Cannes´dan ´INDIANA JONES´un nostaljik kahramanı H. Ford´a Onursal Altın Palmiye…
II.Dünya Savaşı’nın son günleri ile 1969 New York’unda geçen egzotik komedi ‘Kader Kadranı’, J. Mangold’un görkemli aksiyon yüklü mizanseniyle göz dolduruyor. Ancak filmin son yarım saati, belki de yılın en kötü finali olarak akılda kalacak. Serinin zaman yolculuğu modasına ayak uyduramayan senaristlerin yazdığı final filmde yama gibi duruyor.
‘INDIANA JONES AND THE DIAL OF DESTINY’
Yön: James Mangold
Sen: J. Mangold - David Koepp - John Henry Butterworth - Jezz Butterworth
Gör: Phedon Papamichael
Müz: John Williams
Kur: Michael McCusker - Andrew Buckland
Oyn: Harrison Ford - Phoebe Waller-Bridge - Mads Mikkelsen - Tobby Jones - Karen Allen - John Rhys-Davies - Antonio Banderas - Ethan İsidor - Thomas Kretschmann
76. Cannes Film Festivali iki ünlü Amerikalı aktörü, Michael Douglas ile Harrison Ford’u Onursal Altın Palmiye Ödülü ile taçlandırdı. Douglas ödülünü festivalin Açılış Galası’nda aldı. Yaşıtım Harrison Ford ödülü filmini takdim etmek üzere çıktığı sahnede öğrenince şaşkınlık yaşadı.
Kırk küsur yıldır sinemanın süper kahramanlarından biri olarak kalmayı başarmış, İndiana Jones serisinin ikonik, nostaljik, zeki kahramanını canlandıran Harrison Ford’u son kez İndy kostümüyle gördük. Cannes Festivali kendisine bir sürpriz hazırlayarak, filmin dünya prömiyeri olarak yarışma dışı gösteriminde, Festival Direktörü Thierry Frémaux efsanevi aktöre bir Onursal Altın Palmiye verileceğini ilan etti. Sahneye davet edilen Harrison Ford’a festivalin çiçeği burnunda kadın başkanı İris Knobloch ödülünü takdim ederken salonda bulunan 2200 izleyici 81 yaşındaki aktörü ayakta alkışladı.
Müthiş bir yetenek: Pheobe W. Bridge
‘İndiana Jones 5 ve Kader Kadranı / I. Jones and the Dial of Destiny’de kahramanımız tarihin akışını değiştirebilecek efsanevi bir eseri geri almak için zamana karşı yarışıyor. Vaftiz kızı Helena Show ile birlikte, kendisini NASA için çalışan eski azılı bir Nazi subayı olan Jürgen Voller ile karşı karşıya bulur. Ancak serinin beşinci filmi ‘Kader Kadranı’nın başarısız finaliyle, Steven Spielberg’in büyüsünü yakalayabildiğini söylemek zor. Elinde kamçısı, yıpranmış eski fötr şapkası, ironik tebessümü ve tükenmez enerjisiyle gördüğümüz İndy karakterini Harrison Ford bilinen yeteneğiyle mükemmel canlandırıyor.
Bu aksiyon yüklü filmde, aksiyon, keşif, mizah ve melankoli eşliğine Ford, filmin yükünü yetenekli İngiliz aktris Phoebe Waller-Bridge ile paylaşıyor. National Theatre ve Great British Theatre’da canlandırdığı ‘Fleabag’ stand-up’larıyla ünlenen İngiliz sanatçı, muzip yüz ifadesiyle filme renk katıyor. 38 yaşındaki yazar-oyuncu Waller-Bridge’in üç Emmy ve bir Bafta Ödülü var. 300 milyon dolar bütçeli film beklenen hasılatı sağlarsa, serinin Waller-Bridge ile dişi İndiana Jones olarak devam etmesi mümkün. Zira bu sevimli aktris müthiş bir karizmaya sahip.
Macera, fantezi, çılgın aksiyon, ince ve dengeli mizah, hızlı ritim gibi İndiana Jones’u efsane yapan tüm özelliklere sahip olan ‘Kader Kadranı’, destansı popüler Amerikan filmi ve egzotik komedi sıfatlarına hak kazanıyor. Arabayla, trenle, tuk-tuk ile, hatta at sırtında ya da koşarak, çılgın tempolu bitmeyen kovalamacaları, Oscar’a iki kez aday gösterilen Yunan asıllı görüntü yönetmeni Phedon Papamichael’in hareketli kamerasından izliyoruz. Michael McCusker ve Andrew Buckland’ın dinamik kurgusu da James Mangold’un mizansenine hizmet ediyor.
George Lucas ve Philip Kaufman projesi olan İndiana Jones serisinin ilk dört filmini Steven Spielberg yönetmişti. Her ne kadar ilk film ‘Kutsal Hazine Avcıları’ (1981) çok ses getirse de, üç devam filmi ‘Kamçılı Adam’ (1984), ‘Son Macera’ (1989) ve ‘Kristal Kafatası Krallığı’ (2008) Spielberg’in filmografisinde önemli bir yer kazanmamıştı. Harrison Ford’u kamçısıyla son kez görebileceğimiz serinin beşinci filmi ‘Kader Kadranı’nda yönetmenlik koltuğunda James Mangold oturuyor.
Macera filmlerinin usta ismi Mangold ‘Logan’ (2017) ve ‘Ford v. Ferrari’ (2020) ile iki kez Oscar’a aday gösterilmişti. Filmin tabanca gibi açılış sekansı ve yarım saatlik giriş bölümü dâhil, ilk iki saatindeki görkemli ve aksiyon yüklü mizanseniyle James Mangold tam not alıyor. Ancak filmin son yarım saati, belki de yılın en kötü finali olarak akıllarda kalacak. Mangold’un David Koepp, Jezz ve John-Henry Butterworth ile müşterek yazdığı, hantal, yapay senaryo, serinin zaman yolculuğu modasına ayak uyduramamış. Nazilerle mücadele eden Jones ve iki yardımcısını, senaryo 20 yüzyıl geriye, Arşimed’in çağına, Sirakuze kuşatması günlerine götüren yarım saatlik bölüm yama gibi duruyor. Antonio Banderas’ın canlandırdığı dalgıç karakteri senaryoda çok kötü işlendiği için İspanyol aktör filmde çok fena harcanmış.
NASA’da Nazi bir fizikçi
‘Güçlüler Bölgesi / Cop Land’ (1997), ‘Sınırları Aşmak / Walk The Line’ (2005), ‘Şişman / Heavy’ gibi aksiyon ve dramalarına hayran kaldığımız James Mangold, Spielberg’in 40 yıllık mirasına sahip çıkıyor. New York doğumlu 60 yaşındaki yönetmen, senaryo yazarı, yapımcı, sanatçı 154 dakika boyunca tansiyonu sürekli ayakta tutan, gerilimi eksilmeyen kusursuz mizanseni ve unutulmaz aksiyon sahneleriyle, kendisine bağlanan umutları boşa çıkarmıyor. Filmin nefes kesici bazı sahnelerini sıralayalım: Nazilerin kaçırdığı tarihi eserlerin bulunduğu treni Amerikalıların bombaladığı dudak uçuklatan sahne. İndy, yardımcısı Basil ve Völler’in son süratle giden bu trendeki müthiş kovalama sahneleri. Tanca’da İndy, Helena, yardımcısı Teddy’nin Völler’den kaçarkenki çılgın takip sahneleri. Sokak mitinglerinin içinde kalan, bir polis atıyla kaçma zorunda kalan İndy’nin metrodaki sahneleri.
Film 1944’te II.Dünya Savaşı’nın sonlarında başlıyor. Naziler işgal ettikleri topraklardan çalınmış eserleri trenle taşıma telaşındadır. İndiana Jones (Harrison Ford) İngiliz meslektaşı Basil Shaw (Tobby Jones) ile birlikte, üzerinde İsa’nın kan izlerinin bulunduğu Longinus Mızrağı’nın peşindedir. İkili, trende daha büyük bir eserin, Arşimed’in zaman düzenlediği Antikythera Kadranı’nın olduğunu ve bunun Jürgen Völler’in (Mads Mikkelson) elinde olduğunu öğrenir. Burada film 1969’a atlar. Karısı Marion’dan (Karen Allen) ayrılan İndy kendini içkiye vermiştir. İndy Vietnam’da ölen oğlu Mutt’un yasını tutmadığı için Marion ile yollarını ayırdığını, üniversitedeki işine inatla odaklandığı için karısının boşanma davası açtığını açıklar.
1969’ta New York’taki Hunter College’da on yıldan fazla süredir ders veren saygın arkeoloji profesörü İndiana Jones’un işi bırakmaya karar verip, tek başına yaşadığı mütevazı dairesine çekilmeye hazırlandığını görüyoruz. Arasının açık olduğu vaftiz kızı Helena Show’un (Phoebe Waller-Bridge) babası Basil’in yıllar önce İndy’ye teslim ettiği meşhur Arşimed Kadranı’nı aramak için yaptığı sürpriz ziyaretle işler değişir. Kurnaz, içten pazarlıklı ve başarılı dolandırıcı Helena, Kadran’ı çalar ve en yüksek teklifi verene satmak üzere ülkeden ayrılır. Peşinde yalnız İndy değil, şimdilerde ABD uzay programında fizikçi olarak çalışan, geçmişte bir Nazi olan eski düşmanı Jürgen de vardır.
Neil Armstrong ve arkadaşlarının Ay’a ayak basmasında rolü olan Jürgen, tıpkı İndy gibi Helena’daki Arşimed Kadranı’nın peşindedir. Bu amansız takip ABD’den Fas’a (Tanca’ya) sıçrar. Üçlünün yolu Yunanistan’da, oradan da Sicilya’da kesişir. Sığındığı ABD’de zekâ ve becerisiyle kendini kabul ettiren, her devrin adamı Jürgen, serinin beşinci filminin kötü adamı. Emrindeki kalabalık gangster ordusunun sağladığı güç, dolandırıcı Helena ile iyi niyetli arkeolog İndy’yi kader birliğine iter. Jürgen, Yunanistan’da dalgıç Renaldo’yu (A. Banderas) öldürdükten sonra İndy’nin izini Sicilya’da bulur. Tarihi yolculuk sekansında, Jones’un içinde bulunduğu uçak, MÖ 212’de Siracus kuşatması sırasında savaş alanına düşmek üzereyken, uçaktakiler paraşütlerini açarak kurtulmayı başarır. Jürgen karakterinin II.Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sı için, savaş sonrası NASA yöneticisi olarak ABD için çalışmış, roket teknolojisinin geçmişine önemli katkı vermiş, Leh kökenli bilim insanı Wernher Von Braun’dan esinlenerek senaryoda yer aldığı iddia edildi.
Önceki dört İndiana Jones filminin müzik partisyonunu hazırlayan John Williams serinin beşinci filmine de zenginlik katıyor. 91 yaşındaki efsanevi veteran müzisyen rekor sayıdaki (50’nin üstünde) Oscar adaylıklarının beşini ödüle çevirmeyi başaran, Spielberg’in fetiş bestecisi. Kimyaları tutan Harrison Ford ve Phoebe Waller-Bridge’in oluşturduğu müthiş ikili sayesinde, film mizahın yanı sıra duyguyu geçirmekte başarılı. Bilgisayar teknolojisinin ulaştığı zirveyle Harrison Ford’un görüntüsü gençleşiyor. Thomas Vinterberg’in En İyi Uluslararası Film Oscarlı filmi ‘Körkütük / Drunk’ (2020) ile çıkışını sürdüren Mads Mikkelsen, gayesine ulaşmak için her yolu mubah sayan Makyavelistkarakterin hakkını veriyor. Kadroya son anda katılan Antonio Banderas İndy’nin dostu dalgıç Renaldo’da kariyerinin en sönük kompozisyonunu çiziyor.