Sıra dışı bir Kafka uyarlaması 'Kafes'

Hikaye anlatmanın nihai amacı içimizdeki donmuş denizlere sağlam bir balta vurmak olmalıdır. Sanki adamın biri bir hapishanede mahkûm ve bu adam bir yandan o hapishaneden kaçmanın yollarını ararken, diğer yandan da hapishaneyi kendi zevki için yeniden inşa etmek istiyor. Üstelik bunun ikisini de aynı anda istiyor. Ama eğer kaçarsa, yeniden inşa edemeyecek; yeniden inşa ederse de kaçamayacak. Ayrıca müzik onu bu kadar etkilediğine göre gerçekten bir hayvan mıydı o?

Erdoğan MİTRANİ Sanat
25 Ocak 2023 Çarşamba

1986’da İstanbul’da doğan, birincilikle girdiği Maltepe Üniversitesi GSF Oyunculuk Bölümünde tam burslu öğrenim gören Kaan Songün’ü, ilk kez Tiyatro Tatavla'nın ‘Cadı Kazanı’nın çok başarılı John Proctor’u olarak tanımış, ardından Moda Sahnesi’nin ‘Fırtına’sında ve Özen Yula’nın ‘Ân’ projesinde izlemiştik.

Songün, on parmağında on marifet bir sanatçı. Tiyatronun yanı sıra, reklam, sinema ve dizi film oyuncusu, yapımcı, seslendirme sanatçısı, söz yazarı, besteci, müzisyen. Oyuncu koçluğu ve eğitmenliği yapıyor. Sinemada oyunculuk, kısa ve uzun metraj yapımcılığı yaptıktan sonra münhasıran tiyatroya yönelen Songün, kurduğu Kafes Perform bünyesindeki ilginç ve çok kişisel tek kişilik performansla karşımızda.

Songün’ün Franz Kafka’nın yayımlanmış son eseri ‘Açlık Sanatçısı’ öyküsünden yola çıkarak proje tasarımını ve uyarlamasını yapıp oynadığı ‘Kafes’, öykünün bir uyarlaması değil, yıllarca ilişkilerindeki acılardan beslenip, içine doğduğu pop kültürünün hazır kalıp duyguları eşliğinde açlığını gidermeye çalışıp, besteler yapan bir başka açlık sanatçısının, Kaan Songün’ün Kafka ile birlikte var olma hikâyesi.

Önce özgün öyküyü anımsayalım: Kafka ‘Açlık Sanatçısı’nda bir kafeste günlerce aç kalarak gösteri yapan, bu gösteriden beslenerek hayat bulan bir adamın, sanatını takdir edenlerin azaldığı bir dönemde yaşadıklarının anlatır. Neredeyse tüm eserleri paralel bir evrendeymiş gibi okunan, henüz adı konmamışken absürt ve gerçeküstü edebiyatın hasını yapan, sadece yazdığı yıllarda değil, günümüzde bile çağını aşan Kafka, ironik, karamsar, karşısındakinden önce kendisiyle alay eden gizli Yahudi mizahının en üst düzey temsilcisidir. ‘Açlık Sanatçısı’nda toplum tarafından yalnız bırakılan, mağdur edilmiş bireyin ironik hikâyesi üzerinden gözde temaları ölüm,  yoksunluk, yararsız hissetme, başarısızlık, insani ilişkilerin yolsuzluğuna hınzır bir mizah duygusuyla bakar.

Kaan Songün, Kafka’nın metinlerinden yola çıkarak, günümüz toplumsal şartlarda sıkışmış, kendini bulamamış bireyin kalabalıklar arasında eriyip gidişini ya da kendini zihninin içinde yarattığı bir kafese kapatışını, kendini ifşa ederek ortaya çıkarıyor. Hissettikleriyle düşündüklerini, sözlerini yazıp, bestelediği şarkılar eşliğinde, fiziksel bir performans olarak izleyici ile paylaşıyor. Üzerindeki her giysi parçasını çıkarırken seyirciyle hem bedensel hem ruhsal ve düşünsel mahremiyetini paylaşıyor.

‘Kafes’in en heyecan verici yönü, Kafka’nın kendisinden bir asır sonra doğmuş neredeyse yaşıtı bu genç sanatçıya verdiği ilhamdaki duygudaşlık. Songün’den alıntılayarak söz ettiğim “Kafka ile birlikte var olmak” bir istek, bir hayal olmaktan çıkmış, elle tutulur bir gerçekliğe kavuşmuş. Kaan’ın güzel bariton sesine çok uyan, kusursuz diksiyonuyla her biri izleyiciye ulaşan şarkı sözleri, büyük bir uyumla Kafka’nın sözleriyle örtüşüyor.

Boş sahnede sönük mumlardan oluşan çemberin etrafında, saçı başı karışmış, üstü çamurlu, çıplak ayaklı açlık sanatçısının bedensel olarak hazırlandığı ön oyunla başlayan performansta, izleyiciden aldığı bir çakmakla mumları çemberin içinde durarak yakan oyuncu, gösteriyi böylece var ettiği kafesten hiç çıkmadan sürdürür. Çok yalın görünümüne karşın, dans tiyatrosunu, bedensel performansı, müzikali, hikâye anlatıcılığını, doğaçlamayı, interaktif oyunculuğu ustalıkla bağdaştıran gösteri belli ki üzerinde müthiş çalışılmış, her performansta değişen ve farklılaşan bir iş. Songün bu katmanlı yalınlığa, imal ettirdiği, sadece çıplak elle çaldığında ses veren metal müzik aletinin yanı sıra oyunculuğu, bazen müzik eşliğinde, bazen da capella söylediği şarkıları, bedeni ve sesiyle tüm enstrümanlarını kullanarak ulaşır. Gösterinin her aşamasına eşlik eden dramaturgisi düşünülmüş, müthiş ışık tasarımını da unutmayalım.

Kaan Songün gerçekten çok zor bir işe kalkışmış ve altından da büyük başarıyla kalkmış. Oyunu tamamen kendi kısıtlı imkânlarıyla Almanya’ya götürdüğünü ve büyük başarı kazandığını da belirteyim. Almanya’da yapay zekâyla ilgili bir projede dünyada ilk kez, bir müzede, bir robotla oynadığı çok beğenilmiş bir performans da sahnelemiş.

‘Kafes’ 11 Şubat Tiyatrops ve sezon boyunca tiyatrolarda. Mutlaka izlenmeli.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün