‘Eha’ sözcüğüyle kehanette bulunan üç peygamber vardır: Moşe, Yeşaya ve Yeremya. Moşe, Tora’da “Zahmetinizi, yükünüzü ve çekişmenizi tek başıma ‘nasıl’ taşırım?” demiştir. Burada nasıl manasında kullanılan ‘eha’ sözcüğü, Bene Yisrael arasında çöl yolculuğunda dahi birçok anlaşmazlıklar, çekişmeler ve bununla bağlantılı davalar olduğunu, Moşe’nin bu yoğun davalara bakmaktan bıktığını ve sonunda halka binbaşı, yüzbaşı, ellibaşı, onbaşı rütbesinde yargıç ve görevliler atayarak, bu yükünü hafiflettiği ve sadece en zor davalara kendi baktığını ifade eder.
Daha sonra Tanah'ın Yeşaya Kitabı’nda, Yeşaya Peygamber’in “Sadık şehir ‘nasıl’ bir fahişe olabildi?” dediğini görüyoruz. Buradaki ‘eha’ sözcüğü, İsrael halkının iyice yozlaştığını, adaletin çarpıldığını, rüşvet ve birtakım günahların tırmanmasıyla Bet Amikdaş’ın yıkılış sürecinin başladığını vurguluyordu. Son olarak, yine Tanah’ta Yeremya Peygamber’in yazdığı ‘kinot/ ağıtlar’ bölümünün başında “Heyhat ‘nasıl’ da tek başına kaldı şimdi! Dul kadına döndü” sözlerindeki ‘eha’ sözcüğü, bu yozlaşma yüzünden Tanrı’nın Şehina’sının artık onları terk ettiğini ve Bene Yisrael'in tek başına kalmış dul bir kadın haline geldiğini vurgular. Tanah boyunca üç ayrı yerde geçen, üç büyük peygamberin sarf ettikleri ‘eha’ sözcükleri aslında birbiriyle bağlantılı serzenişleri ve kehanetleri simgeler. İç çekişmeler, işlenen günahlar ve ‘laşon ara’ daha çöl zamanından başlayarak Bene Yisrael'e birçok cezanın gelmesine sebebiyet vermiştir: Çölde 40 yıl boşuna dolaşıp o neslin İsrael'e girememesi, salgınlar, ölümler vs gibi. İsrael'e girip Bet Amikdaşlar kurulduktan sonra da bunlar devam edince hem Bet Amikdaşların yıkılmasına hem sürgünlere hem de katliamlara neden olmuştur. Dolayısıyla ‘eha’ sözcüğünün geçtiği bu üç bölüm Tişa BeAv’la da yakından bağlantılıdır. Nitekim, Yeşaya ve Yeremya’nın ‘eha’ları Tişa BeAv günü okunurken, Moşe’nin ‘eha’sının geçtiği Devarim peraşası da hemen Tişa BeAv öncesinde okunmaktadır. ‘Kinot/ağıtlar’ sözcüğü aslında başka bir mesaj daha içerir. ‘Kinot’ kelimesinin harflerinin yerini değiştirirsek, ‘tikun/düzeltme, onarım’ sözcüğü ortaya çıkar. Ağıtların niye okunduğunu, uyarıların neler olduğu hakkında farkındalığımızı arttırıp kendimizi düzeltmeye başlarsak, ‘tikun/onarım’ı yerine getirip negatif durumları tersine çevirebiliriz.
