•İsrail güvenliği için vazgeçilmez gördüğü ancak bölgede gücü aşınan müttefiki ABD ile ağırlığı artan müttefikinin düşmanı Çin arasında bir denge tutturmaya çalışıyor. Toplam olarak bakıldığında Çin ile iyi ilişkiler, İsrail´in yararına ancak ABD faktörü Tel Aviv´i frenliyor. Tıpkı Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya ile iyi ilişkilerinin Transatlantik tarafından eleştiri yağmuruna tutulduğunda olduğu gibi… Buna rağmen Çin görmezden gelinmesi imkânsız hale geldikçe İsrail içinde de daha çok tartışılıyor. Çin ile ilişkiler nasıl olmalı İsrailli politikacıların olduğu gibi entelektüellerinin de kafasını meşgul eden bir soru. Cansu Yiğit – www.harici.com.tr
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
İsrail’de, 2018 yılında, dil eğitimi için bulunduğumda, iki arkadaşımla birlikte Kudüs’teki ziyaretimizi sonlandırıp okulumuzun bulunduğu Hayfa’ya dönmek için aracımıza yetişmeye çalışıyorduk.
Hızla tren istasyonu girişinde bizi durduran bir güvenlik görevlisi, “Türk müsünüz? Erdoğan’a selam söyleyin!” dediğinde oldukça şaşırmıştım. Ancak, bu selamdan daha çok, “Bize karışmasın, bize sorun çıkarmasın” şeklindeki tavırları beni etkilemişti. Kudüs’teki tren istasyonunda sıradan bir güvenlik görevlisinin dahi Türkiye’deki seçimleri bu kadar yakından takip etmesi, Türkiye’nin yalnız görünen sınırlarının ötesine geçtiğini açıkça göstermişti. Üstelik tam tersi pek mümkün değil; örneğin, İstanbul’da çalışan bir güvenlik görevlisinin Netanyahu’yu ne kadar tanıdığı tartışılır.
Ortadoğu’da sözümona “tek demokrasi” olduğunu iddia eden İsrail, bu iddiasını desteklemek için Türkiye’deki seçimleri 1990’lı yıllardan bu yana yakından takip ediyor. Bu durumun bir diğer nedeni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun siyaset bilimi akademik literatüründe karşılaştırılmasıdır. Bu karşılaştırmanın ne kadar doğru olduğu ayrı bir tartışma konusu olarak kenarda dursun.
İsrail, seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak tebrik eden ülkelerden biri oldu. Hem Cumhurbaşkanı Herzog hem de Başbakan Netanyahu’nun seçim sonrası gerçekleştirdikleri telefon görüşmeleri, İsrail’in Türkiye’yi yakından takip ettiğini gösterdi. Bu diplomasiye ek olarak, İsrail medyası da 14 Mayıs’tan bu yana seçimlere ve Ankara ile ilişkilerin geleceğine dair birçok yazı kaleme aldı.
Türkiye’de İsrail çalışanların tanıdığı bir isim olan Nimrod Goren, Jerusalem Post’taki yazısında Türk siyasetinin dolaylı olarak İsrail’deki seçimleri de etkilediğini iddia ediyor. Goren’a göre, yedi yıl önce İsrail muhalefeti “İsrail’in Türkiye’ye dönüşmesine” karşı uyarılarda bulunmuş ve 2020’de Benny Gantz’ın muhalefetteki partisi “Mavi ve Beyaz ya da Erdoğan” kampanya sloganını benimsemişti.
Tel Aviv Üniversitesi Ortadoğu Tarihi Bölümü’nde öğretim görevlisi Eyal Zisser, Israel Hayom’daki yazısında Türkiye’de bazı kesimlerin nostaljisini yaptığı 1990’ların, halk nezdinde nasıl sıkıntılı görüldüğünü tespit ediyor. Zisser, halkın “liderliğiyle ulusal gurur ve güven hissi veren bir figür” istediğini belirtiyor. Ayrıca Zisser, Türklerin Erdoğan’a alıştığını ve demokrasiyi ve Batı yanlısı seküler değerleri koruma adı altında askeri vesayet dönemlerindeki Türkiye’ye geri dönmek istemediğini söylüyor.
(…) Elbette İsrail medyası için bu seçimler ve sonucu itibarıyla asıl önemli olan husus, Türkiye ile ilişkilerin nasıl seyredeceği oldu. Bu bağlamda Erdoğan’ın zaferi, İsrail adına olumlu dahi karşılandı denebilir.
Buna birinci sebep, Türkiye’nin bölgede değişen rolü ve güçlenen duruşuna bağlı olarak İsrail’in tıpkı Netanyahu gibi “istikrar”ı temsil eden bir liderle daha iyi ilişkiler sürdürebileceği oldu. Bu bağlamda Times of Israel’den Lazar Berman, İsrail’in büyük bir dostu olmamasına ve en çok eleştirenlerden birisi olmasına rağmen Erdoğan’ın zaferiyle İsrail’in “sessiz bir derin nefes almış olmasına” değiniyor.
Fatih Şemsettin Işık
Çin’in meydan okuması karşısında ABD’nin dünya hakimiyeti ciddi ölçüde sarsılırken geleneksel müttefikleri de yeni duruma uyum sağlamaya çalışıyor. Suudi Arabistan gibi bazı ülkeler bir yandan yükselen yeni güç ile ilişkilerini ivmelendirirken diğer yandan tüm dikkatini Çin’in yükselişini en azından frenlemeye odaklamış olan ABD’yi karşısına almamak için çeşitli manevralar yapıyor. Bu yeni durum bölgedeki varlığı büyük ölçüde ABD’ye bağlı İsrail için daha büyük bir çıkmaza işaret ediyor. İsrail için mazara şöyle; Çin ile mücadele edebilmek için gücünü Asya-Pasifik’e kaydıran ABD’nin, Orta Doğu’daki ağırlığı her geçen gün azalıyor. Buna karşın Çin, İsrail’in varoluşsal tehdit gördüğü İran da dahil bölge ülkeleriyle derin ilişkiler kuruyor. Yani İsrail güvenliği için vazgeçilmez gördüğü ancak bölgede gücü aşınan müttefiki ABD ile ağırlığı artan müttefikinin düşmanı Çin arasında bir denge tutturmaya çalışıyor.
Toplam olarak bakıldığında Çin ile iyi ilişkiler, İsrail’in yararına ancak ABD faktörü Tel Aviv’i frenliyor. Tıpkı Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya ile iyi ilişkilerinin Transatlantik tarafından eleştiri yağmuruna tutulduğunda olduğu gibi…
Buna rağmen Çin görmezden gelinmesi imkânsız hale geldikçe İsrail içinde de daha çok tartışılıyor. Çin ile ilişkiler nasıl olmalı İsrailli politikacıların olduğu gibi entelektüellerinin de kafasını meşgul eden bir soru. Bu kapsamda İsrail’in yarı-resmi düşünce kuruluşu olan ve askeri bürokrasinin görüşlerini yansıtan Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nde (INSS) yayınlanan bir makale Çin’in küresel girişimlerine karşı İsrail’in nasıl bir tutum alması gerektiğini tartışıyor.
Son iki yılda Çin lideri Xi Jinping üç küresel girişim açıkladı: Küresel Kalkınma İnisiyatifi (KKİ), Küresel Güvenlik İnisiyatifi (KGİ) ve Küresel Medeniyet İnisiyatifi (KMİ). Bunlar tam olarak ne, Kuşak ve Yol Girişimi’nden (KYG) ne gibi farklılıkları var ve İsrail Devleti için ne ifade ediyorlar?
Çin’in en üst düzey diplomatı Wang Yi, 10 Mart 2023’te İran ve Suudi Arabistan arasında imzalanan normalleşme anlaşmasına nezaret ettikten sonra “Bu barış için bir zaferdir” dedi. Wang, bu atılımın kredisinin Genel Sekreter Xi Jinping’in Küresel Güvenlik İnisiyatifi’ne (KGİ) verilmesi gerektiğini vurguladı. Aynı girişim Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang tarafından Ukrayna savaşının çözümü için olası bir temel olarak ve 17 Nisan’da İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen ile yaptığı görüşmede İsrail-Filistin çatışmasının çözümü için de gündeme getirilmişti.
Son iki yılda başlatılan üç Çin girişimi, on yıldır Xi’nin dış politikasının en önemli parçası olan Kuşak ve Yol Girişimi’nin (KYG) önceliğine meydan okuyor.
Bunlardan ilki Xi’nin Eylül 2021’de BM Genel Kurulu’nda açıkladığı Küresel Kalkınma İnisiyatifi (KKİ). Küresel büyümenin Kovid-19’un gölgesinde yavaşlamasıyla birlikte bu girişimin amacı, BM 2030 Gündemi’nin 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı’na (SKA) ulaşılmasında uluslararası topluma yardımcı olmak olarak açıklandı. Haziran 2022’de Çin, kendi öncülüğündeki mevcut kalkınma girişimlerini bir araya getirirken yeni araçlar ve kaynaklar ekleyerek 32 somut adımı (“çıktılar”) açıkladı. Bunlar arasında Pekin liderliğindeki üç milyar dolarlık Güney-Güney kalkınma fonuna bir milyar dolar eklenmesi ve Çin tarafından 100.000 işçinin eğitilmesi de yer alıyor.
İkincisi ise Nisan 2022’de başlatılan Küresel Güvenlik İşbirliği (KGİ). Bu girişim, “güvenliğin kalkınma için bir önkoşul, kalkınmanın da güvenliğin garantisi olduğu” şeklindeki Çinlileştirilmiş Marksist düşünceye dayanıyor. Geçen Şubat ayında, Ukrayna’daki savaşın birinci yıldönümünde yayınlanan KGİ Konsept Belgesi’nde Çin, ülkelerin egemenliğine saygı duyan ve “meşru güvenlik kaygılarını” ele alan “ortak, kapsamlı, işbirliğine dayalı ve sürdürülebilir” bir güvenlik çağrısında bulundu. Çinli liderler KGİ’nin BM Şartı’na uygun, anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümüne riayet eden ve “geleneksel güvenlik” (savaş ve güç politikalarıyla ilgili alanlar) ve “geleneksel olmayan güvenlik” (iklim, ekonomi, siber ve salgın hastalıklar gibi) alanlarında dünya barışını koruyan “yeni” bir güvenlik konseptini desteklediğini savunuyor.
KKİ ve KGİ’ye Mart ayında eğitim, kültür ve değerler gibi “yumuşak güç” alanlarına odaklanan Küresel Medeniyet İnisiyatifi (KMİ) de katıldı. Çin Dışişleri Bakanına göre KMİ’nin amacı “farklı medeniyetler arasında birlik, uyum, karşılıklı saygı ve karşılıklı anlayışı” teşvik etmek ve “insanlığın ortak değerlerini” desteklemek.
Cansu Yiğit
https://harici.com.tr/israilin-gozunden-cinin-3-kuresel-girisimi/
Benzeri görülmemiş bir siyâsî krizle karşı karşıya kalan Netanyahu’nun Riyad’la ve Sünnî monarşilerle yakınlaşmadan çok şey beklediği İsrail’de, Suudîler’in çark etmesi hakikî bir hakaret olarak yaşanmaktadır. Arap dünyasıyla ilişkilerdeki “normalleşme”den en çok yararlanacak bu ülke, Vahhabî diplomasisinin rota değişikliğiyle en çok kaybeden olmaktadır.
“Suudîler’in yeni Ortadoğu stratejisi İsrail’i sisler içinde bırakıyor” diye saptıyordu geçen hafta Haaretz gazetesi. “Yeni bir çağ başlangıcı mı?” başlıklı bir belgede, iki siyâsî ve askerî strateji uzmanı, Suudî girişiminin tam da İsrail’in tehlikeli zayıflık belirtileri gösterdiği anda geldiğini tespit ediyorlar — toplumsal ve siyâsî istikrarsızlık ile Amerikan yönetimiyle yaşanan gerginlik bu zayıflık belirtilerinin en vahimleri.
Yararlı gördükleri her anda, Suriye semâlarının teorik bekçileri Rus meslektaşlarına bir telefon açtıktan sonra Suriye’deki İran hedeflerini vurmayı alışkanlık hâline getirmiş olan askerler ise soruyorlar şimdi: Şam’ın Arap Birliği’ne dönüşünden sonra bu işler sürebilir mi?
Netanyahu’nun danışmanlarının kaydettikleri bir nokta: Son Arap Birliği zirvesi sırasında MBS, babası yaşlı kral Selman’ın 2002’de, Arap ülkelerinin İsrail’i tanımaları karşılığında bir Filistin devletinin kurulması ve İsrail’in 1967’de işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesine dayanan bir “Arap barış girişimi” önermiş olduğunu birçok kez hatırlattı. Ve “Filistinliler’in Krallık öncelikleri arasında olduğu”nu tekrarladı.
Bu sözler, koloniler kurma yanlısı fanatiklerin hâkim olduğu İsrail Başbakanı’nın çevresinde endîşe yarattı. Filistin dâvâsının sıkı bir savunucusu olarak tanınmayan, ama krallığına İslâm dünyasının liderliği statüsünü temin etmeye niyetli MBS’nin, İsrail’in bugün içinde bulunduğu zayıflık durumundan yararlanarak 2002’deki girişimi yeniden ortaya sürmesinden çekiniyorlar.
Yıllardır birbirini izleyen İsrail hükûmetleri tarafından, Arap dünyasının da dâhil olduğu “uluslararası câmia”nın suç ortaklığıyla diplomatik gündem dışında bırakılan Filistin sorununun bölgedeki siyâset sahnesine muhtemel dönüşüne sevinsek bile, bu varsayıma fazla bel bağlamak temkinsizlik olur. Çin’in girişimini yönlendiren sâdece jeostratejik çıkarları olmuştur. MBS (Muhammed Bin Salman)’e güvenme meselesine gelince…
René Backmann (Çeviri:Haldun Bayrı)
Takılan tweetler
❌ ‘Şalom aleyke’ sözünün zalim Yahudi kral Şalom’dan geldiği iddiası doğru değil.
👉 Arapça selam ve İbranice şalom sözcükleri, Sümercede sıhhat ve esenlik anlamına gelen ortak atadan türemiş.
👉 M.Ö. 1000’li yıllarda yaşamış Şalom adlı bir Yahudi kralı yok.
‘Şalom aleyke’ sözünün zalim Yahudi kral Şalom’dan geldiği iddiası
https://teyit.org/analiz/salom-aleyke-sozunun-zalim-yahudi-kral-salomdan-geldigi-iddiasi
https://twitter.com/teyitorg/status/1667979579909193736
Galata'nın Yahudi geçmişi semtin dört bir yanında kendini hissettirse de bugünlerde ne yazık ki kaybolmak üzere. Bir zamanlar cemaatleriyle dolup taşan sinagoglar sembolik birer yapı haline dönüşmüş sayılır. Jak, İsak, Ester, Aliza.. Sokaklarda bu isimleri duymak zor artık.
https://twitter.com/birhan_kerem/status/1667433713481687041
İsrail üçüncülük play-off'unu kazandı! 🥉
#U20WC
https://twitter.com/FIFAWorldCup/status/1667976843763302403
Anne Frank 94 yıl önce 12 Haziran 1929'da doğdu. Seksen yıl önce 13. yaş günü için boş bir günlük aldı.
https://twitter.com/HumansOfJudaism/status/1668012959400882176
Israel'in siyasi tarihinde oldukca enteresan bir gun: Ana muhalafet lideri Yair Lapid, Basbakan Netanyahu'nun dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suclariyla yargilandigi davada bizzat mahkemede taniklik yapacak.
Bu davaya gore Netanyahu Basbakanlik ve Iletisim Bakanligi yaptigi donemde,aldigi hediyeler karsiliginda is insani Arnon Milchan'a cesitli konularda yardim etti.Ayni donemde Lapid de maliye bakanligi yapiyordu ve iddiaya gore Milchan ondan da destek istemis ancak Lapid reddetmis.
https://twitter.com/gbehiri/status/1668140391743340544
Ağa Takılanlar Öneriyor
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/3-soruda-azerbaycan-israil-arasi-diplomatik-temaslar/2914562
https://www.ilimvemedeniyet.com/ibranice-icin-faydali-siteler.html
https://hasturktv.net/antisemitizm-turkiyede-neden-kok-saldi-1-elif-terzi4418-2/
https://gazetemanifesto.com/2023/beyin-gocu-ve-erich-frank-511730/
https://m5dergi.com/one-cikan/analiz-israilin-mossad-uzerinden-iran-plani-ve-ahtapot-doktrini/