Yahudi folklorunun kökenleri

Çocuklukta dinlenen melodilerin şuur altına işlemesi çok doğaldır; keza ebeveynlerimizden duyduğumuz öyküler ve deyişler de hiçbir zaman belleğimizden silinmez… Bu bağlamda, bir Yahudi´nin hafızasında yer etmiş olan ve milyonlarca başka Yahudi çocuğun da yüzyıllardan beri beslendikleri öyküleri, efsaneleri, menkıbeleri, derlemek, içgüdüsel bir dürtüyü çağrıştırır.

Yusuf BESALEL Perspektif
8 Şubat 2023 Çarşamba

Yahudilerin tarihsel deneyimi, diasporada her çağda, her yerde benzerlik gösterir. O kadar ki, Yahudiler hiçbir zaman hiçbir yerde uzun süre kök salamadı ve dünyanın yollarında gezgin oldular. Yahudiler hemen hemen her ülkede ve her nesilde aşağılandılar ve türlü taciz ve kıyıma uğradılar. Dolayısıyla, Yahudilerin folkloru da bu tarihsel deneyimlerinin sadık bir günlüğüdür adeta… Ancak gene de üç bin yıldan beri İsrailoğulları’ndan günümüze intikal edenlerin, etnik ve kültürel kimliklerini koruduklarını inkâr edemeyiz ve bu da başka uluslarda rastlanmayan tarihsel bir olgudur.

Yahudiler, inançlarında ve dinsel edebiyatlarında huzur bulmuşlardır ve Yahudi folkloru da bu keyfiyetin belirgin bir bölümüdür.

Menkıbeler, masallar… Ülkelerin kültürü ile de bezenerek, çocukluktan beri Yahudi bireyin hafızasına kazınmıştır. Bunlar, gerçekten Yahudiler açısından biricik niteliktedir: Tanrı’ya dahi beşeri bir imaj verilebilmiştir… Talmud ve Midraş, Yahudi halkının menkıbeleri, lejandları ve atasözleri için bitmez tükenmez kaynakçalardır. Hz. Musa, Yermiyau ve Hillel gibi kişiler de sevilen atalara dönüştürülmüştür.

Babil Talmudu

Yahudi folkloru gibi zaman ve coğrafi yöre açısından zengin olan başka bir folklor emsal gösterilemez. Yahudiler, yüzyıllar boyunca her yerde uyum sağlamıştır. Örneğin Amerikan folkloru, birleşik bir coğrafi alanda üç yüz yıllık süregelen bir tarihçeye sahipse de; binlerce seneden beri dünyanın nice bölgesinde türbülanslar içeren Yahudi folkloruna göre daha az entegredir. Çünkü folklor, insanların yaşamının nabız atışını sergileyen etkileyici bir kayıttır ve onun en büyük sanatı, sanatsızlığıdır; folklor spontane bir yansımadır. Kötüyü iyi ile, ışığı gölge ile, üzüntüyü kahkaha ile, dürüstlüğü ahlaksızlık ile karşı karşıya getirerek, karşıtların objektif gerçekte yatan uyumunu başarır. Kuşkusuz, halkın kitlesel zekâsını yansıtan verimli harmanın tohumlarının yoksunluğunda, hiçbir sanat dalında önemli kişiler ortaya çıkmazdı ve folklorun bu amaçtaki rolü hala tam anlaşılamamıştır.

Yahudiler, entelektüel bir halk olduysa, bu onların içsel zekâ fazlalığından değildir. Bu, onların tarihsel öyküsünün özgün niteliğindedir. Onlar, Ezra Yazıcı (Sofer) döneminden beri ve MÖ 6. yüzyılda Büyük Asamble’den kalan öğreti geleneğini izledi. Bu gelenek, Yahudilerin kutsal kitaplarını devamlı çalışmaları gerektiği farzından kaynaklanıyordu. Yahudilik, bir teokrasi, bir kahinler devletinde yeşermişti. Müteakip yüzyıllarda da bu çalışmalar, Mişna’yı, Talmud’u ve folklorun önemli bir kesimini yer aldığı midraşları da kapsadı. Bu çalışmalar, antik çağlardaki demokratik eğitimi yansıtıyordu: espri dolu konuşmalar, alışılagelmemiş fikirler ve felsefi spekülasyonla bezenmişti.

