Tyler Dorsey bu kadar beklemeye değecek mi? Gerçekten de taraftarlarının tekrar hayalini kurduğu Final Four´a Fenerbahçe´yi götürecek etkiyi yapabilecek mi?
Özellikle son üç-dört yılda Euroleague’deki kısa oyuncusu kıtlığı konusu sürekli gündemi meşgul etmekte. NBA’in ve onunla ilişkili yetiştirme ligi G-League’in ekonomisinin güçlenmesi ve Luka Doncic gibi Avrupa çıkışlı bir kısanın NBA’i domine etmesi birleşince, kendini gösteren potansiyelli herhangi bir Avrupalı kısanın kendini NBA çarkının içinde bulması an meselesi haline dönüştü. Bu sebeple Euroleague’de başarılı olmak isteyen takımlar ya Euroleague’in tanınan kısalara piyasanın üzerine bedeller ödemek zorunda kaldı ya da gözlerini NBA’de tutunamayanlara diktiler. Anadolu Efes’in son iki sezon şampiyonluğuna bakarsak bu formülün ekonomik bedel kısmını seçmiş olduğunu görebiliriz. Micic ve Larkin ligin en iyi guard ikilisi olmalarının yanında en pahalı guard ikilisi unvanına da sahiplerdi.
Fenerbahçe Beko ise Obradovic sonrası dönemde bütçe küçülmesine giderken ikinci yolu seçmeyi karar verdi diyebilirim. Genel Menajer Maurizio Gherardini’nin NBA tecrübesinden faydalanıp potansiyelli Amerikalı kovalaması anlaşılabilir bir yöntem. Ancak bununla gelen bir risk de var tabii. Gelen oyuncunun Euroleague’in dinamiklerine alışıp alışamayacağını kestirmek zor. Örneğin, bu sene takıma katılan Carsen Edwards’ın kolej kariyerinin parlaklığı düşünülünce verdiği katkının daha fazla olması bekleniyordu ancak oyuncunun Avrupa’ya alışması zaman alacağa benziyor.
Bunun yanında Obradovic’in yanında pişen İtoudis’in de Fenerbahçe Beko’nun başına bu sene başında geçmesi, bu geçiş sezonunda tecrübeye daha da ihtiyaç olduğunun göstergesi. Bu şartların ışığında Fenerbahçe’nin yaz döneminde Yunan pasaportlu Tyler Dorsey’i transfer etmek için uğraştığı basketbol kamuoyu tarafından biliniyordu. Dorsey hem Amerika hem Avrupa’yı bilen, Koç’un da çalıştırdığı Yunanistan Milli Takımından tanıdığı bir kısa oyuncuydu. Yani aranan bütün kriterlere uygun, nokta atışı bir transfer olacaktı. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi o da şansını NBA’de denemek istediği için bu teklife hayır diyerek yönünü (kadere bakın ki) Luka Doncic’in oynadığı Dallas Mavericks’e çevirdi.
NBA’de fazla süre alamayınca önce Dallas’ın G-League takımına gönderildi, ısrarla orada kalmak istedi ama sonunda Avrupa’dan gelen teklifleri değerlendirmeye karar verince, bu yaz başlayan bu transfer hikayesi Fenerbahçe için mutlu sonla ermiş oldu.
Peki Tyler Dorsey bu kadar beklemeye değecek mi? Gerçekten de taraftarlarının tekrar hayalini kurduğu Final Four’a Fenerbahçe’yi götürecek etkiyi yapabilecek mi? Sorunların kısa cevabı, kanımca evet! Ama heyecanlı taraftarları kızdırma pahasına belki önümüzdeki seneyi beklemek zorunda kalabileceklerini hatırlatmak isterim. Fenerbahçe’nin İtoudis’le çıkılan bu yolda hala geçiş sezonunda olduğu ve uzun tarafında yaşanabilecek sıkıntılar göz önüne alınınca bu sene Final Four’a kalınamaması şaşırtıcı olmaz demek istiyorum.
Önümüzdeki sezondan itibaren ise Tyler Dorsey gibi bir yaratıcı kısayı takıma katmanın, Fenerbahçe’yi ligin kalburüstü takımları arasında kalıcı hale getireceğine inanıyorum. Bu sezon sonunda Booker yerine alınacak mücadeleci bir uzunla beraber Fenerbahçe, modern basketbolun gerektirdiklerini yerine getirebilen iddialı bir takım olacaktır.
