Ülke olarak ne yazık ki büyük bir afetle mücadele ettiğimiz günlerden geçiyoruz. Dayanışma ve özveriyle bu zorlu günleri de aşıp yaralarımızı hep birlikte saracağımıza inancım sonsuz...
Bizleri derin bir acıyla yüzleştiren bu depremin meydana geldiği ilk andan itibaren, ülke çapında büyük bir seferberlik başlattık. Kamu kurumları ve sivil toplum örgütleri ile birlikte tüm vatandaşlarımızın da topyekûn destek verdiği bu yardım seferberliğinin en güçlü halkalarından biri de elbette ülkemizde faaliyet gösteren şirketler oldu. Afet bölgesinde tesisleri, şubeleri veya bayileri olanlar başta olmak üzere, yönettiğim tüm markalar, ayrıntılarıyla oluşturduğumuz acil eylem planlarını devreye alarak ilk andan itibaren afet bölgelerine yönelik seferberliğe dahil oldu. Tüm üretim, faaliyet ve iletişim takvimleri; içinde bulunduğumuz bu olağanüstü hâl sürecine göre yeniden güncellendi. Firmalar tarafından özel ekipler oluşturuldu, yardım ve bağış kampanyaları organize edildi, ihtiyaç duyulan bölgelere ayni ve nakdi yardımlar ulaştırılmaya başlandı.
Son deprem felaketiyle birlikte sosyal medyanın, toplumsal iletişimin en önemli dinamiklerinden biri olduğu da kanıtlandı. Sosyal medya mecraları, haber verme ve kamuoyunu aydınlatma amacını aşarak adeta birer iletişim destek platformuna dönüştü. Başta Twitter olmak üzere, Telegram, WhatsApp, YouTube gibi birçok mecranın kullanıcıları bu afette sosyal sorumluluğu sırtlandı. Kullanıcıların paylaşımları elden ele taşınan bir ışık kaynağı gibi kritik bilgi akışını sağlayarak, mecraları bir iletişim destek platformuna dönüştürdü. Araştırma şirketi Adba Analytics'in verilerine göre deprem felaketinin yaşandığı ilk iki gün, 6-7 Şubat tarihlerinde çeşitli sosyal mecralarda depremle ilgili olarak yaklaşık 52 milyon paylaşım yapıldı. Yapılan tüm bu paylaşımlar ise 40 milyarı aşkın erişime ulaştı. Twitter mecralar arasında kullanımda yüzde 98’lik pay ile önemli bir rol oynadı.
Depremin üzerinden yaklaşık üç haftalık bir sürenin geçmesine karşın, yaşadığımız afetin boyutları göz önüne alındığında ise depremin uzunca bir süre gündemimizde yer alacağı ve yardımların da sürekliliğinin sağlanmasının gerekliliği açıkça ortada... Son günlerde markalarımdan en çok gelen soru ise şu: "Normal iletişim takvimimize ne zaman dönmeliyiz?"
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, ‘normal’den ne kastediyoruz bunu iyi tanımlamamız lazım. Çünkü bundan böyle ülkemizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bunu sokakta, işte, evde, sosyal medyada, tüm hücrelerime kadar hissedebiliyorum. Bundan sonrası için hem özel hem de iş hayatımızda yeni bir anlayışa ihtiyacımız var. Bu değişim ve dönüşüm en çok da markaları etkileyecek. Geleceğin markaları; özgün düşünerek fark yaratan, toplumsal faydayı gündeminde tutan, sosyal sorumluluğa odaklı, tüketiciyle iletişiminde samimi, birleştirici, pozitif ve empatik iletişim kuranlar olacak.
Elbette tüketicilerle iletişim kurmak gerekiyor ve böylesi hassas bir dönemde markalar hata yapmaktan çekiniyor. Bir iletişimci olarak şunu söyleyebilirim; evet, hepimiz paylaşımlara ara verdik ve artık iletişime devam etmek durumundayız. Fakat büyük acıların sessizliğinden sonra içeriklerimizi, dolayısıyla kelimelerimizi doğru seçmemiz çok önemli. Önerilerim ise şunlar:
Beşiktaş taraftarları fark yaratan bir yardım seferberliğine imza attı
Yaşadığımız büyük depremin ardından başlatılan yardım seferberliğinde, her bir bireyin katkısı ve katılımı çok değerliydi. Ancak bazı yardım organizasyonları medyada ses getirmesi bakımından bir adım öne geçti. Önceki yıllarda deprem ve sel gibi afetlerde, çeşitli futbol kulübü taraftarlarının, afetzedelere yardım amacıyla tribünlerden sahaya atkı attığına pek çok kez şahit olmuştuk. Bu kez Beşiktaş taraftarları, tribünlerden yapılan destekleri çok daha anlamlı bir noktaya taşıdı. Beşiktaş - Antalyaspor karşılaşmasında dakikalar depremin meydana geldiği saati simgeleyen 04.17'yi gösterdiğinde siyah-beyazlı taraftarlar depremden etkilenen çocuklara göndermek için sahaya 'peluş oyuncaklar' attı. İzleyenlerin duygu dolu anlar yaşamasına neden olan bu yardım seferberliğinin toplumsal faydaya yönelik samimi ve birleştirici yönü o kadar etkili oldu ki sınırları aşarak, yabancı basında da oldukça ses getirdi. Bu tarz fark yaratan iyi örneklerin daha da çok yaygınlaşması dileğiyle…