Teknolojinin gelişimiyle dünyadaki mesafelerin kısaldığı bir devirde, global dünyanın içerisinde olmak için yabancı dil bilgisi artık zorunluluk haline gelmiş durumda. Hal böyleyken çocuklarımıza erken yaşta birden fazla yabancı dil öğretmek için elimizden geleni yapıyoruz. ´Bebeklik ve Erken Çocukluk Dönemlerinde İki ve Çok Dilli Çocuk Yetiştirmek´ kitabı yazarı, Polygot Kerem Kitay ile çok dilli çocuk yetiştirmenin yollarını ve püf noktalarını konuştuk.
Kitabınızda nelere değiniyorsunuz? Bu konuyla ilgili çalışmalarınız neler, gelecekteki projelerinizden bahseder misiniz?
Kitabın ortaya çıkış hikâyesi aslında veli toplantılarım oldu. Bu konuya dair farklı velilerden sürekli benzeri soruları aldığım için derli toplu bir kitap yazma fikri doğdu. Kitapta iki ya da çok dilli çocuk yetiştirmek neden önemlidir sorusuyla başlıyoruz. Bunu sosyal, pedagojik ve ekonomik tüm boyutları ile ele alıyoruz. Ardından karar verme süreci başlığında bir bölümümüz var. Burada iki dil mi çok dil mi olacak, bu dilleri kazandırırken ebeveyne hangi roller düşecek, çocuğun bakımını tek başına üstlenmiş bekâr anne ya da babalar için süreç nasıl olmalı gibi birtakım bilgileri sunuyoruz. Böylece ebeveynin bir anlık hevesle değil, gerekliliğini anlayarak ve kendinden emin olarak sürece başlamasını hedefliyoruz. Ardından hamilelikten altı yaşa kadar çocukların dil gelişim evrelerini, bu evrelerde iki ya da çok dilliliğin gelişimini, ebeveynin yapması ve kaçınması gereken durumları detaylandırıyoruz. Her bölüm, kendi içinde bölümün konusuna göre şu ana kadar sık sık gelen soru-cevaplardan oluşuyor. Kitap aynı zamanda bir polygot annesi ve bu alanda çalışan çok dilli bir uzman olan Uzm. Psk. E. Selin Uçal’ın ebeveynlere tavsiyeleriyle bitiyor.
Ana dil nedir tam olarak? Örneğin 8-9 yaşında kadar Türkiye’de yaşayıp Türkçe öğrenip başka bir ülkeye göç edip, zamanla göç ettiği yerin diline hâkim olan birinin ana dili değişir diyebilir miyiz?
Bu hem hassas bir konu hem de bilimsel yaklaşılması gereken bir sorudur. Öte yandan dilbilimsel açıdan da küçük bir hata barındırır. Tüm dünya dillerinde de dilbilimsel açıdan iki kavramdan söz ederiz. Bunun birisi ‘ana dil’ diğeri ‘ana dili’. Biliyorsunuz ‘ana’ sözcüğü bizde iki ayrı anlamda kullanılıyor. Birisi temel, esas gibi anlamlarda diğeri ‘anne’ anlamında. Ana dil dediğimiz zaman aslında kendisinden farklı lehçeler ve ses yapısıyla dillerin doğduğu temel dili esas alabiliriz. Ana dili ise doğrudan anne ile ilişkili olan dildir. Biz İngilizcede bunun ayrımını native language ve mother language/mother tongue diye ayırıyoruz.
Tabi sorunuzda ana dili dediğimiz kavrama ışık tuttuğunuzu biliyorum. Şimdi sözlük tanımına bakarsak kişinin doğduğu ev, aile, sosyal çevreden doğal yollarla edindiği, soy ve kültür bağı olan dildir şeklinde bir tanımlama yapmamız mümkün. Bu soruyu pedagojik olarak cevaplandırmak gerekirse, kişinin annesinin konuştuğu, hissettiği, en güçlü bağ kurduğu dil olarak ifade edebiliriz. Sosyal olarak baktığınızda kişinin ebeveynlerinin ve yaşadığı toplumun konuştuğu ve doğal yollarla maruz kalarak edindiği dil veya diller diyebiliriz. İki ebeveynin farklı diller konuştuğu koşulda çocuk aslında iki dille büyür ve sosyal/kültürel bağ kurduğu bu iki dil de onun için ana dilidir.
Kişinin ana dili değişmez. Ancak dil konuşulmadıkça unutulabilir. Bir başka dil kişinin ana dili kadar güçlü olabilir. Ana dil, etkin gücünü kaybedebilir. Burada yine toplumsal dil ve kültürel dil üzerine bir söz söyleyip bitireyim. Örneğin Kürtlerin ana dili Kürtçedir diyebiliriz. Ancak bir Kürt genci, ailesinden bu dili öğrenmemiş ise o kişinin ana dili, ailesinden ve toplumdan öğrendiği dildir. Hiç maruz kalmadığımız ve öğrenmediğimiz ancak kültürel ve tarihi bağımız olan diller için ana dilim budur demek dilbilimsel ve eğitim bilimi açısından temelsizdir. Kişi öğrenemediği bu dile duygusal bir aidiyet hissedip sonradan öğrenebilir. Kendisini bu dile sıklıkla maruz bırakıp ilk öğrendiği dilden daha etkin bir hale getirebilir. Bu koşulda bildiği ana dilinden daha iyi konuştuğu ve bağ kurduğu bir dil haline de gelebilir. Ancak bu yine de o dili ana dili yapmayacaktır. Ana dilimizi patolojik ya da mental bir engelimiz olmadığı müddetçe anne karnından erken çocukluk dönemi sonuna kadar çoktan edinmiş oluruz.
Bir bebek aynı anda kaç dil öğrenebilir?
Tabii bu soruyu yalnızca bebekler özelinde düşünmemek gerekir. Altı yaşa kadar olan dönem de erken çocukluk dönemi. Elbette bebeklik döneminin bilhassa dil gelişimi açısından çok avantajlı olduğunu hatırlamak gerekir ancak erken çocukluk dönemi itibariyle bir çocuğun öğrenebileceği dil sayısı için kota koymuyoruz. Sonuçta bebekler, duyarak, gözlemleyerek dil edinimini sağlayabilir. O halde bir bebek kaç dile maruz kaldıysa o kadar dili belleğine kaydedebilir. Ben bir veli söyleşisi etkinliğinde tanıştığım çok tatlı bir aileden örnek vereyim: Baba-anne iki farklı dili konuşuyorlar. Sanıyorum birisi Türkçe, birisi Portekizce idi. Almanya’da yaşıyorlar. Ve anne-babanın ortak dili İngilizce. Dört dil, bir çocuk.
Ne yazık ki Türkiye’de bu alanı kapsamlı inceleyen akademisyenlerimiz çok az. Ancak başta ABD olmak üzere çok dilli ve kültürlü aile yaşantılarının yoğun olduğu ülkelerde bu konuda çok kapsamlı çalışmalar var. Kitapta da alıntılarıyla yer verdiğimiz Kanadalı psikoloji profesörü Ellen Bialystok, bu konuda çok sayıda kitap ve makale ile literatüre katkı sağlayan bir isim. Yine Bain, Baker, Benelli, Gandolfi, Festman bu alanda dikkat edilmesi gereken çalışmaları kazandırmış akademisyenler. Türkiye’deki akademiyle ilgili üzücü olan ise, farklı etnik kökenlere sahip kitlelerin yaşadığı bir ülkede hiç değilse iki dillilik ile ilgili sayısız yaşayan örnek varken bu alanın akademik anlamda boş bırakılmış olması.
Aynı anda birden çok dil öğrenmenin sakıncası var mı? Dillerin gelişimini etkiler mi?
Pedagojik ya da dil gelişimsel olarak sakınca olarak ifade edebileceğim hiçbir şey yok. Aksine faydaları çok fazla. Genelde ‘handikap’ olarak görülen ve bize de bu anlamda gelen ebeveynlerin söyledikleri, akranlarına oranla birkaç ay daha geç akıcı konuşmaya başlaması yönünde. Ancak bu çok sınırlı bir geri dönüş. Bu geri dönüşü sınırlı değil yaygın kabul ettiğimizde bile dil gelişiminin olağan seyrinin içinde bir dönemde konuşmaya başladığını ve iki dilde konuştuğunu görüyoruz çocukların. Bazen dillerin iç içe geçtiğini gördüğümüz bir evre var. Bu evre yedi yaşına kadar çok olağan hatta olumlu bir evre. Bir dil, diğerinin gelişimini etkilemiyor. Bazen “anne ben ice cream yemek istiyorum” diyen çocuklar olmuyor değil. Belli bir döneme kadar bu çok normal. Ama çocuk ‘ice cream’ sözcüğünün Türkçe karşılığını bilmiyorsa ömrü billah ‘ice cream’ olarak devam eder.
İki dil öğrenme yaşı kaçtır? Yaş yaş dil öğrenmek nasıl aşamalardan geçer?
Dil edinimi anne karnından başlar. O yüzden bunu doğrudan şu yaşta başlamak lazım diye sınıflandırmamak lazım. Bebeklik ve erken çocukluk dönemlerinde dil gelişimini altışar aylık periyotlarla inceliyoruz. Detaylı bir konu. Ama özet olarak söylemek gerekirse, ilk altı ay gözlem çağı diyebiliriz. Yavaş yavaş dinlemeyi öğreniyor çocuk. Zamanla dinlediği sese tepki veriyor. Tepkilerine göre aldığı reaksiyonlarla anlam geliştirmeye başlıyor. Biz bu evreye anlamlandırma diyoruz. Zihin bir yandan sesleri kaydetmeye devam ediyor, çocuk bir yandan kendi sesini tanımaya keşfetmeye başlıyor bir yandan da yetişkinin konuşmasını anlamlandırıyor. İlk saydığımız evreler eşlik ederken artık anlamından yüzde yüz emin olduğu yeni bir evre de devreye giriyor. Böylece çocuk çıkardığı sesler ve verdiği tepkilerle iletişime de geçiyor. Üç yaş genelde sıçrama yaşı olarak tanımlanabilir. Üç yaşta çocuk daha aktif bir konuşmacıya dönüşüyor. Erken çocuklukta dil edinimi altı yaşa kadar aynı seyrinde devam ediyor. Sonrasında bu seyir ilkokul döneminde yavaşlamaya giriyor. Eğer 0-6 yaş iki ya da çok dil ile desteklenmişse gelişim gösterirken, 6 yaş sonrasına bırakıldığında biraz daha yavaş ilerleme görmek mümkün.
Ailede konuşulan ikinci dil yoksa erken yaşta ikinci dil öğrenmek için neler yapılabilir?
Bunu bir kaçış cümlesi olarak görüyorum. Veli bize geliyor, iyi eğitimli. İşi gereği yabancı dilde rapor falan yazıyor. “Benim aksanım çok iyi değil, yanlış öğrensin istemiyorum” diyor. Şayet çocuğunuzun edinmesini istediğiniz ikinci, üçüncü dili temel seviyede biliyorsanız onunla iletişim kurmaktan çekinmeyin. Çocuklar inanın çok hızlı adapte olabilir. Burada temel mesele çocuğa kazandırmak istediğimiz diğer dili ‘yabancı’ olarak değil, doğal olarak göstermek. Bunun yolu da çocukla iletişim halinde olmak. Eğer hiç bilmiyorsak, o halde profesyonel bir destek alınabilir. Hele bugünün iletişim çağında ücretsiz ya da makul ücretli çözümler yaratmak hiç zor değil.
Geleceğe yönelik projeleriniz neler?
Kitap haricinde, hali hazırda Empatia Psikoterapi ile, sevgili Selin Uçal ile bilingual ve multilingual çocuk yetiştirmek isteyen ebeveynlere yönelik danışmanlık ve takip programımız var. Bir yandan da kitap aracılığıyla çeşitli eğitim ve ebeveyn zirvelerinde atölyeler seminerler veriyoruz. Şu an planlama aşamasında olduğumuz ‘Türkiye’de azınlık dillerini konuşan ailelerle rehberlik ve seminer programımız’ da var. Maalesef bilhassa bu ailelerde dili koruma konusunda özverinin düşük olduğu ile karşılaşıyoruz. Aile içinde dilin korunması ve geliştirilmesi önemli bir konu. Bu anlamda çeşitli STKlar ile iş birliğimiz oldu, yeni iş birliklerine de her zaman açığız.
Sırada ‘Göç Eden Aileler’le ilgili bir çalışmam da var. Yaklaşık üç yıldır, göç etmeyi planlayan ebeveynlere yönelik çocuk merkezli bir danışmanlık programı sunuyoruz. Biliyorsunuz göç etmek, ülke değiştirmek çocuklar için güvenli bölgeden çıkış anlamına da geliyor. Yeni bir ülke, yeni kültür, yeni bir dil. Bu sürece çocukları daha sağlıklı olarak hazırlamak adına yaptığımız bir rehberlik programıydı bu. Bu programın çıktılarından oluşan yeni bir kitap da eli kulağında.
Kerem Kitay
Öğretmen, Polygot, yazar
Üniversitede tiyatro bölümüyle birlikte pedagojik eğitimlerini tamamlayıp, tiyatro ve drama ile dili birleştiren çalışmalar yaparak erken çocuklukta dil eğitimine yöneltti. Fransa ve Türkiye’de çeşitli eğitim kurumlarında öğretmen ve müfredat geliştirme alanlarında çalışmıştır. PlayYard’ın kurucu ortağı, sayısız çocuğun öğretmenidir. Halen İngilizce, Fransızca, Almanca özel dersler vermekte, yabancı dilde çocuk oyunları sahnelemekte ve Empatia Psikoterapi Merkezi’nde çok dilli çocuk yetiştirmek isteyen ebeveynlere rehberlik yapmakta. Ayrıca yurt dışına taşınma planı yapan çocuklu ailelere de taşınma öncesi, süreci ve sonrası rehberlik yapıyor.