Bilgi yarışmaları izlemeyi sever misiniz? Peki oynamayı? Ben izlemeyi de oynamayı da çok severim. Sizin de sevdiğinizi düşünerek bu hafta sizin için bir bilgi yarışması hazırladım. Size dört soru soracağım, ardından sırasıyla cevaplarını hikayeleriyle anlatacağım. Hazırsanız soruları soruyorum…
Michael Jordan birçok kişiye göre tarihin en iyi basketbolcusudur. Öyle bir oyuncudur ki bütün kazandığı takım ve bireysel ödülleri buraya yazsam sayfaya sığdıramam. Usain Bolt ise benzer profilli bir koşucudur. Hem 100 metre hem de 200 metre koşuda dünya rekorunu elinde tutan tarihin belki de en başarılı atletlerinden biridir. Gareth Bale ise daha farklı bir figür. İngiltere’de başlayan futbol kariyeri onu Real Madrid’e götürdü ve bir noktada tarihin en pahalı oyuncusu olmayı başardı. Real Madrid macerasında birçok başarıya imza atmasına rağmen takım arkadaşları Ronaldo veya Benzema gibi bir takım efsanesi olmayı başaramadı. Belki de bu yüzden futboldan emekli olur olmaz kendisini yeni bir spora attı. Aynı Jordan ve Bolt gibi. Michael Jordan basketboldan ilk emekliliğinin ardından bir sene boyunca profesyonel olarak beysbol oynadı. Chicago White Sox takımında kariyerine başlayan Jordan kısa bir süre sonra basketbola döndü. Bolt ise koşu kariyerinin bitimi ile kendisini futbola adadı. Büyük bir Manchester United taraftarı olan Bolt, biri Borussia Dortmund olmak üzere üç takımla antrenmanlara çıktı, hatta Malta’daki bir futbol kulübünden teklif bile aldı. Buna rağmen Bolt hiçbir takım ile profesyonel sözleşme imzalamadan futbol kariyerini sonlandırdı.
Gareth Bale uzun zamandır büyük bir golf hayranıydı. Futbol kariyerinin sonlarına doğru çok fazla golf oynaması zaten eleştiriliyordu. Bu yüzden emekliliğini 2023’ün şubat ayında bir PGA golf turnuvasına katılarak kutladı. Bu üç sporcuyu özel yapan da budur, üçü de farklı spor dallarında profesyonelleşmişlerdir.
John Surtees, 1934 yılında İngiltere’de doğru. Babası eski bir motosiklet yarışçısı ve satıcısıydı. Babasının izinden giden Surtees, motosiklet yarışlarına katılmaya başladı. Ardından dört farklı senede 500cc motosiklet şampiyonalarını kazanıp kendini tarihe dünyanın en iyi yarışçılarından biri olarak yazdırdı. 1960 yılında son şampiyonluğunu kutlayan Surtees, Formula 1 yarışmasına katılmaya karar verdi. Dört sezonun ardından Ferrari ile şampiyon olmayı başardı. Bunun üzerine spor tarihinde hem en üst seviye motosiklet hem de Formula 1 şampiyonası kazanmış tek sporcu olmayı başardı.
Futbol ve milli marşlar
Futbol maçlarının başlangıçlarını çok özeldir. Takımlar kim olursa olsun önce kaptanlar birbirlerine takımlarının flamalarını verir, ardından takımlar birlikte fotoğraf çektirir. Süper Lig gibi bazı ligler ve milli maçlarda ise karşılaşmanın başlamasından önce milli marşlar da söylenir. Bu etap gerçekten de çok özeldir. Özellikle küçük ülkelerin kendilerini gururla dünyaya sunması ve ülkelerini temsil etmesidir. Çok ilginçtir ki İngiltere ve Lihtenştayn maç yaptığı zaman farklı marşlar çalmaz. Aynı marş iki kere üst üste çalar. Çünkü Lihtenştayn, aynı Norveç gibi, İngiltere’nin “God Save the King/Queen” marşının melodisini kendi milli marşlarına uyarlamıştır. Tarihin en bilindik marşlarından biri olan bu melodi, İsviçre, Rusya ve Amerika gibi ülkelerde de farklı milliyetçi şarkılarda kullanılır.
Pentatlon, Olimpiyatların en güzel sporlarından biridir. Yunanca ‘beş’ anlamına gelen ‘penta’ ekinden anlaşıldığı üzere, bu branş beş farklı sporun birleşmesinden oluşuyor. İlk çıktığı zaman eski askerlerin çok iyi başarılar elde ettiği spor dalı içinde cirit ve disk atma ile güreş gibi sporlar yer alıyordu. Zaman ilerledikçe koşu ve eskrim gibi sporlar da eklendi. Olimpiyat tarihi boyunca sürekli değişen ve gelişen bir kategori oldu. Robert LeGendre 1924 yılında Paris’te içinde uzun atlamanın da bulunduğu Pentatlon kategorisinde yarışmaya katıldı. Üçüncü olarak bitirdiği yarışma sırasında uzun atlama rekorunu kırmayı da başardı. Bu şekilde tarihte bir branşta rekor kırıp, rekorunun aynı yarışma sırasında bir başkası tarafından kırılmamasına rağmen, eve altın madalya ile dönemeyen bahtsız bir sporcu olarak yer almayı başardı. İlginç bir şekilde spor kariyerinin bitişi ile önce bir Hollywood aktörü, ardından dişçi oldu. Gerçekten de elimde olsa sohbet etmek isteyeceğim biri gibi duyuluyor.
Ülkece iyi günler geçirmiyoruz. Normal şartlarda Hatayspor ve Gaziantep FK gibi ligden çekilmek zorunda kalan takımlarla ilgili bir yazı ve tarihte benzeri görülmüş hikayeler üzerine bir yazı yazardım. Ama şahsen bu konuyu araştırmak da düşünmek de çok keyifsiz. Hele geçtiğimiz günlerde Hataysporlu futbolcu Christian Atsu’nun ölüm haberinin gelmesiyle bu konu daha da üzücü bir hale geldi. Ülkemizi, halkımızı ve özellikle de bu faciayı yaşayan herkesi bu duruma sokanlar umarım bir gün hak ettiklerini bulur. Hepimizin başı sağ olsun.