‘Ketoret/ tütsü’ üzerine derin bir bakış
Ketoret, İbranice tütsü anlamına gelir. Bu sözcük, midraşa göre K/keduşa (kutsiyet), T/taara (saflık), R/rahamim (merhamet) ve T/tikva (ümit) sözcüklerinin baş harflerinden oluşur. Bu oluşum, tütsünün fonksiyonunu da tam olarak açıklamaktadır. Tütsü Bene Yisrael’e ‘kutsiyet’ ekleyecek, onları günahlarından arındırıp ‘saf’laştıracak, bu sayede Tanrı’nın merhametini uyandıracak ve Bene Yisrael'in gelecek için ‘ümit’ beslemesini sağlayacaktır. Nitekim korbanların yakıldığı bakır mizbeah, Mişkan'da ‘Kodeş/Kutsal’ bölümünün dışındayken, ketoretin yakıldığı altın mizbeah Kodeş'in içindedir. Bakır mizbeah’da yakılan korbanlar genelde günahların affedilmesi içinken, altın mizbeah’da yakılan tütsünün amacı, neşe ve huzuru sağlamaktır. Bu bakımdan tütsü işlemi, tüttürüldüğü altın mizbeahın materyali en değerli olduğu gibi, kendisi de en değerli işlemdir. Ketoret’in yapıldığı kodeş bölümü, Şehina'nın mevcut olduğu çok kutsal bir yerdir. Dolayısıyla Aşem’in yargı niteliğinin yoğun olduğu ve toleransın çok az olduğu bir yerdir. Ancak ketoret, bir yandan insanın kötü dürtüsünü zayıflattığı gibi, bir yandan da Tanrı’nın bu katı yargı özelliğini de yumuşatma özelliğine sahiptir. Tora’da, Kohenlerin Tanrı’nın huzuruna tütsü yerleştirmelerinden bahsederken, ‘huzurunda’ olarak tercüme edilen kelime ‘be peha’dır. Sözcüğün kökü ‘af/burun’la alakalıdır. Adeta sembolik olarak Tanrı’nın öfkeyle soluyabileceği burnuna yatıştırıcı, güzel bir koku sunulmasını ifade etmektedir. Ketoret’te, doğrudan Tora’da adı geçen dört baharat mevcuttur. Ayrıca yine Tora’da yazan ‘başka güzel koku malzemeleri’ ifadesinden yola çıkarak, sözlü Tora’da bahsi geçen yedi ek maddenin daha belli oranlarında eklenmesi ile ketoret toplam 11 baharattan oluşur. Bu baharatların isimlerini ve katılan ölçülerini her gün tefilalarda ketoret bölümünde okumaktayız. Bunları sayarken ketoret işleminin gerçekleştirildiği sağ elle tek tek baharatları saymak da güzel bir adettir. Tora’da adı geçen dört ana koku maddesinin, Pesah masasında oturması gereken dört tip çocuk ve Sukot’ta elimize aldığımız dört tür bitkinin simgelediği dört tip Yahudi ile de bağlantısı vardır. Sukot’ta elimize aldığımız dört bitkiden biri olan ‘arava’ ne Tora öğrenen ne de iyi davranışlarda bulunan Yahudi’yi simgeler ama yine de demetin içinde olmalıdır. Pesah masasında ‘raşa/kötü’ çocuk da diğer üç çeşit çocukla beraber sederde hazır bulunmalıdır. Aynen ketoret’in dört ana baharatı içinde yer alan, kendi başına kötü bir kokusu olan ‘helbena’ denen baharatın da mutlaka ketoret’te bulunması gerekirdi. Tütsüyü, özel bilgisi olan kişinin parfümcü ustalığıyla harmanlayıp hazırlaması gerekirdi ve formülü, sadece altın mizbeah’daki ketoret’te kullanılması durumunda uygulanabilirdi. Ketoret yıllık olarak 368 mane ölçüsünde yapılırdı (bir mane yaklaşık 228 gram). Bunların 365 manesi, Kohenler tarafından senenin her günü sabah ve akşamüstü tüttürülmek üzere yarımşar mane olarak kullanılırdı. Üç manesi ise, Kohen Gadol tarafından Yom Kipur günü kullanılırdı. Yom Kipur ibadetinde farklı olarak, bu tütsü Kodeş’teki altın mizbeah’da değil, Kodeş Kodaşim’in içinde yakılırdı. Ayrıca ateşi de, Yom Kipur’a özel olarak dışı bakır mizbeah’da hazırlanan özel bir odun yığınından alınırdı. Yom Kipur günü Kohen Gadol bir kürek dolusu yanan korla iki avuç dolusu inceltilmiş rayiha tütsüsü alıp Kodeş Kodaşim’in iç yanına gelirdi. Bu tütsü işleminin farkı, sadece yılda bir kez Yom Kipur günü, sadece Kohen Gadol tarafından, Kodeş Kodaşim’de yapılmasıydı. Tütsünün kendindeki fark da, her zamankinden daha da inceltilmiş olması, her gün için bir mane sunulurken, bu kez üç mane sunulması ve korların da, dış mizbeah’da sadece Yom Kipur’a özel hazırlanan dördüncü bir odun yanından alınmış olmasıydı. Ayrıca Yom Kipur’da kullanılan kürekler de normal günler kullanılanlara göre farklıydı. Normal gün gümüş bir kürekle kor alınıp altın bir küreğe dökülürken, Yom Kipur’da korlar doğrudan altın bir kürekle alınırdı. Söz konusu altın kürek, normal günlerdekinden daha hafif olup sapı da daha uzundu. Bu nedenle bu kürek için daha özel kalitede ince altından bir saç kullanılırdı. Yom Kipur’da Kohen Gadol, bir elinde özel korların olduğu altın kürek, bir elinde de tütsü karışımını koyduğu altın bir kepçeyle Kodeş Kodaşim’e gelir, burada özel bir işlemle tütsüyü korların üzerine dökerdi. Bu şekilde ketoret bir bulut şeklinde yükselip tavana ulaşır, sonra duvarlardan aşağıya inerek tüm odayı kaplayınca Kohen Gadol Kodeş’e geri çıkıp orada gerekli duaları yapardı.
Bunları biliyor musunuz?
* Tora’nın ‘Torat Emet/doğruluk kanunu’ olarak adlandırıldığını. ‘Doğru’ kavramının dokuz sayısıyla bağlantısı olduğunu. Nitekim dokuz sayısını hangi sayıyla çarparsak, çıkan sayının basamak rakamları toplamının yine 9 ettiğini. Emet/doğru kelimesinin gematriasının 441 olup basamakları toplamının 4+4+1=9’u verdiğini. Tora’nın ışığı olan Or’un gematriasının da 207 olup yine basamakları toplamının 9 olduğunu.
* Şabat günü soframıza balık koymamızın sebebinin Şabat, insan ve balık arasında Torasal bir bağlantı olduğunu. Yaratılışta, balıkları yaratırken Tanrı’nın balıkları mübarek kıldığının belirtildiğini. Aynı mübarek kılma teriminin insanın yaratılışında da yer aldığını. Son olarak Şabat’la ilgili bölümde de Tanrı’nın yedinci günü mübarek kıldığının. Sonuç olarak yaratılışta sadece bu üç öğe için ‘mübarek kıldı’ teriminin kullanılmasının, Şabat’ta insanın balık yemesinin ona bereket gelmesini sağlayacağını ifade ettiğini…
* Şema duası içinde tsitsitlere bakmamızın sebebinin, Aşem’in tüm emirlerini hatırlamak olduğunu. Bu durumla ilgili iki bağlantı kurulabileceğini. Birincisinin; Mişna’daki yazılışıyla tsitsitlerin gematriasının 600 olup, kendisini oluşturan sekiz iplik ve beş çift düğümle birlikte 600+8+5=613 sayısına ulaşılması ve bu şekilde Tora’daki mitsvaların toplam sayısının ortaya çıkması olduğunu. İkincisi bağlantının; gemaraya göre tsitsit ipliklerinden birinin tehelet renginde olması gerektiği ve bu rengin denizi, onun da gökyüzünü, onun da ‘Kise Akavod /Aşem’in Onur Tahtı’nı ve dolayısıyla O’nun tüm emirlerini hatırlatmak olduğunu.
* Pirke Avot’ta insanı ‘bu dünyadan çıkaran’ üç özellik olduğunun vurgulandığını. Bunların kıskançlık, hırs ve kibir olduğunu. Tora’da bu üç özelliğe birden sahip olan kişinin Korah olduğunu. Korah’ın da sonuçta toprak tarafından yutularak, ‘bu dünyadan çıkarıldığını’.
* Tufandan Noah ve ailesi dışında kurtulan bir kişi daha olduğunu. Bu kişinin, devler neslinden Og olduğunu. Og’un son anda gemiye çıkıp üstünde tutunarak kurtulduğunu. Bu durumun ipucunu Tora’da şu cümlede bulabileceğimizi; “Sadece Noah ve onunla beraber gemide bulunanlar kurtuldu.” Bu cümlede yer alan ‘ah Noah/sadece Noah’ teriminin gematriasının 79 olduğunu ve bunun da Og’unkiyle eşit olduğunu.
* Roş Aşana’da çalınan şofar sesinin Satan’ı korkutup adeta bloke ettiğini. Çünkü şofar sesinin Maşiah’ın gelişi sırasında çalınacak büyük şofarı simgelediğini. Bu şofar sesiyle Maşiah gelince Tanrı’nın Satan’ı korban edeceğini ve artık var olmayacağını. Maşiah’ı getirebilecek şeyin ise Bene Yisrael’in toplu teşuvası olduğunu ve bunu da ancak onların kalplerini açan Şofar sesinin sağlayabileceğini. Satan’ın aslında bu durumdan korkarak Roş Aşana’da şofar sesiyle bloke olduğunu.
* Kipur’da deri ayakkabı giyilmemesinin sebebinin, Mişna döneminde deri ayakkabı giymenin lüks ve zenginliğin bir sembolü olduğunu. Aynı zamanda deri ayakkabının fizikselliği ve rahatlık ihtiyacını simgelediğini. Hâlbuki Kipur konseptinin bunun tam tersi, maneviyata dönmek ve canımıza eziyet etmek olduğunu.
* Bikurim mitsvasının, insana kendine hâkim olmasını öğreten bir faydası olduğunu. Nitekim tarlasında ürünün olgunlaştığını ve artık yenilebilir hale geldiğini fark eden kişinin, o ilk ürünü koparıp yemek yerine, etrafına ip bağlayıp işaretleyerek, ileride bikurim mitsvası için Bet Amikdaş’a götürmek üzere ayırdığını. Bu suretle, uzun süredir yemediği o güzel meyveyi Tanrı adına ayırarak, kendine hâkim olmayı da başardığını.
Soru ve görüşleriniz için adresim: [email protected]