WEB'DEN SEÇMELER

•Holokost gibi bütün insanlığı ilgilendiren bir konuda gerekli duyarlılığın gelişmemiş olması ilk önce toplumsal barışı, birlikte yaşama kültürünü tehdit eder. Genel anlamda ırkçılığa, nefret söylemine veya antisemitizme yönelik bu duyarsızlığın sosyal ve ekonomik seviye veya eğitim farkı gözetmediği de görülüyor. Olası bir eleştiride "Ama benim Yahudi (Rum, Ermeni, Kürt, Alevi, gey) arkadaşlarım var" sözü ise bu duyarsızlığı dengeleyemiyor. Evet sizin Yahudi tanıdıklarınız var ama siz onlara iyi bir arkadaş olamamışsınız. Karel Valansi – www.t24.com.tr

İzak BARON Diğer
29 Mart 2023 Çarşamba

Bu Haftanın “Takılanlar”ı

  • DIŞARIDAN GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ HER ŞEYE HAKİM, KENDİ İÇİNDE TEK VÜCUT BİR İSRAİL TOPLUMU OLDUĞUNU SAYMAK, KOMPLO TEORİSYENLERİ AÇISINDAN BOL YILDIZ VE REYTİNGLİ OLABİLİR ANCAK SAHAYA YANSIMASI ÇOK DAHA FARKLIDIR

12 yıllık Başbakanlığı 2021’de sona eren Netanyahu, 2022 Kasım’ında nasıl göreve döndü sorusunun temelinde, aslında “nerede kalmıştı” sorusu akla geliyor. Mayıs 2021’de “Kudüs Günü” olarak adlandırılan, Yahudi yerleşimcilerin, Harem-üş Şerif’e topluca girme hatta Halil İbrahim Camii örneğindeki gibi, bir “oldu bitti yaratma” senaryosu, hem Filistinliler’den, hem de İsrail’deki muhalif kanattan çok sert tepki gördü. Netanyahu, Trump döneminde, Kudüs’ün tamamının İsrail’in başkenti ilan edilmesi, Golan’daki ilhakın kabulü hatta Batı Şeria ile ilgili kalıcı avantajları anımsandığında, ABD’den devlet bazında değil ama hükümet bazında siyasal destek alamayacağının hesabını –bilmesine rağmen- yapamadı. Harem-üş Şerif’le ilgili fiili durum yaratmak o kadar kolay olmadığı gibi, İsrail vatandaşı Araplar, sadece Filistin’de değil, İsrail’in bütününde, sivil itaatsizlik eylemlerine başladılar. Bu, İsrail açısından çok alışıldık bir durum değildi. Üstelik Kudüs Günü oldu-bittisi, Müslümanlar için en kutsal gün olan Kadir Gecesi’nin ardından yapılmaya çalışılmış, Kudüs de ciddi anlamda karışmıştı. İşte Netanyahu’nun “nerede kalmıştık” sorusu, hükümeti bırakmak durumunda kaldığı, Haziran 2021’i işaret ediyor.

Haziran 2021’den Kasım 2022’ye ve bugüne Mart 2023’e işleyen takvimde, Netanyahu yeni sağ ortaklarıyla, hem Likud’un tarihsel olarak yüksek yargıyla ilgili ajandasını devam ettiriyor, hem de Harem-üş Şerif’le ilgili malum gündemini sıcak tutuyor. Bunun gerçekçi olup olmamasından ziyade, algı yönetiminin, ekonomik zorlukları, sosyal kargaşayı biraz geriye atma hamlesi gibi görülse de, İsrail’deki sokaklar, sadece Filistinliler açısından değil, İsrail’deki toplumsal-siyasal muhalefet yüzeyinde doğru ele alınmalıdır. Ülkemizdeki gibi, İsrail’de de bir siyasal-toplumsal kutuplaşma olduğunu, laik ve dinci kesim arasında, ciddi bir uzlaşmazlık yaşandığını unutmamak gerekiyor. Dışarıdan görüldüğü gibi her şeye hakim, kendi içinde tek vücut bir İsrail toplumu olduğunu saymak, komplo teorisyenleri açısından bol yıldız ve reytingli olabilir ancak sahaya yansıması çok daha farklıdır.

Doç. Dr. Deniz TANSİ

Tamamı: http://politikaakademisi.org/2023/03/25/israilde-otoriter-sagin-bolgesel-siyasete-etkisi/

 

  • NETANYAHU'NUN "HERZOG'UN İNİSİYATİFİ İSRAİL HALKININ YARISINI TEMSİL EDİYOR" DEMESİ, ARTIK TÜM İSRAİL'İN BAŞBAKANI OLDUĞUNU SÖYLEYEMEYECEĞİ ANLAMINA GELİYOR!

Netanyahu'nun "Herzog'un inisiyatifi İsrail halkının yarısını temsil ediyor" demesi, artık tüm İsrail'in başbakanı olduğunu söyleyemeyeceği anlamına geliyor!

Beyaz Saray'da taç giymedikçe İsrail'de hiçbir başbakan ne kendisini ne de başkasını başbakan olduğuna ikna edemez.

Ama işte geleneksel taç giyme töreni zorluklarla karşılaşıyor ve bu da, Netanyahu için yorucu bir ikilem yaratıyor, kabinesindeki bakanlara kendisinden önce Washington'u ziyaret etmeyi yasaklayarak ABD'yi korkusuzca ve alışılmadık bir şekilde protesto etmeye sevk ediyor.

Şimdi Beyaz Saray'ın İsrail başbakanının kendisini ziyaret etmesi için acele ettiği, Beyaz Saray'ın ihlalleri hakkındaki çekincelerini umursamadan Kongre'ye hitap ettiği önceki zamandan çok farklı.

Netanyahu büyük bir krizin içine daldı ve yeni olan bu krizi her şeyi ve detaylarıyla onun yaratmış olması.

Başbakanlığa ulaşmak için kendisini aşırı sağın kollarına atmakta bir beis görmediğinde, bunun bedelini İsrail toplumunun bölünmesi ve kendisine karşı şiddetli muhalefetle ödemeye başladı.

Çünkü koalisyonunu oluşturan partilerin kendisinden istedikleri hem yapabileceklerinin hem de yapamayacaklarının sınırlarını aştı.

Onu bu şiddetli fırtınanın ortasına soktular, teknesini sert kayaların arasına sıkıştırdılar.

Artık daha önce olduğu gibi sadece onun verebileceği imtiyazları, pozisyonları ve bütçeleri istemiyorlar, aksine, devletin temellerini ve kimliğini değiştirmeyi ve onun da böylesine tehlikeli bir konuda 'buldozer' görevini görmesini istiyorlar. 

Nebil Amr

Tamamı: https://www.indyturk.com/node/618336/d%C3%BCnyadan-sesler/netanyahunun-teknesi-kayalara-%C3%A7arp%C4%B1yor

 

  • NETANYAHU’YA ÖZEL YASANIN KNESSET’TEN GEÇMESİYLE MUHALİFLER BİR KEZ DAHA SOKAKLARA DÖKÜLEREK KRİTİK YOLLARI KAPATTI

MALÛM İsrail’de dört yıl içinde beş kez sandık başına gidilmişti. 12 yıllık iktidarın ardından koltuğunu kaybeden Netanyahu, geçen aralık ayında kurduğu ‘İsrail tarihinin en sağcı hükümeti’ ile başbakanlığa geri dönmüştü.

Ultra milliyetçi ve Yahudi partileri buluşturan koalisyon, ‘yargı reformu’yla mahkemelerin yetkilerini kısıtlamaya hazırlanırken, bu girişim bağımsız yargı ve demokrasiye zarar vereceği gerekçesiyle kitlesel protestoları tetiklemişti.

İŞTE İsrail Başsavcısı’nın bu yargı reformu ile Netanyahu’nun çıkar çatışması olabileceği gerekçesiyle ona başbakanlıktan el çektirebileceğine dair söylentilerin çıktığı bir dönemde parlamentodan dün kritik bir hamle geldi. Knesset, başbakanın görevden alınmasını zorlaştıran yasal düzenlemeyi kabul etti.

Buna göre, başbakan sadece fiziken ya da zihinsel yeterliliği olmadığını belirterek affını isteyebilecek ya da kabinenin dörtte üçünün desteğiyle başbakan görevden alınabilecek. Dünkü kararla Knesset, Netanyahu’yu yargıya karşı ‘koruma zırhı’na almış oldu.

NETANYAHU bilindiği gibi pahalı hediyeler kabul etmek, rüşvet, sahtekârlık gibi üç ayrı davadan yargılanıyor. Kendisi ise bu suçlamaları reddediyor. Muhalefet ise tepkili.

Nitekim muhalefet liderlerinden Yair Lapid, koalisyon üyelerini ‘geceyarısı hırsızları’ gibi apar topar kişiye özel yoz ve ahlak dışı bir yasa çıkarmakla itham etti. Lapid, İsrail halkının Hamursuz bayramı öncesinde geçim sıkıntısı çekerken, Netanyahu’nun kendi derdine düştüğünü öne sürdü.

Hükümetin önümüzdeki dönemde yargının, yürütme üzerindeki etkisini azaltacak yeni kararlar da alması bekleniyor. Yargı atamalarında hükümete geniş yetki verilirken Yüksek Mahkeme’nin iktidarın aldığı kararlar üzerinde denetleme yetkisi iyice tırpanlanacak.

NETANYAHU’ya özel yasanın Knesset’ten geçmesiyle muhalifler bir kez daha sokaklara dökülerek kritik yolları kapattı.

Protestocular, Netanyahu ve onu destekleyen ultra muhafazakârların aldığı bu kararlarla yargı bağımsızlığının zarar göreceği, ülkenin demokratik yapısını kaybederek totaliter bir yönetime döneceği görüşünde. İşte tam da bu noktada protestoların iki kesimi karşı karşıya getirerek kutuplaşmanın sıcak bir çatışmaya dönüştürme riski olduğunu söyleyenler de var.

Nilgün Tekfidan Gümüş

Tamamı: https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nilgun-tekfidan-gumus/israilde-ic-savas-mi-cikiyor-42239460

 

  • HOLOKOST'A YÖNELİK DUYARSIZLIK SADECE GENÇLERDE VAR OLAN VE YENİ ORTAYA ÇIKAN BİR DURUM OLARAK DA ALGILANMAMALI. TÜRKİYE'DE NAZİLERİ KONU ALAN NEFRET SÖYLEMİNE ÖYLE SIK RASTLANIYOR Kİ! YILLARDIR BEN VE BENİM GİBİ DÜŞÜNEN BİR AVUÇ İNSAN ANTİSEMİTİZME, NEFRET SÖYLEMİNE, AYRIMCILIĞA DİKKAT ÇEKMEK İÇİN ÇABA HARCIYORUZ

Sosyal medyada gelen tepkilerden Holokost'un ve Nazizm'in sadece Yahudileri ilgilendiren bir konuymuş gibi algılandığını görüyorum. Oysa Holokost'un kurbanları öncelikle Yahudiler olsa da bununla sınırlı değildi. Daha önemlisi, Holokost eğitimin amacı sadece o dönem ne olduğunu anlatmayı amaçlayan bir tarih okuması kesinlikle değil. Amacı, benzer bir katliamın, farklı bir zamanda, başka bir yerde, bir başka gaddar liderin elinde, bir başka gruba yönelik gerçekleşmesini önleyebilmek. Bunun erken sinyallerini fark edebilmek, bu konularda hassasiyet geliştirmek, böylesi korkunç bir soykırımın tekrarlanmasını engelleyebilmek. Holokost bir insanlık suçu. Bu bilinçle hiç kimse için 'bir daha asla!' bilincinin aşılanması arzulanan hedef.

Türk Yahudi Toplumu'nun açıklamasında da belirttiği gibi, "gençlerin nefret söylem ve eylem karanlığına düşmemeleri için" ayrımcılık, ötekileştirme ve nefrete karşı eğitime öncelik verilmesi gerekmekte. Sağlıklı bir toplum yapısı için bu elzem bir gereklilik. Türkiye'nin tam üye olmak istediği IHRA'nın (International Holocaust Remembrance Alliance) tavsiye ettiği gibi Holokost eğitiminin milli eğitim müfredatına eklenmesinin önemi burada bir kez daha belirtmek gerek.

Hiç kimse ırkçı olarak doğmuyor. Yaşadığı aile, toplum, çevre tarafından yavaş yavaş bu zehir enjekte ediliyor. Bu durumu sorgulayacak birikime sahip değilse, duyduklarını tekrarlamak onun için doğal bir süreç oluyor. Bu nefret söylemi bazen sadece sözlerde kalıyor, bazen şiddete dönüşüyor. Bu süreci değiştirebilmek için elimizde sihirli bir değnek yok, sadece eğitim var.

Sosyolog Pınar Kılavuz, Fransa'daki Holokost eğitiminin önce yüzleşme ve sorumluluğu kabul etme ile başladığını belirtiyor. Fransa'da Holokost iki farklı derste işleniyor. Tarih dersinde Holokost bir insanlık suçu olarak anlatılıyor. Yurttaşlık dersinde ise Holokost, demokratik değerler ve ayrımcılıkla mücadele kapsamında işleniyor. Bu dersler, ayrıca kitaplar, belgeseller, filmler, projeler, müze gezileri ve Holokost kurtulanları ile görüşmelerle destekleniyor. Yapılan araştırmalar verilen eğitimin olumlu sonuçlarını gösteriyor. Fransa'da ayrıca nefret suçu yasası mevcut ve insanlığa karşı işlenmiş suç olarak kabul edilen Holokost ile ilgili "Yahudi soykırımı yaşanmadı" veya "tüm Yahudileri yakalım" demenin 1-5 yıl hapis ve 45 bin Euro para cezası var.

Holokost'a yönelik duyarsızlık sadece gençlerde var olan ve yeni ortaya çıkan bir durum olarak da algılanmamalı. Türkiye'de Nazileri konu alan nefret söylemine öyle sık rastlanıyor ki! Yıllardır ben ve benim gibi düşünen bir avuç insan antisemitizme, nefret söylemine, ayrımcılığa dikkat çekmek için çaba harcıyoruz.

Örneğin, bir dönem bir hayli moda olan, farklı senaryolarla, ipuçlarını takip ederek evden/odadan kurtulma oyunu olan Kaçış Oyunlarının 2015'de Bursa'daki bir versiyonunda Nazi toplama kampı teması seçilmişti. Bilmeceleri bulamayanlar çıkışta, ölüm kamplarında Yahudilerin giymek zorunda oldukları mavi çizgili giysilerle "Sabun Olduk" yazılı bir pankartla poz veriyorlardı.

2014'te şarkıcı Yıldız Tilbe, "Allah Hitler'den razı olsun, bunlara az bile yapmış ne kadar haklıymış adamcaaz", "bu Yahudilerin sonunu gene Müslümanlar getiricek Allah'ın izniyle az kaldı azz" diye paylaşımlarda bulunmaktan çekinmedi. Yahudi Soykırımı zamanında bazı Yahudilerin yakılarak sabuna dönüştürülmesine istinaden, "Beyaz ve yeşil banyo sabunları çok güzel kokuyo nerdeyse yicem..zzzzttt yıldızzttt" diye göndermede de bulundu. Ama bu korkunç sözlerine rağmen, 'O Ses Türkiye' yarışma programında jüri üyesi oldu, dergi yazarı dahi oldu. 2016'da Turkcell gençlere yönelik bir ürünü için onu reklamlarında oynattı, tepkiler üzerine reklamı kaldırdı.

2018'de Turkish Airlines EuroLeague maçı için İstanbul'a gelen Maccabi Tel Aviv kafilesinin kaldığı otelde aynaya "Çalışmak özgürleştirir" anlamına gelen "Arbeit Macht Frei" notu yapıştırılmıştı. Bu söz, Nazi ölüm kamplarının giriş kapılarında bulunuyordu.

Hitler'in Yahudiler hakkındaki nefret dolu ifadelerini ve komplo teorilerini sıraladığı Kavgam kitabı ise kitapçıların raflarından hiç eksik olmuyor. Üstelik bir çok farklı yayınevinden basılarak, indirim ile çok uygun fiyatlara satılıyor. D&R bir adım öteye giderek, 2016 yılında Kobo adlı e-kitap okuma tabletinin içine Kavgam kitabını ücretsiz olarak yüklemişti ve bu kitapla tanıtım yapıyordu. Tepkilere rağmen Kavgam'ı tabletten çıkarmadı. Almanya, Kavgam'ı Hitler'in iddialarını akademik olarak çürüten 3500 dipnot ile yayınlıyor. Ancak Türkiye'de Kavgam, "Memleketi ve vatandaşları için her türlü fedakârlığı yapan Adolf Hitler" olarak ve en az 1,5 milyonu çocuğun doğrudan ölümüne neden olan Hitler'in "çocuk sevgisi" ifadesi ile yayımlanıyor.

Bu örneklere daha bir çokları eklenebilir. Holokost gibi bütün insanlığı ilgilendiren bir konuda gerekli duyarlılığın gelişmemiş olması ilk önce toplumsal barışı, birlikte yaşama kültürünü tehdit eder. Genel anlamda ırkçılığa, nefret söylemine veya antisemitizme yönelik bu duyarsızlığın sosyal ve ekonomik seviye veya eğitim farkı gözetmediği de görülüyor. Olası bir eleştiride "Ama benim Yahudi (Rum, Ermeni, Kürt, Alevi, gey) arkadaşlarım var" sözü ise bu duyarsızlığı dengeleyemiyor. Evet sizin Yahudi tanıdıklarınız var ama siz onlara iyi bir arkadaş olamamışsınız.

Karel Valansi

Tamamı: https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/sportmenlik-hitler-ve-bir-daha-asla-bilinci,39317

 

  • ELBETTE, MİLYONLARCA KİŞİNİN HAYATINA MAL OLAN KORKUNÇ NAZİ MİRASINI SAHİPLENECEK DEĞİLİZ. DOĞRUSU, AYRIMCILIĞIN HER KOŞULDA, HER TÜRLÜSÜNE KARŞI DURMAKTIR

Ne var ki Nazi politikalarının Türkiye’ye etkisi sadece bu akademisyenlere kucak açmaktan ibaret değildi. Tam tersine, 1933-1934 Türkiye’sinde Nazi ideolojisine hayranlık duyup kadrolarıyla doğrudan ilişki kuranlar da vardı. Diğer yandan kimi kamu görevlileri, Türkiye’nin hassas sınır bölgelerini “casusluktan koruma” amacıyla azınlıkları “sıkı kontrol” altında tutma taraftarıydı. Örneğin Trakya Umumi Müfettişi, 11 Haziran 1934 tarihinde şöyle diyordu: “Yahudilerin kasaba ve şehir hudutları haricine çıkıp köylerde dolaşmalarına, köylü [bizzat ve] münasip şekillerde mâni olmalıdır... köylüye derhal bu telkin yaptırılmalı ve mütemadiyen devam etmelidir... Vilayet, kaza, nahiye ve köylerde Musevilerin yeniden mağaza, dükkân açmalarına bizzat köylünün ve halkın tedbirleriyle müsaade edilmemeleri...”

“Bu işte, sızıltısız muvaffakiyet haberleri” beklediğini dile getiren umumi müfettişin beklentileriyle ilgisi var mıdır bilinmez... Ama bildiğimiz şu: Bu raporun üstünden bir ay bile geçmeden Çanakkale’de “Türkçe konuşmayan” Yahudilere yönelik boykot, protestoyu aşıp fiziki saldırılara vardı. Derken yağma ve saldırı olayları bir anda Kırklareli, Edirne, Tekirdağ gibi illerle Gelibolu, Uzunköprü, Lüleburgaz gibi ilçelere sıçradı. Türkiye’deki Nazi sempatizanları, -doğrudan etkileri olsun, olmasın- “derin” bir saha operasyonu vasıtasıyla Almanya’ya bir Nazi selamı çakmışlardı!

Başbakan İnönü, 5 Temmuz’da Meclis’te “Antisemitizm Türkiye metaı ve zihniyeti değildir. Vakit vakit hariçten bizim memleketimize girer... Böyle cereyanlara katiyen müsaade etmeyeceğiz... Mesuller mahkemeye teslim edilmiştir” dese de sonuç değişmedi: “Mahalli tertipler yüzünden” artık huzur içinde kalamayacaklarını anlayan Yahudi vatandaşlar, çareyi Trakya’yı ve Çanakkale’yi terk edip İstanbul’a göç etmekte buldular.

1934 Trakya Olayları, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde doğrudan Yahudilere yönelik en önemli yıldırma hareketi sayılabilir. Elbette, 1942 Varlık Vergisi’yle 6-7 Eylül (1955) Olayları da Türkiye Yahudilerinin hayatını doğrudan etkilemiştir. Tüm bunlar, yakın geçmişin “hatırlanmak istenmeyen” acı hatıralarıdır.

DEDİĞİM gibi... Bunları anlatmamın sebebi, geçen hafta Hürriyet’te okuduğum bir haber: İstanbul’da okullar arası bir futbol maçında rakipleri olan Musevi öğrencileri “sinir etmek, aşağılamak” için gol sevinci yerine “Nazi selamı” çakan sorumsuz “kolejli” gençler. Hem de aldıkları “evrensel-çağdaş” eğitime, verdikleri selamın korkunç çağrışımlarını bilmelerine rağmen! Hitler’in “Yetki Yasası” üstünden 90 yıl geçmişken...

Hiç şüphesiz “faşizm”, “nefret söylemi” bir ırk-kültür özelliği değil, ideolojik bir tavırdır. Nefret ve kibir, insan doğasının bir köşesinde her an fışkırmaya hazır bir volkan gibidir. Bu tür söylemler, kimi koşullarda yükselir, kimi zaman geriler veya biçim değiştirir. Örneğin Almanya’da 1930’lardaki Yahudi düşmanlığının günümüzde Türklere ve Müslümanlara yönelik yabancı düşmanlığına dönüştüğünü akıldan çıkarmamak gerek.

Hal böyleyken mesele sizin hangi tavrı, hangi tarihi mirası sahipleneceğinizdir. Elbette, milyonlarca kişinin hayatına mal olan korkunç Nazi mirasını sahiplenecek değiliz. Doğrusu, ayrımcılığın her koşulda, her türlüsüne karşı durmaktır. Doğrusu, hatalardan ders alıp Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin defalarca yaptığı gibi baskıdan, nefretten kaçanlara kol kanat germek; diğer yandan da kendi içinde ayrışmadan, elbirliğiyle ilerlemeye çalışmaktır.

Naci Cem Öncel

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/naci-cem-oncel/berbat-bir-miras-42238224

 

  • "BİR DAHA ASLA" SLOGANININ BUGÜN UNUTULMAMASI ÇOK ÖNEMLİDİR; BÜYÜK BİR TOPLUMSAL SORUMLULUK VE BİLGİLENDİRME GEREKTİRMEKTEDİR. YOKSA ÇUKURLARDA BOCALAMAYA BAŞLAYAN VE LANETLENECEK BİR CİNNET DÜNYASININ İÇİNE DALABİLİRİZ Kİ, BU BİR FELAKET TABLOSUNDAN BAŞKA BİR ŞEY OLAMAZ

20. yüzyılın yüzkarası olan barbarlığın ve insanlık suçunun en üst noktaya taşınmasına yol açan Yahudi Soykırımının bugün unutulması veya unutturulmaya çalışılması ile bu çirkin siyaset dışı hareketin, Nazi selamının, gençler arasında yer bulması hem yanlış bir tarihe yaslanmaktadır hem de güncel uluslararası siyasetin bir parçası olamayacak kadar gayri-ahlakidir. Ahlakilik lafı az kalmaktadır. Vahşet ve şiddet içermektedir ve başkasını aşağılama gibi çirkinliğe sahiptir. Sosyolog Tilman Allert'e göre Nazi selamı "karşı tarafı kişilikten çıkartmakta ve iletişimi ahlaksızlaştırmaktadır". Dolayısıyla insanlık dışıdır. Nazi dönemi Almanya'sının bu işareti özel hayatta olduğu kadar kişisel olmayan toplumsal ahlakta da yer bulduğunda "kişilik tapınmasının" işaretidir. Ahlak ve adap dışıdır. Çirkindir, küçümseyicidir, başkasına olan saygının terk edilmesidir.

Biri çıkıp da "spor müsabakalarında zaten adet olan karşı tarafı aşağılamaktadır" derse eğer, bu toplumsal alanda kabul görebilecek veya hoş bakılabilecek bir tavır olmaktan çok uzaktır. Kendi takımlarının morali ve kuvveti için bağırmakla karşı tarafı aşağılamak arasındaki insani fark aslında aşağılamaya kalkanların ruhlarındaki "aşağılık duygusudur". Kendi ezik hallerinden çıkmak için başkalarını aşağılayarak haykırmaktır. Haykırma ise zayıfların seslerini yükseltmeye çalışmasıdır. Kendi kontrollerini kaybetmesidir.

Gençlerin soykırımı gibi aşağılık bir tarihi unutarak, cinayetlerin insanlık suçuna dönüşmüş halinin tarih-dışı sanarak tekrar etmeleri sadece bir cehalet sorunu değil, kararmış zihniyetlerin vurdumduymazlıkları olarak anlaşılmalıdır. Bu Nazi selamının, aşağılık kompleksiyle birlikte "Führer'e saygı ve boyun eğme" anlamında ela alan sosyolog T. Allert, Nazilere tabi olanların nasıl da kendi öznelliklerini bir tek kişinin eline bırakmakta olduklarını hatırlatmaktadır. Boyun eğme hareketi ve işareti bir spor müsabakasını kazanmaya gelen taraftarların yapabileceği bir işaret (Nazi selamı) olmaktan çok uzaktır; tersine, karşı takımın tarafının kuvvetine teslim olmamak için (zayıflığın simgesi olarak) yapılmakta olduğunu anlayamamaktır. Yani üstün gelmeye çalışırken altta kalmanın bir yoludur, ezikliğe doğru giden bir yoldur. Bu işaretin, Nazi selamının modern tarihte ne olduğunu bilememektir, hesaba katamamaktır. Nazi sempatizanlarının anlayamadığı da zaten buydu ve tarih onları lanetleyerek bu acılı dönemi geçirdi.

"Bir daha asla" sloganının bugün unutulmaması çok önemlidir; büyük bir toplumsal sorumluluk ve bilgilendirme gerektirmektedir. Yoksa çukurlarda bocalamaya başlayan ve lanetlenecek bir cinnet dünyasının içine dalabiliriz ki, bu bir felaket tablosundan başka bir şey olamaz.

Ali Akay

https://t24.com.tr/yazarlar/ali-akay/hos-gorulemeyecek-isaretler,39258

  • “ŞAUL BEY İLE YILLAR İÇİNDE BİRÇOK KEZ BİR ARAYA GELME ŞANSINA SAHİP OLDUM. HER ŞEYDEN ÖNCE ONUNLA İLGİLİ BİR GÖZLEMİMİ PAYLAŞMAK İSTERİM Kİ KENDİSİ DAİMA GÜLER YÜZLÜ, HERKESİN SEVDİĞİ VE SAYDIĞI, “ABİ” DİYE HİTAP EDİLEN TAM BİR ESKİ TOPRAK CENTİLMENDİ”
  • Şaul Bey ile yaptığın röportajda Şaul Bey Antakya’da ne kadar az sayıda kaldıklarından bu sayının geleneklerine göre ibadet yapmaları için yeterli olmadığından bahsediyor. Şaul Başkanı ve toplumdaki konumunu bize nasıl anlatırsın?

Şaul Bey ile yıllar içinde birçok kez bir araya gelme şansına sahip oldum. Her şeyden önce onunla ilgili bir gözlemimi paylaşmak isterim ki kendisi daima güler yüzlü, herkesin sevdiği ve saydığı, “abi” diye hitap edilen tam bir eski toprak centilmendi.

Şaul Bey’in kitapta yer alan söyleşisinde kendisinin de ifade ettiği üzere Antakya’daki Yahudiler Mizrahi olarak adlandırılan Arap Yahudiler idi. O bölgede 2500 yıllık bir geçmişe sahipler. Şaul Bey, değerli eşi ve orada bulunan diğer birkaç kişi bu kadim toplumun köklerinin bulunduğu topraklarda yaşayan son temsilcileri idiler.

Uzmanı olmadığım konularda konuşmayı pek tercih etmemekle birlikte Şaul Bey’in kitapta aktardıklarını referans göstererek Musevilikte Tevrat’ın okunması için 10 yetişkin erkeğin olması şartı vardır. Antakya’da ise 7-8 erkek kaldıkları için pandemi dönemine kadar İstanbul Yahudi cemaati bayramlarda Antakya’ya insan desteği sağlıyordu. Fakat hoş bir tesadüfle sohbetimizi gerçekleştirdiğimiz 2021 yılı Roş Aşana Bayramı’nda ilk defa olarak Antakya’da bayramlarını sinagogda kutlayamamışlardı. O günü özel yapan başka bir durum ise Şaul Başkan söyleşimiz için Antakya Rum Ortodoks Kilisesi’nin sekreteryasındaki bilgisayarı kullanmış, oradaki Rum çalışanlar kendisine bağlantı için teknik destek vermişlerdi.

Herkesin daima ifade ettiği gibi Hatay böyle bir yerdi… Ben buna şahit oldum; gerçekten Yahudi, Hristiyan, Sünni, Alevi ayrımı olmayan herkesin birbiriyle dost olduğu örnek bir kentti.

Muteber Yılmazcan Simonetti - Röportaj: Anna Maria Beylunioğlu

https://nehna.org/oncelik-toplumlarin-hayatlarina-destek-olmak-olmali/

  • İHTİLAF O KADAR DERİNLEŞİYOR Kİ; BİR “İÇ SAVAŞ” ÇIKMA İHTİMALİ TELAFFUZ EDİLMEYE BAŞLANIYOR. BUNUN ÜZERİNE CUMHURBAŞKANI İSAK HERZOG, “İÇ SAVAŞ BENİM KIRMIZI ÇİZGİMDİR. NEYE MAL OLURSA OLSUN BUNA İZİN VERMEYECEĞİM” DİYOR

İsrail'de cumhurbaşkanlığı partiler üstü bir posttur. Orada bizdeki veya ABD'deki gibi partili cumhurbaşkanlığı (başkanlık diye okuyun) değil, Millet İttifakı'nın ihya etmek istediğine benzer bir parlamenter düzen vardır. İsrail'in milliyetçi ve biraz da dinci Başbakanı Binyamin Netanyahu, bundan bir süre önce, dinci seçmenden gelen baskı yüzünden İsrail'in yargı sistemini değiştirmek üzere harekete geçmişti. Geçmese, başbakanlığı kaybedecekti. Çünkü mecliste çoğunluğu dinciler sayesinde sağlıyordu. Değişikliğin amacı, yargı erkinin yetkilerini kısıtlamak ve yüksek yargıçların seçiminde siyasi iktidarı daha etkin kılmaktı. Muhalefet cephesi bu değişikliğe şiddetle karşı çıktı. Protestocular sokaklara döküldü. İsrail halkı adeta ikiye bölündü. Bölünme “Yahudilik veya Demokrasi” (Judaism or democracy) şeklinde ifade ediliyor. İhtilaf o kadar derinleşiyor ki; bir “iç savaş” çıkma ihtimali telaffuz edilmeye başlanıyor. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı İsak Herzog, “İç savaş benim kırmızı çizgimdir. Neye mal olursa olsun buna izin vermeyeceğim” diyor. Adalet sisteminin yeniden şekillenmesi için “Halkın Tasarımı” diye adlandırdığı bir yargı reformu hazırlayıp kamuoyuna sunuyor. Bu arada, yargıyı, siyasi iktidarın adeta emrine vermek isteyen “dincilerin” İsrail'in bekası için Filistin halkına en sert şekilde davranılması gerekir fikrini savunduğunu da ekleyim. Muhalifler bu konuda çok daha ılımlı davranıyor.

Ege Cansen

https://www.sozcu.com.tr/2023/yazarlar/ege-cansen/kirmizi-cizgi-7629759/

  • BU SU BÖYLE AKMAZ…

Bugüne kadar (96-99 dahil) 15 yıl iktidarda kalan 74 yaşındaki Binyamin Netanyahu;

Ülkenin Yargısı, Ordusu, Meclisi, Üniversitesi, Polis teşkilatını dahi birbirleriyle karşı karşıya getirdi.

Devletin kurumlarından her gün çatlak sesler yükseliyor.

Akıl tutulması içindeki hükûmet ve siyasi kariyerinin son evresindeki Netanyahu, İsrail’i uçuruma sürüklüyor.

Bu su, böyle akmaz… Elbette yön değiştirir; ama en az hasarla nasıl yön değiştirecek?

Halkın gücünün yetmediği son noktada, Ordu devreye girerse -ki son zamanlarda askerlerden de hükûmete karşı homurtular yükselmeye başladı- bu gerçekten felaket olur.

İsrail halkının bu noktadan sonra, yarına nasıl uyanacağı bilinmiyor.

Netanyahu ve kabinesi, tehlikenin farkında mı?..

Sokaktaki protestocular ve muhalifler kadar, hükûmet yanlılarının da bu süreçten endişe duyması gerekiyor.

Olaylar artık, “devletin kurumlarının karşı karşıya geldiği bir düelloya” dönmüş vaziyette…

Su, yön değiştirecek; ama halkın refleksleriyle mi? Militarist refleksle mi?..

Bugünlerde, İsrail siyasi tarihinin en çetrefilli süreci yaşanıyor. Yarınlar, çok şeye gebe görünüyor.

İsrail Devleti’nin koridorlarında yetişmiş en deneyimli isimlerinden biri olan Netanyahu, kurumların yapısı ve hafızasıyla oynadıkça tehlikenin daha da artacağı açık.

Siyasi kariyerinin son evresinde yargılanmamak adına, bir ülkenin yargı sisteminin topyekün kodlarıyla oynanıyor.

Bu su böyle akmaz; ancak nereye doğru akacağı üzerindeki tahminler, hem İsrail toplumu hem de siyaseti adına gerçekten ürkütücü…

Remzi Çetin@remzzicetin

https://twitter.com/remzzicetin/status/1639368290806947842

  • İSLAM DİYE BİR DİNE İNANIP SONRA DA TERÖRLE İNSANLARI ÖLDÜRMEK VE SONRA DA HASTANELERİN ALTINDA KARARGAHLAR OLUŞTURARAK İRAN’IN VE DİĞER ÜLKELERİN İKTİDAR MÜCADELELERİ İÇİN MASUM İNSANLARI ÖLDÜRMEK İSLAM’IN EMRİ DEĞİLDİR

Yazarlarımızdan eski Ak Parti Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu bir yazı kaleme almıştı. ‘Filistin Direniş Akademisi Bir Mezun Verdi’

Yazıyı edite ettikten sonra yayınladım.

Yazıya gelen bir yorum ilginçti.

‘İsrail zulmü hakkında yazılarını (var mı bilmiyorum) okuyamadığım Sinan bey okumasını tavsiye ederim. Belki insafa gelir de Yahudi hakları kadar olmazsa da Filistin haklarıyla ilgili yazılar yazar”.

Açıklayacağız, anlatacağız ve zaman içinde sizler de olaylara biraz olsun yukarıdan bakmayı ve insanların çekmecelere tıkıştırılmaması gerektiğini de anlayacaksınız.

Bu yazıyı okuyan ve yayına veren benim.

Benim insafa gelmem konuyu değiştirmiyor.

Yaşanan olaylarda tutarsızlıklar olursa kim olursa olsun aynı şeyleri ifade eder.

İslam diye bir dine inanıp sonra da terörle insanları öldürmek ve sonra da hastanelerin altında karargahlar oluşturarak İran’ın ve diğer ülkelerin iktidar mücadeleleri için masum insanları öldürmek İslam’ın emri değildir. Bunu kim yapıyorsa yapsın aynı tepkiyi veririm. Bu Filistin de olsa Türkiye de.

Müslümanım diyenlerin Filistin kutsalını aşmaları gerekiyor.

Sinan Eskicioğlu

https://ocakmedya.com/ocak-medyanin-cok-sesliliginde-sukru-gulmus/

 

Takılan tweetler

  • önder kaya istanbul gezgini@onderkayaistan1

Sinagogları ile ünlü Balatın üstlerinde Eğrikapı yakınlarında Kasturya sinagogunun kapısı. Üç çeyrek asır önce bir yangın sonrasında yanan sinagogun sadece kapıve dış duvarları bugüne intikal etti. Kapısında hala İbrani yazısıyla kitabesi ve inşa tarihi duruyor.#İstanbul #Jewish

https://twitter.com/onderkayaistan1/status/1639506324563140609

  • önder kaya istanbul gezgini@onderkayaistan1

1930'larda Balat Or-Hayim (Hayat Işığı) Musevi Hastanesi'nin giriş kapısı

#İstanbul

https://twitter.com/onderkayaistan1/status/1639897739625484293

  • xilouris efe@XilourisEfe

1881 yılında sidi ailesinin aile mezarlığı olarak tesis edilen sonra başka yahudilerin gömülmesine mani olunamayan talan edilmiş bornova yahudi mezarlığındayım

https://twitter.com/XilourisEfe/status/1638572278072979456

  • 🇹🇷 Nuh ARSLANTAŞ@NArslantas_Prof

Yahudiler, dünyanın en "ümmetçi" milletlerinden biri.

İbranice bilmeyen, İsrail'e hiç gitmemiş diyaspora Yahudileri ile İsrail'dekilerin karşılıklı gönül bağı oranı % 70'lerde.

İsrail halkının %60'ı Devletin Diyasporadaki Yahudileriyle ilgilenmesini dini ve ahlaki kabul ediyor. srail'in önemli gazetelerinden Jerusalem Post'ta yayınlanan anket bulgularının detayına siz de ilgi alanına göre bakabilirsiniz.👇

https://twitter.com/NArslantas_Prof/status/1638119403542683648

  • Karşıyaka Blog@karsiyakablog

🎞️ İzmir Yahudi Cemaati’nin eski mahallesi Birinci Juderia'da hindi satıcısı, İzmir, 1900'ler.

📌 Birinci Juderia oldukça geniş bir alana tekabül ediyor. Sözünü ettiğimiz alan, Basmane’den Kadifekale eteklerine, Kadifekale eteklerinden Havra Sokağı Pazarı’na oradan da Kemeraltı Caddesi’ne kadar uzanıyor.

https://twitter.com/karsiyakablog/status/1636725710541791233

  • ivo molinas@basyazar

İsraille barış yaptığı için ülkesinin radikal dincileri tarafından öldürülen Mısır eski Devlet Başkanı Enver Sedat ne doğru söylemişti:

 ‘Yahudileri yenmek istiyorsanız barış yapın, onlar birbirlerini yenerler’…

Netanyahu ,ülkesine yazık ediyor…

https://twitter.com/basyazar/status/1639036621294125058

  • Remzi Çetin@remzzicetin

Bugüne dek yargının güçlü ve bağımsız olduğu, Yüksek Mahkeme’ye saygı duyulan İsrail’in ekonomik mucizesinin verileri⤵️⤵️

👉 En yenilikçi 2. ekonomi

👉 Kalifiyeli insan gücü arzında 1. sırada

👉 En dayanıklı ekonomide 1. sırada

👉 En mutlu 4. ülke

👉 İnsani gelişmişlikte 17. sırada

👉 En başarılı 3. ekonomi

👉 Startup şirketlerine sahiplikte 2. sırada

👉 Kişi başı gelirde 14. sırada (52.171$)

👉 ARGE Yatırım Merkezi’nde 1. sırada

👉 İlk 500’de tüm üniversiteleri var

👉 Orta Doğu’da en büyük ortalama servette 1. sırada

👉 Orta Doğu’da askeri darbe yaşamayan tek ülke

👉 Yolsuzluk sıralamasında 33. sırada

👉 Rüşvet Sözleşmesi’ne taraf olan ender ülkelerden…

Liste, buraya sığamayacak kadar uzun; ancak gelin görün ki günümüz İsrail’in sağcı hükûmeti, ülkenin zenginliğinin temeli olan hukuku budama konusunda bayağı istekli…

https://twitter.com/remzzicetin/status/1637916696273907712

  • Gökhan Çınkara@gcinkara

1⃣  Adalet Bakanı Yariv Levin İsrail'in yargı ve hukuk sisteminde  bir revizyona gidileceğini açıklamasıyla tartışmalar başladı.

2⃣  Önerilen değişiklikler İsrail'in hükümet sisteminde şimdiye kadar yapılan en köklü değişiklikler olacak.

3⃣  İsrail Yüksek Mahkemesi'nin yetkileri yeni plan kapsamında ciddi şekilde sınırlandırılacaktır.

4⃣  Hükümet, yargı seçim komitesi üzerinde kontrol sahibi olacaktır.

5⃣  Hükümet hukuk danışmanlarının yetkileri önemli ölçüde sınırlandırılacaktır.

6⃣  Adalet Bakanı Levin, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun partisi Likud'un bir üyesi.

7⃣  Levin, yargısal aktivizmin halkın hukuk sistemine olan güvenini aşındırdığını ve etkili bir yönetişimin önünü tıkadığını savunuyor.

8⃣  Öneri dört temel alanda değişikliği öngörüyor:

1.1.➡️Yüksek Mahkeme'nin kanunları ve hükümet kararlarını iptal etme yetkisinin kısıtlanması.

1.2.➡️Yüksek Mahkeme'nin yasaları iptal etmesi için genişletilmiş bir yargıçlar heyeti ve "özel bir çoğunluk" gerekmesi.

1.3.➡️Knesset'in, 15 yargıcın oybirliğiyle aleyhte karar vermemesi halinde, iptal edilen yasaları yeniden yasalaştırmasına izin veren bir "geçersiz kılma maddesinin" dahil edilmesi.

2.1.➡️Yargıçların seçilme sürecinin değiştirilmesi ve hükümete seçici kurul üzerinde etkin kontrol sağlanması.

3.1.➡️Mahkemenin mevzuatı ve hükümet kararlarını değerlendirmek için "makuliyet" testini kullanmasını engellemek.

4.1.➡️Bakanların Adalet Bakanlığı müşavirleri yerine kendi hukuk müşavirlerini atamalarına izin verilmesi.

9⃣  İktidardaki koalisyon partileri önerilen değişiklikleri memnuniyetle karşılıyor ve yargı reformuna öncelik veriyor.

🔟Muhalefet liderleri önerileri İsrail demokrasisi ve hükümet gücü üzerindeki denge ve denetleme mekanizmaları için bir tehlike olarak görüyor.

https://twitter.com/gcinkara/status/1639741116739092484

  • Gökhan Çınkara@gcinkara

1⃣  Likud milletvekilleri Yuli Edelstein ve David Bitan, Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın yargı revizyonu yasasının durdurulması çağrısını destekliyor.

2⃣  Knesset Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu'nun başkanı olan Edelstein, Gallant'a "haftalardır yürüdüğüm yola katıldığı" için teşekkür ettiğini söyledi.

"Halkın çoğunluğu yargı sisteminde değişiklik yapılmasını istiyor ve bunun gerekliliğini anlıyor, ancak bunun sabırla, diyalogla ve geniş bir uzlaşıya varmak için geniş bir söylemle yapılması gerekiyor" dedi.

4⃣  Bitan'da benzer şekilde attığı bir tweet'te şunları söyledi: "Birkaç hafta önce de söylediğim gibi, mevzuat durdurulmalı ve derhal müzakerelere başlanmalı ve geniş anlaşmalara varılmalıdır. Savunma bakanı dostumun sözlerinin arkasındayım."

5⃣  Daha önce Tarım Bakanı Avi Dichter'in Başbakan Binyamin Netanyahu'ya revizyon yasasını durdurma çağrısında bulunduğu bildirilmişti.

📢 Likud'dan şu ana kadar fireler:

- Yuli Edelstein, David Bitan, Avi Dichter ve Nir Barkat.

https://twitter.com/gcinkara/status/1639734945814917121

  • Gabi Behiri@gbehiri

Wow! Adalet Reformu'nun durdurulmasi cagrisini yaptiktan 1 gun sonra Basbakan Netanyahu Savunma Bakani Galant'i gorevden aldigini acikladi. Bu kararin sonucunda protestolarin artacagi neredeyse kesin.

Netanyahu adeta reformdan ve reforma karsi protestolardan dogan guvenlik problemlerini onemsemedigini acikca belli etmis oldu. Daha evvel Savunma Bakani'nin gorevden alindigi dogrudur ama boyle bir zamanda bakani gorevden almak? Anlasilmasi fazlasiyla zor.

Bu baglamda Galant'in da arkasinda durmak cok onemli. Kendi kisisel, politik cikarlarini dusunmeden belki de siyasi hayatinin bitmesi pahasina onemli bir cagri yapti fakat ne yazik ki bu cagrisi yanitsiz kaldi. Israel geri donulmez bir krize surukleniyor.

https://twitter.com/gbehiri/status/1640051698507956226

  • Karel Valansi@karelvalansi

Protestolarda halkın elindeki pankartlardan bir tanesi de böyle

https://twitter.com/karelvalansi/status/1640094948333694976

 

  • İsrail’de Netanyahu’ya öfke büyüyor: “Sonumuz Türkiye gibi olmasın”

https://serbestiyet.com/haberler/israilde-netanyahuya-ofke-buyuyor-sonumuz-turkiye-gibi-olmasin-123074/

 

  • Remzi Çetin@remzzicetin

İsrail’den gelen görüntülere, daha beter olsunlar yiyin birbirinizi gibi tuhaf yorumlar yapanlar siz neyin kafasındasınız? İsrail’i Lübnan ya da Suriye ile karıştırmayın. Sokaktaki insanlar 3 aydır demokrasilerini koruma derdinler ve bunu yaparken gayet rahatlar. Kimsenin beter olduğu ve birbirini yediği yok:) İsrail’de demokrasi sokakta doğdu. Demokrasiye ve daha iyi bir İsrail’in geleceğine inananlar, bu işi neticelendirmeden evlerine dönmezler. Netanyahu geri adım attığını açıklasın, asıl sokak şenliği ve zaferi o zaman olacak. İsrail demokrasinin gücü bu işte… Yüzlerce yıl önce Avrupa’nın gettolarında, sokaklarında doğan köklü demokrasi…

https://twitter.com/remzzicetin/status/1640247579916001280

 

Ağa Takılanlar Öneriyor

 

  • Antisemit bir kitap incelemesi – Elif Terzi

https://www.iyigunler.net/antisemit-bir-kitap-incelemesi-makale,2760.html

https://www.iyigunler.net/antisemit-bir-kitap-incelemesinin-devami-makale,2761.html

 

  • Sağcılık halkların saygınlığını zedeler: İsrail örneği – Erhan Nalçacı

https://haber.sol.org.tr/yazar/sagcilik-halklarin-sayginligini-zedeler-israil-ornegi-369743

 

  • 'Auschwitz'teki dumanları anımsadım' – Özet çeviri : OGÜN ERATALAY

https://haber.sol.org.tr/haber/ceviri-auschwitzteki-dumanlari-animsadim-369850

 

  • İsrail'in Kayıp Kabilesi: Etiyopyalılar – Umut Ataseven

https://www.indyturk.com/node/618891/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/i%CC%87srailin-kay%C4%B1p-kabilesi-etiyopyal%C4%B1lar

 

  • İsrail'de protestolar çatışmaya dönüşür mü?

İsrail, yakın tarihinin en büyük kriziyle karşı karşıya. Netanyahu hükümetinin yargı reformu, haftalardır protesto ediliyor. Protestoların sıcak çatışmaya dönüşme ihtimali var mı? Tel Aviv Üniversitesinden Dr. Hay Eytan Cohen Yanarocak NTVye değerlendirdi. Haber: Derya Acemoğlu

https://www.ntv.com.tr/video/dunya/israilde-protestolar-catismaya-donusur-mu,J1kcvyx4L0Sl6INr0RUKtw

 

  • 5 soruda İsrail’deki Netanyahu karşıtı gösteriler

https://www.evrensel.net/haber/485872/5-soruda-israildeki-netanyahu-karsiti-gosteriler

 

  • Suudi Arabistan’la normalleşecekti… İbrahim Anlaşmaları bile sorgulanıyor – Cansu Yiğit

https://harici.com.tr/riyadla-normalleseceklerdi-ibrahim-anlasmalari-bile-sorgulaniyor/

 

  • Bir koleksiyoncunun yazgısı – Celal Üster

Kandinsky'nin bugünlerde satışa sunulacak olan "Murnau'da Kilise II" tablosu, 1920'ler Berlin'inde Stern ailesinin görkemli koleksiyonundaydı. Nazilerin iktidara gelmesi ve Yahudi karşıtı baskıların artması üzerine Johanna Margarete Stern Hollanda'ya kaçmak zorunda kaldı. Alman ordusu Hollanda'yı da işgal edince…

https://t24.com.tr/yazarlar/celal-uster/bir-koleksiyoncunun-yazgisi,39253

 

  • Fas Yahudilerine dair keşif; zamana karşı göç

https://www.indyturk.com/node/617851/d%C3%BCnya/fas-yahudilerine-dair-ke%C5%9Fif-zamana-kar%C5%9F%C4%B1-g%C3%B6%C3%A7

 

  • Felaketten fırsata - IRIT LILLIAN

İsrail de 75 yıl önceki kuruluşundan bu yana benzer zorluklarla karşı karşıya. Çok sayıda Ar-Ge ve yenilikçi su teknolojileri ile gelişmiş su sistemleri yaratmak zorundaydı. Kanalizasyonun arıtılması ve geri dönüştürülmesi, bunun örneklerinden biri: İsrail, atık suyun yüzde 95'inin arıtılması ve neredeyse yüzde 90'ının tarımda kullanılmasıyla, bu alanda bir dünya rekoruna sahip. İsrail'in rekor sahibi olduğu bir diğer alan da kentsel sistemlerde su kaybının önlenmesi. İsrail'de kentsel su temin sistemlerinde suyun sadece yüzde birkaçı kaybedilirken, dünyanın diğer ülkelerinde bu oran yüzde onlara ulaşabiliyor. Eğer dünya çapındaki genel değer bu seviyede olsaydı, arıtılmış suyun doğaya ve tarıma geri kazandırılmasını sağlamanın yanı sıra, çevre kirliliğini ve doğal sistem tahribatını büyük ölçüde azaltmak da mümkün olurdu. Aynı anda büyük ölçekli sera gazı emisyonlarını azaltmak, iklim değişikliğine karşı tarımsal dayanıklılık oluşturmak, sera gazlarını emen sistemlerin daha iyi çalışması için doğaya daha fazla su sağlamak, ekolojik sistemlerin aşırı ısınma sonucu gereksiz yere yok edilmesini önlemek mümkün olacaktır.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/felaketten-firsata/687587

  • 16 Mart 1964 Tehciri'ni Edebiyatın İçinden Düşünmek: Kafamda Bir Tuhaflık’ta Nostalji ve Yas - N. Buket Cengiz

https://birikimdergisi.com/guncel/11300/16-mart-1964-tehciri-ni-edebiyatin-icinden-dusunmek-kafamda-bir-tuhaflikta-nostalji-ve-yas

  • Lise ve ortaokullarda ayrımcı söylem ne durumda? - Varduhi Balyan

https://www.agos.com.tr/tr/yazi/28375/lise-ve-ortaokullarda-ayrimci-soylem-ne-durumda

  • Böcek ve Kurbağa Öldürmek Arasındaki Sınır - Öznur Unat

“Bir Başka Günahkâr Sadece”, İsrailli yazar ve film yapımcısı Etgar Keret’in, Siren Yayınları’ndan çıkan ve kendi hayatından kesitler içeren Yedi Güzel Yıl isimli kitabındaki anlatılardan biri. Keret, hepimizin zaman zaman üzerinde düşündüğü “Yazar kimdir?” sorusunu farklı bir bakış açısıyla yeniden cevaplarken, kafamızda beliren yeni sorularla bizi düşündürüyor.

https://birikimdergisi.com/guncel/11309/bocek-ve-kurbaga-oldurmek-arasindaki-sinir

  • PODCAST | Orta Doğu'nun Casusları 4: Beyrut sosyetesinin güzel yüzü Shulemit hanım – Hediye Levent

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün