İlk yardım eğitmeni ve İş Güvenliği Uzmanı Deniz Karadeniz ile ilk yardıma ilişkin doğru bildiğimiz yanlışları, çocuklu evlerde karşılaşılan kazaları ve kendi geliştirdiği projesi olan ´Öpünce Geçmeyen Uflar İçin İlk Yardım´ eğitimini konuştuk.
İş güvenliği uzmanı olarak ‘öpünce geçmeyen uflar’ konusunda eğitimler vermek nasıl aklınıza geldi?
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünde okurken eş zamanlı olarak yaratıcı drama eğitimi aldım. Çağdaş Drama Derneği Drama Liderlik Atölyesi'ni tamamladım. Bir taraftan da eczacılık fakültesinin tiyatro topluluğundaydım. Mezuniyetin yaklaşması sebebiyle sadece tiyatro kulübü olarak gördüğüm eczacılık fakültesinin aslında bir sektör olduğunu fark ettim ve ilaç sektöründe çalışmaya karar verdim. Satış ve pazarlama alanlarında görev aldım. Özellikle çocuklarla ilgili ürünlerden sorumlu ürün müdürlüğü görevimi üstlendim. Bütün hayalim üniversiteden ayrılırken eğitmen olmaktı. Satışı ve pazarlamayı öğrenip, ondan sonra, yetkinlik gelişimi eğitimleri verme kararıyla yola çıkmıştım. Kurumsal hayatım devam ederken bir taraftan bu eğitimleri birlikte sürdürdüm. Kendimi hazır hissettiğimde “eğitmen olmak istiyorum” diyerek yola çıktım. Yetkililik iletişimi alanında iki yüzden fazla şirkete eğitim verdim. Yetkinlik iletişimi eğitimleri verirken bir gün karşıma iş güvenliği uzmanlığı ve ilk yardım eğitmenliği çıktı. İş güvenliği uzmanlığı ve ilk yardım eğitmenliğini hayatıma kattıktan sonra bu alanda kazaların önüne geçilmesinin ne kadar önemli olduğunu fark ettim. Haberlerde geçen ve yaşanan olayları daha fazla duymaya ve görmeye başladım. Bunların içerisinde özellikle çocukların başına gelen kazalar benim için daha etkileyiciydi. Çünkü anne-baba yanında olsa bile ilk yardım bilgisi yoksa sonuçların ağır olduğunu gördüm. Özellikle 2,5 yaşındaki bir çocuğun soluk borusunun tıkanması ve anne-babası yanındayken ne yazık ki çaresiz kalmaları haberi üzerine bir eğitim dizayn ettim. Adını da ‘öpünce geçmeyen uflar’ koydum. Bu söyleşi serisiyle birlikte anne-babalara ulaşarak bilinçlendirmeye çalıştım. Tıkanmalar, kanamalar, yaralanmalar, zehirlenmeler gibi konularda halk arasında çok doğru bilen, yanlışlar olduğunu gözlemleyerek bunların yerine bilimsel doğruları koymayı hedefledim.
‘Öpünce geçmeyen uflar’ eğitiminin içeriği ve kazanımları nedir? Kimler bu eğitimi almalıdır?
Programın içeriğinde toplumda yaygın olarak yapılan hatalı uygulamalar ve bunların önüne geçmek için yerine konulması gereken bilimsel doğrular yer almakta. Bu hatalı uygulamalar arasında yanık bölgeye yoğurt sürmekten, zehirlenmede kusturmaya kadar pek çok farklı konu ve başlık var. Bunların yerine bilimsel doğruları koyabilirsek biz de çocuklarımıza doğru ilk yardımı öğretmiş olacağız. Çünkü onlar bizden ne görürse onu uyguluyor. Anne-babalar mutlaka katılmalı. Bunun yanı sıra çocukla baş başa kalan tüm yetişkinleri eğitimlerimde görüyorum. Bazen “Ben halayım, teyzeyim, dayıyım, amcayım” diyerek de katılan yetişkinler mevcut. Aslında ilk yardımın prensipleri temel. Yani çocuğuma yapmam gereken aslında kendime de yapmam gereken şey. Eğitimimizde aslında evrensel doğruları konuştuğumuz için ilk yardım konusunda bilinçlenmek isteyen, kendine ve etrafına faydası olmasını isteyen herkes bu programa katılabilir
İlk yardımda doğru bildiğimiz yanlışlar neler? Örnek verir misiniz?
O kadar çok doğru bilinen yanlış var ki. Mesela tıkanmalar. Eğitimlerde bunu anlatırken önce nasıl tıkanıyoruz ondan bahsediyorum. Biz tıkandığımızda ne yapıyoruz, sonra da konuyu çocuklara bağlıyoruz. Örneğin kendimiz tıkandığımızda aşağı bakarız ve öksürmeye başlarız. Öksürürken başımızı gayri ihtiyari aşağı doğru eğeriz. Yer çekiminden destek alırız. Bunu aslında düşünerek yapmayız. Ancak aşağı bakarak yer çekiminden destek alabileceğimiz için bedenimiz doğru kararı vererek bizi aşağı doğru yönlendiriyor. Buna karşılık çocuklarda ne yapıyoruz? Çocuklar tıkandığı zaman kuş geçiyor yukarı bak diyoruz, ya da iki kaşının ortasını parmağımızla yukarı doğru çekerek yukarı baktırmaya çalışıyoruz. Sanırım hayal ettiğimiz şey şu, sanki tıkanan yer yemek borusu, çocuk yukarı bakarsa yemek aşağı doğru kayıp gidecek. Oysa tıkanma soluk borusuyla ilgili, yemek borusu ile ilgili değil. Yukarı baktığın zaman diyelim aşağı gitti. Soluk borusundan kayarak akciğere inebilir. Bu durum daha tehlikeli başka bir duruma yol açar. Burada biz nasıl rahatlıkla öksürebiliyorsak çocukların da yer çekiminden destek alıp aşağı bakarak rahatlıkla öksürmesine olanak tanımak gerekiyor. Benim bir organlar önlüğüm var. Tam da bu akıl karışıklığını çözmek için organlar önlüğümü kullanıyorum. İki tip tıkanmadan söz ederiz. Soluk borusu ya kısmi tıkanır ya da tam tıkanır. Kısmi tıkanmada hasta öksürebilir, konuşabilir ve nefes alabilir. Bunlar önemli belirtilerdir. Öksürebildiği zaman korkmamak gerekir sadece takip etmek ve onun rahatlıkla öksürmesine olanak tanımak gerekir. Eğer tam tıkanma yaşanıyorsa, burada tablo başkadır. Tam tıkanma sırasında öksürük kesilir, hasta nefes alamaz, konuşamaz ve ellerini boğazına götürür. Bu “Benim canım burada” demektir. Ellerin boğaza gitmesi, “Şu anda tıkandım, ellerimle bak işaret ediyorum” demektir. Bunu çocuklarda da yetişkinlerde de görürüz. Çünkü başımız ağrıdığında elimizi başımıza, dişimiz ağrıdığında elimizi dişimize götürürüz. Yani canımız neredeyse aslında oraya götürürüz elimizi.
Tıkanmalarda sırta vurmak doğru değildir. Sırta vurduğumuz zaman soluk borusunu tıkayan şeyin yer değiştirmesine veya aşağı düşmesine neden olabiliriz. Yer değişikliği tam tıkanmaya dönüşebilir. Su vermek de doğru bilinen yanlışlardan. Su verdiğimiz zaman soluk borusuna kaçabilir. Zaten soluk borusu tıkalı. O halde soluk borusunu yemek borusuna akıp gidecek bir şeyle açmak mümkün değil. Su, soluk borusuna kaçarsa oradaki tıkayan şeyin şişerek büyümesine ve işin içinden çıkılmaz hale dönüşmesine neden olabilir. Yani kısmi tıkanmayı tam tıkanmaya dönüştürebilir. Demek ki su vermek doğru değil. Sırta vurmak doğru değil. Yukarı baktırmak doğru değil. Peki tam tıkanma yaşanıyorsa ne yapacağız o zaman? Tam tıkanma yaşandığı anda da hemen yapmamız gereken şey Heimlich Manevrası. Bu manevrayı ilk yardım eğitmenlerinden de öğrenebilirsiniz.
Başlıca yapılan hatalardan bir diğeri ise yanık bölgeye yoğurt, diş macunu, salça gibi şeyler sürülmesi. Yanıkta yapılması gereken tek şey yanık oluşur oluşmaz bölgeyi 15-20 dakika akan suyun altına tutmak. Akan suyun altında tutarak yangının uzaklaşmasına yardımcı olmak gerekir. Çünkü üzerini herhangi bir şey, ister yoğurtla, ister medikal bir yanık kremiyle kapatalım fark etmez, ilk anda eğer yanık yeri kapatırsak ısıyı vücuda hapsetmiş oluruz.
Zehirlenmelerde kusturmak doğru değil. Hem kimyasal bir maddeyle hem de besin yoluyla oluşan bir zehirlenme olduysa her iki durumda da kusturmak tercih edilmemeli. Çünkü kusma, ters bir refleks. Bunun yanı sıra, bir şey yedirip içirmek de doğru değil. Zehirlenme olduğunda, yoğurt yiyelim, süt içelim, su içelim gibi bir algı var. Bir şey yenilip içildiğinde midenin kütlesi artıyor. Mide kütlesi artınca, emilim de artıyor ve dolayısıyla daha hızlı zehirlenme oluyor. Zehirlenmelerde yapmamız gereken en doğru şey zehirleyen her neyse onun paketini alıp hızlıca hastaneye ulaşmaktır.
Yine burun kanaması çocuklarda çok yaygın karşılaşılan bir durum. Yanlış bilinenler kafayı geriye atmak, buruna pamuklar doldurmak. Yapmamız gereken şey başı hafifçe öne almak, burun kanatlarından bası yapmak. En fazla 5 dakika süreyle bası yaptığımızda durması beklenir. Eğer durmuyorsa bu kanamanın kaynağı bir kılcal damar kanaması değil başka bir şey olmasıdır. Bu noktada, uzman bir doktora danışmak doğru olacaktır.
Yine toplumda doğru bilinen yanlışlar içerisinde arı sokması var. Normalde arının soktuğu yerde şişlik, kızarıklık bekleriz ama arının soktuğu yerin dışında başka bölgelerde şişlikler, kızarıklıklar, uyuşukluk hali hissediyorsanız bu anaflaktik şoktur. Alerjik bir bünyeniz varsa, lütfen dikkatli olun. Bu noktada hemen hastaneye ulaşmanız, çok hızlı bir şekilde acil servise başvurmanız gereklidir. Diyelim ki öyle bir şey yaşanmadı; sadece arının soktuğu bölgede şişlik, kızarıklık var. O bölgeyi hemen bol su ve sabunla yıkamak ve üzerine soğuk uygulama yapmak lazım. Soğuk uygulama yaparken dikkat edilmesi gereken, örneğin buz koyacaksak buzu çıplak tene direkt değdirmemektir. Çünkü çıplak tene buz değerse yanık etkisi oluşturur. Buz uygulaması ya da soğuk bir uygulama yapacağınız zaman mutlaka temiz bir beze sararak uygulamayı gerçekleştirmek gerek.
Başka bir doğru bilinen yanlışsa kırıklarda başımıza geliyor. Düşme vakalarında derler ki “Kırık olsa duramazsın, yürü bir görelim kırık mı?” ‘Yürü bir görelim’ bir kırık tespiti değildir. Kırıklarda yürümekten ziyade hareketsiz kalmak lazım. Kırık kemik, jilet gibi keskinleşir. Hareket ettirilirse etrafındaki dokuları, sinirleri tahribata uğratabilir, dokulara zarar verebilir.
Çocuklu evlerde en çok rastlanan kazalar neler? Kazaların önüne geçmek için hangi önlemleri alabiliriz?
Bir atasözümüz var; ‘Kaza geliyorum demez’. Aslında kaza geliyorum diyor ama biz genellikle duymuyoruz. Çocuklu evlerde de bunu duymamak ne yazık ki ağır sonuçlar doğuruyor. Önlem almak çok kıymetli. İlk yardımın en temel koşulu da aslında korunma. Kendimizi korumak, etrafımızdaki insanları korumak. Bizde aslında en büyük eksik kazalardan korunma önlemlerinin yeterince alınmamış olması. Örneğin merdivenli bir evde yaşıyorsak merdivenlerin kaygan olduğunu dikkate almıyor ya da umursamıyoruz. Hatta binalarda bunun kararını almak, uygulamak biraz zor olsa da bu tedbir, sadece binada yaşayan çocuklar için değil aynı zamanda yaşlılar için de alınması gerekli hayati bir önlem.
Çocuklu evlerde alınması gereken en önemli önlemlerden biri de televizyon üniteleri, portmantolar, kitaplıklar, vitrinler gibi devrilme riski olan şeylerin mutlaka sabitlenmeleri gerekliliği. Bir taraftan deprem ülkesi olduğumuz bir taraftan da çocukların ilgisini çeken objeler olduğundan -özellikle televizyon ünitelerinde çocuk üzerine tırmanabiliyor - bunun uygulanması gerekir. Yine deprem bölgesinde olmamız sebebiyle çocuğun yatağının camın yanında olmaması, yatak bir dolabın yanındaysa o dolabın da mutlaka sabitlenmiş olmasına dikkat edilmeli.
Mutfak dizaynı önemli. Özellikle kesici, delici malzemelerin çocuğun erişemeyeceği yerlerde olmasında fayda var.
Deterjanların yine çok erişemeyeceği yerlerde olması önemli. Küçük yaştaki çocukların çarpabileceği sivri kenarlara kenarlık aparatları koymak, halıların kaydırmaz tabanlı olması, çocuklarda da ev içinde tercih ettiğimiz terliklerin ya da çorapların yine kaydırmaz tabanlı seçilmesi, merdivenli bir ev ise merdivenin başında mutlaka bir kapı olması da önemli.