NBA Draft´ında ikinci tur 41. sırada Nikola Jokic´i seçen Denver´da kimsenin bu hafif tombik gencin, onları tarihlerindeki ilk şampiyonluğa ulaştıracağını hayal ettiğini bile sanmıyorum.
Annemin arkadaşlarına “Benimki biraz değişik” deyip bana takıldığını hatırlarım. Onun haklı olduğunu ilk idrak ettiğim zamanı da net hatırlıyorum. 1999 yılında Play Station (ilk ve tek oyun konsolum oldu hayatımda) arkadaşlarımla NBA oyunu oynarken herkes uçan kaçan oyuncuları olan takımları seçerken ben gösterişsiz ‘sıkıcı’ San Antonio’yu seçerdim. NBA piyasasındaki en küçüklerinden biri olan bu takımın sessiz süper yıldızı Tim Duncan’la panyalı orta mesafe atmak, Kobe’nin smaçlarından daha çok keyif veriyordu bana hem oyunda hem de gerçek hayatta.
Televizyondan ilk izlediğim NBA finallerinde aynı yılın mayıs ayında San Antonio’nun ilk şampiyonluğunu kazandı ve Tim Duncan ilk Finaller En Değerli Oyuncu Ödülünü almıştı. Duncan’ın ödülü takdim edildiğinde çizdiği çekingen, alçakgönüllü lider profili benim için ideal haline gelmişti. İlerleyen senelerde çizgisini bozmayan bu lider ve onun arkadaşları dört tane daha şampiyonluk kazanarak basketbol tarihine adını yazdırmayı başardı.
San Antonio’yu başarıya götüren ekip yaşlanıp yavaş yavaş piyasadan çekilirken ligin yapısı da değişmeye başlamıştı. Pazarlaması daha cazip olan süper yıldızların takımların önüne geçtiği, iyi ya da kötü medyada ses getirecek hareket yapanların ön plana çıkarıldığı bir düzen, lige hakim olmaya başladı. Böylece sessiz, düşük profilli olmak oyuncuların kariyerleri için hayırlı olmamaya başladı.
Peki ben bunları niye anlattım? Çünkü 2023 yılında bütün bu değişimlere rağmen, ligin ekonomisi tamamen değişmişken benim liderlik anlayışımı şekillendiren Duncan’a bir veliaht geldi. Hem de Amerika’ya binlerce kilometre uzaktan, Sırbistan’ın kuzeyindeki ufak bir kasaba Sombor’dan.
NBA Draft’ında ikinci tur 41. sırada seçilen Nikola Jokic, sıralamada o düşüktü ki seçildiği anda adı Amerika’nın çok ünlü bir restoran zincirinin reklamı yayındayken alt yazı olarak geçmişti. Gerçekçi olmak gerekirse 2014 yılında onu seçen Denver’da kimsenin bu hafif tombik gencin, onları tarihlerindeki ilk şampiyonluğa ulaştıracağını hayal ettiğini bile sanmıyorum.
“Tombik” sıfatını boşuna kullanmadım, Nikola Jokic ne lige geldiğinde ne de şimdi, NBA’deki diğer oyunculara göre atletik olmadı. Sahada “artistik” puan kazandıracak çok bir hareketi de yok açıkçası. Ancak iki konuda ona güvenebilirsiniz. Saha içinde verilmesi en doğru karar neyse onu vereceğini ve bunu yaparken egosunu tamamen bir kenara koyacağını bütün basketbolseverler biliyor.
Böyle bir lideriniz olduğunda başarıya ulaşmak için sabırlı ve doğru hamleleri yapmak yeterli oluyor. Denver yöneticileri de geçtiğimiz yıllar için bir düzen içinde yaptı ve sonunda çok arzuladıkları şampiyonluğa ulaştılar.
Şampiyonluğu ilan eden düdük çalarken Denver oyuncuları haklı olarak sevinirken, Jokic ilk iş olarak gitti rakiplerini teker teker tebrik etti. Ondan sonra hemen eşinin ve kardeşlerinin yanına koşan Jokic, Finaller En Değerli Oyuncusu Ödülünü alırken ne yapacağını biliyordum ve yüzündeki o utangaç ifade beni çocukluğuma götürdü.