“Göbeklitepe insanlık tarihinin en mistik alanlarından biri”

Pera Müzesi, farklı kültürlerin doğasını, estetiğini, yaşam biçimlerini keşfederek fotoğraflarına yansıtan İspanyol sanatçı Isabel Muñoz´un, tarihi 12 bin yıl önceye dayanan Göbeklitepe ve Şanlıurfa Taş Tepeler ile ilgili çalışmalarına haziran ayından beri ev sahipliği yapıyor. Geçtiğimiz hafta ´Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikâye - Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar´ başlıklı bu sergiye, bizzat Muñoz´un rehberlik ettiği turlar düzenlendi. Sergiyi sanatçı eşliğinde gezen ziyaretçiler, bu önemli arkeolojik mirasın güncel sanattaki yansımalarını ilgiyle inceledi.

TUNA SAYLAĞ Sanat
2 Ağustos 2023 Çarşamba

Göbeklitepe’nin kadim kültürü 

Yaşayan en iyi 12 çağdaş fotoğrafçıdan biri olan İsabel Muñoz, 2018’den bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan Göbeklitepe, Karahantepe, Sayburç ve çevresindeki arkeolojik alanları makinesiyle ölümsüzleştiriyor. Sık sık ziyaret ettiği Türkiye’de, semazenlerden zeytinyağı işçilerine, yağlı güreşlerden Sulukule Romanlarına farklı konular üzerine çalışan sanatçının bu son sergisinin küratötlüğünü Mougins Fotoğraf Merkezi Direktörü François Cheval üstlendi.

12 bin yıllık ‘Yeni Bir Hikâye’ anlatılıyor…

Türkiye’deki arkeologlarla ilk defa çalışma fırsatı bulduğunu belirten Muñoz, Bir fotoğrafçı olarak doğal bir merakım ve yeni şeyler keşfetmeye karşı bitmeyen bir arzum var. Fotoğraf makinem olmadan önce bile geçmişte insanların nasıl yaşadığını ve hissettiğini anlamaya çalışıyordum. Göbeklitepe’de bana hitap eden manevi bir unsur buldum. Burası insanlık tarihinin en mistik alanlarından biri diyor.

Çalışmalarında dünya üzerindeki benzersiz yaşam biçimlerini belgelemenin yanı sıra kültürel mirası da kayıt altına alıp geleceğe aktarmaya çabalayan Muñoz, Göbeklitepe ve çevresini odağına alan bu sergi için yaptığı arkeolojik çalışmaların kendisi için yeni bir deneyim olduğunu söylüyor. 

Arkeoloji ve mimariye karşı bir tutkum var. Türkiye'yi ziyaret ettiğimde mezarlıklarınızın, özellikle de inanılmaz derecede şiirsel olan Osmanlı mezarlıklarının güzelliği beni çok etkiledi. Fiziksel figürler olmasa da insan unsuru hep orada. Bu güzel Osmanlı taşlarını gördüğümde ve üzerlerindeki şiirleri okuduğumda, temsil ettikleri fiziksel kadınları hayal edebiliyorum. Benzer şekilde, Göbeklitepe'de fotoğraf çektiğimde, kendimi bu kadim kültürün içine sokmaya ve onu kendi tarzımda anlamaya çalıştım.”

Dünyanın en eski kült alanı olduğu düşünülen Göbeklitepe ve çevresini belgeleyen Muñoz’un kareleri ve videoları; küratör François Cheval'in deyişiyle, “Bu büyülü alandaki bilinmeyeni, gizem ve sanat yapıtı arasında gidip gelen sanrılı görüntüleri, sersemletici kalıntı ve anıtsal megalitleri (büyük taş) kaydetmekle yetinmiyor, bu görkemli sahnelerin önünde saygı duruşuna geçiriyor.

Muñoz, Göbeklitepe ve çevresinde tanık olduğu yapıtlarda karşılaştığı doğa, insan ve hayvan soyutlamalarının modern sanatla ilgisine dair bir soru üzerine ise, şu karşılığı veriyor: “Burada, bu kültür mirasında gezerken, bir Picasso, bir Dali’yi ve modern çağdaş sanatçıları yine görür gibi hissettim. Göbeklitepe, 12 bin yıl önce yapılmış olmasına rağmen son derece çağdaş görünüyor. Picasso’nun başyapıtı ‘La Guernica’yı düşündüm. Picasso burada bazı şeyleri görse çok severdi, Antoni Gaudi de öyle. Bizler hepimiz, çok zaman geçmiş diye düşünüyoruz; ama arada duygusal bağlar var. Bunu ‘Yeni Hikâye’de mümkün olduğunca, yorumlamaya çalıştım. Oradaki sanatçılar neler düşünüyordu, onları yansıtarak bir köprü görevi görmeye çalıştım.”

Yapay ışık kullanılmadı

Bir tepenin üzerindeki tapınaktan fazlası olan Göbeklitepe'de yer alan taş duvarları, yapıları Muñoz özellikle gece fotoğraflamayı tercih etmiş, “Komünal (kolektif) binalar ve ruhani anlamı olan bu yapılar gece kutlamaları, buluşmaları için kullanılıyordu” diyerek bu tercihini açıklıyor sanatçı. Hiç yapay ışık kullanmadan yaptığı çekimlerde, aydınlatma için meşalelerden faydalanmış Muñoz.

Eski ve yeni teknikler bir arada

Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikâye - Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar sergisi, Muñoz’un etkileyici bakış açısından insanlık tarihinin bu gizemli coğrafyasını keşfetme imkânı sunarken, ünlü fotoğrafçının kullandığı yeni yöntem ve baskı teknikleri açısından da sürprizler içeriyor. Sanatçının eski zamanlarda kullanılan yöntemlerden esinlenerek oluşturduğu ‘Tepetype’ tekniğini ilk defa kullandığı fotoğraflar ve Karahantepe’deki insan başı figürüne EEG yardımıyla beynindeki elektrik dalgalarını yansıttığı sıra dışı oto portreyi de içeren ilgi çekici eser, bu yenilikçi çalışmalar arasında yer alıyor. “Ben göçüp gittiğimde, Karahantepe'ye âşık bir insanın beyninden neler geçebileceğini yansıttık” diye eserini anlatıyor.

İsabel Muñoz kimdir

Profesyonel fotoğrafçılık kariyerine 1979’da başlayan Muñoz, aralarında Fundación del Arte (2012), UNICEF İspanya, Farkındalığı Artırma Ödülü (2010), Bartolomé Ros Ödülü, PHotoEspaña (2009), İspanya Kültür Bakanlığı İspanya Güzel Sanatlar Altın Madalyası (2009), Comunidad de Madrid, Fotoğraf Dalında Birincilik Ödülü (2006), World Press Photo Ödülü (2000 ve 2004), İskenderiye Bienali Altın Madalyası (1999) olmak üzere çok sayıda önemli ödüle değer görüldü.

Sanatçı son olarak, ‘Académie Royale des Beaux-Arts’a fotoğraf dalında kabul edilen ilk kadın sanatçı’ unvanının sahibi oldu. Küba, Burkina Faso, Mali, Mısır, Türkiye, Kamboçya, Brezilya, İran, Etiyopya, El Salvador, Kamerun, Irak, Suriye, Meksika, Papua Yeni Gine ve Bolivya’nın da aralarında bulunduğu farklı coğrafyalardan kültürlerin ve toplulukların yaşam biçimleri, ritüelleri ve geleneklerini gözleyen ve Brezilya’da geleneksel danslar, Afrika’da ise etnik azınlıklar gibi farklı hikâyelerin peşinden giden sanatçı, Fotoğrafçılığımın bir amaca hizmet etmesi ve her görüntünün arkasında bir hikâye anlatabilmesi için çabalıyorum. Görsel aracın gücüne ve sanatın yaşam ve güzellik de dâhil olmak üzere pek çok şeyi anlatabileceğine inanıyorum” diyor.

Sergi, 17 Eylül tarihine kadar görülebilir.

Pera Müzesi salıdan cumartesiye 10.00-19.00, pazar günleri 12.00-18.00 saatleri arasında gezilebilir. Cuma günleri ‘Uzun Cuma’ kapsamında 18.00-22.00 arası tüm ziyaretçiler, çarşamba günleri ise ‘Genç Çarşamba’ kapsamında tüm öğrenciler müzeyi ücretsiz ziyaret edebilir.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün