Merkezinde adım başı tarihi türbe ve medreselere rastlayabileceğiniz, eşsiz yerel lezzetlerle tanışabileceğiniz, çarşı-pazarlarında yöresel ürünler bulabileceğiniz, tarihin ve kültürün bir araya geldiği çok güzel bir şehir Konya…
Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği Kültür Yolu etkinliğinin adresi bu kez Konya’ydı. ‘Mistik Müzik Festivali’ için Sinagog İlahileri Korosu olarak davet alınca her zamanki gibi konser bahane gezmek şahane deyip üç günlük konser maratonu içinde yeni bir şehri nasıl tanıyabilirim çalışmalarına günler öncesi başladım. Önceki yapılan konserlerde uçakla Ankara’ya, otobüsle Çanakkale’ye gitmişken, bu sefer Konya’ya Yüksek Hızlı Tren ile (YHT) gidecektik. Benim için yepyeni bir yolculuk deneyimi olacaktı. Avrupa’da Paris’ten Amsterdam ve Brüksel’e hızlı tren ile gitmiştim, ancak Türkiye’de YHT’e ilk defa binecektim. Konser ekibi Söğütlüçeşme’de buluştuk, 12.10’da Konya’ya doğru hareket ettik. Keyifli geçen yolculuk sonrası, saat 16.45 civarlarında Konya’ya vardık. Bizi karşılayan mihmandarımız kalacağımız beş yıldızlı Nov Otel’e bizlere ayrılan otobüsümüzle götürürken ben caddeleri, yolları, apartmanları izliyor ve beklediğimden çok daha modern ve gelişmiş bir Konya ile tanışıyordum. Konaklamamamız yarım pansiyon sistemine göre idi. Yol yorgunluğunu atmak için, biraz dinlenip 19.30 civarında akşam yemeği için salona indik. Otel adına layık lüks ve şıktı. Grubumuza sunulan set menü yemeği sonrası, şehir merkezine gitmek için taksiye bindik. Mihmandarımızdan ve resepsiyondaki görevlilerden aldığımız bilgilere göre akşam vakti gezmek için en ideal bölgenin Alaaddin Tepesi ile hemen onun karşısındaki Zafer Caddesi olduğunu öğrendik. Taksiciye bizi oraya götürmesini istedik. Yolda giderken Konya şehri ve halkı hakkında şoförden kısa bilgiler edindik. Dünyanın en büyük kavşağının Alaaddin Tepesi etrafına yapılan kavşak olduğunu anlattı. 1.250 metre uzunluğundaymış. Ağaçlık ve yeşillikler içindeki Konya Ovası üstündeki bu tepe gece güzel ışıklandırılmıştı. Loş ama aydınlıktı. Tepedeki cami, en eski Selçuklu eserlerinden olup, Selçuklu Sultanı I. Rükneddin Mesud (1116-1156) zamanında yapımına başlanmış ve I. Alâaddin Keykubad zamanında tamamlanmış (1221). Çevresinde kısa bir tur attıktan sonra bir şeyler içmek için Zafer Caddesine yöneldik. Yolumuzun üstünde İnce Minare Medresesini gördük. Eski adı Darül Hadis’miş. Selçuklu dönemine ait medrese günümüzde taş ve tahta sanatları müzesi olarak hizmet vermekteymiş. Gece ışıklandırma sistemi ile daha da görkemli gözüküyordu.
Buradan yürüyerek Zafer Caddesine geldik. Mağazalar, kafeler, kuruyemişçiler ve marketlerin olduğu küçük ama temiz, güzel bir merkez cadde burası. Yan sokaklarına girdik. İstanbul’daki Beyoğlu’nun ufak modeli gibiydi. Dönüş yolumuzda yürürken karşımıza bir park çıktı; ilgimizi çekince gezelim dedik. Adı Kültür Park’mış. Park, kafeler, oturma alanları, içinde kuğular yüzen fıskiyeli havuzları, hatta cami ve mescidi bulunan büyük bir alan. Hacı Veyiszade Cami 1996 yılında inşası bitip ibadete açılmış. Cami parkın her tarafından görülüyor.
Saat gece yarısına yaklaşıyordu. Daha fazla oyalanmadan otele dönmeye karar verdik. Hava adeta limonata gibiydi. Hafif serin, ne çok sıcak ne de soğuktu. Artık bir hayli yorulmuştuk, odalarımıza çekildik.
Tarihi türbeler şehri
Ertesi sabah dinlenmiş vaziyette kahvaltı salonuna indik. 5 yıldızlı otele uygun açık büfesi, hem gözümüzü hem de midelerimizi doyurdu. Saat 10’da mihmandarımız Ayhan Bey gelip panoramik küçük bir Konya turu için bizleri aldı. Yolda kısa bilgilerle Konya’yı tanıtmaya çalıştı. Mevlâna Caddesi üzerinde bizleri indirdi. Gruptaki kişilerin bazıları daha önce buraya birkaç kez geldiklerinden tecrübeleri vardı. Tur güzergâhı hakkında bilgileri alıp dağıldık. Konya turistik olarak Alaaddin Tepesi ile Mevlâna Türbesi arasındaki düzlem üzerinde görülecek gezilecek yerleri olan bir şehir. Nerdeyse her adım başı bir cami, medrese ya da türbe var. Yukarıda yazdığım yerler dışında Şems-i Tebrizi Türbesi, Karatay Medresesi, Çarşı ve içindeki barok tarzı mimarisi ile çok güzel bir cami olan Aziziye Cami’yi gördük. Kadınlar Pazarı adeta Barselona’daki La Boqueria pazarını hatırlattı bana. Tüm bu yerler yürüme mesafesinde. Kısa zaman dilimi içinde buraları gezip görmeye çalıştık.
Bunun dışında gezilmesi gereken yerlerin ise şehrin biraz daha dışında… Kelebekler Vadisi ile Bilim Merkezi, Konyanüma Panorama Müzesi, Kyoto Japon Bahçesi şehrin merkezine biraz uzak olmakla birlikte görülmesi gereken mekanların başında geliyor. Ayrıca Aya Elenia Müzesi (Kilise), Nasreddin Hoca Türbesi, Atatürk Müze Evi de ziyaret edilmesi gereken yerler olarak tavsiye edildi ancak buraları gezmeye vaktimiz olmadı.
Öğlen yemeği için tüm grup, Mevlâna Türbesi manzaralı, Maruf Türbeönü Lokantasında buluştuk. Yerel yemeklerin ikram edildiği lokantada aldığım bilgilerden Konya’nın damak çatlatan lezzetlerin etli ekmek, yağ somunu, bamya çorbası ve küflü peynir olduğunu öğrendik. Gün içinde bu sokak lezzetlerini tatma imkânımız oldu. Meraklılar için bir iki not. Küflü peynir ile yapılan yağ somunu ve etli ekmeği çarşı içindeki Hasan Şendağlı’da yemelisiniz. Bamya çorbası ile yerel Konya lezzetleri tadımı ve vejetaryenler için Lokmahane öneriliyor. Rakı meze muhabbeti için Konya Şehir Kulübü ya da Maşagah restoran. Sabah kahvaltı için ise Selçuklu ilçesindeki Sille mahallesindeki mekânlar ısrarla tavsiye edildi.
Yemek sonrası konser provası ve hazırlanmak için otele döndük. Konser Tarihi Tantavi Han’da yapıldı. Her zamanki gibi büyük ilgi toplayan konsere Konya Belediye Başkanı, Kültür Dairesi Başkanı, Selçuk Üniversitesi öğretim üyeleri ile ilgili Konya halkı katıldı.
Konser sonrası akşam yemeği için otele döndük. Birlikte yenen keyifli yemek sonrası lobide sohbet edip vakit geçirdik. Otelin ‘roof’unda canlı müzik vardı. Çıkıp bir şeyler içip müzik dinlemek istediysek de sigara dumanı ve ortam rahatsız etti; oturmayıp odalarımıza çekildik.
Sabah kahvaltı sonrası tekrar Mevlâna Meydanına geldik. Bir gün evvel zamansızlıktan rahat gezip göremediğimiz yerleri tekrar dolaşıp fotoğrafladık. Şems’in Türbesi, Mevlâna Müzesi, çarşı içindeki Aziziye Camini dolaştık. Kadınlar Pazarında biraz küflü peynir aldık. Konseri bahane edip yeni bir coğrafyada yeni bir şehirle tanışmanın mutluluğu içinde YHT ile İstanbul’a dönüşe geçtik.
Bir Tutkudur Seyahat…