İstanbul iki gün Türkiye'deki Yahudi Tiyatrosunu konuştu!

5-6 Mayıs tarihlerinde Türkiye Tiyatro Vakfı´nın önayak olmasıyla Pera Müzesi´nde Türkiye Yahudi Tiyatrosu başlıklı bir sempozyum düzenlendi. İlk gün saat 10.30´dan 18.30´a; ikinci gün de saat 10.30´dan 15.30´a kadar İsrail, ABD, Avusturya ve İspanya´dan davet edilen kıymetli uzmanlar Yahudi Tiyatrosu´nu anlattı ve bazı katılımcı dinleyicilerin de katkılarıyla program takipçilerine eşine bir daha rastlanamayacak saatler yaşattılar.

Erdem Beliğ ZAMAN Sanat 1 yorum
10 Mayıs 2023 Çarşamba

Bu kıymetli teşebbüs için başta Türkiye Tiyatro Vakfı’na; daha sonra sempozyumun tertibine destek veren yahut katkı sunan Pera Müzesi’ne, Don Juan Archiv Wien’e, Elele Support/Dialogue for Change through Culture and Art’a, Staging-Abjection Project/European Research Council’e, Kadir Has Üniversitesi’ne, İstanbul Üniversitesi’ne ve 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi’ne ayrı ayrı teşekkürü bir borç bilirim. Borç bilirim çünkü bu sempozyum yüz yaşındaki Cumhuriyet tarihinde bir ilkti! İlk kez bir ana konu olarak Türkiye’deki Yahudi Tiyatrosu üzerinde duruldu ve bu konudaki muhtelif uzmanlar bildiriler sundu.

Sempozyumun açılışındaki ilk konuşmayı Pera Müzesi’nin müdürü Özalp Birol yaptı. Akabinde sırasıyla kürsüye Türkiye Tiyatro Vakfı’nın başkanı Esen Çamurdan, Don Juan Archiv Wien’den Suna Suner ve Türkiye’deki Yahudi Tiyatrosu’nun mümtaz temsilcisi İzzet Bana çıktı ve konuşma yaptı.

Sempozyumda Neler Konuşuldu?

Sefarad Tiyatrosu’nun dünyadaki en mühim araştırmacısı olarak bilinen Elena Romero şüphesiz sempozyumun kraliçesiydi. Bir ameliyatını ertelemek suretiyle ta Madrid’den Türkiye’ye geldi. Osmanlı İmparatorluğu’nda Sefarad Tiyatrosuna Genel Bakış’ başlıklı İspanyolca okuduğu bildirisiyle sempozyumu açtı. Kendisine moderatör olarak Rivka Bihar Waldman eşlik etti. Aynı zamanda Rivka Hanım, bütün sempozyum programı boyunca harika İspanyolcasıyla, teklemeden ve beklemeden, İspanyolcadan başka dil konuşamayan efsanevî hocaya tercümanlık da yaptı.

Verilen öğle arasından sonra Kudüs’ten gelen David Bunis Hoca, 18.-19. asır Judeo- Espanyol skeçlerin dilinin hususiyetlerinden bahsetti. Hemen ardından yine Kudüs’ten gelen Yitzchak Kerem Hoca, 19. asırdan 20. asrın ilk çeyreğine kadarki devirde Yunan Yarımadasında icra edilen Sefarad Tiyatrosu hakkında bildiri sundu. Bu oturumda üçüncü bildiriyi takdimi planlanan Mukadder Yaycıoğlu ise Ankara’dan sempozyuma katılamadı ve dolayısıyla ikinci günün ilk oturumunun moderatörlüğünü de yapamadı. Oturumun sonunda David Bey ile Yitzchak Bey arasında bir laiklik-muhafazakârlık ekseninde vuku bulan bir Ladino-İbranice münakaşası yaşandı. Münakaşa tiyatrodan lisana doğru saptı ve dinleyicilerin hayret dolu bakışları arasında bitti. Bu oturuma Haldun Dormen de dinleyici olarak katıldı.

İlk günün son oturumunda moderatör İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü hocalarından Kerem Karaboğa idi. Bu oturumda Ⅱ. Cihan Harbi’nden sonra Türkiye’deki Yahudi Tiyatrosu’ndan bahsedildi. Oturumda önce İzzet Bana konuştu. Derlediği üç yüz küsur piyesi konularına kadar tasnif etmişti. Ciddi bir afiş, ilan ve piyes koleksiyonu toplamıştı. 1973 senesinden itibaren zaten bizzat içinde bulunduğu Türkiye’deki Yahudi Tiyatrosu’nu; oynadığı piyeslerle, sahne aldıkları yerlerle, mühim isimleriyle beraber anlattı ve 2023 senesine kadar geçirdiği süreci ele aldı. İkinci olarak sözü alan Verda Habif, İstanbul Üniversitesi’nde hazırladığı doktora tezinden hareketle 1947’den milenyuma kadarki süreçte Sefarad Yahudilerinin tiyatrosunun pratiklerine teferruatiyle değindi. Çalışmalarında İzzet Bana’ya da yardımcı olan Verda Hanım şüphesiz, günümüzün en mühim Türk Yahudi’si tiyatro araştırmacılarından. Oturumun ve günün son konuşması için kürsüde Rivka Bihar Waldman vardı. Rivka Hanım, 2008’den itibaren bizzat gördüğü, seyrettiği piyesleri ve içinde bulunduğu Türkiye’deki Yahudi Tiyatrosu ortamlarını nakletti. Aynı zamanda, “Artık Türkiye’deki Yahudi Tiyatrosu’nun dili Türkçedir ve Türkçe olarak devam edecektir, etmelidir…”, çıkarımında da bulundu.

Bu oturumda, seyirciler arasında bulunan Forti Barokas’ın adı sıklıkla zikredildi. Zira Forti Hanım bitmek bilmez bir aşk ve enerjiyle yıllarca türlü güçlüklere göğüs gererek sanatını icra etti.

Bu arada mühim bir parantez daha açmak isterim. Her iki gün de tüm oturumlara katılan değerli bir tiyatro tarihi araştırmacısı Nesim Ovadya İzrail’i anmadan olmaz. Geçtiğimiz sene Aras Yayınlarından çıkan ‘Sahnemizin Değerleri ve Düşler Sahnesinde’ kitaplarıyla hem Aşod Madatyan’ın tarihin karanlığında kalmış eserlerini gün yüzüne çıkarmış hem de Türkiye’deki tiyatronun görmezden gelinen bir tarih dilimine dikkat çekmişti.

İkinci gün sabahı 10.30’da yine Pera Müzesi’nde buluştuk. Mukadder Yaycıoğlu’nun sempozyuma katılamaması sebebiyle günün bu en erken oturumunu Verda Habif yönetti. Mevzu ise ‘Oyunlar ve Oyuncular’dı. Mikrofonda önce ABD’den çevrimiçi katılan İlker Hepkaner vardı. Jojo Eskenazi’nin efsaneleşen Moiz oyunlarından bahsetti. Bu sunumda asıl dikkatimi çeken Moiz oyunlarının bazılarının tekstlerinin ve video kayıtlarının Harvard Üniversitesi kitaplığında bulunmasıydı. Türkiye’de herhangi bir müessesede böyle bir arşivin bulunmayışının utancı hepimize yeter! Akabinde Duygu Dalyanoğlu söz aldı. 19. asrın sonu ile 20. asrın başında yaşamış bir Ermeni oyuncu Azniv Hratchia’nın hatıralarından hareketle O’nun Edirne’de gittiği bir turnede patronuyla anlaşmazlığa düşüp bölgedeki Yahudilerin teklif ve ısrarıyla Judeo-Espanyolca temsil vermesinden bahsetti. Bu anıdan yola çıkarak bilhassa Selanik gibi yerlerde bu gibi durumların mutlaka yaşanmış olabileceği savını öne sürdü. Yalnız bildirinin bitmesiyle söz alan Nesim Ovadya İzrail, kendi tahminince bu durumun bir istisna olduğunu ve bir defaya mahsus vuku bulduğunu belirtti. Oturumun sonunda Tel Aviv’den katılan Sarit Cofman-Simhon, Türkiye’de ve İsrail’de sahnelenen üç piyesten hareketle nostaljiyi ele aldı.

Bugünün seyircileri arasında kıymetli tiyatrocu ve aktris Meral Çetinkaya, araştırmacı-yazar Emine Çaykara ve meşhur tiyatrocu, aktör, yazar Boğos Çalgıcıoğlu da vardı.

Sempozyumun son oturumunda evvela Rüstem Ertuğ Altınay Hoca, Beki Bahar’ın Senyora piyesinden hareketle bir feminist yorumlama yaptı. Sonra bildiride Viyana’dan gelen Peri Efe Hoca, Gölge Oyununda Yahudi Özne’nin İzi başlıklı bildirisiyle Karagöz ve Karagozis oyunlarındaki Yahudi tipi ve bu sanatın Yahudi ustalarından bahsetti. Bu bildirinin bitiminde “Karagöz bir gölge oyunu mudur, değil midir?” münakaşası yapıldı. Bu münakaşa salonda soğuk rüzgârların esmesine sebebiyet verdi. Aslında bir gölge oyunu olmayan Karagöz’ün, gölge oyunu olmadığını müdafaa eden bir araştırmacı tarafından da tebliğ edilmesi daha sağlıklı bir netice verebilirdi. Hiç değilse vaziyeti kısır bir tartışmaya mahal vermesinden kurtarırdı.

Velhasıl tüm eksikliklerine rağmen alanında bir ilk olan bu sempozyum, ülkemizdeki çok büyük bir boşluğu doldurmuş oldu.

Sempozyum Sonunda Gönlümden Geçen Temenniler

Sempozyum boyunca çok mutluydum. Türkiye’deki tüm o kasvetli atmosferde bu derece sanatla iç içe geçmiş bir ortamda bulunmak şüphesiz ayrıcalıktı. Esen Çamurdan’ı ve başkanı bulunduğu Türkiye Tiyatro Vakfı’nı ne kadar tebrik etsek az! Yalnız program boyunca gönlümün biraz buruk bir hal aldığını da belirtmeden edemeyeceğim. Zira Türkiye’deki Yahudi Tiyatrosu’nun sergiledikleri oyunlar bazı istisnalar dışında sadece derneklerdeki temsiller arasında sıkışıp kalmıştı. Sempozyumda yakın oturduğumuz Forti Barokas, devamlı bu imkânsızlıktan gem vurup durdu. Gönül isterdi ki Türkiye’deki Yahudi Tiyatrosu daha ülke çapında şöhrete sahip bir hüviyete sahip olabilse!

Ayrıca Hokkabazlık sanatı gibi Türkiye’ye Yahudilerin getirdikleri gösteri türleri var ve bu türler ne yazık ki artık icra edilmiyorlar. Temennim bu mühim gösteri türlerinin tekrar sahnelere kazandırılması için lüzumlu teşviklerin verilmesidir. Tiyatro ve Yahudilerin kadim bağını Türkiye’deki Yahudi gençlere öğretecek, hatırlatacak programların, sempozyumların belli aralıklarla yapılması gerekir. Gerekir ki Türkiye’deki Yahudi Tiyatrosu denilip geçilmesin, üzerinde biraz düşünülsün…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün