitter.com/onderkayaistan1/status/1611208264930451456
Yarin Israel Yuksek Mahkemesi Icisleri ve Saglik Bakani Arye Deri'nin uzerindeki sartli hapis cezasi dolayisiyla bakanlik yapip yapmayacagini tartisacak. Cikacak karar onemli. Ayni anda bu aksam Adalet Bakani Yariv Levin de "Adalet Reformu" ile ilgili basin aciklamasi yapacak.
Reformda yargıç seçimi komisyonunda cogunlugun politikacilara gecmesi ve meclisin yuksek mahkeme kararlarini 61 oyla gecersiz kilmasi gibi maddeler var. Adalet bakani bu aksamki basin toplantisi ile adeta yuksek mahkemeye ayaginizi denk alin diyecek.
Yeni Israel koalisyonu kuvvetler ayriligini, yuksek yarginin gucunu azaltarak yasama/yurutme lehine degistirmek istiyor. Bu Israel'de yeni ve problemli bir donemin baslangici olabilir.
https://twitter.com/gbehiri/status/1610663360734937088
Bir kez daha...
Yıl, 1910...
Edirne'den Kırklareli'ye...
Kaneti [Canetti] ailesinin Trakya günleri hatırası...
https://twitter.com/birvakitler1/status/1610698232086118404
Ağa Takılanlar Öneriyor
https://www.birgun.net/haber/secimin-bedelini-filistin-odeyecek-416398
“Kısaca ünlü olmak isteyenlerin ilk adresi İsrail ve Yahudi karşıtlığıdır daima prim yapıyor ve iyi satıyor.”
https://www.odatv4.com/makale/abd-deki-antisemitizmin-temeli-kanye-west-in-esas-amaci-265068
https://www.sozcu.com.tr/2023/yazarlar/soner-yalcin/dun-yahudi-bugun-muhalif-7545981/
Çıkan hükümette Savunma Bakanı görevinde bulunan eski Genel Kurmay Başkanı Benny Gantz Natanyahu’ya göz kırpıyor.
https://hasturktv.net/israil-siyasetinde-dinamizm-rafael-sadi/
https://www.odatv4.com/dunya/israil-bunu-konusuyor-mafya-ve-cete-konu-netanyahu-hukumeti-265432
https://www.youtube.com/watch?v=ebSaMTLQVaE
https://t24.com.tr/k24/yazi/siradan-naziler-nasil-insanlardi,4047
https://www.eskisehirekspres.net/anne-frankin-gunlugunu-hepimiz-okumaliyiz
https://m.bianet.org/biamag/diger/272477-temerkuz-kampinda-kadin-direnisi