Progressive rock'tan klasik müziğe ters yön -1

Bu seferki müzikle yolculuk hikayesine öncelikle, devir ve yaş itibarıyla denk gelmemiş veya aşina olmayanlar için, kısaltılmış ve sıkça anılan adıyla “prog-rock´un” ne olduğundan bahsetmekle başlamak isterim.

Sami ASA Sanat
26 Temmuz 2023 Çarşamba

Bu rock müzik türü, caz ve klasik müzikten (ve özellikle barok müzikten) etkilendi ve esinlendi. Ayrıca bazı gruplar kendi yerel kültürlerinin tarihsel halk müziği ögelerini de şarkılarında kullandı. Prog-rock,1960’ların sonlarında ortaya çıktı, ağırlıklı olarak Britanyalı gruplar bu akıma öncülük etti ve 1970’li yıllarda zirvesine ulaştı. 1980’lerin başlarından itibaren etkisi zayıfladı. Neo-prog akımı gibi çeşitli evrimler geçirmesine rağmen pek popüler olmasa da hala bilinir ve var olmaya devam eder. Dans ettirmekten çok aktif dinlenilmesi için eserler üretmesiyle anılan bir rock müzik türüdür. Pop ve rock müziklerinde kullanılan standart kalıplardan uzaklaşarak, enstrümanların ve solo ile doğaçlamaların öne çıkarılması, gitar, bas ve davul gibi genelde bilinen enstrümanlara ilave olarak, org, flüt, keman ve hatta diğer üflemeli müzik aletlerinin rock müziğe dahil edilmesi, parçaların uzunluğu ve daha karmaşık yapıda olmaları, bu türün belirgin özellikleri oldu. Ayrıca şarkı sözleri de çoklukla alışılmış gençlik, aşk veya dans gibi popüler konulardan çok, tarihsel olaylar, felsefe, mistik veya soyut ögeler içerir.

Bu akımın 1970’li yıllardaki en ünlü grupları arasında Genesis, King Crimson, Emerson, Lake & Palmer, Camel, Yes, Jethro Tull, Renaissance ve Pink Floyd sayılabilir. Bu grupların o zamanlar çıkardığı albümler günümüzde artık klasikleşti. Bugün ya sadece bir grubun eserlerini çalmayı kendilerine iş edinmiş bazı ‘tribute band’ler ya da solo müzisyenler tarafından sıkça çalınmakta. Bir başka deyişle, klasik müzik orkestralarının yüzyıllar sonra vazgeçmeksizin Bach, Mozart, Vivaldi gibi bestecilerin eserlerini yorumlamalarının revaçta olmasına benzer şekilde, müzik grupları ve hatta klasik müzik orkestraları prog-rock eserlerini günümüzde sıkça repertuvarlarına almaktadır.

Yazının başlığı ise kendimle ilgili. Prog-rock ile lisenin son iki yılında bu tür müziğin ortaya çıkmasından 5-6 yıl sonra gecikmeli olarak çevremdeki bu müziği sevenlerin etkisiyle tanıştım. Sonrasında üniversite yıllarında bu aşinalık neredeyse bir tutkuya dönüştü. Müzik dinlemeye bu denli hevesli olmama rağmen, o dönemde klasik müziğe önceleri pek fazla bir ilgim olmadı. Ancak zamanla prog-rock müziğin önemli kaynaklarından birinin klasik müzik olduğunu, hatta bazı parçaların klasik müzik eserlerinin rock türünde yenilikçi yorumları olduğunu kavrayınca, klasik müziğe ilgim gelişmeye başladı. Yani, çok daha eski bir geçmişe dayalı klasik müzikten rock müziğe değil, bilakis tam tersi yönde bir müzik dinleme gelişimim oldu.

Bu bağlamda klasik müzikten alınarak prog-rock olarak yorumlanan iki eseri tanıtmaya çalışacağım, bir sonraki yazıda ise ilave eserler takip edecek. Yazının ekindeki seçki ise, bu eserlerin hem orijinale bağlı klasik batı müziği türündeki, hem de prog-rock grupları tarafından yapılan farklı rock yorumlarını içeriyor. Umarım aynı eserlerin farklı müzik türlerindeki yorumlarının kıyaslaması hoşunuza gider!

Renaissance grubunun ‘Turn of the Cards’ albüm kapağı

Bourrée E (mi) minör - Johann Sebastian Bach

1708 - 1717 yılları arasında dahi besteci tarafından bestelenen mi minör süitin beşinci bölümü popüler bir barok müzik eseridir. Her ne kadar orijinali lavta için düzenlenmiş olsa da, klasik gitar müzisyenleri tarafından sıkça yorumlanır. Bourrée aslında kökü Fransa’nın Auvergne bölgesine dayanan ve 17. yüzyılda ortaya çıkan hareketli bir dans müziği türüdür. Bahsettiğim Bach’ın Bourrée’sinin dans için bestelenmediği söylenmekle birlikte, hızlı, akıcı ve neredeyse marş denebilecek bir temposu vardır. Uyumlu armonileri eşzamanlı olarak kullanması da esere renk katar.

Bu eseri rock müzikte üne kavuşturan ise ‘Stand Up’ albümü ile Jethro Tull grubu oldu, grubun lideri Ian Anderson’un efsane flütüyle esere özgünlük katması ile. Uzun yıllar Bourrée’yi Jethro Tull’ın rock hit parçası olarak dinledikten sonra, eserin klasik müzik yorumlarına yöneldim, bu şekilde prog-rock bir süre sonra klasik müzikle ilgilenmeme neden olarak bana olumlu bir katkıda bulundu.

Ekli seçkide, Bourrée’nin dört değişik yorumu var. İlk olarak Nigel North tarafından lavta ile çalınan orijinaline en sadık yorumu dinleyebilirsiniz. İkinci sırada Jethro Tull’ın canlı performansından kaydedilen bahsettiğim prog rock türündeki şekli, sonrasında Windham Hill sanatçılarının ‘The Bach Variations’ albümünde yer alan görece neşeli ve akıcı bir yorumu. Son olarak bir Alman grubu Son of a Bach, heavy metal türünde eseri özellikle gençler için uçuruyor ki, bu grubun ekli link üzerinden izlenebilecek performansı 2 milyon kez görüntülenmiş.

https://www.youtube.com/watch?v=e6Kyap5BTfo

Adagio in G (sol) minör – Albinoni & Giazotto

Bu eserin de bende benzer ve hatta daha ilginç bir ters yön hikayesi var. Yirmi yılı aşkın bir süre önce ülkemizdeki ekonomik krizlerden biri sırasında, güncel gelişmeler hakkında yorum okumak üzere, analizlerini takip ettiğim ekonomist, yazar Mahfi Eğilmez’in o zamanlar yazdığı gazetedeki sütununa göz attım, ama yazının başlığı beklenmedik şekilde “Adagio” idi ve konu ekonomi yerine klasik müzikti. Anlaşılan can sıkıcı ekonomik gündemle ilgilenmekten o gün için bunalmış, spontane bir şekilde pazar gününü klasik müzik dinleyerek geçirmişti. Sonuçta hem kendini hem de okuyucuyu güncel sorunlardan bir nebze olsun uzaklaştırmak için, yazısının konusunu klasik müziğe ayırmıştı. O sabah radyoda tesadüfen severek dinlediği Albinoni’nin Adagio’su çalınmış, o dönemde müzik daha çok CD ile dinlendiğinden, bu CD’ye sahip olmadığını fark ederek hemen bir tane edinmiş ve eseri keyifle birkaç kez dinlemişti. Ayrıca klasik müzikle ilgili, insan ruhunda özgürlük yarattığı ve dinlerken tüm aidiyetlerimizi o an için bir kenara koyduğumuz tespitini yapıyordu. Bu tespit hoşuma gitti, zira içselleştirdiğim müziği odaklanarak dinlediğimde, ben de aynı hislere kapılıyordum.

Yazıyı beğendiğimden kesip sakladım ve merak ederek aynen Mahfi Eğilmez’in yaptığı gibi kendime bir Adagio CD’si edindim. Büyük bir beğeniyle peş peşe dinledim, ama garip olan bana bu müziğin çok tanıdık geldiği, ancak ne olduğunu hemen ortaya çıkaramamamdı. Kafama takıldı, kısa süreli bir uğraşıdan sonra bulmuştum, benim daha önce dinlediğim, aynı bestenin prog-rock yorumu olan Renaissance grubunun ‘Cold is Being’ adlı parçasıydı. Grubun vokalisti Annie Haslam’ın güçlü sesinin önderliğinde, ‘Adagio’ farklı fakat özgün bir şekilde yorumlanmıştı. Bu parçayı orijinalinin bir klasik müzik eseri olduğunu bilmeden yıllarca beğeniyle dinlemiştim.

Eserin ilginç hikayesinden bahsedecek olursak, 18.yüzyılda bestelenmiş bir neo-barok eser olarak Venedikli Tomaso Albinoni’ye atfediliyor. Ancak aynı zamanda, müzikolog ve Albinoni’nin biyografisini yazan Remo Giazotto tarafından düzenlendiği söyleniyor. Rivayet o ki, Giazotto II. Dünya Savaşı’ndan sonra bombalanan Dresden Federal Kütüphanesinden Albinoni’nin eseri ile ilgili bir el yazması dokümanına ulaşmış ve buna dayanarak besteyi düzenlemiş. Nitekim, bu eser ilk kez 1958 yılında yayınlanarak piyasaya sürülmüş. Ekli seçkide, hem Venedik solistlerince klasik müzik türünde çalınan, hem de Renaissance’nın prog-rock türündeki yorumu yer alıyor.

Müziği dinleme arzusundaki okuyuculara keyif vermesi ümidiyle...

SEÇKİ

  • Suite in E Minor, BWV 996: V. Bourée, Bach, Nigel North
  • Bourée Live at Montreux – Jethro Tull
  • Bourée, Nightnoise, The Bach Variations, a Windham Hill Sampler
  • Bourée – Son of a Bach
  • Albinoni/Arr. Giazotto: Adagio in G Minor “Solisti Veneti”
  • Cold is Being – Renaissance – “Turn of the Cards”
  • Horizons – Genesis – “Foxtrot”
  • Blood on the Rooftops – Gazzara – “Gazzara plays Genesis”
  • Friendship + Migration – Camel – “The Snow Goose”
  • Mood for a Day + Cans and Brahms – Yes – “Fragile”

 https://open.spotify.com/playlist/67dreGuhyrLa0f2eW3NjhV?si=9THjlWQlRF-HF-swL7vODQ

KAYNAKÇA:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün