Depremle yıkıldık. Dezorganize girişimler, boşa giden saatler, kurtarma yapanlar arası çekişmeler… Daha neler neler… Daha alınması gereken kaç ders var bilmiyorum. Tek bildiğim, bu deprem bir değil, bin derse bedel.
Sadece kader deyip geçmemek lazım.
Türkiye kaderci bir millet. Kader tabi ki var…
Astrolojide de külli ve cüzi irade denen zihniyetler var. Ancak her şeyi kadere havale edip ve “Allah’a emanet” deyip bırakmak olmaz.
Elimizden geleni yapıp gerisini kadere bırakabiliriz. Kader önce gayret ister. Bizim atladığımız kısım ‘gayret’ kısmı.
Arabesk düşünce tarzımız bize kör talih dedirtiyor ama önce hatalarımızla da yüzleşelim.
***
Satürn mart ayında Balık Burcuna geçiş yapacak. Son 2,5 senedir Oğlak’ta bulunan, ders veren, acı ile öğreten Satürn, bize sorumluluk al, tedbir al, gerekeni yap dedi durdu.
Bırak tedbir almayı, uyaran bilir kişiler susturuldu, onlarla iş birliği yapılmadı, denetleme yapılmadı, alt katların kolonlarını kesip depoya çevirenlere göz yumuldu. Şimdi ise kader diyoruz, doğal afet diyoruz.
Bu deprem her türlü olacaktı. Önemli olan bunu en az zararla atlatmaktı.
Biz en büyük zarara uğradık. Bu zarar, bu acı, bu yara çok uzun zamanda sarılır.
İşte Satürn yer değiştirmeden, son altı ayda, ya ödülünü verir gider, ya da cezanı. Biz yine ülkece sınıfta kaldık.
Çok zor günler yaşadık milletçe. Deprem, soğuk, açlık, ölümle mücadele tüm ülkeyi sardı. Herkes bir gönül oldu. Birlik oldu.
Göçükten her çıkanla, mutluluk gözyaşları döktük. Kalpler hep bir attı, dualar Türkiye’nin her yerinden deprem bölgelerine aktı. Mucizeler yaşandı. Hepsi unutulmaz dakikalar, anlar.
Ama sayamadığımız kadar da acılar ve kayıplar var.
Her biri bir dram, her biri bir can, yazık değil mi bu insanlara?
O kadar güzel insanlar yaşıyor ki bu ülkede, yardımlar anında doldu taştı. Ama bir o kadar da bilinçsiziz. Yardımda bile sistem lazımmış. Biriken ulaşamayan yardımlar, orda öyle bekler durur. Ya da fırsatçılar alır gider.
Fırsatçı, kötü, yağmacı dediklerimizi hiç konuşmayalım. Onları direk Allah’a havale edelim. Onlar dünyanın her yerinde var.
Ama dikkat! Maalesef gördük ki; mülteciler bizleri bu zor günlerde çok zorlar oldu.
Bu bir uyanış ve farkındalık zamanı. Kolay değil.
Herkes hep sonuca odaklı. Ne zaman bitecek? Ne zaman düzelecek sorularına cevap vermekten dilimde tüy bitti.
Önce biz nerede hata yapıyoruz? Ben her şeyi doğru yapıyor muyum? Sorumluluk alıyor muyum? Kendi menfaatlerimi gözetirken, kendi hırslarım, kendi yetkimi yüceltirken başkalarına haksızlık ediyor muyum?
Kimse kimseyi dinlemiyor, sadece karalama, hata bulma, eleştiri yapma, bilgiyi almama gibi birçok sorunumuz, cehalet, çok bilip aslında hiç bilmemek, kolay yoldan zengin ve başarılı olma isteği, sürekli rekabetten beslenme gibi çok çok düzeltmemiz gereken konu var.
Kimse kendini eleştirmiyor. Çok yanlış yerlere geldik. Hırs, güç, statü, ego her birimizi ele geçirmiş maalesef.
Plüton Oğlak’ta yirmi senedir bizi buna sürükledi.
Para, güç, yetki bize insanlığımızı unutturmuş olabilir mi?
Ben kimim sen biliyor musun?
Sen kimsin ki?…
Gibi tavırlarla bir arpa boyu ilerleyemedik.
Şimdi mart ayında Plüton Kova’ya geçiyor. Plüton Kova: isyan demek, devrim demek, uyanış demek, ayaklanma demek. Hümanizm demek, yanlışa başkaldırı demek, halk hareketleri demek.
Büyük olaylar olacak ve çok can yanacak ki bu değişim olsun.
Satürn de Balık burcuna geçiyor.
Hem Satürn’ün Balık’ta hem de Plüton’un Kova’da olduğu son zamana geri dönüp bakınca, Fransız İhtilali dönemi çıkıyor karşımıza demiştim.
İnsan hakları, halkın ayaklanması, farkındalık, halkın bilgiye uyanması, yöneticileri sorgulaması gibi etkiler var diye anlattık tüm astrologlar.
İşte şimdi bir, birlik, destek olma; eşitlik, adalet, hak hukuk zamanı…
Adalet senesi geldi. Önce belki de Satürn Balık’la, ilahi adaleti anlayacağız.
Herkes nerede yanlış yaptı, ne kadar hırslarına yenildi göreceğiz. Hepimiz dersler alacağız.
Lütfen adalet bekçisi olmayı da bırakalım. Herkes kendine bir baksın. Önce kendini düzelten, kendi çıkarlarını değil, bizim beraber iyi olma halimizi destekleyen kazanır bu dönem.
Çok büyük bir değişim bu.
Sonu güzel ama geçiş kolay olmayacak.
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın demek yok artık!
Önce 17 Ağustos şimdi de 6 Şubat tarihleri kazındı akıllara. Asla unutulmayacak tarihler bunlar. Bir tanesini daha kaldırmaz bu ülke.
Hep mi acıyla bir olacağız? Çok kötü bir deneyim insanlığımızı hatırlattı, yemekten, uyumaktan bile utandık.
Ülkece başımız sağ olsun.
Destek olalım, sadece bugün değil, ateş düştüğü yeri yakmasın, unutmayalım, maddi manevi elimizden geleni yapalım.
Bırakalım artık seni beni. Biz olalım.
Yardımseverlik, dayanışma örneği olan ülkemizde öyle güzel insanlar, öyle güzel gençler var ki onlar tüm bu kaosun içinde, tüm acılara rağmen, bir umut verdi bana.
Umutlar hiç bitmesin.