Seçimlerin ardından gündemi yoğun şekilde meşgul eden yeni kabine belli oldu ve beklenildiği gibi Sayın Mehmet Şimşek hazine ve maliye bakanı olarak görevi devraldı. Peki seçim sonrasında, mevcut yurtiçi ve yurtdışı makroekonomik görünüm içerisinde Türkiye´yi nasıl bir ekonomik gelecek bekliyor.
Sevgili dostlar daha önce hem Türkiye’de hem de dünyada enflasyon sert bir şekilde yükselmeye başladığında yaklaşık iki sene kadar önce burada ‘Enflasyonist Ortamda Hayatta Kalma Rehberi’ başlıklı bir yazı kaleme almıştım. O yazıda önümüzdeki dönemde hangi yatırım araçlarının popüler olabileceği, konut fiyatlarında fahiş artışlar yaşanabileceği gibi konulara değinmiştik. Görünen o ki yeni ekonomi yönetimiyle birlikte son iki yılda uygulanan ekonomi politikaları tamamen değişecek. Mehmet Şimşek’in göreve gelmek için faiz oranlarında belli bir artış ve ekonomi yönetimi konusunda geniş yetkiler istediği artık bir sır değil. Kendisi daha önce de Türkiye’de ekonominin başına geçmiş bir isim, dolayısıyla politikalarına ve bakış açısına aşinayız. Büyük bir ihtimalle önümüzdeki bir yıl boyunca, şu anda uygulanan politikaların tam tersi bir ekonomi politikası göreceğiz.
Nakdin gücü tekrardan artacak
Faiz artırımlarının gerçekleşmesi durumunda, nakdin gücü tekrardan artacaktır. Son iki yıllık dönemde insanların ay başında aldıkları maaşlarını bile ay sonuna kadar nakit tutmak istemediklerini ve direkt olarak tüketime yöneldiklerini gördük. Bazı ürünlerde fiyatların haftalık olarak değiştiğini bile gördük. Bu hem küresel olarak yaşanan enflasyonist ortamın, hem de içeride uyguladığımız politikaların fiiliyatta enflasyonu değil işsizliği düşürmek odaklı olmasından kaynaklanıyordu. Yani özetle, geçtiğimiz iki yılda öncelikle işsizliği düşürmek hedeflenirken, ‘mümkün mertebe’ enflasyon da kontrol altına alınmaya çalışıldı. Bu politikaların sonucu olarak da başta gayrimenkul fiyatları olmak üzere tüm varlık fiyatları çok yüksek seviyelere geldi. Araç satışlarında kuyruklar oluştu, karaborsa oluştu. Türkiye’de market poşeti hariç belli bir ekonomik değeri olan neredeyse her şeyin fiyatı 2-3 katına çıktı bu süreçte. Şimdi söylendiği kadarıyla bu dönemin sonuna geldiğimizi anlıyoruz.
Seçimlerin tamamlanmasıyla önümüzdeki beş yıl ülkeyi yönetecek irade belli oldu. Dolayısıyla beş yıl için ekonomik politikalar uygulanmaya başlanacaktır. 2021’de faiz indirimlerinin başladığı noktada, iki seçenek vardı; ya faizler indirilerek işsizlikle mücadele edilecek, ya da faizler artırılarak enflasyonla mücadele edilecektir. Enflasyon da elbette ciddi sosyal sorunlara yol açabiliyor, ancak işsizlik kadar değil. Şimdi eğer tekrardan ortodoks politikalara geçiş gerçekleşirse, işsizlik tarafında sert yükselişler görebiliriz. İşsizlikteki olası bu sert yükseliş muhtemelen geçtiğimiz dönem enflasyonu dizginlemek için çıkarılan çeşitli yönetmelikler vb. uygulamalarla durdurulmaya çalışılacaktır.
Bir taraftan faizlerin artırılmasıyla enflasyonda düşüş sağlanmaya çalışılacak, diğer taraftan da faiz artışının kuru düşürmemesi için tekrar TCMB rezerv biriktirimine başlayacak büyük olasılıkla. Mehmet Şimşek’in ifadelerinden bunu anlıyoruz. Tekrar rezerv biriktirmek şu ortamda uygulanabilecek olmazsa olmaz politikalardan biridir, rezervler bu seviyelerdeysen kurla ilgili toplumsal ve finansal hassasiyet çok yüksek oluyor. Eğer faizler artırılır, fakat piyasadan rezerv yapmak için kademeli olarak dolar alınarak, hem faiz artışı nedeniyle olabilecek dolardaki çekilme engellenir ve dengeli bir yükseliş gerçekleşmesi sağlanır, bir taraftan da rezerv biriktirilirse bu gerçekten çok sağlıklı olur.
Yeni düzenin kaybedenleri
Eğer sürpriz olmaz ve yeni ekonomi politikaları beklenildiği gibi ortodoks olursa, kısa vadede enflasyonda yüzde 20’nin alına doğru hızlı bir geri çekilme görme ihtimalimiz yüksek olur. Uzun zaman sonra enflasyon tekrar kontrol altına alınabilir. Fakat bunun kaybedeni ekonomik büyüme olacaktır. Yeni politikalar ekonomideki büyüme ivmesini tersine çevirecektir. Diğer taraftan varlık fiyatlarında da sert bir durgunluk ve geri çekilme görme ihtimaliz ise yüksek. Özellikle konut fiyatlarında geri çekilme olma ihtimalini yüksek görüyorum. Hem ekonomik büyümedeki yavaşlama hem enflasyondaki geri çekilme ve kredi faizlerindeki yükseliş, konut fiyatları için zayıflatıcı olacak. Kiralar üzerinde de ciddi düzenlemeler devam ederse, konut bir-iki yıl kadar toplum üzerindeki ana yatırım olma hüviyetini kaybedebilir. Konutla beraber diğer gayrimenkul fiyatları da duraklayacaktır, özellikle ticari gayrimenkullerde daha sert geri çekilme görebiliriz.
Sonuç olarak önümüzdeki dönemde son yıllarda çok canımızı yakan enflasyon canavarını yenecekmişiz gibi duruyor. Fakat bunun bedeli işsizlik, ekonomik büyümede yavaşlama ve varlık fiyatlarında geri çekilme olarak ödenecek gibi duruyor.