Belşazzar'ın Ziyafeti

Yahudi tarihinde çok sayıda önemli olay vardır. Bunlardan biri de Rembrandt´ın Londra´daki National Gallery´de sergilenen ´Belşazzar´ın Ziyafeti´ adlı kült tablosuna konu olmuştur.

Sanat
11 Mayıs 2023 Perşembe

Tufan Erbarıştıran

Öncelikle eseri estetik anlamda yorumlayalım. Resimde Belşazzar ve bazı yiyeceklerin sergilendiği bir masa vardır. Resmin en sağında ise bir kadın figür görülmektedir. Bu kadın üst düzey bir protokolü yansıtmaktadır. Kadının kırmızı ağırlıklı giysisi ve dekoltesi döneme göre hayli aykırı çizilmiştir. Toplanmış saçlarında inci olduğu düşünülen bazı takılar vardır. Omuzları ve göğüs bölümleri dikkat çekici bir açıklık sergilemektedir. Duvardaki yazıyı gördüğünde heyecan ve korkudan elindeki şarap kadehini döker. Bu denli etkilenmiştir. Doğrudan ve ürkerek duvardaki yazıya bakmaktadır. Kimin yazdığını ve ne yazıldığını bilmediği bir olay karşısında titremektedir. Resmin en solunda ise birkaç figür daha vardır. Ortadaki erkek figür hayli yaşlı biridir. Onun bakışlarında da korku hâkimdir. Şaşkınlık sonucunda ağzı hayretle açılmış ve gözleri irileşmiştir. Yanındaki kadınların da aynı şekilde bakışları duvardaki yazıya sabitlenmiştir. Masanın üzerinde altın tabak ve çatal kaşık takımları vardır. Bunlar hem Yahudiliğe ait kutsal malzemelerdir hem de Babil Krallığı’nın görkemini sergilemektedir. Kral Belşazzar ise tam anlamıyla bir şaşkınlık ve korku içinde kalmıştır. Duvardaki yazıyı yazan elin kime ait olduğunu bilemez ve yazıyı da anlayamaz. Bu harfler rastgele mi sıralanmıştır yoksa belirli bir amaç için mi yazılmıştır? Ne olduğunu bilemediği doğaüstü bu olay karşısında çaresiz kalmıştır. Masada ayağa kalkarak yazıya bakan tek kişi odur. Sol eliyle kendini ya da kadını korumak istemektedir. Sayılabilindiği kadarıyla 14 İbrani harfi vardır. Aydınlığın gözleri kamaştıran güçlü yansıması ise dikkat çekicidir.

“Rembrandt’ın Doğu dünyası üzerinden kurguladığı çalışmalara gelindiğinde ise sanatçının Doğu’ya ait objeleri pek çok çalışmasında kullandığı dikkat çekmektedir. Rembrandt’ın hayatı incelendiğinde bulunduğu ülkenin dışına hiç çıkmadığı bilinmektedir. Fakat sanatçının yaşadığı şehir olan Amsterdam’ın, uluslararası ticaretin merkezi haline gelmesi, bölgenin Doğu Hindistan şirketinin merkezi olması ve Doğu dünyasından devletler ile yürütülen ticari ilişkiler, bu coğrafyaya ait çeşitli unsurların ülkeye girmesini kolaylaştırmıştır. Böylelikle, Doğulu tüccarlar ve beraberlerinde getirdikleri ticari malların Hollanda’ya gelmesi, Doğu’ya yönelik ilgiyi arttıran etkenlerden biri olmuştur. İpek kumaşlar, sarıklar, halılar ve kılıçlar gibi eşyalardan oluşan bu mallar ile yabancı ve egzotik olana duyulan heves, moda haline gelerek yeni bir sanat türünün ortaya çıkmasını kolaylaştırmıştır. Özellikle resimlerde moda unsurunun bir parçası olarak tercih edilen bu eşyalar, aynı zamanda kişilerin statüsünü de belirgin hale getirmek için kullanılmıştır.

…Oryantalizmin konularını oluşturan ve fantezist bir yaklaşımla ele alınan harem ve zevküsefa sahneleri, köle pazarları ve egzotizm yüklü manzara resimlerinden ziyade, Rembrandt’ın yapıtlarında Doğu’nun, bu konseptlerde ele alınmadığı ve aslına sadık kalınarak çalışılmış izlenimi uyandırdığı görülmektedir. (Rembrandt’ın resimlerinde Doğu dünyasına ait unsurların sanatsal açıdan incelenmesi-Oğulcan Öz- Öğr., Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Resim Anasanat Dalı, Sanatta Yeterlik Programı-İstanbul)  

Barok döneminin önemli eserlerinden olan Belşazzar’ın Ziyafeti (Yemeği) konusunu Tevrat’taki Daniel Kitabı’ndan alır. Babil Kralı Nebukadnezar’ın torunu Belşazzar, ülkesi Pers işgali altında olmasına karşın sarayda büyük bir ziyafet vermiştir. Kendisi yaşam biçimi olarak vurdumduymaz biridir ve Yahudileri hiç sevmemektedir. Daha da ötesinde, Yahudilerin inançlarından bile nefret etmektedir. Kendisi, tek Tanrı’ya değil, bağlı olduğu pagan inançlara ibadet etmektedir. Bu ziyafette, dedesinin Kudüs’teki Yahudi Tapınağı’nı istilası sonrasında Yahudilerden çaldığı kutsal altın ve gümüş yemek takımlarını kullanır. Bunu yapmakla kendini büyük ve önemli biri gibi göstermektedir. Dünyevi giysilerin, altınların, gümüşlerin, makamların, siyasi güç sahibi olmanın geçici olduğunu bilmemektedir. Aslında kibirden gözü dönmüş bir halde, Yahudiler için bu kutsal yemek takımlarıyla konuklarına şarap ikram etme saygısızlığını da göstermiştir. Bir kişinin (kral bile olsa…) egosuna nasıl yenik düştüğünün anlamlı bir göstergesidir. Başka bir inancın kutsal emanetlerini saygısızca kullanarak kendince bir üstünlük göstergesi haline getirmenin ilahi sonuçlarıdır. Tanrı’nın kendi halkına önemli görevler verdiği bilinmektedir. Tek bir Tanrı’ya inanan ve putlara (On Emrin İkincisi) tapmayan Yahudiler üzerinden Tanrı’ya yönelik bir hakarettir aslında. Asla görünmeyeceğine ve bir mucize yaratamayacağına inandığı bir Tanrı’yı kabul etmek bir yana, onunla alay etmektedir. Belşazzar ve babası, dedesi ve onların ataları Yahudilerin kutsallarına her zaman saygısızlık etmişlerdir. Söz konusu resim ise tüm bu haksız ve yanlış uygulamaların görsel bir ifadesidir…   

Yemeğin ortasında ise ansızın duvarda bir yazı belirir. Önce Tevrat’ta ilgili bölümden bir alıntı okuyalım:

“Ama ey sen, onun oğlu Belşazzar, bunların hepsini bildiğin halde alçakgönüllülüğü benimsemedin. Bunun yerine göğün Rab’bine karşı kendini yükselttin. O’nun tapınağından aldıkları kapları sana getirdiler. … Görmeyen, duymayan, anlamayan altından, gümüşten, tunçtan, demirden, ağaçtan, taştan ilahları övdün. Soluğunu elinde tutan, bütün yollarını gözeten Tanrı’yı ise yüceltmedin. Bu yüzden Tanrı o yazıyı yazan eli gönderdi.

Yazılan yazı şudur:

MENE, MENE, TEKEL ve PARSİN (Peres: Bölünen, anlamına gelmekle birlikte ‘Persler’ sözcüğünü de çağrıştırır. Peres, ‘Parsin’in tekilidir.)

MENE: Tanrı senin krallığının günlerini saydı ve ona son verdi.

TEKEL: Terazide tartıldın ve eksik bulundun.

PERES: Krallığın ikiye bölünerek Medler’le Perslere verildi.” (Daniel, 5:22-28)

Bilindiği kadarıyla bu ziyafet sonrasında, Belşazzar bir suikast sonucu öldürülür. Kısa bir süre sonra da Babil Krallığı ikiye bölünür, Persler ile Medler arasında paylaştırılır. Belşazzar’ın sağ eli ters çevrilmiş bombeli altın bir kabın üstüne konmuştur. Bu büyük bir saygısızlıktır ve sonuçta Tanrı tarafından cezalandırılmıştır. Yemekte görülen bütün malzemeler Süleyman Mabedinden çalınmıştır. İşin içinde hırsızlık, yalan, günah, hakaret ve Tanrı’ya büyük bir saygısızlık/inançsızlık vardır.  

Resimde yer alan figürlerin giysileri görkemli, süslemeli ve dikkat çekicidir. Belşazzar’ın giysisi üzerine ise epeyce yorum yapılmıştır. Üzerinde işlemeli şık bir kaftan vardır. Başında ise bir taçla birleştirilmiş büyük bir sarık bulunmaktadır. Genellikle beyaz tonlarına bürünmüştür. Bu görüntü, Osmanlı Sultanlarını andırmaktadır. Bir söylentiye göre, II. Murat’ın bir gravürden kopyalanan bir giysisi olduğu söylenir. Resmin en önemli kısmı ise duvardaki yazılar ve Tanrı’nın eli olduğu söylenen bölümdür. İbranice harflerle yazılan bu yazıyı o anda kimse çözememiştir. Rembrandt’ın bu yazıyı Hollanda’da İbranicesi yüksek düzeyde olan bir hahamdan aldığı iddia edilir. Ancak burada önemli bir konu vardır. Resmin sağ üst tarafında karanlıklar içinde görülen güçlü bir el sanki bir bulutun içinden çıkmış gibidir. Bu görüntüyle, Tanrı’nın kutsal elinin görüldüğü düşüncesi hâkimdir. İbranice yazım tekniği sağdan sola doğru yazılır. Resimde ise böyle bir uygulama yoktur. Ressam bunun yerine harfleri aşağı ve sola doğru ilerleyen kolonlar halinde yazmıştır. Bazı sanat tarihçileri bu uygulamayı ressamın farkında olmadan yaptığını iddia etmiştir. Bazı sanat tarihçileri de bu uygulamayı yapma gerekçesini şuna bağlar: Belşazzar’ın kendisi ve tüm danışmanları bu harfleri satırlar halinde okumaları halinde hiçbir çeviri yapamayacaklarını söylemiştir. Yani olay sadece anlık bir korku duygusu yaratmaya yöneliktir ve bu kadarla yetinilmiştir. Bize göre ise ressam bu uygulamayı bilinçli bir edimle yapmıştır. O dönemde, Hollanda’da bazı hahamlar şifreli yazı yazmayı çok iyi biliyordu. Bir tür şifreleme tekniği ile asıl mesaj gizlenmiştir. Böylelikle Tanrı’nın mesajını sadece Tanrı’nın halkı anlayabilir görüşü ortaya çıkabilir…

Ayrıca şunu da ekleyebiliriz: Tanrı’nın eli olduğu iddia edilen görüntü karanlığın içinden ve gökyüzünden aşağıya doğru görülmektedir. Tanrı her zaman için tüm insanların çok üzerindedir ve iletişimini bazen yazıyla bazen de mucizelerle/peygamberleriyle sağlamaktadır. Tevrat bu türden sayısız öykülerle doludur ve her biri dikkatle okunmalıdır. Karanlık bir oda kötülüğün temsili gibi çizilmiştir. Karanlığı aydınlatan ise Tanrı’nın kutsal elidir ve yazdığı yazıdır. Kutsal yazı Belşazzar’ın tam arkasında ama biraz yukarıda belirmiştir. Tanrı’nın anlamlı bir iletisidir bu. Sina Dağı’nda Musa’nın aldığı ON EMİR levhalarını anımsatan bir görüntü içerdiğini söyleyebiliriz. Tanrı’nın öfkesi yazdığı yazıyla ortaya çıkmıştır. Gökten ansızın düşen bir şimşek gibidir. Gürültü yoktur ama görüntü gürültüden çok daha etkindir…

“MENE, MENE, TEKEL ve PARSİN (Peres: Bölünen, anlamına gelmekle birlikte ‘Persler’ sözcüğünü de çağrıştırır. Peres, ‘Parsin’in tekilidir.

MENE: Tanrı senin krallığının günlerini saydı ve ona son verdi.

TEKEL: Terazide tartıldın ve eksik bulundun.

PERES: Krallığın ikiye bölünerek Medler’le Perslere verildi.” (Daniel, 5:22-28)

Yazının doğrudan bir çevirisini yapmak zordur. Ancak bir yorum olarak şunları söyleyebiliriz. Tanrı, Belşazzar’ın krallığının sonunun geldiğini haber vermiştir. Böyle de olmuştur zaten. Belşazzar’ın adaleti, doğruluğu, hoşgörüsü ve başkalarına olan saygısı elekten geçirilmiş ve sonuçta hatalı bulunmuştur. Bunun ötesinde büyük bir günah işlediğini de söyleyebiliriz. Sonuçta söz konusu Babil Krallığı’nın ikiye bölüneceği belirtilmiştir. Kısa bir süre sonra da bu gerçekleşmiştir. Tanrı, her şeyi gördüğünü, bildiğini ve bu doğrultuda bir karar alıp uyguladığını göstermiştir. Başkalarının kutsalına dokunmanın ve gerçek Tanrı’ya ibadet etmemenin bedelini ona ödetmiştir.  

Rembrandt’ın bu dini öyküyü seçmesinin bir nedeni de o tarihte Protestan Hollanda’yı işgal eden Katolik İspanya’nın zorbalığını Babil Krallığı ile eşleştirmek istemesidir. Yani kötülüğün ve baskının/zorbalığın, tek Tanrı’ya duyulan saygısızlığın gösterimidir.

Rembrandt bu eserinde doğu kültürünü dolaylı yoldan aktarmıştır. Bunu yaparken de Tevrat’taki gizemli bir olayı olduğu gibi eserine konu edinmiştir. Kadim dönemde yaşanan bir olayı resmederek geleceğe yönelik önemli bir eser bırakmıştır.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün