Raşa, İbranice kötü insan anlamında kullanılan bir terimdir. Kökü ´ra/kötü´ kelimesine dayanır. Tanrı´nın emirlerini, mitsvalarını reddeden kişiyi tanımlar. Bu kişi hayvansal yönüne yenilen bir kişidir. Normalde pek çok ´yapma´ şeklindeki Tora´nın negatif mitsvalarını ihlal eden kişi kamçı cezasını hak eder. Böyle kişiler ve ölüm cezasını hak eden daha ağır ihlallerde bulunan kişiler ´raşa´ olarak nitelendirilirler.
Tora’da ‘geçersiz bir duyumu kabul etme ve tanık olmak üzere kötü ile işbirliği yapma’ denmektedir. Bu emir hem ‘laşon ara’ konuşmaları yasaklamakta, hem de bu kişileri ‘raşa’ olarak görerek onlarla işbirliğine girmeyi men ederek, böyle kişilerin şahitliğinin geçersiz sayılacağını ifade etmektedir. Nitekim Talmud, raşa kişinin tanıklığının kabul edilmeyeceğini söylemektedir. Tora’nın bu pasuğu ‘kötülük etmek için çoğunluğun peşinde olma’ diyerek, toplumun çoğunluğu dahi o kötü eylemi yapıyorsa, bizim onlara katılmamamızı söylemektedir.
Tora’nın bir başka yerinde, kardeşine elini kaldırmış olan kişiyi de raşa/kötü olarak ifade etmektedir Bu kişi kötülüğü ile Tora’da ün salmış Datan’dır, kardeşine henüz vurmamış sadece elini kaldırmıştır. Bu haliyle dahi, sırf kardeşine elini kaldırdığı için raşa olarak anılmaktadır. Bu örneklerden, raşa kişinin, bizim hayalimizde canlandırdığımız büyük kötülükler yapmış bir insan imajından çok daha masum görünüşlü eylemlerden bile bu sıfata layık olabileceğimizi görüyoruz.
Tora’daki kırbaç cezasındaki derinlik
Tora’da, bir mahkeme suçlu hakkında kırbaç cezası hak ettiğine hükmederse, onun suçuna göre bir sayıyla kırbaçlanacağını, ancak kırbaç sayısının 40’tan az olması gerektiğini ve arttırma yapılamayacağını belirtilir. Burada üzerinde durulması gereken noktalardan biri, ‘suçlu kırbaç cezasını hak ederse’ ve ‘suçuna göre sayıyla kırbaç’ terimleridir. Suçun nevii ve hak etme şartları burada belirtilmemiştir. Nitekim bu, Sözlü Tora’nın konusudur ve Sözlü Tora olmadan, sadece Yazılı Tora’yı okuyarak tam bir sonuca varamayacağımızın sayısız örneklerinden biridir. Kırbaç, Tora’nın idam haricinde bedensel olarak verdiği tek cezadır. Suçlu direğe bağlanarak eğilir ve görevli tarafından kısmen ön, kısmen arka tarafına vurularak kırbaçlanır. Burada mahkeme yargıçlarının yanı sıra, bir de bilirkişi söz konusudur. Mahkeme önce suçuna göre hak ettiği kırbaç sayısını tespit eder ki, bu sayı 40’ı geçemez. Yani en fazla kırbaç sayısı 39 olabilir. 40 sayısı, kişinin, bir yandan Tanrı’nın 40 günde Sinay’da verdiği Tora’sına karşı gelindiği için, aslında annesinin rahminde 40 günde şekillenen bedenine ölüm gelmesini hak ettiğini, ancak Tanrı’nın büyük merhametiyle, 40 sea su içeren mikvede insanı arındırdığı gibi, sadece en çok 40 kırbaçla cezasının onarılmasına olanak sağladığını simgeler. 39 sayısı ise, bir yandan Şabat’ta yasak olan 39 melahaya atıf yaparken, bir yandan da Tanrı’nın 13 merhamet özelliğinin üç katına atıfta bulunur. Nitekim pasukta, kırbacın vurulma terimi üç kere geçmekte olduğu için, kırbaç cezası üç kısımda gerçekleştirilir. Üçte biri öne, üçte ikisi arkaya vurulur. Üç kavramı, Tora’daki üç suç türüne de atıfta bulunur: Het/hata, avon/ günah ve peşa/ isyan. Sonuçta toplam kırbaç sayısının üçe bölünebilir bir sayı olması gerekmektedir. Peki bilirkişinin fonksiyonu nedir? O da suçluyu kontrol ederek, dayanabileceği kırbaç sayısını tespit eder. Bilirkişinin bildirdiği sayıya en yakın olan, ondan küçük ve üçe bölünebilen sayı kırbaç sayısı olarak belirlenir.
Avraam’ın bir kızı da var mıdır?
Tora’da ‘Avraam yaşlanmıştı ve Tanrı her şeyiyle onu mübarek kılmıştı’ diye bir pasuk vardır. Burada ‘her şeyle’ manasında kullanılan kelime ‘bakol’ dur. Bakol kelimesi, bir görüşe göre Avraam’ın geç yaşında sahip olduğu oğlu Yitshak ve onun oluşturacağı mübarek soyu ifade etmektedir. Nitekim bu görüş, ‘bakol’ ün gematriasının 52 olması ve bunun da ‘ben/oğul’ sözcüğüyle aynı olmasından dolayı, bu kelimenin oğlu Yitshak’ı kastediyor olduğunu belirtmektedir. Ancak bazı midreşlara ve bazı Rabilere göre Bakol ismi Avraam’ın pek bilinmeyen kızının ismidir. Buna göre Avraam, Yitshak’tan sonra da ‘pru urvu/çoğalma’ emrini yerine getirmek için Sara ile beraber olmuş ve Sara hamile kalmıştır. Ancak bu kızı ya çok küçük yaşta kaybetmişler veya Sara bu kıza hamileyken ölmüş, dolayısıyla kız da kendisiyle gömülmüştür. Bunun ipucu da Tora’da ‘Avraam Sara’yı methetmek ve ağlamak için geldi’ cümlesindeki küçük ‘kaf’ harfinde bulunmaktadır. Her ne kadar diğer görüşler ‘Livkota/ağladı’ kelimesinin içindeki bu normalden küçük yazılan kaf harfiyle, Avraam’ın çeşitli sebeplerle Sara için çok fazla gözyaşı dökmediğinin vurgulandığını ifade ederken, bahsettiğimiz görüştekiler ise, bu küçük kaf harfini bir ipucu kabul edip yok farz edilirse kelimenin ‘vLiveta/ kızı’ manasına dönüşeceğini, dolayısıyla cümleden ‘Avraam’ın ölen Sara’yı methetmek ve ölen küçük kızı için geldi’ anlamı ortaya çıkacaktır. Nitekim söz konusu ‘Livkota’ kelimesinin içinde ‘bakol’ kelimesi de belirmektedir.
Bunları biliyor musunuz?
*Aşem’in Tanrı’mız olduğu ve Tek olduğunun vurgulandığı ’Şema Yisrael’ cümlesinde ‘gör’ yerine ’duy’ kelimesinin vurgulanma sebeplerinden birinin, bir şeye inanmak için yalnız onun gözle görünür somut bir şey olması gerekmediği, duyarak hatta hissederek dahi bir şeyin varlığına inanabileceğimizi. Nitekim Sinay’da Tora alınırken, Tanrı’nın bir suretinin görünmediğini, sadece halkın Tanrı’nın sesini duyduklarını ve O’nun orada olduğunu tüm ruhlarıyla hissettiklerini.
*Tora’da, Mısır esaretinin süresi ile ilgili, birbirini tamamlayan üç farklı yıl sayısı belirtildiğini. Bunlardan birinin 430 yıl olduğunu. Bu sürenin 210 yılının fiilen Mısır’da geçirildiğini ve bunun da son 86 yılının ağır kölelik olarak gerçekleştiğini. 430’un 86’nın 5 katı olduğunu. Tanrı’nın, tamamının ağır bir kölelik süreci olarak geçirilebileceği 430 yıl yerine, merhametiyle bu sürenin 5’te 4’ünü iptal edip sadece 5’te biri olan 86 yıla indirgediğini. 86 sayısının, aynı zamanda’ kos/bardak’ kelimesinin gematriası olduğunu. Pesah gecesi içilen dört bardak şarapla, adeta iptal edilen bu dört birim ağır kölelik süresini de andığımızı.
*Agada’da sözü edilen ‘Lahma anya/ fakir ekmeği ‘kelimesinin Aramice kökenli olup gematriasının 210 olduğunu. Bu rakamın, Bene Yisrael’in Mısır’da fiilen yaşayıp köleleştirildiği ve mayalanmamış parça parça ekmeği yemek zorunda kaldıkları yılların sayısını ifade ettiğini.
*Normalde yalnız kaşer olmayan hayvanların kendisinin değil, onlardan elde edilen ürünlerin yenilip içilmesinin de yasak olduğunu. Örneğin kaşer olmayan bir hayvanın sütünün de içilemeyeceğini. Bu durumun istisnasının arılar olduğunu. Arıların kaşer olmaması dolayısıyla yenilemeyeceğini, ancak onlardan elde edilen balın yenilebildiğini. Bunun sebebinin, balı arının kendi vücudundan üretmediği, arıların iki mideye sahip olduğunu ve midelerden birinin görevinin çiçekten alınan nektarı depolamak olduğunu. Çeşitli şeker türleri içeren bu nektarın, midede parçalanarak bala dönüştüğünü ve bu balı arıların kovana akıttıkları.
*Tora’da, Aharey Mot peraşasında ‘Aaron Kutsal’a bununla girecektir’ şeklinde bir cümle olduğunu. Burada geçen ‘Bezot/bununla’ sözcüğünün altında yatan gizli bir mesaj bulunduğunu. Burada söz edilen prosedürün, Yom Kipur’da Kodeş Akodeşim’e giriş ile ilgili olduğunu. ‘Zot/bu’ sözcüğünün tekil olmasından, tüm bu prosedürün tek bir bütünün parçaları sayıldığının ifade edildiğini. Aynı zamanda, Zot’un gematriasının 408 olması dolayısıyla, Tanrı’ya yakın olmak için gerekli olan üç şeyin de bir bütün olarak o kişide olması gerektiğinin vurgulandığını. Bu üç şeyin; ‘Tsom/oruç’, ‘kol/ses ,dua’ ve ‘mamon/para, bağış’ olduğunu. Bu üç kavramın da gematrialarının eşit ve 136 olmasından dolayı, toplamının 136x3=408 ettiğini ve bu şekilde ‘zot’unkiyle aynı olduğunu. Bu arada, pasuktaki cümlede geçtiği şekilde ‘Bezot/ bununla’ sözcüğünün gematriasının da, yine pasuktaki ‘Kadoş/Kutsal’ sözcüğüyle( Vavla yazılmış haliyle) aynı ve 410 olduğunu. 410 sayısının birinci Bet Amikdaş’ın ayakta kaldığı yıllara karşılık geldiğini. Bu süre zarfında görev yapan 18 Kohen Gadol’ün de Kodeş Kodeşim’deki prosedürleri gerekli şekilde yerine getirdiğini ve bizzat Aaron gibi sayıldığını.
*Tora bağlamında en çok anılan sayısal kavramlardan birinin dörtlüler olduğunu. Bunların bazılarının dört annemiz, dört melek kategorisi, dört baş melek ismi, Tanrı’nın tahtının dört ayağı, dört sancak, Yaakov’un dört karısı, Kohen Gadol’ün dört keten giysisi, Kohen Gadol’ün Kipur’da Kodeş Kodeşim’e dört kez girmesi, Mısır’dan çıkıştaki dört kurtuluş seviyesi, Agada’da içilen dört kadeh şarap, sederde bulunan dört farklı çocuk ve onların dört farklı sorusu, cemaati oluşturan dört insan tipi, Sukot’taki dört bitki, dört dünya, dört ruh seviyesi, dört sürgün, dört yön, Aaron’un dört oğlu olduğunu.
*Pesah ve Sukot bayramlarının ara günlerine Hol Amoed dendiğini. Bu günler bayrama bağlı olduklarından tefilin takılmadığını, tefilalarının bayrama paralel olduğunu, musaf ve allel okunduğunu. Bu günlerin Tora öğrenimine ayrılması gereken zamanlar olduğunu. Bu nedenle maddi olarak ciddi bir kayıp yoksa işe gidilmemesi ve hatta evde bile, işle ilgili hesap vs. yapılmaması gerektiğini. Bayrama uygun giyinilmesi, bayrama uygun sofralar kurup yemekler yemek gerektiğini.
*Haredi kelimesinin Tanah’tan türetilen bir isim olduğunu ve ‘Aşem’in sözünden titreyen’ anlamına geldiğini. Bu sözün, Aşem’in iradesini gerçekleştirmek için hayranlık uyandıran bir korku ve endişeyi ifade ettiğini. Haredi ifadesine Yeşaya kitabında hem tekil, hem de çoğul olarak (haredim) rastladığımızı. Evrensel manada ise, bu kişilere Ultra- Ortodoks Yahudi dendiğini. Ortodoks kelimesinin kendisinin ise Yunanca kökenli olup ‘ortho/ doğru’ ve ‘doksa/ inanç’ manasını içerdiğini. Dünya çapındaki Haredi grupların 2 milyona kişiye yakın olduğunu.
Soru ve görüşleriniz için mail adresim: [email protected]