“Her an her şey başından yeniden başlar. Geçmiş, geleceğin sadece bir belirtisidir.” Ebedi Dönüş Miti-Mircea Eliade
‘Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’ Alman yazar Erich Maria Remarque’nin henüz 18 yaşındayken katıldığı I. Dünya Savaşı'ndaki acı deneyimlerini oldukça çarpıcı biçimde kaleme aldığı bir eserdir. 1929’da yazılan bu eser Edward Berger yönetmenliğinde zamanın ruhuna uygun bir şekilde 28 Ekim 2022’de beyaz perdedeki yerini aldı. Savaşın askerler açısından acımasızlığını ve saçmalığını net bir şekilde gözler önüne seren film 95. Oscar Ödülleri’de ‘En İyi Uluslararası Film’ dâhil dört ödülün de sahibi oldu.
Ödüle doymayan filmin romanı Almanya’da yayınlandıktan yıllar sonra Nazi hükümeti tarafından yakılan binlerce kitaptan biri olur. Fakat o günden bugüne gerçekten de Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok! Neden mi? Gelin neden böyle düşündüğüme birlikte bakalım.
Yakın zamanda bir dostumla konuşurken III. Dünya Savaşı’nın yaklaşmakta olduğu fikrimi ifade eden bir yazı yazacağımı söylediğimde bana çekincelerini ifade etti. 12 Haziran tarihinde Berlin’de yaşayan bir gazeteci olarak katıldığım Avrupa Türk Gazeteciler Birliği toplantısında da aynı kaygılarımı bir soru olarak onur konuğu olan Berlin Türkiye Başkonsolosu’na ilettim. Başkonsolos Yücekök de karanlık bir tablo çizilmemesi gerektiğini söyledi. Tarihin tozlu sayfalarındaki bazı olaylarla günümüzde yaşanmakta olan gelişmeler arasındaki paralellikleri, alt alta koyduğumda neden bu kaygıları taşıdığımı siz de anlayacaksınız. Kanıtları farklı disiplinlerin penceresinden ortaya koymaya çalışacağım ve kararı size bırakacağım! Şimdi zamanda ve mekânda benimle bir yolculuğa hazır mısınız?
Tarihler Haziran 1919’u göstermektedir I. Dünya Savaşı sonrası yenik düşen Almanya’nın (Weimar Cumhuriyeti) liderleri Versay Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalırlar. Çiçeği burnunda olan cumhuriyet 1920’li yılların başlarında siyasi ve ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır. Savaş borçları nedeniyle hiper enflasyon yaşanmaktadır, para hızla değer kaybetmektedir. Yeni hükümeti zayıf ve kukla olmakla suçlayarak devirmek isteyen marjinal siyasi hareketler vardır. 1920’li yılların başlarında filizlenen Nazi Hareketi de küçük, etkisiz ve marjinal siyasi oluşumlardan biri olarak görülmektedir. Merkezi, Münih olan hareket, Kasım 1923’te Adolf Hitler önderliğinde iktidarı ele geçirmeyi denedikleri tarihte Birahane Darbesi olarak bilinen başarısız bir girişimde bulunur. Şiddet kullanarak hükümeti deviremeyen Naziler, taktik değiştirerek seçim kazanmaya odaklanır. 1928’de yapılan Almanya parlamentosu seçimlerinde ülke çapındaki oy oranı yüzde 3’ün altındadır. 1929 sonbaharında tüm dünyada etkisini gösteren milyonlarca Alman’ın işsizlik, açlık, yoksulluk ve evsizlik sorunu yaşadığı Büyük Buhran adı verilen bir ekonomik kriz başlar. Bu kriz sonrası Nazi Partisi oylarını yüzde18’e taşımayı başarır. Nazilerin aşırı uçta, marjinal bir siyasi hareket olduğunun farkında olan Almanlar şoka uğrar. Bundan sonraki süreç hızla II. Dünya Savaşı’nın taşlarının döşendiği zamanlar olur… Sonraki tablo malum, yıkılan ülkelerin kanları ve yakılan insanların külleriyle önce kırmızıya sonra griye boyanan bir dünya!
Günümüze geldiğimizde ise Rusya’nın Ukrayna’ya girmesiyle Almanya’da basına yansıyan siyasi, askeri ve ekonomik gelişmeler Mircea Eliade’nin girişte alıntıladığım sözünü anımsatmaktadır, ‘her şey yeniden başlıyor gibi ve geçmiş bugünün belirtisi gibi önümüze çıkıyor sanki!’
1-Birçokları tarafından marjinal olarak adlandırılan aşırı sağcı AfD Partisi anketlerde yüzde 18 oy oranına ulaşıp yükselişini sürdürürken ülkede ikinci parti konumuna çıktı ve şimdiden Doğu Almanya’da oy oranları yüzde 30’a ulaşmış durumda.
2-Almanya ekonomisi, alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ve artan faiz oranlarının tüketici harcamalarını baskılamasının etkisiyle bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,3 daralarak, teknik olarak resesyona girdi.
3-Almanya’da polisin ülke genelinde düzenlediği eş zamanlı baskınlarda hükümeti devirmeyi planladıkları iddia edilen 25 kişi gözaltına alındı. Darbe planlayıcıları arasında şiddet eylemleri ve ırkçı komplo teorileri nedeniyle Alman polisi tarafından izlenen aşırı sağcı ‘Reichbürger Hareketi'nin (İmparatorluk Vatandaşları) üyelerinin de bulunduğu belirtiliyor.
4-Almanya, ilk Ulusal Güvenlik Stratejisi’yle Rusya'yı hedefe alırken Çin’i rakip gördü. Ayrıca Almanya, Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 2'sini savunmaya harcayacağına dair NATO taahhüdünü yineledi ve öngörülebilir gelecekte Rusya'yı Avrupa'nın güvenliği için en büyük tehdit olarak tanımladı.
Astroloji penceresinde yaşanan paralelliklere baktığımızda ise uzmanlar önemli gezegenlerin döngülerini işaret etmekteler:
* Uranüs şu anda Boğa burcunda seyahat ediyor ve II. Dünya Savaşı’nda da aynı pozisyondaydı.
* Tutulmalar Boğa-Akrep aksında meydana gelmeye başladı ki II. Dünya Savaşı sırasında da aynı konumdaydı.
* I. Dünya Savaşı’nda Plüton Yengeç burcuna yeni geçmişti, II. Dünya Savaşı’ndaysa Aslan burcuna. 23 Mart 2023’te Plüton Kova burcuna geçiş yaptı. Kaderin cilvesine bakın ki 23 Mart 1933’te Alman Parlamentosu Hitler’e yasama yetkisi vermeyi onaylamıştı! Ayrıca Plüton’un Kova burcuna geçmesiyle II. Dünya Savaşı’ndaki gökyüzüne benzer pozisyonlar oluşuyor.
Ve ben Berlin’den bu satırları yazarken Almanya semalarında NATO'nun tarihteki en büyük hava tatbikatı 12 Haziran tarihinde başladı. Tatbikat, Ukrayna savaşı sürürken, ittifak üyelerinin Rusya gibi potansiyel hasımları etkilemeyi amaçlayan bir güç gösterisi olarak değerlendiriliyor. Tüm bunlar III. Dünya Savaşı’nın çıkacağı anlamına gelmese de bu eş zamanlılıklar böyle bir ihtimali akla getirmiyor mu? Siz ne dersiniz?