Ancak Talmud’u ve midraşları derleyen eski zamanların rabileri mütevazıydı ve bilgilerini yayarlardı; halka iner ve güçlü eğitim verirlerdi. Bunu sağlamak için de popüler öykülerden, lejandlardan, esprili ve Yahudiler arasında yaygın deyişlerden yararlanarak bunları öğretilerinin ve tartışmaların dokulanmasında ustalıkla kullanırlardı. Folklorun kendisi de tükenmez bir hayal gücünü içeren bu dokulanmadan ve zekâ kaynağından esinlenirdi. Eski lejandlar, fıkralar ve bilgelerin didaktik amaçlarla kullandığı misaller, haham ve hatipler tarafından günümüze dek kullanılagelmiştir.

Yahudi folklorunu başka folklorlardan ayırt eden belirgin özellikler

En başta bu folklor şiirsel, felsefi, üstü örtülü, dindar ağırlıklı, ibret verici, esprili ve ironik gibi sıfatlarla tanımlanabilir. Fakat her zaman etiktir, doğru davranışlara yönelik bir ders sunar, sürekli olarak eğiticidir ve bu nitelik, esprili ve komik olduğu durumlarda da geçerlidir. Espri ve ironi, medenileşmiş bir zihniyetin olası sıfatları olarak da görülebilir. Yahudiler, karakterlerini hayat okulunda yüksek bir bedel ödeyerek oluşturmuşlardı; dolayısıyla, ruhlarını, her zaman dünyanın darbelerine karşı korumak için gülmek zırhıyla güçlendirmek durumunda kalmışlardı.

Tarihsel deneyimlerindeki trajedilere karşın, Yahudiler her zaman yaşamı seçti; aksi halde bir halk olarak yaşadıkları felaketleri aşamazlardı. Nitekim ne olursa olsun, sorunları onları iyimser olmaya iterdi. Neşe ve gülmenin yarattığı terapi, teneffüs ettikleri hava gibiydi. İçlerindeki yaşam gücü, gözyaşları ve yas tutmaya mani olacak derecede güçlüydü. Ne tacizler, ne üzüntü, ne hapishane tipli gettolarındaki fakirlik, Yahudilerin gülmesine engel olabilmiştir. Bu tutum, dünyadaki zulme karşı kesin ve reddedici bir yanıttı. Dolayısıyla, Yahudi mizahının içeriğinde öyle biricik nitelikli bir espri gücü yatar ki, bu, sadece yaşamla ilgili kesitsel bir yorum getiremez, aynı zamanda onarıcı, yumuşatıcı bir öğe olarak trajedinin içindeki üzüntüyü adeta bir iplikle çeker alır. Bu yumuşatıcı mizaha pekâlâ ‘Yahudi Tuzu’ adı verilebilir; bu ‘tuz’un özgün tadı, Yahudi folklorunun yapısını saptar... Birçok Yahudi lejandı ve folklorik öykü, derin bir hüzünle bezenmiştir. Ama bir şekilde bu hüzün, ender olarak umutsuzluğa ve kendine acımaya dönüşür; yenilgi anında bile salih kişinin manevi zaferi dile getirilir. En anlamlı öyküler, Talmud’da Agada’da ve midraşlarda yer alır. Daha sonraları, Yahudi folkloru, önemli ölçüde şekil ve muhteviyat itibarıyla eski Rabinik folkloristlerin oluşturduğu kalıba dökülmüştür.

Yahudi folkloru; uhrevi âlem ve dünyayı, cenneti ve cehennemi, iyiyi ve kötüyü, doğal ve doğaüstünü, maneviyi ve maddiyi, kutsalı ve haramı ele alır. Birçok lejand ve efsane, Yahudilerin esaretten sonra yaşamış oldukları Pers ve Babil devletlerindeki komşularından intikal etti. Melek ve iblislerle ilgili öyküler, insanların en iyi ve kötü davranışlarına göre kaderlerini çizen Tanrı ile onların aralarında bu varlıkların aracı işlevlerine dayandırılır. Gerçek folklorun ruhu, ata ve peygamberlerin, Yahudi kral ve kahramanların, bilge ve âlimlerin, azizlerin ve günahkârların, inançlı ve inançsız kişilerin özüne inmiştir. Bütün bu öykülerin amaçlarından biri didaktik olmaktır: Yahudi’nin kanaatini güçlü atalarının salih olma hususuna ibret verici bir şekilde yönlendirmek. Diğer bir amaç ise, basit Yahudi’yi, halkının mutsuz kaderi nedeniyle hissettiği üzüntüyü, Tanrı’ya imanıyla teselli edebilmek için kutsal metinlerle onun kuşkularını gidermektir. Tolstoy, 1880’lerde, “Bu lejandlarda sonsuz bir zarafet vardır ve sessiz bir sabahta görkemiyle hareket eden bir sabah yıldızını andırırlar… Bunların en değerli niteliği, insan ruhunun ebedi gizemleri üzerinde yarattığı çalkantılardır” demişti.

Folklor süren, bitmeyen bir olgu

Folklor, süreğen ve bitmeyen bir işlemdir adeta ve hayatın akışına kendini kaptırmıştır… Folklorunu izleyen Yahudi’nin bünyesine beşeri bir asalet yerleşecek ve kendi varlığının önemine varabilecektir. Hâlbuki Yahudi olmayan bir izleyiciye, Yahudi folkloru sanki bir renk cümbüşü sunacaktır. Çünkü bu yansıma, evrensel bir kültürden kaynaklanmaktadır. Bu sayede de, Yahudi folkloru tüm beşeriyete - tüm uluslara ve ırklara getireceği basit birleşenlele insanları kardeşliğin ve anlayışın sınırlarına sürükleyecektir. Bilindiği gibi Tanah veya Tevrat'ın ilk beş cildi, Hz. Musa’nın tebliğ ettiği Yazılı Tora’dır. Zaman içerisinde Yazıcı Ezra’yı izleyen diğer yazıcılarla birlikte, yüzyıllar içerisinde sözlü olarak intikal, geleneksel doktrinlerin de derlenmesi gerekti. Mişna, bu ikinci yasa kümesini oluşturuyordu. Mişna, Erets İsrael’de Tannaim adı verilen 148 bilgin yazıcı tarafından derlendi. Bu, yazıcılar döneminden, son redaksiyonu 3. yüzyılda yapan Yuda ha-Nasi’ye dek yaklaşık beş buçuk asır aldı. Ancak Mişna’da yer alan sözlü geleneğin, acil olarak bir tefsire ihtiyacı vardı. Böylece Mişna’nın Yorumu olarak Gemara ve Talmud doğdu.

İki Talmud

Kendilerini, Mişna’nın mimarları olan Tannaim'in devamı olarak gören Amoraim adını alan yüzlerce rabi Talmud’u derlediler. Bunların tartıştığı ve yorumladığı yasalar, çağdaş beşeri deneyimin, gayet ayrıntılı ve geniş bir mikyasta olarak sorununa nüfuz ediyordu. Sadece din değil, ama felsefe, hijyen, etik, laik ve seküler tabiatla diğer tüm konular ele alınmıştı. Aslında iki Talmud mevcuttu. İkincisi Babil’deki Rabbani şuraların Amoraimi tarafından derlenmişti. Bu Talmud, nihai redaksiyonuna Saboraim adındaki ve Amoraim’i izleyen bilgeler tarafından ulaştı; MS 370’te biten Filistin Talmud’undan üç kat daha kapsamlıydı. Babil Talmudu’nda 63 ana bölüm varken, diğerinde 39 adetti.

Her iki Talmud da iki temel öğeden oluşur: Birincisi Alaha'dır. Bu, Yasa’nın (Tora’nın) ifadesi ve yorumlanmasıdır. İkincisi de Agada’dır. Agada, Kutsal Yazıların etik ve şiirsel bir yorumudur ve bunun için de öykü anlatma sanatından yararlanılır. Folklora dâhil derin anlamlı birçok anlatı, Agada’dan üretilmiştir.

Midraş

En nihayet Midraş’a geliyoruz. Bu, Mişna ile ilgili çalışmalarına başladıklarında, aynı anda Tannaim tarafından başlatılan yorumsal bir edebiyattır. MS 1040 yılına dek Midraş edebiyatı devam edegelmiştir. Midraş, dinin çıkarı uğruna oluşturulan bir tür sanattır. Ama her şeyden evvel bir sanattır; Yaratıcı bilincin bazı yerlerde bastırılmasına karşın, burada tam bir özgürlük ve ufuk keşfederek çiçek açmasıdır. Yahudilerin plastik sanatlarda icraat göstermesi yasaktı. Çünkü İlahi Varlığın resmedilmesi ve şekillendirilmesi söz konusu olamazdı ve bir mitolojik şekillendirme dürtüsü hoş karşılanmıyordu. Dinsel platformlarda dışlanan bu dürtü, işte bu alanda kendine bir çıkış yolu buluyordu.

Nitekim Orta Çağ’da Avrupa Hıristiyanlarına dahi Doğu’daki öykü ve fıkraların yayılması için en büyük aracılığı Yahudiler yaptı. Öykülerin çoğu Agada’dan kaynaklanıyorsa da diğerleri başka menşelerden de gelebiliyordu: Örneğin Sefer Hasidim (Salihlerin Kitabı), 1200 yılı dolaylarında ağırlıklı olarak Rabbi Judah Hasid of Regensburg tarafından derlenmişti ve Orta çağ Almanya’sı Yahudiliğinin Kabalistik inanç ve fantazilerinden oluşuyordu. Gutenberg tarafından matbaanın keşfi, Avrupa'da eğitimin demokratikleşmesinde büyük rol oynadı; bu ivme, gettolara dahi yayıldı. 16. yüzyılın ikinci yarısında Yidiş lisanında folklorik öyküler, manevi dersler çıkarılabilecek çalışmalar, matbaa aracılığıyla yaygınlaştı. Birçok kitabın haricinde Yidiş folklorik öykülerinin en popüler koleksiyonu, Ma’aseh Buch idi. Bu kitaptaki 256 öyküden yarısından fazlası, Agada ve Midraş’taki özgün şekillerine uyarlanmış şekilleridir. 15 ve 16. yüzyıllarda Kabala’nın da ortaya çıkmasıyla birlikte gizemin ve kötü uhrevi varlıkların ayrıntılı bir şekilde ele alındığı lejandların doğması çok doğaldı. En nihayet, 18. yüzyılda gizemli Hasidik akımın revaçta olmaya başlamasıyla birlikte, Yidiş dilinde ve Kabalistlerin ürettiği öykülerin bir devamı sayılabilecek özgün nitelikli bir edebiyat oluştu. Bu akımın kurucusu, mucizeler yaratan Rabbi Baal Şem Tov idi ve belirli ilkelerini izleyen müritleri de vardı…

Genel olarak Yahudi folklorunda yer alan konular şunlarla ilgilidir:

Kahramanlar: Dini kahramanlar, zeki hakimler, salih ve dindar kişiler, yardımsever insanlar, katledilen azizler, doğanın gücü, mucizeler, kavgacı ve güçlü insanlar…

Beşeri komedi: Komik şahsiyetler, esprili fıkralar, zeki insanlar, Yidişçe fıkralar, sadakatsiz ve günahkâr kişiler.

Geleneksel kişiler: Kantorlar, tanınmış çok zengin aileler, terziler, bilginler, tüccarlar, esnaf kişiler, doktorlar ve hastaları, çöp çatanlar, komik fıkralar.

Öyküler ve lejandlar: Kutsal Kitap’tan esintiler, ahiret, kaybolan 10 kabile, folklorik öyküler, şeytanlarla ilgili öyküler, hayvanlarla ilgili öyküler.

Atasözleri

Şarkılar ve danslar: Folklorik Şarkılar, çocuklar için ninniler, dinsel şarkılar, Hasidik danslar, vs,

Kaynakça: A Treasury of Jewish Folklore, Nathan Ausube, Crown Publishers, Ine., New York, 1948; S. Ⅴ-ⅩⅩⅣ.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün