Cumhuriyetin 100. yılında Pietro Canonica heykelleri

Bahar AKPINAR Perspektif
18 Ocak 2023 Çarşamba

Yeni yıl başladı ama sanki hala giremedik. Neredeyse konuştuğum herkeste 2022 uzatmaları oynuyor gibi bir his var. Kim bilir, belki biyolojik saatimiz seçim takvimine göre ayarlanmıştır. Bizler bu hisle yaşayaduralım gözbebeğimiz Cumhuriyet’imiz yüzüncü yaşına girdi. Bu nedenle yılın ilk yazısını bu konuya ayırdım. Gelin bu yazıda Cumhuriyet’in pek bilinmeyen hikayelerinden birine, İstanbul, Ankara ve İzmir’in ünlü meydanlarındaki Atatürk anıtlarının İtalyan heykeltıraşı Pietro Canonica’ya ve genç Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkisine bakalım.

1869 doğumlu Canonica yalnızca heykeltıraş değil aynı zamanda ressam ve operalar da besteleyen çok yönlü bir sanatçı. Heykel yapmaya on yaşında başlayan Canonica’nın yeteneği keşfedilince Albertina Güzel Sanatlar Akademisinde eğitimini tamamlıyor. Canonica’nın ünü Avrupa'da kısa zamanda yayılarak eserleri Buckingham Sarayından, Çarlık Rusya saraylarını süslemeye başlıyor. Ancak asıl önemli eserlerini yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti için yapıyor, adı modern Türkiye'nin ilk anıtlarını yapan kişi olarak anılıyor. Peki, bu nasıl mümkün oluyor? Bakalım.  

Cumhuriyet’in ilanından sonra İstanbul başta olmak üzere üç büyük şehirde ulusal değere sahip anıtların olduğu, törenlerin yapılabileceği büyük meydanların eksikliği kendini hissettirmeye başlar. Bu eksiklik en çok yurtdışından yabancı devlet adamları geldiğinde hissedilir. Bunun üzerine başta üç büyük şehre anıt heykeller yapılmasına karar verilir. Ancak Osmanlı’da heykel sanatına yer verilmediğinden o tarihte yetişmiş bir Türk heykeltıraş bulunamaz. Hal böyle olunca, Atatürk, Avrupalı sanatçılara yönelir ve 1926 yılında dönemin en önemli heykeltıraşı olan Canonica’yı yurda davet eder.

Bu sırada yeni kurulan hükümet, Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal anıtları için yarışma çağrılarında bulunmaktadır. Canonica’nın gelişiyle hükümet bir dizi sipariş verir. Ankara’da Zafer Meydanı’ndaki Atatürk Anıtı (1927), İstanbul’da Taksim Meydanı (1928) ve İzmir'deki Atatürk Anıtı (1932) ilk siparişlerdendi. Bunları Ankara Etnografya Müzesi’nin önündeki Atlı Atatürk Anıtı ve pek çok Atatürk büstü izledi.

Canonica’nın Türkiye’deki ilk durağı İstanbul oldu. Daha sonra Ankara’ya geçerek anıt heykellerin konulacağı yerleri görüp Atatürk büstünün eskizleri üzerinde çalışmaya başladı. Bu çalışması sırasında Atatürk tam dört gün boyunca karşısında hareketsiz durarak sanatçıya modellik yaptı. Dördüncü gün sonunda ortaya çıkan eskiz hayli beğenisini kazanmıştı.

Ankara’da Atatürk büstlerinin eskizlerini tamamlayan Canonica, Etnografya Müzesi önüne konulacak olan anıt heykeli çalışmak üzere Torino’daki atölyesine gitmeden önce Kayseri, Tokat, Sivas ve Samsun başta olmak üzere Anadolu’yu dolaştı. Bu sırada günümüz ismiyle Mimar Sinan Üniversitesi'nde öğrenciler arasında bir yarışma düzenlendi. Yarışmayı kazanan Sabiha Ziya, anıtın yapımında yardımcı olmak üzere devlet tarafından Canonica’nın yanına, İtalya’ya gönderildi. Ali Hadi Bara da ona eşlik etti. Böylece bir yandan genç Cumhuriyet’in anıtları yapılıyor, bir yandan da ilk kuşak heykeltıraşları yetiştiriliyordu.

Canonica anıtları içinde Taksim Cumhuriyet Anıtı’nın ayrı ve hayli özel bir yeri var.

Taksim Anıtı ilk önce tıpkı Ankara ve İzmir’de olduğu gibi yalnızca Atatürk’ün heykeli olacak şekilde planlanıyordu. Fakat Canonica, bu anıtta Atatürk’ün yanı sıra farklı kompozisyonda Milli Mücadeleyi ve Cumhuriyet’in kuruluşunun da simgeleyen bir heykel tasarlamak istediğini belirtti. Anıtın büyük bir havuz içine yerleştirilmesini, çevre düzenlemesinin de buna göre yapılmasını raporuna ekledi. Rapor, Canonica’nın sunduğu şekilde onaylandı. Ancak bir sorun vardı. ‘Milli Mücadelenin yaralarını yeni yeni saran genç Cumhuriyet, daha acil ihtiyaçlar dururken böylesi görkemli bir anıta ayıracak yeterli parayı devlet bütçesinden değil de, şirketlerden, bankalardan ve halktan toplamaya karar verdi. Yapılan duyurular sonrasında devletin özel olarak görevlendirdiği kişiler ellerinde makbuzlar, kapı kapı dolaşarak bağış toplamaya başladı. Cumhuriyet’in ilk yıllarında İstanbul’da tüccar ve esnafın çok büyük bir kısmını gayrimüslimler oluşturmaktaydı. Bu nedenle anıtın yapımına en fazla katkıda bulunanlar da onlar oldu.’1

Canonica, Taksim Cumhuriyet Anıtı’nı bir buçuk senede tamamlandı. İstanbul’a getirilen anıt, 23 günde Taksim’e yerleştirildi. ‘Anıtın içine oturacağı havuz ise mali sıkıntılar nedeniyle inşa edilemedi. Taksim Cumhuriyet Anıtı, havuzsuz ve çevresi düzenlenmemiş bir halde, 8 Ağustos 1928 günü yapılan törenle, Kazım Özalp tarafından 30 bin kişi eşliğinde İstiklal Marşı ile açıldı.’ Canonica törene gelememişti. Çalışmalar sırasında iletişimi sağlayan İsmet İnönü, anıtın açıldığı günün anısına düzenlenen belgeyi bir teşekkür notu ve kendi hatıra fotoğrafıyla birlikte Canonica’ya gönderdi.

Çoğumuz gibi, benim de Canonica’nın ülkemizle ilişkisinden hiç haberim yoktu. Hakkındaki tek bilgim çok sevdiğim L’abisso heykelini yapan sanatçı olduğuydu. Pandemiden birkaç yıl önce bir Roma ziyaretimde hayranlık duyduğum Bernini heykellerini bir kez daha görmek için Villa Borghese’ye gittim. Az zamanım vardı. Gittiğimde müzenin o gün birkaç saat gecikmeli açılacağını öğrenip üzüldüm. Çıkışa doğru yürürken tesadüfen aynı bahçede bulunan Pietro Canonica Müzesi’ni görüp o tarafa yöneldim. İçeri girip L’abisso’yu geçtikten sonra beni dev bir Atatürk heykeli karşıladı. Sonraki salonun tamamı Canonica’nın Türkiye Cumhuriyeti için yaptığı eşsiz eserlerle donatılmıştı. İzmir için tasarladığı üç cepheli anıtı görünce nefesim kesilmişti. Hem çok şaşkın hem çok gururluydum. Sergi salonunun arka tarafındaki atölyesine girince bu gururum derinleşti. Atölyesinin duvarında İsmet İnönü’nün imzalayıp gönderdiği hatıra fotoğrafı ve Taksim Cumhuriyet Anıtı’nın açılış günü anısına yollanan belge çerçeveletip asılmıştı. Yan duvarda İnönü’nün bir telgrafı yine çerçeve içinde asılı duruyordu. Anlaşılan o ki, Canonica sadece sipariş üzerine anıtlar yapmamış, Cumhuriyet’i sahiplenip Atatürk ve İsmet İnönü başta olmak üzere birlikte çalıştığı Türklerle dostluk ilişkileri kurmuş, kendini bu hikâyenin bir parçası olarak hissetmişti.  

Cumhuriyet’in yüzüncü yılının bu ilk yazısını ulu önder Atatürk’ü, bir halkın kurtuluş destanını tunca döken Canonica’yı, çalışmaları yakında takip eden İnönü’yü, yaptıkları bağışlarla Taksim Cumhuriyet Anıtının gerçekleştirilmesini sağlayan isimlerini bilmediğimiz İstanbul’un güzel insanlarını anarak bitirelim. Anıları taptaze, emanetleri sağlam ellerde…


[1] https://arkeopolis.com/taksim-cumhuriyet-aniti-tarihcesi-ve-heykellerin-hikayesi/

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün