Azerbaycan'ın Dağ Yahudileri yaşamlarını nasıl sürdürebiliyor?

Rusya sınırına yakın bir nehrin yakınlarındaki tepelerde çeşitli lisanlar konuşan 300 yıllık bir Yahudi cemaati, ´Avrupa´nın son Şeteli´ olmayı sürdürüyor.

Yusuf BESALEL Perspektif
5 Nisan 2023 Çarşamba

Güney Kafkasya Dağlarının derinliklerinde Avrupa’nın en ilginç cemaatlerinden birisi yaşamakta: Kırmızı Kasaba Dağ Yahudileri. On yıllardan beri, İsrail ve Amerika haricinde, tüm sakinleri Yahudi olan tek kasaba, Rusçada ‘Krasnaya Sloboda’, Azeri lisanında ‘Qirmizi Qasaba’ olarak anılan bu yerleşim yeri, en azından üç dünyada bir ayağı olarak bereketli ve pragmatik yapısını sürdürebilmiş. Bu kasaba, 40 bin kişilik, fazla tanınmayan ve başkenti Quba Azeri kentinden geçen Kudyal Nehri’nin karşı kıyısında, Rusya-Dağıstan sınırından 15 kilometre güneyde… Kırmızı Kasaba, çelişkili nitelikler taşıyor. Farisi, Rusça ve Türkçe dillerinden çeşitli lehçeler ve genellikle bir Batı Avrupa lisanı da konuşuluyor. Bu kasabanın sakinleri, tek etnik bir grup oluşturuyorlarsa da son derece çeşitlendirilmiş kültürlere mensup.

Kasaba, yurt dışına, göç eden sakinleri aracılığıyla bağlı. Kışın burada sadece 500 kişi yaşarken, yazın nüfus 3 bine ulaşıyor. Birçokları Moskova, Brooklyn, Tel Aviv ve Bakü’den geliyor. Şüphesiz Kırmızı Kasaba’nın sakinleri, bir Amerikan, Rus veya İsrail pasaportu da taşıyor.

Bu kasaba, bazılarına göre, ‘Avrupa’daki son Şetel’i temsil ediyor. Sovyet özümleme politikaları ve 30 yıldır Azerbaycan’da yaşamalarına rağmen, buranın sakinlerinin özgün niteliğinde pek az değişiklik olmuş.

Kudyal Nehrinin sol kıyısında, Müslüman komşularının karşısında yaşayan Dağ Yahudileri, lisan ve din hususunda olduğu kadar, coğrafi açıdan ayrılmaz. Nehrin her iki tarafında yaşayanlar 19. yüzyılda inşa edilmiş, kırmızı tuğladan köprüde her akşam yan yana dolaşır fakat ender olarak karşı tarafa geçerler. Emekli taksi şoförü Noah, şöyle diyor: “Frankfurt’ta (Almanya’da) 12 yıl yaşadım. Evime, Kırmızı Kasaba’ya kızımı evlendirmek için döndük. Her ne kadar Frankfurt’ta daha iyi iş imkânları ve dört sinagoga bağlı geniş bir Yahudi Cemaati var idiyse de Almanya’da kalmamız söz konusu değildi. Bizler, diğer Dağ Yahudileriyle evleniriz!”

300 yıl boyunca özgün bir cemaati idame ettirmek için biraz dar görüşlülük de gerekti. Her ne kadar Azerbaycan’da 1000 yıldan fazladır bir Yahudi mevcudiyeti söz konusuysa da Kırmızı Kasaba’nın Yahudileri, Çarlar zamanında sadece Yahudi Kasabası olarak (Yevreskaya Sloboda) olarak anılıyordu. Quba'da 1730’lardan itibaren belirgin bir cemaat kurmuşlardı. Safevi İmparatorluğun çöküşüyle (1501-1736) çevredeki Yahudi cemaatlerini askerleriyle terörize eden Nadir Şah'ın gazabından ürken Yahudiler, Farsça konuşulan Güney Kafkasya'daki komşu yörelerdeki Yahudiler, 1806’da Rusya tarafından zapt edilen, Hazar Denizi kıyılarında bulunan yarı özerk Quba Hanlığının koruması altına girdi. O zamandan beri Yahudiler, her türlü hükümdarlıkla iyi ilişkilerde bulundu.

Halk birçok dil konuşur

Bunun açık kanıtı, bu halkın birçok dil konuşmasıdır. Her ne kadar Ruslar, Dağ Yahudilerini 185 yıl yönetmişse de ana dilleri Juhuri olmayı sürdürdü. Bu lisana Judeo-Tat da denir ve halkın tüm bireylerinin evde konuştuğu Farsçanın özel bir şifresidir. Dağ Yahudileri, ayrıca Rusça ve çoğu İbranice de konuşur. Bu hususta Regina şöyle diyor:

Dağ Yahudilerinin kullandığı alfabe bile, onların çok katmanlı olduğunu kanıtlıyor. Dağ Yahudileri Juhuri’yi İbranice harflerle yazdı. Ancak 1929’da Sovyetler Birliği, onları Judeo-Farisi lisanlarını Latin alfabesiyle yazmaya mecbur etti. On yıl sonra da Kiril alfabesi yasallaştı. Sovyet Azerileri de buna benzer kafa karıştırıcı emirler aldı ve 1929’da Arap alfabesinden Latinceye döndüler. Azeriler 1992’de kendilerine özgü Latince alfabeye avdet etseler de Juhuri, Kiril alfabesine bağımlı kaldı. Günümüzde Dağ Yahudileri, Farsçayı Kiril alfabesinde ve Azeri Türkçesi’ni de Latin alfabesinde yazmakta. Bu işin her iki tarzda yapılamayacağını kim söyleyebilir ki?

Bilmeyenler için, Stalin, bir zamanlar milliyetçi akımları kırmakla ünlü, demir yumruklu bir Kafkasyalıydı; etnik, dinsel ve ulusal hissiyatı kırmakta çok katı davranıyordu. Bu durum da Atatürk'ün yeni Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerin gerilmesi anlamına geliyordu. Burada muhatap Sovyet Azerbaycan’ıydı. Kırmızı Kasaba’nın misafir merkezinde kalan bir Dağ Yahudi’si Manya şöyle diyor: “Stalin bugünkü oturma odalarımızı görebilseydi; dinlediğim şarkıların yüzde doksanı Türkçe. Kudyal’ın iki kıyısını gerçekten birleştirebilecek bir unsur varsa, o da Türkiye televizyonudur. Ailelerimiz, Moskova ve Amerika’da yaşıyor ama yararlandığımız tüm kültür, Türkiye’den geliyor.”

Birçok ünlü bu bölgeden çıkıyor

Sovyet Yahudilerinin İsrail’e göç etmelerine izin verilmeye başlandığı 1970’li yıllardan beri azalmaya başlayan Sovyet Yahudi nüfusuna karşın, 1991’de 18 bine ulaşan Kırmızı Kasaba’nın nüfusu, dünyadaki belirginliğini sürdürmekte. Bunu kanıtlayan bir unsur, çok daha büyük bir cemaati içeren Bakü’den daha fazla ünlü satranç oyuncusu çıkarmış olmasıdır; aralarında Garry Kasparov, Tatiana Zatulovskaya ve Teimour Radjabov bulunuyor. Kırmızı Kasaba, Sovyet emekçileri arasında yedi kahraman çıkarmasının haricinde, kırılmış uzuvları onaran Lizarov aparatını icat etmiş Gavril Lizarov’u da çıkardı. Bazı önemli Azeri ve Juhuri yazar da bu kasabada yetiştiler. Yine bu kasabadan çıkan Zarakh İliev ve God Nisanov, iki çocukluk arkadaşı olup, Rusya’nın en büyük ticari varlığına sahip zenginlerinden oldular.

Sovyetlerin çöküşü

Sovyetler Birliği’nin çöküşü, halkı ne kadar büyük bir kaosun içine sürüklemişse de, birçok Kafkasyalının yararlandığı fırsatlar da yarattı… Örneğin Nisanov’un babası konserve gıdalar üreten bir fabrikayı yönetmeye başladı. Kafkasyalı uzman Alexander Muzinson, 2016’daki bir söyleşide: “Rusya tahdit dönemindeki bir nevi Şikago gibiydi. Yahudiler de dâhil olmak üzere birçok Azerbaycanlı, Rusya’da mafya türü etkinliklere dahil olmuşlardı. Sanki Vahşi Batı gibiydi” demişti.

Şu bir gerçektir ki, Dağ Yahudileri ticarete başladı. Regina şöyle diyor: “Buradan gidenler Moskova’da her işi yapıyor; elbise, ayakkabıcılık, yemek işi… Aklınıza ne gelirse…” Ancak Rusya, son yıllarda daha katı davranmaya başladı. Amcam, son yıllarda giriştiği bütün işlerde başarısız oldu. Şimdi de taksi şoförü.”

Senenin önemli bir bölümünde Moskova’da bulunmaları nedeniyle, birçok Kırmızı Kasaba sakini, evlerini yerel Azerilere kiralıyor. Regina şöyle diyor: “Kışın, Avrupa’nın en son Şeteli, yaklaşık yüzde 50 Azeri olur. Bunun sonucu olarak insanlar daha yakın bağlar oluşturdu. Ben küçük bir çocukken, hiçbir zaman nehrin öbür kıyısına geçmezdiniz. Şimdi arkadaşlarımın yarısı o taraftalar - kuaförüm de. Dikkat ederseniz, her şey değişti. Sovyetler döneminde olduğu gibi, kadınlara burada çalışmaya izin yok; Fakat İsrail’de herkesin çalışması gerekiyor - hem de en kötü işlerde. Şayet bir kolej diplomanız yoksa ev temizleyicisi veya yaşlı bakıcısı olmaya mahkûmsunuz. Hayat, Rusya’da İsrail’dekinden çok daha iyi.”

Dağ Yahudilerinde dindarlık

Sosyal açıdan muhafazakâr olmakla beraber Dağ Yahudileri, İsrail’deki ve diasporadaki bazı Yahudiler tarafından yeterli derecede dindar olmamakla tenkit edildi. Bir Habad misyoneri, örneğin dindarların hoşlanmadığı mezar taşlarının görkemli olmasını üzüntüyle karşılayarak, “Bütün bunlar, bu geleneği Ruslardan alan Müslümanların etkisi ile olmuştur.” şeklinde “The Times of Israel”e beyanat verdi. Misyonerin hayal kırıklığı ile ifade ettiği bir husus; uzun zamandan beri saygı görmüş ve dindar bir öğretmen olan Rabbi Natan'ın mezar taşında bir tallet ile ve bir dua kitabı tutarken betimlenmesi olmuştu.

2019 yılında tamamlanmış olan yeni Dağ Yahudileri Müzesi’nde teşhir edilen öyküler de, daha az marjinal değildir. Stalin'in antisemit kampanyasının en şiddetli döneminde, Kırmızı Kasaba’dan 70 dokumacı, Gürcü despot için bir halı dokuyarak, onun 70’inci doğum gününü kutladılar.  Her ne kadar bu dokumacıların başka bir seçeneği olup olmadığı açık değilse de Müze’nin bu ‘başarıyı’ anması oldukça manidardır.

Kırmızı Kasaba’nın evlatları, aynı zamanda anavatanlarını savunmakla da ünlüydü. Dağ Yahudileri, her zaman Sovyetler Birliği’ne sadık kaldı. Mahalli yetkililere göre, Nazilerle savaşmaya giden 500 kasaba gencinin ancak 200’ü geri gelebildi.

Bu durum, bizlere Dağ Yahudilerinin son askeri kahramanı Albert Agarunov’u hatırlatmaktadır. Agarunov, Kırmızı Kasaba’daki bir petrol işçisinin Bakü’de yetişmiş oğluydu. 1988’de Ermenistan - Azerbaycan savaşı çıktığında, Gürcistan’daki Kızıl Ordu’da görevliydi. Bir tank sürücüsüydü, 1991’de cephede savaşmak için gönüllü oldu ve bir yıl sonra ‘Azerbaycan’ın Yeruşalayim’i’ olarak adlandırılan Şuşa’yı müdafaa ederken öldürüldü.

‘Azerbaycan’ın Kahramanı’ olarak adlandıran Agarunov’un cenazesine Bakü’de yüzlerce haham ve imam katıldı. Bronz heykeli, 2019’da Azerbaycan’da dikildi. Bu olay, Azerbaycan’ın Şuşa'yı zapt etmesinden 1,5 yıl evvel gerçekleşti.

Dağ Yahudilerinin Moskova’daki başka Yahudi cemaatleriyle karşılaştırılması konusundaki bir soruya Regina, “Bizimle Aşkenazlar arasında hemen hemen hiçbir fark yoktur. Sadece Tanrı vardır fakat ona ibadet için bir sürü değişik yöntemle geliyoruz” diye cevap vermişti.

Her ne kadar özellikle dindar değillerse de, son yıllarda birçok Dağ Yahudi’si dinlerini kısmen Habad sayesinde keşfetmeye başladı. Regina, “Bu, zamanın getirdiği bir olgu; giderek daha fazla dindarlaşıyoruz…” dedi. Regina’ya göre Yahudilik, dinden öte bir kavram. Daha ziyade ‘bir yaşam tarzıdır ve Tanrı’ya inanmayı seçeni betimler.’

Durum ne olursa olsun, Kırmızı Kasaba’nın din okulunda bir gelişme gözlenmekte. Okulun bünyesinde yaklaşık 30 erkek ve 30 kız öğrenci bulunuyor. Öğrenciler, sabahleyin İbranice ve Juhuri dillerinde din derslerine katılıyor, öğleden sonra da, kız-erkek karışık resmi okulda Azeri ve Rus dillerinde eğitim görüyorlar. Regina, “Yahudiler nereye giderlerse gitsinler, orada yaşayan halkın diline ve geleneklerine adapte olurlar fakat hiçbir zaman kendi dil ve kültürlerini unutmazlar” diyor.

Kırmızı Kasaba’da hayat yavaş akmakta. Fakat Regina ve arkadaşı Maya olumlu düşünüyorlar: “Müze ve Misafirler Merkezi sayesinde, bazı eski meslekler canlanmaya başladı. Şayet insanlar buraya yatırım yapmayı sürdürürse, belki burada geçimimizi sağlayabiliriz.” Regina’nın bu arada Moskova’ya veya İsrail’e göç etmeye niyeti yok. “Azerbaycan'da kalmayı veya Türkiye’ye göç etmeyi yeğleyebilirim” diyor.

Bazı çalışmalarda Dağ Yahudilerinin atalarından bir grubun, MÖ 722’de Asur sürgünü esnasında Azerbaycan’a yerleştiği yer alır2. Arkeolojik çalışmalarda 1990 yılında Bakü civarında 7. yüzyıla ait bir Yahudi yerleşim birimine ve Kuba’nın 25 kilometre güneydoğusunda eski bir sinagoga rastlandı. Bakü, Siyonizm hareketlerinin merkezi oldu. ‘Hovevei Zion’ 1891’de kuruldu. Sovyetleşme sürecinde tüm Siyonist etkinlikler yasaklandı. 1920’lerin başlarında birkaç yüz Dağ Yahudi’si, Azerbaycan ve Dağıstan’dan ayrıldı.

Ruşen Mustafayev’in araştırmasına göre bölgede etnik temizlik yapan Ermeniler, 1918’de az bilinen bir pogromda 3 bin Azerbaycan Yahudi’sini katletti. Dağ Yahudileri de bu amaçla bir anıt inşa etmek için yardım istemişlerdi3.

1988’den beri Azerilerle Ermeniler arasındaki sürtüşmeden ötürü, ülkedeki nüfusun yüzde 46’sı ülkeyi terk etti. Daha evvel Bakü’de 40. bin Yahudi vardı. Ermenilerle süren savaşta, Yahudi cemaati devamlı Azerilere yardım etti. 1995’te ülkeyi terk eden Yahudilerin oranı 2/3’e ulaşmıştı4. Ancak Dağ Yahudilerinden fazla ayrılan olmadı. Son yıllarda İsrail’e küçük göçler müşahede edilmekte.

Konu hakkında geniş bilgi Judaica’da yer almaktadır5.

---

1 New/Lines Magazine, Even Pheiffer, 25 Ekim 2022, “How Mountain Jews of Azerbaijan Endure”

2 Bursa Uludağ Üniversitesi Açık Erişim

3 Wikipedi

4 Yahudi Tarihi, Yusuf Besalel, Gözlem Yayıncılık AŞ. S.158

5 Judaica, 1980-1990 Fasikülü, S.284-286.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün