•İsrail´de her daim diri tutulan bu demokratik toplum refleksi aslında, ilkokul sıralarından üniversiteye ve toplumun geniş kesimine kadar yayılmıştır. İsrail´de “sivil toplumlaşma” ve bireylerin sivil toplum örgütleri etrafında hareket etmeleri de Orta Doğu´nun diğer ülkelerine oranla daha fazladır. Şu ana dek ömrünün yarısını İsrail siyasetinde geçiren Netanyahu´nun, hiçbir hukuk devletinde görülmemiş biçimde Mahkeme´nin yetkilerini törpüleme gibi amatörce giriştiği bu siyasette şurayı gözden kaçırdığına inanmaktayım: “Knesset´te çoğunluk kimde ise her yasayı çıkarabilir” görüşünün, günümüz İsrail “hukuk ve toplum kurumları”nca kabul edilmesinin zorluğudur. Bunu, İsrail´in “devlet koridorlarında yetişmiş” Bibi´nin herkesten daha çok anlaması gerekir. – Dr Remzi Çetin ohttps://twitter.com/remzzicetin/
Dinler tarihi açısından hayli önemli bir belgedir Ester Kitabı, yani orijinal adıyla Megillat Ester. Bu nedenle her şeyden önce Türkiye topraklarında bulunması büyük zenginlik elbette. Megillat Ester, Yahudilerin 2 bin yıldan daha uzun bir süre önce Pers Kraliçesi olan Ester'i andıkları bir bayram olan Purim'in ortaya çıkış öyküsünü anlatır. Bir diaspora hikayesidir aslında.
Ester bir Yahudi'ydi ama kocası Kral’ın bundan haberi yoktu. Kral'ın bir numaralı görevlisi Haman ise Yahudilerden nefret eden biriydi. Ester'in amcası kendisine boyun eymeyince Haman o kadar çok öfkelenmişti ki tüm Yahudileri öldürmeyi planlamıştı bu yüzden. Katliamın hangi gün yapılacağını da kura çekerek belirledi. Kura için kullanılan Farsça bir kelimedir Purim. Allahtan kocasına dinini anlatacak kadar cesur olan Ester sayesinde Haman cezalandırılmış, Yahudiler de katliamdan kurtulmuşlardır.
(...) İlginç olan şudur; Purim, Tevrat’ta hiç sözü edilmeyen bir bayramdır. Megillat Ester, Purim’i "tarihi" bir Yahudi kurtuluş olayı olarak gördüğünden anılmasını zorunlu kılmıştır. Ester’i dinler tarihinin -bence- en ilginç olayı yapan tarafı Tanrı'nın Purim'e uyulmasını emrettiğini söylememesidir. Buna hayli özen gösterir kitap. Tanrı'dan hiçbir yerde bahsedilmez, Purim'in unutulmuş ya da ihmal edilmiş eski bir bayram olduğuna dair hiçbir imada bulunmaz. Purim açıkça yeni bir bayramdır, kökeni yakın zamana dayanır.
Anlaşılıyor ki kutlanmaya devam edilmesi Megillat Ester yüzünden olan Purim’in bir önemi de Yahudi halkının yaşamında önemli bir işlev görmesi halinde ilahi bir emir olmadan da kutlanabilecek daha sonraki bayramların yolunu açmış olmasıdır.
Benim en çok ilgimi çeken tarafı kitapta hem ciddi bir tema hem de komik bir üslubun bir arada olması. Aslında, son derece neşeli, kimilerine göre komik bir kitap da sayılır. Lüks sergilenir hikayede, içki partilerinden söz edilir, şenlik, safahat anlatılır. Belki de bu yüzden tanrının adı hiç geçmez.
Megillat Ester Hıristiyanlık için de değerlidir. Kraliçe Ester, Pers Yahudilerine üç günlük bir oruç tutturduğu, Haman'ın hazırladığı katliamdan kurtulmaları için dua ettiği için önemlidir. Megillat Ester’den Yeni Ahit’te değil, Eski Ahit’te söz edilir.
Elbette inananlarının çıkaracağı dersler vardır Kraliçe Ester’den. Örneğin dua ederek, adı hiç geçmese de Tanrı’ya güvenerek arzu edilene kavuşulacağını öğrenir kişi. Ester; Tanrı’nın, planını gerçekleştirmek için sadık insanları kullanışına da örnektir. İsrail halkının katliamdan kurtuluşunu sağladığı için Ester “en cesur kadın” kabul edilir.
Megillat Ester, bir kadının adının verildiği tek kitaptır. Ulusunun bu kahramanı ilk olarak Hadassah olarak adlandırılmıştı. Ancak İbranice adı “imparatorluk sarayının yararı için yükselen yıldız” anlamına gelen Ester olarak değiştirilmiştir.
Dinler tarihinin en güzel, en acıklı, en komik öykülerinden birini içerir Megillat Ester. Kayıtsız kalmak mümkün değil. Türkiye, Antakya bu güzel hikayeyi içeren bu kitabın ana yurdudur yüzyıllardan beri. Elbette inananları için çok daha değerlidir ama Antakya’ya geri dönmesi yine de daha anlamlı, daha güzeldir.
İsrailli kurtarma ekibi ZAKA’ya teşekkürler. Bize Megillat Ester’i yeniden anımsattığı için.
Mustafa K. Erdemol
Yaklaşık bir aydır protesto kampanyasının yükselmesi neticesinde en az dört milyar dolar, ABD ve Avrupa'daki bankalara aktarıldı. İsrailli bankaların müdürleri, yurtdışına aktarılan yatırım tutarlarının yükselmesi üzerine toplantı talebinde bulundukları Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ile görüşmüştü.
Toplantıda Bakana, İsrailli bankaların yaşadığı durumdan ve bunun ekonomik duruma yönelik yansımalarından kurtulmak için hızlı adımlar atılması çağrısı yapıldı.
Ayrıca bankalardan para ve yatırım transfer hızının normalden 10 kat daha hızlı olduğuna dair bir rapor da takdim edildi.
Hükümetin yargıyı zayıflatma planının, İsrail'in ekonomik refahını destekleyen sivil kurumların baltalanması için bir tehdit olarak görüldüğünü belirten müdürler, bunun doğurduğu endişeler bağlamında paraların yurtdışına aktarım hareketinin yansımaları konusunda uyarılarda bulundu.
Bir banka temsilcisinin aktardığına göre "bankalar, belirsizlik halini korumaya çabalayarak, yurtdışına para transferi süreci hakkında detaylı veriler sunma konusunda çekimser davranıyor. Şurası kesin ki para çekme işlemleri sürüyor ve Knesset'in yargı planını yasallaştırma sürecini başlatmasından sonra, son günlerde artış gösterdi."
Discount Bankası Genel Müdürü Uri Levin ise durumu şu ifadelerle değerlendirdi:
Hükümetin tasarısı; İsrail parası şekelin zayıflatılması, İsrail için risk düzeyinin artması ve borsanın zayıflaması gibi kriz başlatıcısı göstergeler ortaya koyuyor. Üstelik bu krizin süresi ve tehlikeli yansımalarının gerçek yüzü de bilinmiyor.
Vatandaşları daha fazla transfer yapmaya teşvik etmemek adına içeriden atılan bir adım doğrultusunda İsrail Merkez Bankası, İsrail'den yurtdışına yapılan para transferlerine ilişkin resmi açıklamada bulunmayı reddetti.
(...) Yatırımların yurt dışına aktarılmasının yansımalarına ilişkin uyarılar, ekonomik şirketlerle sınırlı kalmadı. Uzmanlar, ekonomistler ve hatta Maliye Bakanlığındaki üst düzey yetkililerden de durumun yansımaları konusunda uyarılar geldi.
Bu gelişme, Başbakan Netanyahu'yu konuyu ele alıp onlara yanıt vermeye sevk etti. En belirgin uyarı, Bakanlığın önde gelen ekonomi uzmanı Shira Greenberg tarafından yapıldı.
Greenberg, "yargıyı baltalama planının, ekonomik kurumlar için olumsuz sonuçlar doğurması, dolayısıyla yatırımların çekilerek İsrail bankalarının durumunun gerilemesi" konusunda uyarılarda bulundu.
Netanyahu, Greenberg'in uyarısına, "Siyasi konularda uyarı yapmak, maliye personeline vazife değildir" cevabıyla karşılık verdi.
Ekonomik İşler Uzmanı Sami Peretz'in değerlendirmesine göre ise "yatırımcıların ve yüksek teknoloji şirketlerinin paralarını çekmesi, Hükümetin şirketlere bir zararının dokunacağı endişesiyle alınmış bir karar değil, Hükümetin hukuk alanında atacağı adımlara duyulan güvensizlik oyudur."
Peretz'e göre Hükümetin attığı adımlar, İsrail'i ve onun mahkeme, polis ve hatta ordu gibi önemli kurumlarını yozlaşmış, düşmüş ve daha aşırı bir tutum benimsemiş bir hale getirecek.
Dünyanın önde gelen bankalarının uyarılarının sürekli duymazdan gelinmesine karşı yapılan protestonun öncüleri arasına katılan Peretz, reform planının İsrail'in kredi notunun düşürülmesine ve ülkedeki yatırımların azaltılmasına yol açacağı konusunda uyardı ve sözlerini şöyle sürdürdü:
İsrail Hükümeti, bu tür zararlar meydana gelene kadar reformun geçeceği, hakimlerin atanması üzerindeki koalisyon kontrolünün tamamlanacağı ve bakanlıklardaki hukuk danışmanlarının tasfiyesinin yapılacağı varsayımına bel bağlıyor. Bu, yıkıcı ekonomik yansımalar konusunda uyarıda bulunan kişileri zora sokuyor. Çünkü onların öngördüğü zararlar, uzun vadede gerçekleşecek ve bunların şu an ispatlanması zor olacak. Bu zamansal aralık Koalisyonun lehine, zira hemen gerçekleşmeyen şey, dışarıdan bakılınca reformla ilişkilendirilmez. Bu da kamuoyunun, neye karşı durduğumuzu bilmesi için üslubun sertleştirilmesini ve bayrağın yükseltilmesini gerektiriyor.
Ekonomik İşler Uzmanı Dror Carney'e göre ise "paraların İsrail bankalarından çekilip yurtdışına aktarılması devam ettiği takdirde yerel piyasadaki zayıf performans önümüzdeki aylarda da sürecek. Ancak bu noktada, mesela 2022'de Ukrayna'yı işgali ve Batının ona karşı yaptırımları zemininde Rusya'da yatırımcıların kaçışına ilişkin aşırı durumu göz önüne alacak olursak; ülkedeki yaşam standardının düştüğü doğru, ancak şaşırtıcı bir şekilde Rus rublesi o yıl dolar da dahil olmak üzere dünyadaki çoğu para birimine karşı güçlendi."
Yüksek teknoloji şirketleri ve diğer teknoloji ve yatırım şirketlerinin, gruplar halinde istihdama ve protestolar ve hükümetin politikasına itiraz belgesi imzalatma gibi kendilerine özgü faaliyetler yürütmeye başladığına dikkat çekiliyor.
En aktif şirketler, raporlara göre en çok zarar gören yüksek teknoloji şirketleridir. İsrail'deki yüksek teknoloji sanayisini takip eden Start-Up Nation Central kuruluşunun raporuna göre teknoloji sektöründeki toplam yatırım değeri, 2021'de bugüne kadarki en yüksek seviyeyi görerek 27 milyar dolara ulaşmışken yaklaşık 15,5 milyar dolara geriledi.
Emel Şehade
Hatay’da enkaz altından çıkarılıp, İsrailli kurtarma ekipleri tarafından İsrail’e götürülen el yazması ile ilgili olarak televizyon programında hayli ağır sözler ettim.
Bunun hırsızlık olduğunu belirttim.
İsrail tarafından hemen bir açıklama geldi.
Kadim dostum Avi Alkaş’ın aktardığı açıklama aynen şöyle:
“Sevgili Fatih, programında bahsettiğin konu Antakya Musevi Cemaati Başkanı’nın cenazesinin enkaz altından çıkarılması esnasında, merhumun kardeşi tarafından orada bulunan İsrailli bir dini elemana, bir yanlış anlaşma neticesinde verilmiş olan el yazmasının, kurtarma ekibinin acele ile bölgeden ayrılmaları nedeniyle yanlışlıkla İsrail’e götürülmüş olmasıdır. İsrail’e götürülmüş olan bu el yazması, durumun farkına varılması ile hemen alınarak tekrar ülkemize getirilmiş ve Türkiye Hahambaşılığı’na teslim edilerek, Hahambaşılık uhdesinde koruma altına alınmıştır.
Antakya Sinagogu onarılıp yeniden ibadete açıldığında, oradaki yerine tekrar yerleştirilecektir.
Arzu edersen tüm olayı daha detaylı bir biçimde anlatmak üzere ilgililer seni ziyaret de etmek isterler.”
El yazması tekrar Türkiye’ye geldiğine göre bence ortada bir sorun kalmamıştır.
Fatih Altaylı
https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/3568030-yanlislikla-gitti-hemen-geri-geldi
“Bence geldiğimizde burada hem hükümet hem de halk tarafından sıcak bir şekilde kabul edilmemiz, son yaşanan ilişkilerin ısınması sürecinin bir sonucu değil. İlişkilerin ısınmış ve diplomatik ilişkilerin tekrar en üst seviyeye çıkarılmış olması, soru işareti oluşturan bazı başlıklarda çözüme ulaşılmış olması tabii ki olumlu bir etken oldu. Sizin dediğiniz gibi İsrail kuvvetleri daha muhafazakar denebilecek bir bölgede görev yaptı; ancak Tanrı korusun- böyle bir şey iki sene önce yaşanmış olsa da bence biz burada farklı bir muamele görmeyecektik. Tabii yine de insanların İsrail’in bir düşman değil, dost olduğunu önceden de görmüş olmasının bize olumlu yansımaları oldu.
Bir başka önemli konu da şu: Normalleşme sürecinde iki taraf da ülkelerimiz arasında diyalogun çok açık olması gerektiğini vurguladı. Bunu sürdürmeliyiz. Gerilimi önleme mekanizması bu sebeple kuruldu. Şu anda bir gerilim döneminde değiliz, ancak Dışişleri Bakanımız bu sayede dayanışma ziyareti yapmak istediğinde hızlı bir şekilde Türk mevkidaşı ve Cumhurbaşkanı tarafından kabul edildi. Bence ikili ilişkiler açısından bu tür mesajlar önemlidir. “Şu an farklı bir yoldayız” demiş oluyoruz, yolculuğa başladık ve attığımız adımlara bağılıyız demiş oluyoruz. Bu yol tabii ki sorunsuz ve dümdüz olacak diyemem, sorun yaşadığımız noktalar olabilir. Ancak oturup, konuşabiliyor olmamız çok önemli.”
“Bence ilişkiler sürdürülebilir. Ülkeler arası ilişkilerin tabii ki kişisel tarafları da vardır, ancak günün sonunda önemli olan sahadaki gerçekliktir. Sahadaki durum, siyasi davranışları şekillendirir. Netanyahu seçildiğinde, geçmişte yaşadıkları sorunlara rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan arayıp onu tebrik etti. Hükümetler arası ilişkilerin de devam ediyor olması önemli: Dışişleri Bakanımız buraya geldi, normalde iki Türk bakan İsrail’e gelecekti ancak deprem nedeniyle ertelemek zorunda kaldılar. Yakın gelecekte başka ziyaretler için de başvurular var.
Depremle aynı günde Serbest Ticaret Anlaşması üzerine Ortak Ekonomik Komite, Kudüs’te toplandı. Bakan katılacaktı, ancak deprem nedeniyle katılamadı. İlişkileri güçlendirmeye devam ediyor olmamız, iki tarafın da ciddiyetini gösteriyor.
İlk günden itibaren Türk siyasi düşüncesinde Filistin sorusunun önemli bir yer tuttuğunu farkındaydık. Bunun Türkiye Cumhurbaşkanı ve hükümeti için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Günün sonunda Filistin sorusu İsrail’de bizim hayatımızı da şekillendiren bir konu. Aynı fikirde olmadığımız birçok konu olması, ayrı yönlere gitmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Aksine, çatışma ve gerilimi önlemek için bu yolculuğu sürdürmeliyiz. Sevsek de sevmesek de mevcut gerçeklik bu.”
İsrail’de yaklaşık 2 aydır süren hükûmeti protesto gösterilerine şaşırıyorsanız, 11 maddelik bilgiselimi okumalısınız. İsrail’in sokaklarından çıkan demokratik hareketlerin kısa tarihi için;
1) Bu 2 fotoğraf çok şeyi özetliyor:
İsrail Devleti’ne yıllarını vermiş ve Silahlı Kuvvetlere hizmet etmiş 98 yaşındaki bu bireyden; diğer fotoda görülen ve kendilerine “dindar siyonist” diyen çocuk-gençlere dek tüm yaş gurubu her akşam “hukuku korumak için” sokaklarda.
2) Netanyahu’nun liderliğindeki aşırı sağcı hükûmetin anla(ya)madığı nokta burası aslında. Sokakları dolduranlar, sadece “kafası karışık ve şaşkın solcular”, “sürüler hâlindeki Arap seçmenler”, “radikal solcu takımı” ya da “sapkın LGBT gurupları” değil; İsrail toplumunun tümüdür.
3) Bir de buna, Netanyahu’nun: “Protestocuları yumruklamak istiyorum” ifadesinin basına yansıması eklenince, hangi dünya görüşünde olursa olsun bu ifade, halkı, gösterilere katılmaları yönünde daha çok kamçıladı.
4) Peki, toplumun her kesiminden insanlar, hükûmetin mahkemenin yetkilerini budamaya dönük eylemine neden bu derece güçlü ve organize bir şekilde karşı çıkmaktadırlar?
Çünkü İsrail’de hiç dinmeyen ve 365 gün canlı kalabilen bir “demokrasi duyarlılığı” var. Bunun da temel nedeni;
5) İsrail’in kurulduğundan bugüne eleştirel bir toplum yapısına sahip olmasıdır. Öyle ki İktidar, kimin elinde olursa olsun toplumun, yanlış giden politikalara ses çıkarma cesareti, her daim canlıdır. Özellikle 1973 Yom Kippur Savaşı ve 1982 Lübnan işgalinde de bu açıkça görüldü.
6) 1973 Yom Kippur Savaşı’nda Arap Devletlerinin İsrail’i gafil avladığı, İsrail Ordusu’nun toparlanmasının zaman aldığı ve hükûmet ile Ordu arasındaki iletişimin sağlanamadığı gerçeği, bugün, yetkileri kısıtlanmak istenen Yüksek Mahkeme’ce 1974’te soruşturulmuştu.
7) O dönemde hukuk, Yürütme’ye dönük “hesap sorulabilirliği”, işler hâle getirmiştir. 1982’deki Menahem Begin iktidarının Savunma Bakanı Ariel Şaron’un Güney Lübnan’daki Filistin Mülteci kamplarındaki şüpheli eylemlerine ve işgale karşı da İsrail toplumu, tıpkı bugünkü gibi,
8) yoğun tepki göstermiş ve Orta Doğu tarihinde o güne dek ilk kez bir protesto gösterisi, yarım milyondan fazla Israillinin katılımı ile Begin ve Şaron’a karşı bir “meydan okuma”ya dönüşmüştür. İsraillilerin bu demokratik eylemi, Filistin’in üst düzey yetkililerince de
9) şaşkınlıkla karşılanmıştır. İsrail’de her daim diri tutulan bu demokratik toplum refleksi aslında, ilkokul sıralarından üniversiteye ve toplumun geniş kesimine kadar yayılmıştır. İsrail’de “sivil toplumlaşma” ve bireylerin sivil toplum örgütleri etrafında hareket etmeleri de
10) Orta Doğu’nun diğer ülkelerine oranla daha fazladır.
Şu ana dek ömrünün yarısını İsrail siyasetinde geçiren Netanyahu’nun, hiçbir hukuk devletinde görülmemiş biçimde Mahkeme’nin yetkilerini törpüleme gibi amatörce giriştiği bu siyasette şurayı gözden kaçırdığına inanmaktayım:
11) “Knesset’te çoğunluk kimde ise her yasayı çıkarabilir” görüşünün, günümüz İsrail “hukuk ve toplum kurumları”nca kabul edilmesinin zorluğudur. Bunu, İsrail’in “devlet koridorlarında yetişmiş” Bibi’nin herkesten daha çok anlaması gerekir.
Bu kumaş, İsrail’e dar geliyor artık..
https://twitter.com/remzzicetin/status/1629928938280570880
SORUN, “JÜRİSTOKRASİ KORKUSU” DEĞİL…
Şu an Hukuk Fakültesi okuyan ya da Hukuk Bilimine ilgili herkes, İsrail’de yürütme erkinin, yasamanın işlevini de öne sürerek yargı erki üzerinde değişiklik yapma isteğini yakından takip etmelidir.
İsrail’in hem Yahudi hem de Arap vatandaşlarının en güvendiği devlet kurumu olan Yüksek Mahkeme-High Court, şekilsel ayrımların dışında, Amerikan Anayasa Mahkemesi-Supreme Court gibi çalışıyor. Seçilen yargıçlar 70 yaşına dek görevdeler. Bu da sağcı hükümetleri rahatsız ediyor.
Neresinden bakılırsa bakılsın, her şeye rağmen ‘mahkeme tartışması’, İsrail’in demokrasi birikimi ve demokratik olgunluğunu; Knesset’ten Mahkemeye ve oradan sokaklara-halka kadar sınamaya devam ediyor.
https://twitter.com/remzzicetin/status/1629240944238161921
HANGİSİ DEMOKRASİ??
1) İsrail’de Netanyahu hükûmeti, Knesset’te “yargı reformu”nu geçirmeye uğraşırken; dışarıda on binlerce İsrailli, Knesset’i çevreleyerek protesto gösterilerine devam ediyor. O sırada Netanyahu:
“Halktan güç aldık yasa çıkaracağız, demokrasi budur.”
2) İyi de Knesset’i çevreleyenler kim? Onlar da halk ve demokratik haklarını kullanıp “çoğunluk diktası”na karşı hükûmeti protesto ediyorlar. Kaldı ki Netanyahu’nun Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini törpüleme girişimine karşı olan yığınlar var. Son yapılan anket de bunu gösteriyor.
3) İsraillilerin %66’sı, Yüksek Mahkeme’nin yürütmeyi denetlediği yetkilerinin devamından yanalar. Bu durum, Netanyahu’nun istişareye ve zamana daha çok ihtiyacının olduğunu da gösteriyor ancak dün gece Knesset’te yapılan oylama ile hükümet, ilk engeli aşmış gözüküyor.
4) İsrail tarihinde, sağ iktidarların Yüksek Mahkeme ve Devlet Denetleme Kurumu olan Mevaker ile karşı karşıya geldiğine tanık olduk; ama bu kez durum çok farklı ve sonrasında kurulacak hükûmetlere de “yargıyı budama cesareti” vermesi açısından kritik bir süreci ifade ediyor.
5) Hükûmete göre, sokaklarda gösteri yapan ve mahkemelerine sahip çıkan on binlerce insan, “gürültücü/yaygaracı azınlık” olarak tanımlanıyor.
İsrail’deki tartışma artık, sıradan bir yasal düzenleme olmaktan çıktı ve böyle giderse Netanyahu, kendi seçmenini de karşısına alacak.
https://twitter.com/remzzicetin/status/1628019004131377154
Ester Kitabı
Depremde İsrail Kurtarma Ekibinin İsrail'e Götürdüğü Dini Kitap Neden Bu Kadar Önemli?
Çünkü Ester Kitabı, yetim bir Yahudi kızının, kudretli Pers kralının eşi ve kraliçesi olup İsrailoğulları'nı soykırımdan kurtaran Ester'in çabasını anlatır.
Ester'i tanıyalım.
https://twitter.com/kayamerthasan_/status/1628969541676986372
Buca'da Musevi bir aile piknikte. 1930 yılı.
Osmanlı Dönemi'nde Buca'da yaşayan Museviler olduğu yönünde bir bilgi yok ancak Cumhuriyetten sonra az sayıda Musevi'nin Buca'da yaşadığı biliniyor.
https://twitter.com/HarkaE/status/1629579925974925313
Tiflis Büyük Sinagogu ve muhteşem iç mekanı, aşağıdaki başlıkta birkaç fotoğraf daha:
https://twitter.com/edentravels/status/1628684664566153218
⭕️ Barselona: Cuma günü şehrin özel genel kurulu tarafından yapılan oylama, İsrail ile bağları kesme kararnamesini reddetmeye karar verdi, olağan genel kurul belediye başkanını cezalandırmak için oy kullandı. Ancak karar, belediye başkanının kararnamesi nedeniyle hala yürürlükte. Değiştirilmesi için üzerindeki baskı artıyor.
https://twitter.com/ChaimSmierc/status/1629726805090246656
https://bianet.org/biamag/yasam/274729-selanik-te-bir-varmis-bir-yokmus
https://medyascope.tv/2023/02/24/bir-antisemitizm-hikayesi-antakya-sinagogu-ve-megilat-ester/
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israilde-hukumetin-yargi-duzenlemesi-reform-mu-darbe-mi/2829130
https://teyit.org/analiz-israildeki-turkiye-haritasinin-depremleri-ongordugu-iddiasi
https://www.odatv4.com/guncel/haarp-dediler-yetmedi-mossad-afislerinin-arkasindan-ne-cikti-271933
https://hasturktv.net/israilde-bugun-rafael-sadi/