Yakın geçmişte Balkanlardaki Yahudi cemaatleri, bu güzel tabiatlı çevrede bir araya gelerek istikballerini görüşmek istedi. Katılımcılar Bosna-Hersek, Hırvatistan, Kuzey Makedonya, Kosova, Bulgaristan, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ, Yunanistan ve Macaristan´dan gelmişti: Gündemleri özellikle fiziki varlıklarının idame edilmesi ve kişisel güvenlikleriydi.
Balkanlardaki Yahudi cemaatleri bir zamanlar görkemli bir kültür olarak bölgenin sinesinde taşıdığı, Holokost’ta neredeyse yok olan ve şimdi de giderek kaybolmaya meyilli küçük cemaatler. Bu cemaatlerin, geçmişle güçlü bağlantıları bulunmakta ve yüzyıllarca sahip oldukları niteliklerden çoğunu yitirmek üzereler.
Balkanlardaki Yahudi cemaatleri ölüyor. Bunların en büyükleri birkaç bin kişiden ibaret. Daha küçükleri ise sadece birkaç düzineden oluşuyor. Bu cemaatlerin mensuplarının çoğu, kendilerini Yahudi olarak addetmekte fakat Yahudilik hakkında da hemen hemen hiçbir şey bilmemekteler.
Mahalli hahamların verdikleri bilgiye göre; bir düğün ancak bazen senede bir gerçekleşiyor, karışık evlilikler de sıradanlaştı. Habad evleri, daima Yahudiler ve İsrailli turistler için bir sığınak teşkil ediyor ve ancak onlar sayesinde kaşer gıda bulunabiliyor. Kaşer hayvan kesimi yok ve kaşer et başka ülkelerden ithal ediliyor.
Kültür mirasları ve bulanık çocukluk hatıraları, hâlâ ergen Yahudilere cazip geliyor. Onlar, bir zamanlar neyin nasıl olduğunu ve şimdi nasıl yok olduğunu araştırıyor. Gençler, artık bir aidiyet duygusu hissetmiyorlar. Mahalli sinagogların çoğu, cuma akşamları ‘minyan’ı (10 kişilik erkek grubu) toplamak için uğraşı vermekte. Fakat bu zor bir iş ve dualara iştirak etmeleri için katılımcılara para vermeye bile mecbur oluyorlar.
Bu üzüntülü durum karşısında, The Jewish Agency, Jewish National Fund ve World Zionist Organization gibi uluslararası Yahudi kuruluşlarının Balkanlar’da bulunmaması, hayret verici. Diaspora Yahudiliği ile ilişkileri geliştirmesi gereken kurumlara da rastlanmıyor. Yerel Yahudi cemaatlerinin bazılarının yöneticileri, bu kuruluşların adını bile duymamış.
World Jewish Congress, bu duruma yardımcı olmak amacıyla 400 katılımcıyı kapsayan bir konferans organize etti. Avrupa’da coşan antisemitizmin ışığında, gündemdeki en önemli madde, kişisel güvenliğin sağlanmasıydı; 2021’de antisemit olaylar yüzde 30 arttı. Katılımcılar, pandemi nedeniyle Yahudilerin suçlandığını belirtti. Konferansın en olumlu yanı, bu ülkelerdeki cemaat yönetiminin kilit mevkilerinin, kadınların elinde olduğunu görmek oldu. Karadağ’daki Yahudi cemaatinin başkanı bir kadın; keza Hırvatistan’ın Split şehrindeki cemaatin de başkanı kadın. World Jewish Congress’in Zagreb ofisi de Hırvat Maya Semesko tarafından yönetiliyor.
Bu cemaatlerin çoğunda, Rabinik bir liderlik veya Yahudi bir ruhani otorite bulunmuyor. Cemaatlerin çoğu, ancak Roş Aşana ve Yom Kipur’daki dini ayinleri yerine getirebilmekte veya küçük bir Hanuka kutlaması ve bir Pesah Seder’i düzenleyebilmekte. Bu etkinliklere katılanların sayısı da yıldan yıla azalıyor. İşin aslı, gençler dini kutlamalarda ilgilenmiyor.
Aslında bu, sadece Balkanlar’daki Yahudi cemaatlerinin öyküsü değildir. Durumlar, Latin Amerika’nın büyük bölümünde, Asya’da, bir ölçüde Kuzey Amerika’da ve Avrupa’nın bazı yerlerinde de aynıdır. İstatistikler, cemaat küçüldükçe, karışık evliliklerin arttığını gösteriyor.
Yahudilik, İsrail’de gelişirken globalleşme, kimlikleri bulandırıyor ve küçük cemaatler hayatta kalabilmek için giderek daha zorlu zamanlar yaşıyor.
Bu durum, Diaspora’daki Yahudi halkının yumuşak karnıdır. Artık Yahudi yaşamının tam manasıyla enjekte edildiği genç bir nesil mevcut değil. Avrupa’daki Yahudi halkının çoğunun katledilmesinden sonra, Ladino dili kaybolmaya yüz tuttu. Geriye tek kalan, bu badireden kurtulanlar ve aileleridir ki onlar da, atalarının miraslarını korumaya çalışıyor.
Bu ülkelerin bazılarının Yahudi cemaatinin geçmişine de bakmakta yarar var…
Karadağ
Güzel bir ülke olan Karadağ’ın barışçı atmosferi, hoş ve çekicidir. Belki de yıl boyunca birçok İsraillinin özellikle Akdeniz ve Balkan ülkelerindeki mevcudiyeti, doğanın yasaları ile mücadele etmek gibi de olsa, bu cemaatlerin biraz toparlanabilmesini sağlayabilir. Fakat bu ülkede, yüzyıllarca yaşamış harikulade bir cemaatin yok olma sürecinde olduğunun sessiz şahitliğini de yaptığını da düşünmek zor değildir1.
Bosna-Hersek
Bu ülkeye Yahudiler, 1492’de İspanya’dan kovuluşlarının ertesinde yerleşti. II. Dünya Savaşı öncesinde Yahudi nüfusu 14 bin kadardı. Çoğu Yahudi, temerküz kamplarında öldü. Alman işgali esnasında Müslümanlar, Yugoslav Yahudilerini korumak için çaba sarf etti. Saraybosna'da bir Aşkenaz Sinagogu inşa edildi. Bu sinagogun ve Yahudi Kültür Merkezinin yetkililerinin 1992’deki ifadesine göre, Yahudiler ve diğer dine mensup olanlar arasında birçok karışık evlilik gerçekleşiyor ve 300 kadar Yahudi ailenin varlığı söz konusu. 1993’te İsrail, 100 kadar Müslüman Boşnak’ı kabul etti. Buna karşın birçok Yahudi genci, ailesiyle İsrail’e gitmeyip, Sırplara karşı Müslümanlarla beraber ülkelerini korudu. 1995 ortalarına doğru savaştan önce Saraybosna’dakine bağlı beş küçük cemaatten ikisi Bosnalıların, ikisi Sırpların, biri de Hırvatların kontrolündeydi. Cemaatin yarısından fazlası, savaşla beraber yöreyi terk etti. Kalanlar, uluslararası Yahudi kuruluşlarının yardımını aldı. II. Dünya Savaşı’ndan evvel halkın yüzde 20’si Yahudi olan Saraybosna’da iç savaşın başlamasıyla, göçmen durumuna düşen 175 ailenin bir bölümü, uluslararası yardım kuruluşlarının deklarasyonu çerçevesinde atalarının asırlarca yaşadığı topraklara geri dönebildi2.
Bulgaristan
Balkanların en büyük tarihçisi Rozanes (Rusçuk doğumlu), Yahudilerin Bulgaristan’a 1. Bet-Amikdaş zamanında (MÖ 600 dolayları) yerleştiklerini iddia eder. Başka tarihçiler ise Yahudilerin, Makedonyalı Büyük İskender döneminde geldiklerini söyler. Ünlü Bulgar tarihçisi Katsarov’un dediği gibi, Slavlar Tuna’ya gelmeden, Yahudiler Bulgar topraklarına yerleşmişti. Bizans dönemindeyse, birçok Yahudi cemaati kuruldu. Papo, Kalo, Pisanti gibi aile isimleri, bu dönemdeki Romanyot Yahudilerden kalmadır. Bulgar Devleti’nin kurucusu Han Aspruh ile başlayan dönemde (681-1081) ve İkinci Bulgar Krallığı döneminde (1185-1394) Yahudilere iyi davranıldı ve kıyıma uğrayan Yahudiler bu ülkeye sığındı. Bulgaristan, 1396’da Osmanlılar tarafından zapt edildi ve ülke, 500 yıl kadar Osmanlıların egemenliğinde yaşadı. 1494’te İspanya göçmeni Yahudiler, Bulgaristan’a Bosna, Makedonya ve Selanik’ten geldi. 1640’ta Sofya’daki Aşkenaz, Sefaradi ve Romanyot cemaatler, Sefarad Başhahamlığı’nın önderliğinde örgütlendi. Bulgaristan'daki Yahudi nüfusu, II. Dünya Savaşı’ndan sonraki en yüksek düzeyi olan 50 bine ulaştı. 1948 ila 1951 arasında 44 binden fazla Yahudi İsrail’e gitmeyi başardı. 1990’da liberalleşmeyle ise, 1.000 kadar Yahudi İsrail’e gidebildi. 1990’lara gelindiğinde ülkede 5 bin kadar Yahudi kalmıştı.
1941’de Nazi Almanya’sının müttefiki olan Bulgaristan, Makedonya’yı istila etti ve burada yaşayan Yahudilerin 12 bini, kamplara sevk edildi. Fakat Bulgaristan’daki Yahudiler gönderilmedi. Bulgaristan'daki Yahudilerin çoğu, Sefarad’dır. Üçte ikisi Sofya’da, geri kalanın çoğu da Plodiv’de oturur. 1990’da, düşürülen Todor Jivkov’un Komünist rejiminden kalan Yahudi Sosyal ve Kültürel Organizasyonunun yöneticileri değiştirildi. Daha sonra ‘Şalom’ adında bir örgüt kuruldu ve WJC’e bağlandı. Bulgaristan’daki Yahudiler, genel olarak antisemitizmden şikayetçi olmadı. Bulgar kamuoyunun kanısı doğrultusunda ise, Yahudilerin Holokost döneminde Nazi kamplarına sevki önlenmişti.
Öte yandan Sofya’daki Merkez Sinagogu, Bulgar Yahudilerinin bir gururu olarak kabul edilmekte. Bu bina, Avrupa’nın en büyük Sefarad Sinagogu olma özelliğini taşır. 437.121 altın Leva’ya mal olan sinagog, dört senelik bir inşaatın ardından 1909’da görkemli bir törenle açılmıştı. II. Dünya Savaşı’ndaki hasar gören sinagog tamir edildi. 1989’da yeniden restore edilen sinagog, 1.170 kişilik oturma kapasitesine, 30 metre çapındaki kubbesine dev bir avize sahiptir3,4.
Devam edecek
---
1 “The Jewish Communities in the Balkans are Dying”, Moshe Ben-Altar, 15 Kasım 2022.
2 Yahudi Tarihi, Yusuf Besalel, Gözlem, S.165-166.
3 “A Brief Introduction to the Jewish Community of Bulgaria”, Stephen Mark Mallinger, Riva Books, Bulgaria, 1986.
4 Yahudi Tarihi, S.167-169.