Doğal afetler ve çocuklarla iletişim

Tarifsiz bir acı, çaresizlik ve yıkım yaşadığımız bu günlerde etrafımızda ve evimizde neredeyse tek konuştuğumuz konu haliyle deprem ve etkileri oluyor. Kendi ruh sağlığımızla başa çıkmaya çalışırken çocuklarımızın da bu konudan ne kadar etkilendiğini, doğal afetlerle ilgili neler anlatmamız gerektiğini ve en önemlisi onları bu gündemden ne şekilde koruyacağımızı Klinik Psikolog ve Psikoterapist İrem Polat ile konuştuk.

Etel KAZADO TEMURCAN Çocuk-Aile
8 Mart 2023 Çarşamba

Başımıza çok korkunç bir olay geldi ve ülke olarak çok değişik bir ruh halindeyiz. Çocuklarımızı bu duygulardan nasıl koruyacağız?

Öncelikle böylesine sıra dışı zamanlarda ebeveynin kendi duygu durumlarını fark etmeleri, sakinleşebilecekleri, olabildiğince dengeye ulaşabilecekleri zamanı kendilerine tanımaları çok kıymetli. Oksijen maskesini kendine taktıktan sonra çocuğa bakım vermek mümkün zira. Deneyimlediğiniz yoğun duygularınız varsa bunları diğer yetişkinlerle paylaşmak, dışa vurmak, size iyi gelen aktivitelere zaman ayırmak, destek almak regülasyon için iyi araçlar olabilir. Ebeveynlerin olabildiğince dengeli halleri çocuklarına sunabilecekleri en etkili yardımlardan.

Çocuklara yaşanan olayı nasıl aktarmalıyız?

Çocuklara süreci aktarırken dikkat etmemiz gereken belli unsurlar var. Çocukların gelişim dönemi, mizacı, duygu durumu, erken dönem bağlanma ilişkileri, travma geçmişleri, baş etme becerileri, olayı nasıl deneyimledikleri göz önünde bulundurmamız gereken alanlar. Çocuğun ihtiyacına göre uyumlanmak en temel kriterimiz! Yaşanan olayı tasvir etmek ve duygularını isimlendirmek sürecin anlaşılmasına oldukça yardımcı olur. Örneğin, “Ülkemizin çeşitli yerlerinde depremler var, sanırım sen de bu haberleri biz konuşurken duydun ve endişelendin” gibi.

Detay gerektiğinde ise bilimsel kaynaklarla harmanlanmış hikâyelerden faydalanabiliriz. Önce pozitif kaynakları anlatarak sürece başlamayı öneriyorum, zira sarsıcı bir bilgi öğrendiğimizde bunu anlamak sindirmek ve üstesinden gelmek için dayanaklara ihtiyaç duyarız. “Biz dünya diye bir gezegende yaşıyoruz. Gezegenimiz içinde yemyeşil ormanlar, masmavi denizler, rengârenk bitkiler var. Dünyada milyonlarca canlı yaşıyor. Burada çocukların oynayabilecekleri parklar, gezebilecekleri yerler, meyvelerini yiyebilecekleri ağaçlar var. Evren milyonlarca yıldır var ve içinde bir sürü değişimler oluyor. Gece, gündüz oluyor, gündüz ise gece, tırtıllar kelebek oluyor. Bazı zamanlarda çeşitli doğa olayları da oluyor dünyamızda. Yağmurlar yağıyor, güneş açıyor, kar yağıyor, rüzgâr esiyor. Bazen, senin de duyduğun gibi depremler oluyor. Bu da bir doğa olayı, dünyamızın hareketlerinden birisi. Depremler insanları biraz şaşırtabiliyor, korkutabiliyor, bazen karışık duygular hissetmemize neden olabiliyor. Aslında depremlerde güvende olmamız için çalışan bir sürü insan var. Bilim insanları, devlet görevlileri, doktorlar, ailemiz. Herkes güvende olmamız için elinden geleni yapıyor. Biz güvendeyiz ve güvende olmak için pek çok önlem alıyoruz” gibi açıklamalarda bulunulabilir. Ailece alınacak tedbirleri ve acil eylem planlarını gözden geçirmek, acil bir durumda ne yapılabileceği üzerine sohbetler etmek, çocuklara güven ve kontrol duygusu sağlar. Burada en kıymetli olan şey, çocuğun ritmini takip etmek ve ihtiyaçlarını okumaya gayret etmektir. Tüm bu açıklamaları yaparken, çocuğu bilgiye boğmak, henüz hazır olmadığı içeriklerle çocuğu ve sinir sistemini yormamak oldukça önemli.

Çocukları yaşanan felaketlerin olumsuz etkilerinden ve oluşturduğu gündemden nasıl koruruz?

Çocukların yanlarında korkutucu ve yaşlarına uygun olmayan detaylar paylaşmaktan kaçınılması gerekir. Çocuklar ebeveynleri konuşurken onlarla ilgilenmiyormuş gibi gözükse de aslında mutlaka ebeveynlerini işitirler ve etraflarında olup biteni fark ederler.

İçeriklere dikkat etmeliyiz. İzlenilen haberler, görüntüler pek çoğumuzu olduğu gibi çocukları da etkiler. Çocukların uygunsuz haber ve görüntülere maruz kalmaması için çaba harcamanız gerekebilir. Amacımız çocuğa hiçbir şey olmamış gibi davranmak olmadığı gibi her şey yolundaymış gibi davranmak da çocukların kendilerini kandırılmış hissetmesine ve bir şeylerin kendilerinden gizlendiğine dair inançlar oluşturmasına neden olur. Bu nedenle çocukların içinde bulundukları gelişimsel döneme uygun, net, doğru ve sordukları kadarını aktarmak gereklidir.

Biz haberlere maruz bırakmasak bile etraflarından aldıkları olumsuz bilgilerle psikolojilerinin etkilenmemesini nasıl sağlayacağız?

Büyük bir yas sürecinden geçiyoruz. Çocuklarımız da toplumumuzun önemli üyelerinden. Bu onların da yası. Yaşananlardan hiç etkilenmemeleri sağlamak gerçekçi ve doğru değil diye düşünüyorum. Hakiki duygulara alan açmak, güvenli bir ortamda yoğun duygularına temas etmelerine eşlik etmek çok değerli. Yine de çocuklarımız söz konusu olduğunda güvence vermek ve umut aşılama kısmını çok önemsiyorum. Bunun için pozitif kaynakları hatırlamak bu aşamada yardımcı olacaktır. Çocukların dikkatini yalnızca yıkımda, ölümde ve kayıplarda tutmamakta fayda var. Bir şekilde bu içeriklere vakıf olmuş olsalar bile, dikkatlerini iyi giden süreçlere de çekmek travmayı geride bırakmakta önemli bir rol oynar. Dayanışma içindeki insanlar, birbirlerine nazikçe davranan bireyler, kurtarılma ve iyileşme öyküleri aktivasyonun azalmasına yardımcı olur.

Duygulara alan açmak da başka bir yoldur. Çocukların duygularını ifade etmesini teşvik etmek mühimdir. “Bazen çok mutlu oluyorsun, bazen endişeli, bu dönemde karışık duygular hissetmen çok doğal” gibi duygu aynaları yapılabilir.

Oyun vazgeçilmez bir araçtır. Çocuklar yaşadıklarını, duygularını oyuna yansıtırlar. Çocukların oyun oynamasına alan açmak, onlarla birlikte oynamak, verdikleri rollere girmek, her zamankinden daha kritiktir. Çocuklar kendilerini etkileyen süreçleri bazen oyunda defalarca oynayarak geride bırakmak isterler. Sinir sisteminin düzenlenmesini sağlayan en önemli unsurlardan biri de çocuğun oyun içindeki hareketleriyle bedeninde biriktirdiği gerginlik enerjisini salıvermesidir. Çocukların oyunlarındaki hareketleri, oyuncak seçimleri, tekrar eden oyunları, onların olayları anlamasına ve işlemesine olanak tanır. Bu dönemde sıralama, düzen, kaçma, yakalama, saklanma, devirme, yıkma, onarma oyunlarına ilgi artabilir. Bu oyunlarla çocuklar iç dünya ve dış dünyayı tutarlı hale getirmeye çalışırlar. Öte yandan güç ve ayrışma oyunlarının sıklığı ve yoğunluğu sarsıcı olayların etkisini aşmak için artış gösterebilir. Çocuklar bireysel ve grup oyunlarında depreme dair oyunlar oynayabilir. Bol kahkaha ve kimisi için de ağlamak, titremek, konuşmak, durmak, yazmak, çizmek ve oynamak dönüştürücü ve iyileştirici etkiye sahiptir.

Farkındalık ve regülasyon için çeşitli yöntemlere de başvurabiliriz. Çocukların duygularını ifade edebilecekleri regülasyon oyunları da özellikle zorlayıcı yaşam dönemlerinde çok önemlidir. Kum, kil, hamur, su gibi malzemeler duygu regülasyonu için yardımcıdır. Balon üfleme, yastığa sarılma, çeşitli dokulara temas etme, rahatlatıcı şeyler koklama, nefes egzersizleri, buz çiğnemek, güvenli bir yer hayal etmek ve bunu çizmek gibi etkinlikler alın korteksini aktive eder.

Çocukların bedenlerine kulak vermesini teşvik etmek de bir başka önemli boyut. Stres anında savaş, kaç, don tepkileri veririz. Somatik deneyimleme kurucusu Peter Levine “Travmatik olayı yaşadığımızda/duyduğumuzda vücudumuz ne tepki vermek isterdi?” sorusuyla dikkatimizi bedenimize vermemizi öneriyor. Harekete geçmiş ama o esnada verilmemiş yanıtlar sinir sisteminde takılı kalır. Çocuklar bedenlerinin neye ihtiyacı olduğunu bilir. Kimi çocuk böyle zamanlarda daha çok hareket etmek isteyebilir, kimisi daha yoğun ve hızlı oyunlar kurmayı diler.

Dokunmanın sinir sistemine iyi geldiğine dair pek çok bilimsel araştırma var. Bu dönemde çocuklara onların rızaları dâhilinde dokunmak, masaj yapmak, temas içeren oyunlar oynamak hem çocuklara hem de bakım verenlere iyi gelir.

Çocuklar sürece dair ne gibi tepkiler gösterebilir?

Bu dönemde çocuklar travma ve yasa dair çeşitli belirtiler gösterebilir; ısrarcılık, huzursuzluk, ağlama, odaklanmada güçlük, uykuya dalmada güçlük, sık uyanma, iştahsızlık veya sık yeme, ebeveynlere fazla bağlılık, ayrılmak istememe, agresif davranışlar, daha önce sergilediği becerilerde gerileme, (altına kaçırma, bebeksi konuşma gibi) oyunda benzer yoğun temaları canlandırabilir, bedensel şikayetlerde bulunabilirler. Kâbuslar görmek, yalnız kalmak istememek, ani irkilmeler gibi tepkiler aslında strese verilen tepkilerdir. Çocuğun olabildiğince güvende hissetmesini sağlayarak onu desteklemek gerekir. Doğal iyileşme sürecine rağmen tüm bu semptomların devam etmesi durumunda uzman desteği almak gerekir.

Sürece dair tepki gösterdiklerinde neler yapılmalı?

Çocuklarla yaşanan olaylar ve süreç hakkında ne hissettikleri konu hakkında ne düşündükleri konuşulabilir. Lakin çocuğun tedirgin olmadığını düşünüyorsanız ve hissediyorsanız konuyu sürekli gündeme getirmeye lüzum yoktur. Bu süreçte çocuğun rutinlerine sadık kalmak çok önemlidir. Rutin, çocuk için gündelik hayatın devamı yani normallerin devamıdır, dolayısıyla mümkün olduğunca benzer sıralamalara (yemek, oyun, çalışma, uyku süreci gibi) devam ettirilmelidir.

Çocuklara merak ettikleri her konuyu sorabileceklerini iletmek ve hissettirmek önemlidir. Fakat burada önemli nokta, samimi olmak adına aşırı bilgi verip çocuğu dehşete düşürmekten kaçınmaktır. Yaşına uygun açıklamalar yapmak ve çocuğun sorduğu kadarını yanıtlamak yeterlidir. Ebeveynler kendi duygularını dengeli bir şekilde çocuklarıyla paylaşabilirler. “Böyle bir durum yaşandığı için ilk başta ben de şaşırdım, biraz da korktum. Bu duygular çok doğal” gibi. Böylece çocuk kaygının korkunun üzüntünün normal ve ifade edilebilir duygular olduğunu anlayacaktır.

Çocuğu hissettiği ve ifade ettiği duygulardan dolayı rencide etmemek gerekir. Çocuğu cesaretlendirmek adına duygularını bastırılmasına sebebiyet verecek her türlü durumdan kaçınmak önemlidir. “Korkacak ne var canım” demek yerine, “Seni bu denli rahatsız eden şey nedir, bunu konuşmak çizmek konu hakkında yazmak oynamak ister misin?” gibi kapsayıcı cümleler kullanmak çocukla iletişim yolunu açacaktır.

Çocuklar olayların dramatikliğini ve yoğunluğunu ebeveynlerine tepkilerinden algılarlar. Dolayısıyla ailenin duruşu, olayları ele alış biçimi, değerlendirilmesi ve başa çıkma yöntemleri çocuğa model olur. Çocuklar aynı soruları tekrar tekrar sorabilirler, bu aslında çocuğun bilgiyi işlediğini ve duygu durumunu düzenlemeye çalıştığını, kendisini sakinleştirecek bir kanala ihtiyacı olduğunu ortaya koyar. Soruları yanıtlamak ve açıklamak çocuğu rahatlatacaktır

Eğer çocuğunuz yoğun bir duygu duygulanım halindeyse, duygu durumunu düzeltmekte güçlük yaşıyorsa, işlevselliği olumsuz etkileniyorsa, gerileme süreci mevcutsa, (alt ıslatma, gece kâbusları, parmak emme, tırnak yeme gibi), dikkat, odaklanma, huzursuzluk, iştah, uyku sorunları devam ediyorsa, bir ruh sağlığı uzmanından destek alınmasını öneririm. Bu vesileyle hepimize geçmiş olsun demek isterim.

İrem Polat kimdir?

İstanbul Bilgi Üniversitesi psikoloji ve uluslararası ilişkiler bölümlerinden mezun oldu. İngiltere’de University of Westminster’da örgütsel psikoloji alanında yüksek lisansını tamamladı. İkinci yüksek lisansını İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji programında yaptı ve programdan ‘çift ve aile terapisti’ olarak mezun oldu.

Hedefe Psikoloji, Davranış Bilimleri Enstitüsü ve Madalyon Psikiyatri Merkezi'nde ‘klinik psikolog’, Aydın Üniversitesi psikoloji bölümünde ‘yarı zamanlı öğretim görevlisi’, Eyüboğlu Koleji, İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı, Helen Doron gibi eğitim kurumlarında psikolojik danışmanlık biriminde görev yaptı.

Şu anda kurucu ortağı olduğu Mita Psikoloji'de klinik psikolog olarak çocuk, ergen, yetişkin ve ailelerle psikoterapi çalışmalarını sürdürüyor.

Profesyonel seviye Deneyimsel Oyun Terapisti®’dir. Emdr Avrupa akredite terapistidir. Türk Psikologlar Derneği, EMDR Derneği, Çift ve Aile Terapileri Derneği, Theraplay Derneği üyesidir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün