Ali Elmacı'dan ikiyüzlülüğe ironik bir bakış: “DUDAKLARIMI ÖP KALBİMİ HANÇERLE”

Ali Elmacı´nın ´Dudaklarımı Öp Kalbimi Hançerle´ isimli sergisi, 14 Ocak´ta Pilevneli´de sanatseverlerle buluştu. 18 Şubat´a dek ziyarete açık olacak sergi, bireysel, toplumsal ve politik ikiyüzlülüğe ironik yaklaşımıyla herkesi kendini sorgulamaya davet ediyor. Aleyna Tilki, Melisa Şenolsun, Hakan Meriçliler, Hatice Aslan, Ahmet Rıfat Şungar gibi geniş kitlelere hitap eden isimlerin de kısa filmlerdeki rolleriyle katkıda bulunduğu ´Dudaklarımı Öp Kalbimi Hançerle´, rengârenk bir dünyada verdiği akıl dolu mesajlarla dudağınıza alaycı bir gülümseme konduruyor olacak.

Zehra ÇENGİL Söyleşi
18 Ocak 2023 Çarşamba

‘Dudaklarımı Öp Kalbimi Hançerle’ başlıklı serginiz sanatseverlerle buluştu. Sergide aynı zamanda ilk yönetmenlik deneyiminiz de izleyiciye sunuluyor. Bu çalışmanızın fikri nasıl doğdu, insanlardan nasıl yorumlar alıyorsunuz?

Esasında profesyonel olarak resme başladığımdan beri hep içimde film yapma arzusu vardı. Pandeminin ilk yılıydı, yaz sonu Murat Pilevneli ile oturduk. Birlikte bir projeye imza atalım diye konuştuk. Sadece sergi değil, resim haricinde neler yapılabilir sorusunu değerlendiriyorduk. Film yapmak istediğim konusunu açtım, onun da hoşuna gitti ve bu fikrin ilk fitilini ateşlemiş olduk. Pandeminin bitimini bekledik ve bu yaz tüm şartları oturttuk. Sevgili arkadaşım Elif Dürüst’le projemi konuşurken “Hemen başlayalım” dedi ve bizi Bulut Reyhanoğlu ile bir araya getirdi. İlk film onların prodüktörlüğünde başladı, ‘Tadına Bakınca Kokusunu da Aldım’, Mahmut Fazıl Coşkun da danışman yönetmen olarak destek verdi. İkinci ve üçüncü film, sergiyi daha da güçlendireceği için onları da hayata geçirdik. Galerimizin dört katında da kapsamlı bir sergiyle karşılaşacak sanatseverler. ‘Tadına Bakınca Kokusunu da Aldım’ filminde Hatice Aslan, Melisa Şenolsun, Alper Saldıran, Hakan Meriçliler, Gülnara Golovina, Ömer Ülger ve Barış Demiröz var. ‘Bahçeye de Çıkarız’da Ahmet Rıfat Şungar ve Onur Ünsal, ‘Beni Kendinden Fazla Sev’de ise Aleyna Tilki oynuyor.

‘Miras Babadan Oğula Geçer’, ‘Ateşinle Koru Beni’, ‘Dudaklarım Öp Kalbimi Hançerle’ gibi mesaj içeren sergi isimleriniz var. Sizce eser isimleri ne derece önemli? Ziyaretçilerin eserle bağ kurmasındaki etkisi nedir?

İsim konusunu çok önemsiyorum. ‘Onu Öldür Beni Güldür’, ‘Beni Aradığın Yerde Değil, Unuttuğun Yerde Bulursun’, ‘Kan Görünce Rüya Bozulur’ gibi isimler tercih ettim bugüne dek. Sergiyi tanımlasın istiyorum seçtiğim cümle. İnsanlar hiçbir şeyi görmeden de akıllarında canlandırabilsin istiyorum. Ziyaretçilerin eserle bağ kurmasında ismin çok etkisi var. Hep olumlu yönde tepkiler alıyorum.

‘Medyadan ve medyanın kendi çerçevesinde yarattığı politikadan’ ilham aldığınızı söylüyorsunuz. Medyanın iktidarın dilini oluşturması sizin medyadan beslenmenize neden olmuş. Yapıtlarınızda özellikle iktidar, medya, güç, toplumsal kalıplar, popüler kültür eleştirisi mevcut. Sizce sanatın eleştirel olması toplum için ne kadar önemli?

Aslında doğrudan hiçbir şeyi eleştirmiyorum. Bunu beslendiğim yer, referansım olarak belirtiyorum. İşlerime baktığınızda eleştiri görür ya da görmezsiniz. Slogan atmıyorum, hedef göstermiyorum. Sadece bir durumun altını çiziyorum, öneride bulunmuyorum. Sonuçta politikacı değilim. Sanatın eleştiriler yönü ne kadar önemlidir, bu kişiden kişiye değişir. Ali Elmacı için derdini anlatabilecek kadar önemli fakat dediğim gibi dikte etmiyorum.

Serginizin ana teması nedir ve projenin gelişme aşaması ne kadar sürdü?

Sergimin ana teması isminden de belli olduğu üzere ikiyüzlülük. Bireysel, toplumsal ve politik ikiyüzlülük üzerine iki yıldır çalışıyorum. Genel konseptte ise bu sergi benim için bir western havasında geçecek. Western filmlerinin genel kurgusunu çok seviyorum. Düello gibi gösterilen bir cinayet anatomisi diyebilirim. İronik dili hep kullanıyorum, genelde işlerim mizah içeriyor. Birisi sıkılırsa ben daha çok sıkılırım zaten. Herkesin gülümseyerek ayrılmasını diliyorum.

İkiyüzlülüğü bu kadar mesele edindiğinize göre hayatınızda yaşadığınız vurucu şeyler oldu demek ki…

Kimin olmadı ki? On senelik eserler de çıkar, malzeme o kadar bol!

“İNSAN ELİYLE DEĞİŞTİRİLEN HER ŞEYİ ÇİRKİN BULUYORUM”

"Bugüne kadar hep çirkinin resmini yaptım. Benim için çirkin, içinde insan olan her şeydir” şeklinde bir açıklamanız bulunuyor. Çirkine olan özel ilginizin sebebini öğrenebilir miyiz?

O cümledeki çirkin, benim için müdahale edilmiş demek. Doğal akışının dışında, insan eliyle değiştirilen her şeyi çirkin bulduğumu vurguluyorum. Organik yapının bozulmasına karşı bir söylem.

Resmettiğiniz figürlerde, insanları şaşırtarak rahatsızlık duygusu uyandırmayı amaçlıyorsunuz. Eserlerinizdeki figürler de direkt izleyicinin gözünün içine bakıyor. Bu şaşkınlık ve rahatsızlık hissiyle hangi etkiyi uyandırmayı amaçlıyorsunuz?

İzleyenin de izlendiğini hissettirmesi açısından önemsiyorum. Göz göze gelmek ilginç bir şey. Biriyle devamlı birbirinize bakarak konuşamazsınız, tek tarafın illa gözünü kaçırması gerekiyor. Rahatsız edici bir durum, âşıksanız durum değişiyor sadece. Eser de beni izliyor hissi uyanmasını istiyorum.

Ortaokulda Sinop’ta İmam Hatip maceranız olmuş, ardından Mimar Sinan Resim Bölümünden mezun oluyorsunuz. Karadeniz kültürü ve İmam Hatip’in de sanatınızda etkileri oldu mu?

Ortaokuldayken yaşadığım kasabada ailem tarafından İmam Hatip’e yollandım ama pek kimyamız uyuşmadı. Lisede ise ‘Elektrik’ okudum. Sinop’ta Karadeniz kültürü çok hâkim değildir. Bana göre Karadeniz’in İzmir’idir hatta. Gayet demokrat bir şehirdir, balıkçı kasabası gibidir. İnsanların denizle ilişkisi biraz rahatlığı getiriyor. Çocukluğum ve ergenliğimin orada geçtiğini varsayarsak elbette bana katkısı olmuştur. İmam Hatip’in de olmuştur. Bu sayede Siyasal İslamcı düşünce biçimini yaşayarak öğrenmiş oldum. Nasıl düşündüğünü, nasıl hareket edeceğini biliyorum ve bu anlamda kendimi şanslı da hissediyorum. Tek tipleştirici ve ‘Doğru budur’ diye direten her durumun yanlış olduğuna inanıyorum. Çeşitliliğe, çoksesliliğe ve eşitliğe önem veriyorum.

Arkadaş çevreniz böyle insanlardan mı oluşuyor?

Çevremde kimse kimseyi yargılamaz, herkes farklı düşüncelere açıktır. Yaşadığımız coğrafya, siyasi durum ortada. Sağlıklı kalabilmek adına herkes kendine özel alanlar inşa ediyor. Bunu yapmak zorundayız, yoksa çok zorlanırız. Depresyona dahi girebiliriz. Paylaşabildiğim, bana yalnız olmadığımı hissettiren, benim gibi düşünen dostlarım var. Bu sayede sağlıklıyım ve eğlenebiliyorum. Aslında depresif bir insan değilim hatta depresyon benim için ürkütücü de değil ama atölyeme girip çalışırken birçok şeyin hesaplaşmasını zaten yapıyorum.

Bazen çalışırken Avrupa Yakası, Behzat Ç, Kemal Sunal filmlerini dinliyormuşsunuz. Sizin için nasıl bir ilham kaynağı oluyor?

Büyük bir Behzat Ç. hayranıyım, her bölümü üç-beş kez izlemişimdir. Çalışırken oturup kendimi kaptırmıyorum, bunları açıyorum ve daha ziyade dinliyorum. Ne olacağını bildiğim için rahat geliyor. İki işi bir arada yapamıyorum ya izleyeceğim ya da çalışacağım. Devamlı bir sessizlik de yorucu oluyor. Storytel’den kitap denedim, işe dalmışım kaç sayfasını geçmişim mesela. Kemal Sunal filmlerini ise ezbere biliyorum. Kendimi onların ritmine kaptırıyorum ve arada dönüp gülüyorum. Bana iyi geliyor. Erdal Beşikçioğlu’nun da bir projemde yer almasını çok isterim.

“ALEYNA TİLKİ SAYESİNDE SANATIMIZDAN DAHA GENİŞ KİTLELERİN HABERİ OLACAK”

Popüler kültürü bir yandan eleştirirken, Aleyna Tilki gibi bu kültürün tam da zirvesinde bulunan bir isme serginizde yer verdiniz, bunun yanında yine günümüzde ünlerini koruyan oyuncularla çalıştınız. Bu isimlerin de eleştirileriniz içinde gizli bir mesajı bulunuyor mu?

Aleyna benim yakın arkadaşım; gerçekten ortak bir dünyamız var. Bizi bir araya getiren şey öncelikle bu. Beklenti üzerine bir film yaptık. Üretimi geniş kitlelere olan herkesin yaşayacağı bir durum. İnsanların size dair beklentileri oluyor. Bu bir politikacı olabilir, pop ikonu olabilir veya ressam. Eğer üretiminizi sadece beklenti üzerinden devam ettirirseniz, bizzat beklentinin kendisine dönüşüyorsunuz, çeşitliliğiniz yok oluyor. Bunun politik örneklerini de görmek mümkün. Küçük bir grubun sözcüsü haline gelebilirsiniz. Kendi öz benliğimize nasıl ulaşabiliriz ve onu nasıl koruruz üzerine bir film yaptık. Aleyna Tilki’yle beraber daha geniş kitlelerin de sanatımızdan haberdar olması mümkün oluyor. Kendisi çok yaratıcı bir kız, yetenekli. Bu film için bir beste yaptı. Bir kez daha ona teşekkür ediyorum. ‘Bahçeye de Çıkarız’ın müziklerini Gaye Su Akyol yaptı. İnanılmaz bir şey. Onunla ergenliğimizden ve sokaklardan arkadaşız. Kadıköy bizim birinci okulumuz, Akmar Pasajı da ilk üniversitemiz. Rock ve heavy metal bizi bir araya getirdi. Çok renklilik vardı 90’larda, hem madden hem de manen. Her şey gibi o da kaybolmaya yüz tuttu.

“VOLKAN DEMİREL ÇOK İYİ BİR KOLEKSİYONER”

Volkan Demirel'in ailesi için çizdiğiniz tabloyu sosyal medya hesabından paylaşmasının, bilinirliğinize etkisi oldu mu?

Farklı bir kitle tarafından isim bilinirliği olmuştur ama kariyerimde etki yarattığını zannetmiyorum. Belki popülerlik sağlamıştır, ben onun peşinde değilim. Volkan ve Zeynep çok iyi arkadaşlarım. Volkan Demirel ayrıca çok iyi bir koleksiyonerdir. Onun kadar sanatçı atölyesi gezerek sanatçılarla doğrudan iletişim kuran az insan vardır. Evindeki her yer sanat doludur. Ailece benim figürlerime dönüşecek bir poz verdiler, onların portresinden çok benim bir resmim.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün