Ülkemizin güneydoğusundan gelen acı haberler sebebiyle yaşadığımız üzüntüyü tarif etmek imkansız. Yaşanan felaket sonucu hayatını kaybeden herkese Allah´tan rahmet diliyoruz. Hepimizin başı sağ olsun.
Basket liglerine bakıldığında Amerika ile Avrupa arasındaki fark net bir şekilde görülür. Bu farkı açıklamak için “Avrupa takımları basketbola kaynak aktarmıyor” demek yeterli olmaz.
Önceki yazılarımı okuyanlar Avrupa ve Amerika basketbol liglerinin ekonomik olarak karşılaştırıldığında, arada nasıl dağlar kadar fark olduğundan tekrar tekrar bahsetmiş olduğumu biliyorlardır. Avrupa’da spor piyasasında futbolun mutlak hakimiyet sebebiyle basketbola kaynak aktarılmıyor denilebilir, ancak bu kanımca yeterli bir açıklama değil. Avrupa’nın devleri Real Madrid, Barcelona gibi takımların bile basketbola kaynak aktarmasına rağmen her sene zarar yazdığını düşünürsek temel sorun var olan kaynakların dağılımından öte, yeni kaynak yaratıl(a)maması.
Bu soruna çözüm için iki yöntem var. Birincisi, Avrupa içinde yeni piyasaları Euroleague’e dahil edip ligin sathını kıta içinde genişletmek. Lig yönetimi bu konuda atımlar atıp Avrupa Birliği’nin en büyük iki piyasası Almanya ve Fransa’dan takım sayısını arttırdı. Örneğin, Monaco ligin en büyük bütçelerine sahip olması sebebiyle transfer piyasasına çabukça damga vurmayı başardı. Alman takımları ise daha uzun vadeli yatırımlar yaparak seyirci sayısını arttırmaya ve altyapıyı sağlamlaştırmaya yoğunlaştı. Euroleague yönetimi de onların bu çabasını Final Four’u 2021’de Köln’e vererek ödüllendirmiş oldu.
Ortadoğu sermayesi
Yukarıda bahsettiklerim gelecek için güzel adımlar olsa da Amerika’nın gün be gün açtığı farkı kapatmak için yeterli değil. Hızlı sermaye girdisi ile en azından farkın açılma hızını azaltmak için yapılması gereken ise ikinci yöntem: Avrupa dışına açılıp Ortadoğu sermayesinden pay koparmak. Bu aşamada Dubai ön plana çıktı. 2022 yılının sonlarında çıkan dedikodulara göre Dubai’ye önce Final Four verilecek sonra da orada kurulacak bir takım lige dahil edilecekti. Hatta ve hatta bu proje takımının ligin kalburüstü birçok oyuncusunu takip ettiği bile söylendi.
Eski usul Euroleague severlerin tahmin edersiniz ki bu haberlere çok da sıcak yaklaştığını söyleyemeyiz. Basketbol kültürü sıfıra yakın bir coğrafyanın, tabir-i caizse mahallenin zengin ve şımarık çocuğu gibi bütün ayrıcalıklara hemen ulaşmasına itirazın gelmesi kaçınılmazdı. Her ne kadar onların savlarına uzak olmasam da şahsen duruma daha gerçekçi yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. NBA’in halihazırda ulaştığı bu piyasadan gelecek yatırımın doğru yönetildiği sürece (ki asıl kritik nokta burası) Euroleague’deki her takıma faydalı olabileceğini düşünüyorum. Ayrıca 17 bin kişilik bir salona sahip olan Dubai, tesis konusunda Dünya Kupası’na aday olmuş, tamamen hazırlıksız olan bir Katar konumunda değil.
Operasyonel tarafta ise yaşanacak sıkıntıları göz ardı edemeyiz tabii ki. Zaten yoğun tempoda olan ligde, çifte maç haftalarının arttığı yeni dönemde, Dubai’ye uçması beş-altı saati bulacak Batı Avrupalı takımların zorlanacağı bir gerçek. Ancak doğru bir planlamayla, belki NBAvari bir “doğu turu” ayarlanıp, bu sorunun önüne geçilebilir. Bunun yanında Dubai’de kurulacak takımın transfer sürecine getirilecek bir düzenleme, zaten yıldızlarını NBA’e kaptırmış olan ana kıta takımlarını kısa vadede köklü bir yetenek göçünden koruyabilir.
Gönül isterdi ki futbol liglerinin değerlerini milyarlarca dolar bazında arttırdığı bu dönemde, Avrupa içinde basketbol da kendi çapında bir sermaye akışına ulaşabilsin. Ancak günümüz koşullarında yeni piyasalara açılmak Avrupa basketbolunun hayatta kalabilmesi için tek yol gibi duruyor - en azından kısa vadede.
Bakalım bu yeni kan Avrupa’da enjekte edilebilecek mi? Ve daha önemlisi edildiğinden doğru kullanılabilecek mi?