“Ufak tefek olan yüce majestelerinin imparatorluk makamının yüceliği gereğince, diğer kişilerden yüksekte bulunması gerekiyordu. Dolayısıyla, İmparatorluk tahtlarının bacakları uzun, oturma yerleri yüksekti... Yüksek bir tahtla saygıdeğer majestelerinin yapısı arasında, tam da bacaklar bölgesinde duyarlı ve belalı bir çelişki doğmuştu. Bacakları havada sallanan bir kimse tarafından gereken ciddiyetin nasıl sağlanabileceği konusundaki hayal edilmesi bile güç, belalı, hassas ve çok önemli muammayı yastıklar çözdü. 26 yıl boyunca ´En Erdemli Majestelerinin´ yastık taşıyıcılığını yaptım. Majestelerine dünyanın dört bir köşesine yaptığı yolculuklarda eşlik ettim ve doğruyu söylemem gerekirse -bunu gururla söylüyorum- Majesteleri bensiz hiçbir yere gidemezdi." İmparatorun yastık taşıyıcısı
Polonyalı gazeteci Ryszard Kapuściński’nin 1978'de ‘Afrika Aslanı’ adıyla yayınlanan, Habeşistan (şimdiki Etiyopya) İmparatoru Haile Selassie rejiminin gerilemesine ve çöküşüne ilişkin ‘İmparator: Bir Otokratın Çöküşü’ başlıklı analizinden, İrlandalı oyun yazarı Colin Teevan’ın tiyatroya uyarladığı ‘İmparator’, Dostlar Tiyatrosu’nda sahnelenmeye başladı.
Kökeni Kral Süleyman’a ve Saba Melike’si Belkıs'a uzanan hanedanın mirasçısı, 1916'dan 1930'a Etiyopya imparatoriçesi I. Zewditu’nun naibi Haile Selassie (1892-1975), 1930'da Zewditu’nun ölümünün ardından Etiyopya İmparatoru olmuştur. Fukara ülkenin varlıklı diktatörü olarak 44 yıl süren saltanatın ardından 1974’te tahttan indirilerek tutuklanmış, son aylarını hapsedildiği sarayda geçirmiştir.
Darbenin ardından, monarşiyi sona erdiren ordu henüz gücünü pekiştirmeye çalışırken Etiyopya’ya giden Kapuściński, İmparator’un hüküm sürmesi ve düşüşü konusunda, etrafındakilerle, hükümetinde görev yapmış olanlarla, saray hizmetkârlarıyla görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmelerin ışığında, Selassie'nin çılgın, Orta Çağa sarayındaki son döneminin röportajı aşan, güç kabusuna dönüşmüş parlak bir portresini oluşturmuştur.
Colin Teevan’ın uyarladığı, Genco Erkal’ın çeviri ve dramaturgisini yaparak yönettiği ve oynadığı ‘İmparator’da Erkal’a Enes Sarı eşlik eder. Sahne tasarımı Duygu Sağıroğlu’nun bir çalışmasından uyarlanmış. Giysi tasarımı Özlem Kaya’nın, ışık tasarımı Hakan Özipek’in, müzik Nâzım Çınar’ın, afiş tasarımı Tülay Ulukılıç ve Uğurcan Ataoğlu’nun.
Oyunda, diktatörün kişiliğiyle sarayındaki yaşam, darbeden sonra, hizmetkârların gözünden anlatılır. “Bütün diktatörlerin üç aşağı beş yukarı birbirine benzediği, kumaşın aynı kumaş olduğu” düşüncesiyle Erkal, ölmekte olan rejimde, hiç okumayan ama her şeyi bilen, bütün idarî, adlî ve insanî kararları tek başına veren müstebitin son anlarını, yumuşacık anlatımının ve neredeyse sevecen görünümünün ötesinde, tüm baskı rejimlerinin sert bir taşlamasına dönüştürür, hınzır bir traji - komik güldürü olarak sahneler.
‘İmparator’ çok çalışılmış, çok başarılı bir kollektif yapım olmasına karşın, her şeyden önce bir Genco Erkal oyunu. Usta işi sahnelenmiş üst düzey politik tiyatro örneği olması bir yana, tiyatromuzun her dem genç duayeninin tüm ruhu ve bedeniyle, bitmez tükenmez bir enerjiyle, kostümden kostüme, karakterden karaktere, yastıkçıdan bakana dans eder gibi nefes kesici geçişleri için bile izlenmesi gereken bir olay.
Mevsimin görülmesi şart en önemli oyunlarından. 2 Şubat Trump, 4 Şubat Kozyatağı Kültür Merkezi, 7 Şubat Watergarden, 11 Şubat Beylikdüzü Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi, 21 Şubat Yunus Emre Kültür Merkezi, 25 Şubat C.K.M. ve sezon boyunca bütün Türkiye’de.
Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu-Yeni Kadro ve Yeni Yorum
‘Bütün Kadınların Kafası Karışıktır’
Denize karşı bir sigara yak. Tek şekerli, demli bir çay koy masaya, çok neşeli bir müzik çalsın mutlaka, kapat gözlerini, gülümse, çünkü... Bütün kadınların kafası karışıktır, çünkü... Bir gün bir anda, bazı kızgınlıklarını unuttuğunun farkına varacaksın, artık pek düşünmediğini, çünkü artık bildiğini anlayıp, ellerini bir klarnet taksimi gibi uzatacaksın, hâlâ kafan karışık olacak, ama artık bunu seveceksin, sevmelisin de. Kadınsın...
Ece Temelkuran’ın aynı adlı kitabından 2015’te Seray Şahiner ve Selen Uçer tarafından uyarlanan, AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu yapımı ‘Bütün Kadınları Kafası Karışıktır’, Selen Uçer’in yeniden yazımıyla tekrar sahneleniyor.
Toplumda büyüyen şiddet ve Türkiyeli kadın olmak gerçeğini temel alan bu revizyon, Orçun Ucal tarafından farklı, taze ve genç bir yorumla yönetiliyor. Videoart yönetmeni Ferize Çetin, dekor tasarımı Serkan Kavurt’un, ışık tasarımı Hakan Özipek’in.
İşte ve aşkta kaybetmiş yazar Ebru Uysal (Deniz Işın), intihar girişiminde bulunarak kendini dairesinin balkonundan atlamaya kalkışır. Cama çıkan komşuları, ev sahibi Pervin (Selen Uçer), ünlü şarkıcı Meltem Kaya (Elit Andaç Çam) ve temizlikçisi Aysel (Ayfer Tokatlı) onu durdurmaya çalışırken, önce olayı fark eden mahalleli ardından medya, apartmanın önünde toplanır. Emlakçı Murat’ın (Semih Varol) müdahalesi durumu kurtarır gibidir ama, Ebru’nun isyanı evin içinde devam ederken beklenmedik yüzleşmeler yaşanır…
Kara komedi tonlamaları olan, bu karamsar günlerde izleyicinin için ısıtan, iddiasız ama müthiş eğlenceli bir güldürü. Dört dörtlük kadroda özellikle Selen Uçer ve Elit Andaç Çam çok iyiler.
1 Şubat Kozyatağı Kültür Merkezi, 2 Şubat Yunus Emre Kültür Merkezi, 22 Şubat
Trump Kültür ve Gösteri Merkezi. Keyifle izleyin.
Hausbühne’den düşsel, düşünsel ve de belgesel bir çalışma
‘Copenhagen / Kopenhag’
“Sence bir fizikçinin atom enerjisinden faydalanmak için araştırma yapmaya etik olarak hakkı var mıdır?”
Hausbühne fizik lisansının ardından tiyatro eleştirmenliği ve dramaturji yüksek lisansı yapan Noyan Ayturan ile tiyatro eleştirmenliği, dramaturgi lisans ve doktorası sahibi Melike Saba Akım tarafından, sahne sanatları üzerine tartışmaları yaymak, geliştirmek ve arşivlemek amacıyla kurulan, tiyatro başta tüm gösteri sanatlarında üreten, düşünen herkesin çalışmalarını paylaşabileceği açık bir alan oluşturmayı hedefleyen online bir tartışma platformu.
İlk yapımları ‘Kopenhag’, 1933 doğumlu İngiliz oyun yazarı Michael Frayn’ın belirsizlik, bellek, nezaret ve perspektif temalarını konu eden, bilimin ve sosyal hayatın temeli olan ‘belirsizlik’ labirentinde modern fizik, felsefe ve ilişkilere dair bir oyun.
20. yüzyılın en büyük atom fizikçilerinden, hakkında Hitler için atom bombası yaptığı iddiaları dolaşan Werner Heisenberg 1941’de Nazi işgalindeki Danimarka'ya giderek, yarı-Yahudi eski arkadaşı ve hocası dahi fizikçi Niels Bohr ve eşi Margrethe’yi Kopenhag'da ziyaret eder. II. Dünya Savaşı'nın gidişatı ve milyonlarca insanın kaderi, yanlış anlaşılmalar ve belirsizliklerle dolu bu görüşmenin sonucunda belirlenir.
Oyunda, Heisenberg, Bohr ve Margrethe'ın huzura kavuşamayan ruhları, zamanda ve uzamda mevcut olmayan, bir arafta ya da bir atomun içinde, hayattayken yanıtlayamadıkları bir sorunun cevabını, ararlar: "Heisenberg Kopenhag'a neden geldi?” Hakimi, savcısı ve sanığı sürekli olarak değişen gerçeküstü bir davanın etrafında, her karakterin bombayla ilgili suçluluk duyguları şekillenir. Kararlar ve sorumluluklar üzerine bu etik tartışmada, kronolojinin parçalandığı anlatım, karakterlerin gerçek yaşamdaki sözleri aracılığıyla tarihsel olayları hem kırarak yeniden inşa eder.
Michael Frayn’ın iki perdelik uzun oyununu çeviren Noyan Ayturan, dramaturg Melike Saba Akım’ın desteğiyle metni çok sayıda karakterden ve bolca bilimsel ayrıntılardan ayıklayarak özüne indirgemiş. Yönetmen olarak oyuncularını tamamen boş, aksesuarsız ve dekorsuz bir sahneye yerleştirmiş. Ayşe Sedef Ayter’in yarı loş ışık tasarımıyla
gerçeküstü arafa dönüşmüş oyun alanında, İrem Dilaver’in 1940’ları anımsatan, ama küçük sapmalarla zaman ve mekân dışı kostümlerini giyen Umut Beşkırma, Yaman Ceri ve Burcu Ger, yalın ve son derece uyumlu bir ekip yorumuyla anlatıyı ara verilmeyen 75 dakikada aktarırlar.
Yakın tarihin bir dönemine usta işi bir sürreel bakış. Mutlak izlenmeli, 3 Şubat Kültüral ve sezon boyunca İstanbul tiyatrolarında.