Ekinoks gece ve gündüz eşitliği diye geçer kısaca. Ekonomi kelimesini andırsa da aslında denge dışında ekonomi ile doğrusal bir alakası yoktur. Peki, ekonomide denge nedir?
Mikroekonomide kısaca arz talep eşitliği olarak adlandırılabilir. Ancak makroekonomide teorik olarak mümkün olsa da pratikte pek kolay değildir. Kısaca, özeldeki tasarruflardan yatırımları ve kamunun gelirlerinden giderleri düşünce oluşan toplamın, dış dünya ile ekonomik ilişkilerin toplamına (cari denge) eşit olmasıdır. Özetle, kamu borcu, bütçe dengesi, cari denge gibi başlıklarla iç dengenin dış dengeye eşit olmasıdır. Ama konumuz ekonomi yorumlarındaki dengeler daha çok. Bu sayfada birçok yazımızda tezatlara sıkça değinmeye çalıştık. İşte onlardan bir tanesi. Epistemolojik kopuş. Marx ve Engels’in hayatlarının bir aşamasında felsefeden koptuğu savı ile akademik literatürde yer alan bu kavram, ilk defa bizde ve iktisatta yer aldı gibi bir anlayış ve olgu oluştu. Oysa heterodoks iktisatta, akademik literatürde yer alırken bunu savunan veya gündeme getirenlerin (ortodoks) neoliberal iktisat görüşünde olması da bir başka tezattı. Nasıl olmasın ki? Neoliberal iktisadın kurucularından biri olan Ludwig von Mises’ın 1933 yılında yazdığı ‘Epistemological Problems of Economics’ diye bir kitabı varken. Yani, eleştiriyi yapanlar daha savundukları iktisat okulunun yapı taşlarını bilmezken, buna ekonomide denge arayışı değil, paradoks denir. Hatta bu kadar keskin bir şekilde, aynı okulda gece ve gündüz dik değil, üst üste gelip kendi kendini gölgelerken bunun adı ekinoks dahi olamaz. Blaug'a atıfla (1980 s. xiii) “Ekonomideki her tartışma ekonomik metodolojiyle ilgili soruları içerir”. İktisatçılar ve okulları genelde bu yüzden pek anlaşamazlar. Ama egemenliğin sembolü ulusal para birimi karşısında farklı bir para birimine (sözlü) yönlendirme yapanına da pek sık rastlanmaz. Ortak para birimine veya farklı bir para birimine geçiş durumu hariç. Mesela ABD’de enflasyon %10’a geldiğinde veya geçmişte üzerine çıktığında, Yellen veya Powell Bitcoin’i öne çıkarmazlar. En fazla FOMC’de enflasyon hedefinin %2’den daha yukarıya revize edilmesini tartışırlar. Ki tartıştılar da. Aynı Mises Institute’de ve WSJ’da FOMC öncesinde bu konuda bir makale ve haber de vardı. Neyse ki ABD’de enflasyon düşüyor!?
ABD enflasyonu herkesin derdi
ABD Bureau of Labor Statistics, Ocak 2023 itibarı ile enflasyonun hesaplama metodunda güncellemeye gidiyor ve sepetteki ürün ağırlıklarını da güncelliyor. Sosyal medyada yaptığım anket sonuçlarına göre bizde beş kişiden sadece bir kişinin bu gelişmeden haberi var. Oysa o kadar Fed ekonomisti ve araştırmacısına rağmen, FOMC üyesi guvernör Bullard’ın enflasyonun gelişini e-ticarette bisiklet alırken görmüş olması aslında biz dâhil tüm dünya halklarının derdi olmalı. Malum Bank for International Settlements’a göre, küreselde dolar hâkimiyeti %85-90 arasında değişiyor. Yani ABD enflasyonu bir tek Seattle’ı Abigail Teyze’nin derdi değil. “Bize ne ABD’nin cari açığından, 800 milyar dolarlık rekor faiz ödemesinden, bütçe açıklarından, hele sepeti güncellenen enflasyonundan” diyenler oluyor bazen. “Bizim epistemolojik kopuşumuz bizi bağlar, bir de onlarınki ile uğraşmayalım” dendiğinde en büyük paradoksal kopuş aslında bu cümlede yatıyor. O kadar DTH, KKM, cari açık, ithalat birim değer endeksi, vb. konuşulurken, ABD’nin ulusal petrol rezervlerinin 1983’ten beri en düşük seviyeye geldiğini ve enflasyon kırılımında gıda fiyatları artarken, enerji maliyetlerinin küreselle birlikte tek düşen kalem olduğunu dikkate almazsanız, evet Fed’in faiz politikası çok başarılı oluyor. Paradoks yine tam burada. Kazan doğurursa öldüğüne de inanmak lazım.
Modelin mi var derdin var
Düşük politika faiz oranı ve faiz koridoru ile birlikte yüksek zorunlu karşılıklarla uygulanan politikanın, cari açığı yüksek ülkelerde sermaye hareketlerinden doğan dengesizlikler için bir stratejik uygulama olabileceğini söyleyen 2011 tarihli ulusal bir makalemiz var. Makalenin yazarlarından biri, bugün uygulanan makro ihtiyati tedbirlerin ve para politikalarının yanlış olduğunu iddia ediyorsa, IMF’in ekonomistlerinin aynı çıkarımdaki Aralık 2022 makalesi veya Bundesbank’ın benzer bulgulardaki Ekim 2022 makaleleri de yanlıştır diyebilir miyiz? Bu paradokslar aynen ABD enflasyonu gibi, bizde Ayşe Teyze ve Salih Amca’nın gündeminde yer almıyor. Çünkü dış dengeden çok iç dengeye odaklanıyor sokaktaki vatandaş. Oysa iç dengesizliğin ana çıkış noktası dış dengesizlik. Bütçenin uzun zamandır GSYİH’ya oranının iyi gitmesi, KKM ile bankalardaki vade sorununu azaltan, borsaya gelen paralarla (sermaye piyasaları ile) finansmana kayan uzun vadeli iç tasarruflar hepimizin malumu. Karşılığında kredilerin enflasyon altında faizi ile yatırımlar için “haydi ama artık” diye bağırdığı dikkate alındığında, soldaki yatırım kalemi hariç iç denge için aslında “dengeye hiç bu kadar yakın olmamıştık” denebilir. Denklemin sağ tarafındaki dış dengesizliği ise dış sermayeye ödenen faizi düşürüp, üretim ve ihracat ile bertaraf etmeye çalıştığımızı belki de anlatmak kolay değil. Faizi arttırıp ucuz (?!) dış finansman ile yatırımları arttırmaya, tasarruflarla milli geliri arttırmaya çalışmanın tutup tutmadığını görmek isteyenler, 2004-2018 arasındaki cari açığın GSYİH’ya oranına bakmaları yeterli aslında. Neoliberal politikalar bizi dengeye değil, rekor (dış) açıklara götürmüş sadece. Einstein’a atıf edilen cümle “aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemenin anlamsızlığını” vurgular. Paradoks dengenin arayışından çok denge anlayışında aslında.