Josephine Baker, II. Dünya Savaşı´nın patlak vermesinden iki yıl önce, Fransız vatandaşı oldu. Aynı yıl Jean Leon adında Yahudi bir Fransız´la evlendi. Savaş başladığında, Baker Fransız Direnişinin bir üyesi oldu ve Yahudilere yardım ve barınak sağlamak için elinden geleni yaptı.
Amerikalılar Josephine Baker’i öncelikle bir dansçı ve show yıldızı olarak tanıyor. 1920’lerde Paris’e taşınan birçok Amerikalı ve uluslararası sanatçıdan biri olarak, o devirlerde kendisi de Paris’te yaşayan ünlü Amerikalı Ernest Hemingway’in de yakın arkadaşıydı. Birlikte sanatsal çalışmalar yaparlardı. Baker’in Paris şovu La Revue Negre (siyahiler revüsü) onu evlat edindiği ülkede ünlü yaptı.
Baker, II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden iki yıl önce, 1937’de Fransız vatandaşı oldu. Aynı yıl Jean Leon adında Yahudi bir Fransız’la evlendi. Savaş başladığında, Baker Fransız Direnişinin bir üyesi oldu ve Yahudilere yardım ve barınak sağlamak için elinden geleni yaptı. Fransız tarihçi Geraud Letang, Baker’ı “Bir yanda müzikhol sanatçısı, diğer yanda yasadışı bir istihbarat ajanının gizli yaşamı arasında çifte bir hayat yaşadı” sözleriyle anlatıyor.
Hayatının ilk yılları…
1906’da ABD’de doğu St. Louis’de doğan Baker, zor bir çocukluk geçirdi. Annesi çamaşırcı olarak çalıştı. Josephine daha çocukken küçük işler yapmaya başladı. Baker on bir yaşındayken, 2-3 Temmuz 1917’de iki gün süren korkunç bir siyah karşıtı isyanın ardından St. Louis’den sürülen 6 bin siyahiden biriydi. Beyaz isyancılar siyahilerin evlerini yaktı, linç etti ve öldürdü.
Baker annesi ve diğer siyahilerle birlikte Eads Köprüsünden kaçarken, babasının arkadaşlarından birinin suratından vurulduğunu ve hamile kadınların bağırsaklarının deşildiğini gördü. Baker, 1975’teki bir röportajda ölümünden kısa bir süre önce “Amerika kötüydü” dedi. Baker, üç kocasından ilkiyle henüz 13 yaşındayken evlendi. Kısa sürede boşandılar. 19 yaşındayken ikinci kocasıyla evlendi. Bu evlilik de dört yıl sürdü.
Paris’te yeni hayat
Baker, 1925’te dans etmek için Paris’e taşındı. Afrika ve siyahiliğin egzotikliğini vurgulayarak çok popüler oldu. Sık sık Avrupa’nın sömürgeleri olan Afrika’nın müzik ve ritimlerini çağrıştıran tınılarla yarı çıplak kostümleriyle sahne alıp dans ediyordu. Kostümlerini tüyler, muzlarla süslüyordu. Baker özel hayatında kendini Fransız hissediyordu. Amerikan vatandaşlığından kendi isteğiyle çıktı. Fransızca öğrendi ve yüksek sosyeteden kişilerle bağlar geliştirdi. 1939’da, II. Dünya Savaşı arifesinde Baker artık bir Fransız vatandaşıydı. Tüm Fransa’daki sanatçıların arasında en yüksek sahne ücretini o alıyordu. 1937’de bir kez daha evlendi. Bu defa Jean Leon adlı Fransız Yahudi’si bir sanayiciyle evlenmişti. Bu mutlu bir evlilik değildi. 1940’da boşandılar ancak Leon ve Baker Fransa’nın işbirlikçi Vichy rejiminin barbarlığına ve antisemitizmine tanık olmadan önce değildi. II. Dünya Savaşı patlak verdiğinde, Baker ve Leon, işgal altındaki Fransa ile Vichy Fransa’sı arasındaki sınırda, Dordogne bölgesinde güzel bir şatoda yaşıyorlardı. Vichy vatandaşları olarak Baker ve Leon, Vichy rejimi tarafından ilan edilen şiddetli antisemitizm ve Yahudi karşıtı kararlara yakinen şahit oldular.
Vichy’de terör
Almanya, 1940 yılının haziran ayında Fransa’nın büyük bir kısmını işgal etti. Bir istisna, Fransa’nın güneyinde adını Vichy kasabasından alan, Vichy rejimi olarak bilinen sözde ‘bağımsız’ bir Fransız hükümeti yönetimiydi. Vichy rejimi, ‘Liberte, Egalite, Fraternite’ (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) şeklindeki Fransız ideallerini ‘İş, Aile, Ülke’ şeklindeki üç mantra ile değiştirdi. Vichy, görünüşte tarafsız olmasına rağmen, gerçekte, değerlerini paylaştığı Nazilerle yakın iş birliği yaptı.
Aylar içinde, Vichy rejimi, Almanya’nın Nürnberg Yasalarını örnek alan kendi Yahudi karşıtı düzenlemelerini yayınladı. Yahudiler hükümetteki ve ordudaki işlerden kovuldu; beyaz yakalı mesleklerde çalışmaları yasaklandı. 1941’de Vichy rejimi, Yahudilerin mülklerine el koymaya başladı. Daha sonra, Vichy rejimi on binlerce Yahudi’yi Saint-Cyprien, Le Vernet, Gurs, Rivesaltes ve Les Miles’taki Fransızlar tarafından kurulan ve işletilen toplama kamplarına soktu. Bu Fransız eseri içler acısı koşullarda en az 3 bin Yahudi hayatını kaybetti.
Kocasını tehdit eden Yahudi karşıtı yasalara karşı, Baker cüretkâr bir hareket tarzına karar verdi. Menajeri, Fransız Direnişinde üst düzey bir komutan olan Jacques Abtey’in kardeşiydi. Yardım etmek için ne yapabileceğini ona sordu.
Fransız Direnişi’ne katılmak
Jacques Abtey, Baker’ı direnişe soktu. Baker, Fransız işbirlikçileri ve Almanlarla karışarak yüksek sosyete etkinliklerine katılmaya ve onlardan biriymişçesine davranmaya başladı. Ancak Paris’teki hükümet yetkilileri tarafından teklif edilen bir komuta gösterisine katılmayı özellikle reddetti. Onlarla birlikte olduğu her faaliyet sonrası öğrendiklerini Abtey’e bildirdi.
Aylar sonra Abtey, Baker’den daha uzaklarda casusluk yapmasını istedi. Baker, İspanya ve Portekiz’de bir dans ve şarkı turuna çıktı; yanında bir grup yedek şarkıcı ve dansçı getirdi. Bunların içinde gerçekte Abtey de dâhil olmak üzere Fransız Direnişi casusları vardı. Bunu kısa bir süre sonra Nazi işgali altındaki Kuzey Afrika’da bir dizi gösteri izledi. 1941’de Baker orada ciddi bir şekilde hastalandı, ancak performanslarını ve casusluk faaliyetlerini durdurmayı reddetti. 1943’te Fransa’ya geri döndü ve casusluk yapmaya devam etti. Ayrıca Fransız Direnişi için para topladı ve hatırı sayılır servetinin çoğunu (bugünün parasıyla 11 milyon doları aşan) Direniş’e bağışladı.
Daha da tehlikelisi Baker, Chateau des Milandres’i Direniş’in kullanımına sundu. Hem direniş savaşçıları hem de zulüm gören Yahudiler, Nazi güçlerinden kaçarak orada saklandı.
1943’te Baker, özgür Fransız kuvvetlerinde ikinci teğmen rütbesiyle tamamı kadınlardan oluşan bir gruba katıldı. Askerler ve siviller için gösteri yapmak üzere savaş bölgelerine uçtu ve notalarının içinde gizli bilgiler saklayarak casusluk faaliyetlerini sürdürdü. Bir uçuşunda uçağı denize düştü. Seyir defteri, Baker’ın kendisini sudan çekip karaya çıkaran Senegalli askerler tarafından kurtarıldığını kaydeder. 1945’te Müttefik Birliklerin toplama kamplarını özgürleştirmesiyle, Baker, Almanya’da ‘Yerinden Edilmiş Kişiler Kamplarında’ kalan, toplama kamplarından kurtulanlara ve diğer mültecilere konserler verdi.
Savaştan sonra Baker’a Fransa’nın en yüksek ödülü olan Legion d’Honneur verildi. Bu ödülü reddeden Baker, eğer madalya alacaksa, bunun özgür Fransız Hava Kuvvetleri’ndeki hizmetini yansıtan askeri bir ödül olması gerektiği konusunda ısrar etti. Hizmet ettiği Hür Fransız Kuvvetler Birliği Fransa’da ‘gerçek’ bir askeri bölüm olarak tanınmamıştı. Baker, Hür Fransız Hükümeti’nin tanınması amacıyla Fransız hükümetinde lobi yaparak şöhretini ve nüfuzunu kullanmaya devam etti. Gayretleriyle Fransız Hava Kuvvetlerinin tamamı kadınlardan oluşan birimi meşru, resmi bir askeri grup olarak görev yaptı ve 1957’de, kanunlar esnetilerek, talebi nihayet kabul edildi.
Fransa Cumhurbaşkanı General Charles de Gaulle, Baker’a sivil olarak Legion d’Honneur ödülünü takdim etti. Aynı zamanda, Fransız Savunma Bakanı Jacques Chaban-Delmas onu ‘Croix de Guerre’ (Savaş Haçı) ile ödüllendirdi. Bu ödül, savaşta kahramanca davranan birliklere verilen bir Fransız madalyasıdır. Egzotik bir dansçı olarak yola çıkan ve Fransız kahramanlığının ve şöhretinin en yüksek zirvelerine yükselen bir göçmen olan Baker’a verilen, çifte onurdu.
Haksızlığa karşı konuşmak
Josephine Baker adaletsizliğe karşı sesini yükseltmeye devam etti. 1951’de ülkede şarkı söylemek için Amerika’ya gitti, Ancak Jim Crow (ırkçı yasalar) yasalarına karşıydı ve ayrılmış izleyiciler için performans vermeyi reddetti. FBI onu komünist olarak etiketledi ve ABD’ye dönmesi yasaklandı.
ABD Başkanı John F. Kennedy 1963’te bu kararnameyi kaldırdı ve Baker geri döndü. Martin Luther King Jr.’ın ‘Bir Hayalim Var’ konuşmasını yaptığı mart ayında Washington’da konuşan tek kadın oldu. Eski Özgür Fransız Hava Kuvvetleri üniformasını giyerek konuşmasını hayatının en gururlu dönemlerinden birini hatırlatarak yaptı.
Baker Fransa’ya döndü ve zamanının büyük bölümünü, Fransa’nın güneybatısındaki Les Milandes adlı malikânesinde geçirdi ve farklı ülkelerden evlat edindiği 12 çocuğu ‘Gökkuşağı Kabilesi’ olarak adlandırdı. Tuhaf bir şekilde Baker, farklı geçmişlerden gelen insanların anlaşabileceğini kanıtlamak için farklı etnik kökenlerden çocukları evlat edinmek için büyük çaba sarf etti. 1954’te İsrail’den bir çocuğu evlat edinmeye çalıştı, ancak talebi reddedildi.
Baker sonraki yıllarda Katolikliğe geçti. 1968’de ödenmemiş borçları yüzünden şatosunu kaybetti. Daha sonra Prenses Grace ona Monako yakınlarındaki Roquebrune’de bir daire tahsis etti.
Baker, 1968’de Paris’teki Olympia’da, 1973’te Belgrad’da ve Carnegie Hall’da ve 1974’te London Palladium’daki Royal Variety Performance’da ve Paris’te Gala du Cirque’de sahne aldı. Prens Rainier, Prenses Grace ve Jacqueline Kennedy Onassis tarafından finanse edilen revü, övgü dolu söylemlerle açıldı. Katılma talebi o kadar fazlaydı ki, seyircileri ağırlamak için katlanır sandalyelere gerek duyulmuştu. Açılış gecesi izleyiciler arasında Sophia Loren, Mick Jagger, Shirley Bassey, Diana Ross ve Liza Minelli vardı.
Dört gün sonra Baker, performansıyla ilgili parlak eleştirilerin yer aldığı gazetelerle çevrili yatağında yatarken bulundu. Beyin kanaması geçirdikten sonra komaya girdi. 12 Nisan 1975’te 68 yaşında öldüğü Pitie-Salpetriere Hastanesine götürüldü. Paris’teki 2000’den fazla kişinin katıldığı cenazeden sonra, Monte Carlo’da toprağa verildi.
30 Kasım 2021’de Fransa’daki en yüksek nişanlardan birini alan ilk siyahi kadın olarak Paris’te Pantheon’a defnedildi. Fransa’daki törende Baker’ın yaşadığı üç ülke olan ABD, Fransa ve Monako’dan toprak içeren bir tabut Paris’teki, Fransa’nın en büyük kahramanlarının çoğu için son dinlenme yeri olan Pantheon’a yerleştirildi.
Josephine Baker bir dansçıdan çok daha fazlasıydı. Pantheon’daki törende konuşan Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron onu “Bir savaş kahramanı, savaşçı, dansçı, şarkıcı, insanlığı savunan kadın…” olarak nitelendirdi.
Sonuç olarak; Josephine Baker Nazilere kafa tutarak, kendi hayatını riske atarak yüzlerce Yahudi’yi ölümden kurtardı.